Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan halk hareketlerinin son halkası Suriye oldu. Otoriter rejimlerin birer birer yıkılması, baskıcı rejimle yönetilen diğer halkları etkilemekte ve onların mevcut yönetimlerine karşı gelmelerine sebep olmaktadır. Nitekim Suriye’de yıllardır acı ve baskı içinde yaşayan halkın sabrının tükenmesi beklenen bir gelişme olmuştur.
Suriye’de ülkeyi yöneten Esad ailesi ve yakın çevresi başa geldiği andan itibaren rejim karşıtı unsurların oluşumunu engellemektedir. Mevcut rejimin devamlılığı için her türlü sert önlemleri alan Baas yönetimi halkın üzerinde büyük bir baskı kurmuştur. Dolayısıyla diğer ülkelerde yaşanan halk ayaklanmalarının kısmi başarısının baskı ile sindirilmiş Suriye halkını etkilediğini söyleyebiliriz. Şubat ayının başında gerçekleştirilen gösterilerde muhalefetin başarısızlığı meydanlarda Esad yanlısı halk gruplarının oluşmasına sebep olmuştur. Fakat Mart ayında Şam ve Dera’da yaşanan rejim karşıtı gösteriler halkın değişen psikolojisini ortaya koymaktadır. Esad yanlısı olarak ortaya çıkan halkın şimdi mevcut rejime karşı çıkması, toplumda yaratılan baskı ve korkunun açık bir göstergesidir. Öyle ki Suriyeliler bırakın rejim hakkında bir eleştiri yapmayı yıllardır yönetimle ilgili konuşmaktan çekinmişlerdir. Fakat bugün gelinen noktada Baas yönetiminin ördüğü korku duvarları yıkılmaya başlamıştır. Suriye halkı Esad ailesine başkaldırmakla tarihinde büyük bir değişime adım atmıştır.
2000 yılında Suriye Devlet Başkanlığına getirilen Beşşar Esad halka reform sözü vermiş, halkın taleplerini yerine getireceğini söylemiştir. Ancak iktidarını güçlendirdikten sonra ‘yenilik’ talep eden kesime karşı sert önlemler almıştır. Nitekim 2011 yılındaki rejim karşıtı gösterilerde halkın üzerine ateş açılması Baas yönetiminin ilk kez uyguladığı bir yöntem değildir. Suriye halkı, Hafız Esad döneminde yaşanan bu tür katliamlara tanıklık etmiştir.
Suriye’de yönetime sadece Beşşar Esad’ın hakim olduğunu söyleyemeyiz. Baba Esad’ın yönetiminden kalan rejim yanlısı çevre, reformların önündeki engellerden biridir. Ancak Orta Doğu’daki halk ayaklanmalarının etkisiyle muhalefetin 2011 yılındaki baskısı Esad rejimini köklü değişiklikler yapmaya zorlamıştır: Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kapatılması, vatandaşların barışçıl gösteri hakkını düzenleyen kanun hükmünde kararname tasarısını onaylanması, olağanüstü hal yasasının iptal edilmesi, siyasi partiler yasası hazırlanması alınan başlıca önlemlerdir. Ancak Reformlar konusunda Beşşar Esad’a güvenmeyen halk, yeni bir rejimle birlikte istikrara kavuşmak istemektedir.
Öte yandan Suriye’deki olayların Türkiye açısından önemine değinmek gerekir. Suriye’de yaşananlar kuşkusuz Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir. İstikrarsız bir Suriye hem Orta Doğu hem de Türkiye için büyük bir tehlikedir. Türkiye daima Orta Doğu’daki diktatör rejimlere reform telkininde bulunmuş, halkın taleplerini yerine getirmeleri konusunda onları uyarmıştır. Ayrıca bölge sorunlarına yaklaşımında arabulucu ülke konumunda müzakereler vasıtasıyla barış ve istikrarın sağlanması için daima çaba göstermiştir. Türkiye sınırdaş ülkelerle bölgesel sorunların giderilmesi ve barışçıl ilişkilerin geliştirilmesi kapsayan ‘komşularla sıfır sorun’ politikasını benimsemektedir. Suriye’de oluşacak yönetim, terör örgütlerinin faaliyetleri ve mülteci olayları gibi kritik konular bu politikanın geleceğini etkileyebilir. Bilindiği gibi Türkiye sınır ülkeleriyle bu tür problemleri sıkça yaşamıştır. Bu politikanın etkisiyle son yıllarda Suriye ile geliştirilen ilişkiler ve çeşitli alanlarda sürdürülen iş birliği bölgede oluşan barışçıl bir iktidarla daha da gelişecektir. Ancak Baas yönetiminin statüsünü koruma ısrarı istikrarsızlığa neden olursa gelişen ekonomi ve ticaret alanları zarar görecektir. Hatta iki ülke arasında terör örgütü konusunda yaşanan eski sorunların tekrar gündeme gelmesi olasıdır. Irak’ta olduğu gibi Suriye’de yaşanacak istikrarsızlık Türkiye’nin güvenliğini olumsuz etkileyecektir. Terör örgütlerinin Suriye toprakları içinde yeniden faaliyete geçmesi halinde iki ülke arasındaki iş birliği süreci bozulacaktır.
Yıllardır halka baskı uygulayan ve reform sözüyle halkı oyalayan Baas rejimi inandırıcılığını yitirmiştir. Süreç her geçen gün Esad ailesinin aleyhine işlemektedir. Orta Doğu’daki diktatör yönetimler artık yolun sonuna gelindiğini kabul etmeli ve halkın taleplerini karşılamalıdır. Aksi takdirde olaylar kimsenin istemediği boyutlara ulaşabilir, daha fazla kan dökülebilir.
Tuba AKTAŞ
Uluslararası İlişkiler