Düşünümsel Modernleşme Kavramı

Bu yazının amacı, neredeyse her gün duymakta olduğumuz ‘bilgi toplumu’ ‘risk’ ve ‘bilinç’ gibi kavramları ele almak ve açıklamaya çalışmaktır. Metnin temel hatlarının Alman sosyolog Ulrich Beck’in düşünceleri etrafında şekillendiğini söylemek yanlış olmaz.

Tarih boyunca toplumlar birçok değişim geçirmiş ve bunlardan bazıları köklü değişimler olup, uzun süre etkisini koruyacak sonuçlar yaratmıştır. İçinde yaşadığımız döneme ‘postmodern’ adını uygun görmüş pek çok sosyolog olduğu gibi, bu kavramı kullanmayı reddeden, Beck ve Giddens gibi düşünenler de mevcuttur. Beck, ‘post’ ön ekini kullanmayı reddeder ve günümüz toplumunun modern toplumun devamı olduğunu öne sürer. İki dönem arasında bir kopuştan ziyade geçiş döneminin olduğu görüşünü savunur ve bu geçiş dönemini de ‘risk dönemi’ olarak adlandırır. Beck’e göre toplumsal değişimin üç

aşaması vardır. Bunlar sırasıyla; modern öncesi, basit modernleşme ve düşünümsel modernleşmedir. Düşünümsel modernleşme ile gelişen toplum günümüzdeki toplumdur ve bilgi toplumu ya da risk toplumu olarak da adlandırılmaktadır.

Modernleşme ikiye ayrılır: Birincisi, sanayi devriminden sonra yaşanan modernleşme, ikincisi ise günümüzdeki hâlini alan düşünümsel modernleşmedir. Beck’e göre düşünümsellik, sanayi sonrası modern toplum ile günümüz modern toplumu arasındaki farklardan en önemlisini teşkil eder ve bilinçlenmeye işaret eder. Burada sözü edilen bilinçlenme, modernleşmenin yan etkileri olarak adlandırabileceğimiz küresel risklere karşı bir bilinçlenme ve eleştirel bakışa sahip olmayı kapsar.

Geç modernitede, erken dönemin varsayımları sorgulanmış ve birçok radikal değişim yaşanmıştır. 20.yy başında toplumun kuruluşlarıyla birey arasında görülen sadakate dayalı ilişki rafa kalkmıştır. Çünkü geç modern dönemin iyi eğitimli bireyi, bu bağlara ihtiyaç duymamaktadır.

Az önce üzerinde durduğumuz bilgi ve bilinç kavramları, sanayi toplumunda insanların birtakım risklerle tanışmasından sonra önem kazanmıştır. Risk faktörü, bilgiyi önemli kılmıştır. Risk toplumu çağında bilmek önemlidir. Beck, ‘risk toplumu’ kavramını ilk kez ‘Risk Society-Towards a New Modernity’(Risk Toplumu-Başka Bir Modernliğe Doğru) adlı çalışmasında ortaya koymuştur. Bu toplumda bilgisiz kalmak demek, etraftaki gelişmelerden de uzak kalmak demektir.

Ancak bu bilme isteği beraberinde bir bilgi kirliliğini de getirmektedir. Bilginin bu derece fazla oluşu ve bilinçsiz kullanılması da en az bilmemek kadar tehlikelidir.

Yine Beck’e göre bilinçsizlik, modernliğin kusurudur. Ama aynı zamanda bilgisizlik, potansiyel bilgidir. Çünkü bilmemek, bilmenin temelidir.

Risk kavramı üzerinde durulacak olursa; ‘risk’ sözcüğü 15.yy’da İtalya’da ortaya çıkmıştır. Akdeniz’in dışına uzun seferlere çıkıldığında, gemideki malların sigortalanması ihtiyacından doğan bir kelimedir.[1] Aldığımız riskler araçsal aklın sınırlılıklarından kaynaklanır. Bunun etkilerini açıkça görebildiğimiz Çernobil felaketi, ozon tabakasındaki delik gibi istenmeyen deliller mevcuttur. Risk toplumu, sanayi devrimi sonrası modern toplumun ‘öngörülebilirlik’ ilkesinin-özellikle nükleer ve kimya sanayisindeki gelişmelerden dolayı-uygulanamadığı toplumdur; sonuçlarını öngöremediğimiz gelişmelerin her gün yaşandığı bir toplum.

Bu durumun beraberinde getirdiği risk, modern çağın kapitalist yaklaşımında her zaman kötü olarak görülmez ve hatta bazen iyi anlamda da kullanılır.Yeni liberal anlayışın baktığı pencereden risk, olması gereken ve bizi kamçılayan bir unsurdur.[2] İnsanlar kendini sürekli yeniden var etmek gibi bir sınava tâbi tutulurlar.

Bütün bu kavramlar açıklanırken, asıl amaç düşünümsel modernleşme ve özelde düşünümsellik kavramı üzerinde odaklanmaktır.

 

Özge ÇAKIR

TUİÇ Stajyeri

 

Kaynakça

1) BECK, U. (1994). Reflexive Modernization. (Cambridge: Polity Press)

2) ÇELEBİ, A. (2002). Risk ve Olumsallık: Sosyal Teori-Sosyal Felsefe İlişkisini Anlamaya Yönelik İki Anahtar Kavram. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. Cilt 56. Sayı 1. (Ankara: Ankara SBF Yayınları)

3) ÇELİK, H. (2014). Ulrich Beck: Küresel Risk ve Kozmopolitan Politika. Marmara Sosyal Araştırmalar Dergisi. Sayı 5. (Haziran 2014)


 

[1]ÇELEBİ, A. Risk ve Olumsallık: Sosyal Teori ve Sosyal Felsefe İlişkisini Anlamaya Yönelik İki Temel Kavram. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. Cilt 56. Sayı 1.

[2]Bu konuyla ilgili ayrıntılı bigi edinmek için bkz: RITZER, G. Toplumun McDonaldlaştırılması.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...