Arap Baharı… Ya da daha güzel bir kelimeyle Arap Kışı. Bahar demek yeniliktir, tazeliktir; fakat şuanda Orta Doğu’ya hele de Suriye’ye bakınca tek görebildiğim haksızlık, kan ve akbaba gibi bu güzel topraklara üşüşmüş olan emperyalist ülkeler.
Bu coğrafya sadece bugün değil her zaman birilerinin istismarlarına maruz kalmıştır. 11. ve 13. Yüzyıllar arası Haçlı seferlerine, 1967 yılında İsrail ile Mısır, Suriye ve Ürdün ile başlayıp daha sonra birçok Arap ülkesinin katıldığı Altı Gün savaşlarına, 1975-1991 arası dış etkilerin de etken olduğu Lübnan iç savaşına, 1975’te yine sadece iç taraftan değil dış etkenlerin de faal olduğu İran veya Humeyni devrimi, 2008 yılında Gazze savaşına… Liste böyle uzar gider. Diyorum ya bu topraklar savaşı kendine çekiyor. İşin ilginç yanı birçok insan nedenini petrol olarak görüyor. Evet, belki şuandaki önemli sebeplerden birisidir petrol; fakat Haçlı seferleri sırasında sizce petrolün etkisi var mıydı? Cevap çok basit, tabii ki hayır. Peki, neydi bu neden? Neden sürekli saldırılara maruz kalıyordu Orta Doğu? Bu kez cevap biraz daha karmaşık; amaç Osmanlı zamanında emperyalist ülkelerin kendi arasında bölüştürdüğü toprakları ne pahasına olursa olsun ele geçirmekti. Ve bunun için ne yaptılar? Önce dinsel, mezhepsel farklılıkları sivil halka dikte ettiler, daha sonra etnik unsurları öne sürdüler, sonra bu da yetmedi gözlerini kan bürüdü ve ne yaptılar Afganistan’da kayıtlara bile geçmeyen yaklaşık 15.000 sivil halkın üzerine patlayıcılar yağdırdılar. Ne için? Büyük güçler sırf kanlı emellerine ulaşabilsinler diye. Ve tam olarak şu anda ne yapılıyor biliyor musunuz? ABD’nin şuanda Ankara büyükelçisi var. Adı Francis Ricciardone. Bu elçi daha önceden Irak’ta görevde bulunmuş ne tesadüftür o dönemde Irak savaşı patladı, daha sonra da muhalifler Saddam Hüseyin’e karşı isyan başlattı; daha sonra Afganistan’da bulundu ve Afganistan karıştı, Mısır’a gitti Müslüman Kardeşlerle yediği içtiği ayrı gitmedi, şuanda Mısır’a bakın Hüsnü Mübarek gitti yerine Ricciardone’nin yirmi dört saat beraber olduğu Müslüman Kardeşlerin lideri Muhammed Mursi geldi. Amaç apaçık ortada, tüm Arap ülkelerini ABD, İsrail vs. gibi kanla beslenen ülkelere bağlamak. Şimdi de amaç Suriye’yi devirmek. Daha doğrusu Beşar Esad’ı. Peki Esad gidince ne olacak? Bir zamanlar İsrail ve Güney Kıbrıs, Kıbrıs’ın etrafında bulunan doğal gazı taşımak için bir plan yaptıydı. Doğal gazı Güney Kıbrıs’a taşıyarak buradan da bu gazı sıvılaştırdıktan sonra İsrail’e taşımak. Tabii bu planı gerçekleştirebilmesi için de Suriye, Ürdün ve Lübnan ile anlaşmaya ihtiyacı var. Bu plan bu devletlere önerilince Suriye yönetimi kabul etmedi. Bundan dolayı da proje yattı. Şimdi canla başla Esad’ı devirmek istemelerinin bir nedeni de tam olarak bu. Yani Avrupa’yı, Rusya doğalgazının tek elinden çıkarıp; Rusya’nın ekonomik ve siyasi kartlarından birini yok etmek. Rusya’da bunun farkında, o yüzden Suriye’ye destek çıkmaya çalışıyor. Ve tabii ki ABD büyükelçisinin görevi de burada Esad yönetimini devirip yerine kendi adamlarını yerleştirmek.
Sonuç olarak bu coğrafya sıkıntı ve sorunları kendine çeken bir coğrafya. Artık bu sorunların kaynağı zenginliğinden mi, yoksa saf ve temiz olmasından; birliğe ve beraberliğe önem vermesinden mi varın siz de bunun cevabını bulun.
Gülşah Yücedağ
Bilkent Üniversitesi 2. Sınıf Öğrencisi