DR.SİNAN OĞAN’LA RÖPORTAJ: SURİYE KRİZİ VE BM

Suriye Krizi Sürecinde BM Politikasının Değerlendirilmesi – Türksam Kurucu Başkanı Dr. Sinan OĞAN

 

1) Birleşmiş Milletler’in (BM) kuruluş tarihinden itibaren temel amacına ulaştığını düşünüyor musunuz, cevabınızı örneklerle beraber açıklayabilir misiniz?

 Birleşmiş Milletler, biliyorsunuz ki 2. Dünya savaşından sonra ülkeler arasındaki savaşların son bulması ve bundan sonra yeni savaşların olmaması; bunun yanı sıra ekonomik, sosyal, siyasi, iktisadi entegrasyonun sağlam olması için kurulmuştu. Ancak BM kurulduktan sonra çok sayıda savaş yaşadık, çok sayıda ülke arasında çatışmalar yaşandı. Her ne kadar 1. ve 2. Dünya savaşı gibi 3. Bir dünya savaşına girilmese de bireysel silahlanmanın artması, ülkeler arasındaki silah yarışının hala devam ediyor olması, ülkeler arasındaki savaşların ve iç çatışmaların yaşanıyor olması ve maalesef ki BM’nin de burada zaman zaman çok fazla bir şey yapamaması, BM’nin tam amacına ulaşamadığını göstermektedir. BM daimî üyelerinin de bu konuda yeterli çabayı göstermediğini, zaman zaman kendi ülke çıkarlarını, BM çıkarlarının üstünde tuttuklarını görmekteyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “dünya beşten büyüktür” sözünü ben bu anlamda ve bu çerçevede anlamlı buluyorum. Şöyle ki, 5 tane daimî temsilci oturuyor, bir konuda birisi itiraz edince olmuyor, karar alamıyorsunuz bir şey yapamıyorsunuz. O sebeple de ben BM daimî üyelerinin bu tekel konumunun yanlış olduğunu düşünüyorum. BM’nin genelinin oylaması usulü ile sonuç alınmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Yoksa Suriye savaşı, bugün Ortadoğu’daki birçok savaş, Kafkasya’daki birçok savaş dünyanın birçok yerindeki savaşlar, Azerbaycan – Ermenistan arasındaki savaş hala son bulmadı.

 

2) Arap Baharı neden Afrika kıtasından çıkıp Orta Doğu’ya yayıldı? Bu yayılmanın bölge içerisindeki sebepleri nelerdir?

Arap Baharı dediğimiz hadise aslında Avrasya coğrafyasında yaşanan Turuncu Devrimler’in Ortadoğu versiyonu idi. Çünkü Turuncu Devrimler’le Avrasya coğrafyasına “demokrasi” getirmek isteniyordu. Soros’un devrimleriyle de bu yapılmak isteniyordu, Arap Baharı da bunun başka bir versiyonudur. Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir parçası olarak bunu değerlendirip düşünmek gerekiyor ve Arap Baharı’nın getirilmek istendiği coğrafya kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri; Condoleezza Rice’ın çok önceden söylemiş olduğu “22 ülkenin sınırlarını ve rejimlerini değiştireceğiz” sözü ile bire bir örtüşüyor. Büyük Ortadoğu Projesi, İsrail’in güvenliğini sağlamak için kurgulanmış bir proje idi, Arap Baharı da onun demokrasi adı altında sahneye konmuş tiyatrosuydu.

 

3) Türkiye, Arap Baharı hakkında neler düşünüyor ve bunun etkisinden nasıl kendini korudu?

Türkiye, başlangıçta Ortadoğu’ya kendisini yakın hisseden bir iktidar olduğu için Arap Baharı’nın bölgeye demokrasi getireceğini düşündü. Dahası Mısır’da Müslüman Kardeşler’in Mursi liderliğinde iktidara gelmesini de destekledi ama sonra gördü ki Arap Baharı bölgeye kan ve gözyaşı getiriyor. Dolayısıyla Arap Baharı, Suriye’de kışa döndü ve maalesef ki yüzbinlerce insanın hayatına mâl oldu, milyonlarca insan evinden yurdundan yuvasından oldu ve Türkiye de neticesinde bunun iyi bir şey olmadığını geç de olsa anladı. Geç de olsa diyorum, çünkü en başından beri Arap baharının yanlış bir şey olduğunu ifade ediyordum. “Turuncu Devrimler” adındaki kitabımda geçen, bu kurgulanmış demokrasi oyunlarının ne olduğunu anlatmaktayım. Rusya’nın eski savunma bakanı Sergei İvanov’un bir sözü var, onu ben çok sık alıntılarım: “Demokrasi, bir bahçeden çıkarılıp öbür bahçeye ekilecek patates değildir.” Yani, “ben size demokrasi getiriyorum” deyince demokrasi gelmiyor; demokrasinin kurum ve kuruluşlarıyla zihinlere iyi yerleşmesi lazım, zihinlere yerleştiremediğiniz şeyi meydanlara yerleştirerek bunu yapamazsınız.

