1 Temmuz-31 Aralık tarihleri içinde AB Dönem Başkanlığı yapacak Kıbrıs Rum Hükümeti, hem batak, hem de tüm resmi kuruluşları ile birlikte yasal dolandırıcı.
Dolandırmanın yasalı olmaz ama güney Kıbrıs’ta hem devlet, hem de devletin yönettiği resmi kuruluşlar, bankalar da dâhil olmak üzere “Yasal Dolandırıcı” olarak adlandırılabilir.
Bunu ne ben söylüyorum, ne ben uydurdum.
Kıbrıs Rum tarafındaki ana muhalefet partisi DİSY’nin Lefkoşa Milletvekili Averof Neofitu yapıyor bu ithamları.
Neofitu “Ödemelerin durduğu bir realitedir. Tek istisna, maaşlar ve emekliliklerdir. Hükümet edenler, son zamanlarda, maaş ve emekli maaşlarını ödemek ve böylece en azından ödemelerde ödeme zorluğu olmadığı imajını canlı tutmak için diğer bütün ödemeleri yapmamak için canla başla çaba harcıyor ve hayali ödememe gerekçeleri yaratıyor” diyerek konuyu halkın ve AB’nin bilgisine getirdi.
En çok satan gazetelerden bir tanesi olan Alithia da, dünkü sayısında Hristofyas hükümetini “Ödemiyorum devleti” manşeti ile yerden yere vurdu.
Bu yerlerde sürünen devletin AB dönem Başkanlığını yapıyor olması da, Avrupa Birliğinin bir başka yüz karası. Halkını dolandırmak için her yolu deneyen bir devleti almış “Dönem Başkanı” yapmış!
Yunan ekonomisinin iflas noktasına gelmesiyle zor duruma düşen Rum bankaları, sermayelerini yeniden yapılandırmak için Kıbrıs Rum halkına, vadesi olmayan, karşılığı da bulunmayan yüzde 7 faizli menkul kıymet satmaları ise bir başka yasal dolandırıcılık. Rum Bankaları tarafından daha çok küçük yatırımcıyı, bilinçli bir şekilde kandırarak ellerindeki parayı almak amacı ile satılan menkul kıymetlerin aslında “kıymeti” yok ve yatırılan paranın geri alınması da neredeyse olanaksız. Bu şekilde dolandırılan 3 bin aile var Rum tarafında.
Kıbrıs Bankası”nın senetlerine 600 milyon, “Laiki Bank”ın yani Kıbrıs Rum Halk Bankası’nın senetlerine de 800 milyon Euro yatırım yapıldı ve yatırım yapanların yüzde 75’ini de özel yatırımcılar, yani kuruş kuruş yaşam boyu paralarını biriktiren orta direk.
Rum tarafında yayınlanan Simerini gazetesi de olayı “Aldatılmışların Sarsıcı Açıklamaları” manşeti ile okurlarına duyurdu.
Rum Meclisi bu konuda bir komite kurdu. Komitenin yaptığı çalışmadan sonraki bulgusu “Bankaların küçük yatırımcıya sattığı menkul kıymetlerinin aslında kıymetsiz olduğu ve yatırılan paranın geri alınmasının zor olduğu” şeklinde oldu.
Komite bulgusunun kibarcası “Kıbrıs Bankası” ve “Laiki Bank” temsilcileri halka değersiz senet satmış şeklinde tanımladı ama bunun doğrusu “Rum bankaları Rum halkını bile bile dolandırdı”dır.
Bu tür kâğıt veya kibar adı ile hisse sahipleri olan Rumlar son gelişmeden sonra daha çok zarara uğrama tehlikesi altındalar. Rum ekonomisini devralan Troyka, yani üçlü ekonomi yönetimi, bu senetlerin veya kâğıtların tümünün tıraşlanması konusunda baskı yapıyor. Kısaca senet sahiplerine “bu sıcak yaz günü elinizdeki kâğıtları sıkın ve suyunu için” demek istiyor. Ne yatırdıkları paraları geri alabilecekler ne de vaat edilen yüksek faizleri. Hepsi gitti.
Türkiye Cumhuriyeti bu uyduruk devleti takmıyor ve muhatap olarak da kabul etmiyor.
Rum Yönetimi de içerde yaptığı ve göz yumduğu dolandırıcılığı kimsenin bilmediğini sanıp, birde utanmadan Türkiye’nin, AB Dönem Başkanlığı karşısındaki tutumuna yönelik, katı tavsiyelerde bulunulması gerektiğini, AB’deki ortaklarına ve AB kurumlarına iletti.
Ancak ilettiğiyle kaldı çünkü hiçbir AB üyesi devlet AB’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmasına olumlu bakmıyor.
Türkiye’nin, Kıbrıs Rum Yönetimi mührü taşıyan hiçbir kararı kabul etmeyeceğini belirtmesine karşın, AB’nin çok sayıdaki ortak devleti de Türkiye’nin bu kararına ilişkin katı olmak ve Türkiye’ye karşı tavırlarını değiştirme niyetinde olmadıklarını ortaya koyarak, bir şekilde Türkiye’nin bu onurlu kararının arkasında durmayı tercih ettiler.
Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin, kendisi tarafından yürütülen AB Dönem Başkanlığı’nın, Ankara tarafından tanınmadığını gündeme getirerek Ankara ile olan temasların dondurulmasını istemesi ise hiç destek görmedi ve zemin de bulmadı.
Son yıllarda AB-Türkiye dengesinin, Türkiye lehine (Rumlara göre dramatik bir şekilde) değiştiğin en somut göstergesi işte Rumların bu talebi oldu. Belli ki kimse Rumları takmıyor artık.
Prof. Dr. Ata ATUN
Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi