Ekonomi ve Siyaset İlişkisi

Ekonomi ve siyaset ilişkisi birbirini yakından izlemektedir. Özellikle ekonomik gidişat siyasetinde kaderini tayin etmekte, bu süreç yönetimlerin değişmesine kadar gitmektedir.

Fransa’da Sarkozy’nin, Yunanistan’da Papandreou’nun, İspanya’da Zapatero’nun devrilmesinin en önemli nedeni başarısız ekonomi politikaları olduğunu söyleyebiliriz. Yine Kıbrıs Rum Yönetimi’nde Hristofyas’ın bir daha ki döneme aday olmayacağını açıklaması ve Merkel’in yavaş yavaş gücünü kaybetmesinde, başarısız ekonomi politikalarının önemli bir yeri var.

Dünyanın başka bir kıtası olan Amerika’ya baktığımızda ise, 2008’den beri süre gelen ekonomik kriz arka sokaklara kadar yayılmış, bu da ‘’ Wall Street’i İşgal Et’’ eylemleriyle ülkenin birçok noktasında kendini göstermiş, bütün bu yaşananlarda Obama iktidarını sarsmıştır.

Ortadoğu’nun kaderi de çok farklı olmamıştır. Tunus’ta üniversite mezunu işsiz bir gencin kendini yakmasıyla başlayan eylemler yönetimlerin kanlı bir şekilde değişmesine neden olmuştur.

Türkiye’ye bakacak olursak, ekonomik dengelerin Avrupa’ya nazaran iyi bir süreçte ilerlemesi, siyasi erke de hareket alanı sağlamıştır. Nitekim ekonomide birçok sorunun olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Veriler ışığında inceleyecek olursak:

Bulgulara göre, Türkiye’de gençlerin %48,6’sı bireysel gelecekleri konusunda kaygılıdır; %58’i Türkiye’nin geleceğine güven duymamaktadır; %81’i işsizlikle mücadelenin devletin ödevi olduğunu düşünmekte; ancak sadece %24’ü, işsiz kaldığında devletten destek bulacağına inanmaktadır.(1)

TÜİK’in Kasım 2010 verilerine göre, 9 milyon 778 bin kişi kayıt dişi istihdam. Bu da şu anlama geliyor. Çalışan nüfusun %42,8’i sigortasız çalıştırılmaktadır.

Yine, OECD’nin 2009 yılında yayınladığı rapora göre Türkiye’de genç işsizlik oranı % 25,3 olarak belirtilmiştir.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) ‘Türkiye 2008 İnsani Gelişme Raporu’na göre, Türkiye, genç işsiz oranında 177 ülke arasında 10’uncu sırada, eğitim endeksinde ise 104’üncü sırada bulunuyor.(2)

OECD’nin yayınladığı eğitim raporuna göre, Türkiye’de üniversite mezunlarının işsizlik trendi yıllar itibarıyla şu oranları izledi: 1997 (yüzde 3.9), 1998 (yüzde 4.8), 1999 (yüzde 5.1), 2000 (yüzde 3.9), 2001 (yüzde 4.7), 2002 (yüzde 7.5), 2003 (yüzde 6.9), 2004 (yüzde 7.9), 2005 (yüzde 6.9), 2006 (yüzde 6.9), 2007 (yüzde 6.8), 2008 (yüzde 7.3), 2009 (yüzde 9.9).(3)

Türkiye’nin 2023 vizyonuna bakacak olursak; Dünyanın ilk 10 ekonomisi içine girmiş, milli geliri 2 trilyon dolar seviyesinde, ihracatı 500 milyar dolara, dış ticaret hacmi ise 1 triyon dolara ulaşmış bir Türkiye tasvir edildiğini görebiliriz.

Bütün bunların olması için ekonominin tabana yayılması ve özellikle de gençlerin bu sürece dâhil edilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin büyük bir sinerjisi varsa o da gençliğidir. Nitekim bu gençlik doğru politikalar ile doğru bir şekilde kanalize edilemezse. Bunun ülkeye maddi, manevi zararları olur.

Bugün görülmektedir ki, bütün gençleri kamu kurumlarında istihdam etmek olanaksızdır. Nitekim yetişen nüfusu daha donanımlı bir şekilde yetiştirebilirsek ve eşit fırsatlar sunabilirsek o zaman gençlerde kendi önünü daha net bir şekilde görmüş olacak, belki de geleceğin büyük girişimcileri olacaklardır.

Bugün baktığımız da eğitim olarak verilen ile özel sektörün ihtiyaçları arasında farklar olduğunu görebiliriz. Bu sorunun çözülmesinde, özellikle meslek liseleri, daha işlevsel hale getirilmeli ve eğitim sistemi bireyi tek tip değil de, sorgulayabilen, düşünebilen, kendi ayakları üstünde durabilen ve daha da önemlisi ne istediğini bilen kendinden emin bireyler olarak yetiştirebilmelidir.

Amerika’nın eğer bugün 15 trilyon dolarlık bir ekonomisi varsa arkasındaki güçlü girişimcileri ve toplumsal bazda da girişimcilik kültürünü görürüz. Bu noktada Türkiye’nin de kendi güçlü girişimcilerini ve markalarını oluşturması gerekmektedir.

Geçen ki yazımda verdiğim örneği tekrar vermek istiyorum. 3 Aralık 2011’de İstanbul’da düzenlenen Küresel Girişimcilik Zirvesi’nde Amerika Başkan Yardımcısı Joe Biden’in şu sözleri bu konunun önemini çok iyi açıklamaktadır: “Hepimiz buradayız çünkü hepimiz girişimciliğin hayatları değiştirme ve tüm toplumları ve ulusları geliştiren gücüne inanıyoruz. Hanfendiler ve Beyefendiler, dünyanın en refah 20 ülkesinden 19’unun uluslararası endekslere göre dünyanın en girişimci ülkeler olması tesadüf değildir.”

Remzi DURMUŞ

1. Doğuş Üniversitesi Kütüphane veri tabanı(Çevrimiçi) http://kutuphane.dogus.edu.tr/mvt/details.php?recid=7791&lng=0/03.06.2012

2. Radikal Ekonomi(Çevrimiçi) http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=251013/03.06.2012

3. Milliyet Eğitim (Çevrimiçi) http://egitim.milliyet.com.tr/bir-bakista-egitim-2011-raporu/egitimdunyasi/haberdetay/14.09.2011/1438394/default.htm/03.06.2012

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...