 

4) Suriye hükümeti iç savaşını kendi imkânlarıyla durduramadı. Sizce bunun nedenleri nelerdir?

Suriye krizi, Arap Baharı’nın bir parçasıydı ve bu kendi iç imkânlarıyla zaten duracak bir şey değildi. Tam tersine Suriye rejiminin yanlış tutumu sebebiyle daha da sarpa sardı. Suriye rejimi başlangıçta bu meselelere çok sert müdahale etti. Başlangıca dönüp baktığımızda Arap Baharı, Tunus’ta bir üniversite mezunu işsiz gencin kendisini yakmasıyla başlamıştı. Suriye’de nasıl başladı? Lise öğrencilerinin, yani yaşları daha küçük çocukların duvara Esad rejimi ile ilgili yazılar yazması üzerine rejim kuvvetlerinin bu çocukları tutuklaması, bu çocukların ailesine çok sert müdahalelerde bulunması halkı galeyana getirmişti. Dolayısıyla ortada o kadar yanlış giden şeyler oldu ki hem Suriye rejimi normal gösterilere zamanla katliama varan çok sert tepkiler verdi, hem de Suriye’de çok fazla uluslararası aktör işin içine karıştı. Sürece baktığımızda “uluslararası koalisyon” dediğimiz 20 den fazla ülke askeri müdahalede bulundu: Arap baharının Suriye’de bir kanlı çatışmaya döneceği belliydi bu da iç imkanlarla her şey yanlış başladığı için durdurulacak bir şey gibi görünmüyordu.

 

5) Suriye Krizi sürecinde insan haklarının korunduğunu düşünüyor musunuz?

İnsanlar korundu mu ki hakları da korunsun? Yani insanların hayatının korunmadığı yerde haklarının da korunup korunmadığını konuşmak abesle iştigaldir.

 

6) Suriye krizinde BM Güvenlik Konseyi daimî üyesi olan ülkelerin aktif rol alması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şimdi Suriye krizi sürecinde daimî ülkelerin aktif rol aldığını görüyoruz ama bunlar arasında Çin ve İngiltere biraz daha perde arkasında kaldı, Fransa yarı perde arkası yarı sahadaydı ama ABD ve Rusya aktif olarak sahada yer aldı. ABD, binlerce tır sevkiyatıyla oradaki PKK/PYD’ ye, dünyanın tanıdığı bir terör örgütüne silah yardımında bulundu ve Suriye’yi fiilen bölme üzerine bir strateji kurguladı. Rusya da aktif bir şekilde BM kararı olmadan kendi tezlerine göre Suriye rejiminin davetiyle geldi, oraya yerleşti ve etrafı bombalıyor. Dolayısı ile BM daimî temsilcisi ülkelerin Suriye’deki rolü BM çatısından ziyade kendi bireysel tercihler ile kendi bireysel çıkarları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Maalesef ki BM daimî üyeleri de dünyanın istikrarsızlaşmasında bazen çok ciddi rol oynamaktadırlar.

 

7) BM Güvenlik Konseyi daimî üye ülkelerin Suriye krizi içinde kendi çıkarları var mı? Ülkelere göre örnek verebilir misiniz?

Daimî ülkelerin ne gibi çıkarları var? ABD’nin bölgedeki çıkarı İsrail’in güvenliğini korumak, İsrail’e bölgede tehdit unsuru olan ülkeleri bölmek, İsrail’le ortak çalışacak yeni ülkeler kurdurmaktı. Bunu da PKK’ya orada bir devletçik kurdurarak yapmaya çalışıyordu. ABD ve bölgedeki ülkelerin istikrarsızlaşmasına ve bölünmesine neden oluyor. Rusya ise Esad rejiminin davetiyle geldiğini söylüyor ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyacağını iddia ediyor ama bunu yaparken hiçbir insan hakkına dikkat etmediği gibi, bölgedeki diğer ülkelerin, ülke içerisindeki grupların taleplerine dikkat etmiyor ve askeri gücüyle ağır bombardıman yaparak bölgede çok sayıda sivilin de ölmesine vesile oluyor. Dolayısıyla bunu yaparken de fiilen Rusya Suriye’nin yönetimini eline almış durumda, Suriye içerisinde Tartus başta olmak üzere askeri üsler elde ediyor. Dolayısıyla ne BM’nin kurumsal olarak ne de üyelerin tekil olarak insan hakları ihlallerinin sona ermesi, çatışmanın son bulması gibi bir dertleri bulunmuyor.

 

8) Rusya, Türkiye ve İran üçlü ittifakı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? Suriye krizini sonlandırmaya yardımcı olabilir mi?

İttifak” tanımını oldukça iddialı bulmakla birlikte eğer adı gerçekten ittifaksa, ben öyle bir durum görmüyorum. Bir “diyalog” derseniz belki daha doğru bir kelime olabilir. Suriye krizinde Türkiye, İran ve Rusya arasında bir diyalog başlatıldı demek doğru olur. Ancak sözü edilen ittifakın olması için düşüncelerin aynı olması lazım. Oysa İran’ın, Suriye içerisinde milisleri var ve bu milisler Türkiye ile savaşıyor. İran ve Rusya yakın gözüküyor ama Rusya İsrail’le iş birliği yapıyor, İsrail ise İran’ı bölgede vuruyor, demek oluyor ki ortada bir ittifak yok. Türkiye ile Rusya ilişkisine baktığımızda ise bilindiği üzere Rusya’nın bombaladığı bölgede 34 tane Türk askeri şehit oldu. Dolayısıyla böyle bir ittifak söz konusu değil ama gerçekleşebilseydi böyle bir diyalog işe yarayabilirdi. Her üç ülke için de ifade ediyorum her birinin çıkarları bir şekilde ortak bir noktaya getirilebilseydi bence bu diyalog Suriye krizinin çözümünde işe yarayabilirdi. Aslında herkesin çıkarının ben ortak bir noktada buluşabileceği kanaatindeyim ama maalesef ki ülkeler arasındaki ilişkiler bazen çıkarların ötesinde farklı dürtülerle farklı mekanizmaları devreye sokabiliyor.

 

9) Arap Baharı dünyada nasıl bir etki bıraktı ve devletler arasındaki ilişkilerde neleri değiştirdi?

Arap baharı dünyaya çok etki bıraktı ama Türkiye’ye 5 milyon Suriyeli sığınmacı bıraktı. Maalesef ki Arap Baharı’nın Türkiye’ye maliyeti sadece Suriye için 100 milyar dolardır. 50 milyar dolar, ülkedeki 5 milyon Suriyeli’ye harcandı. Geri kalan 50 milyar dolar ise Suriye’deki Suriyelilere harcanıyor. Şimdi bakıyorsunuz Rusya’nın Suriye’de üsleri var: Suriye kaç tane mülteci gönderdi Rusya’ya? Rusya kaç tane mülteciye bakıyor? Bölgedeki diğer önemli aktör olan İran kaç tane mülteciye bakıyor? Türkiye’de milyonlarca Suriyeli sığınmacı var ve bunun karşısında Türkiye ne kazandı? İran ve Rusya Suriye’de askeri üsler edindi, Akdeniz’de bu yolla Türkiye ile güneyden de komşu oldu ama Türkiye’nin orada kazandığı bir şey var mı? Bana göre kazandığı bir şey yok. Diğer taraftan Arap Baharı’nın dünyaya bıraktığı kan ve gözyaşı oldu, maalesef belki de amaç da buydu. Arap Baharı sayesinde 22 ülkenin rejimini değiştirmek, bazı ülkeleri bölmek gibi amaçlarına da ulaştıklarını düşünüyorum. Bazı ülkeler bölündü, bazı ülkelerin rejimi değişti, bazı ülkelerin ne olacağı belli değil günümüzdeki durumda. Libya’da olduğu gibi hala iç savaş devam ediyor. Avrupa’ya da ciddi bir mülteci tehdidi ortaya çıktı, bu sebeple Arap Baharı’nın dünyaya getirdiği kan, gözyaşı ve yeni potansiyel çatışma alanlarıdır onun dışında kanımca başka bir şey getirmedi.

 

10) Genel olarak Suriye krizi hakkında değerlendirme yapabilir misiniz?

Genel olarak Suriye krizi maalesef ki uzun süren kanlı gözyaşına sebep olan, Suriye’nin parçalanmasına vesile olan bir krizdir. Suriye krizinin çözümünün birkaç yolu vardır: Ülkeler önce samimiyetle krizin gerçekten bitirilmesini isteyecekler ve bu yolla Suriye yeniden inşa edilecek. Suriye’de PKK gibi başka terör güçleri bir ordu kurmaya bir devlet kurmaya çalışmayacak. Suriye krizi bu şekilde çözülür ama Suriye krizinin çözümünün de bugünden yarına olduğunu söylemek maalesef mümkün değildir.

 

TATİANA MASLOVA

Uluslararası Örgütler Stajyeri

  • Etiketler
  • BM

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...