Doğu Afrika’daki Gıda Güvensizliğinin Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Verileri Işığında İncelenmesi
Özet
Her yıl milyonlarca insan açlığın pençesinde kıvranırken bu insanlık dramının en büyük nedeni ise yoksulluk olarak gösterilmektedir. Gıda güvensizliğinin yol açtığı bu problem, özellikle Doğu Afrika’nın değişmeyen kaderi olarak kabul edilmiş, geçmişte yaşanan ve hala süregelen birçok olayla birlikte etkisini katlayarak devam etmiştir. Açlıkla mücadelede önemli bir role sahip olan uluslararası örgütler, faaliyete geçirdikleri yardım programları sayesinde milyonlarca insanın hayatına dokunmaktadır. Bu uluslararası örgütlerden akla ilk gelenlerden biri Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) olarak gösterilmektedir. Yalnızca kuru gıda yardımı yapmakla kalmayan bu örgüt, aynı zamanda sürdürülebilir tarımı destekleyerek yardıma muhtaç olan ülkelerin ekonomisine de büyük ölçüde katkıda sağlamaktadır. Yapılan analizlerde sonucu elde edilen veriler gösteriyor ki Doğu Afrika’daki gıda güvencesizliği problemi halen etkin bir şekilde var olmayı sürdürmektedir. Bu çalışmada Doğu Afrika’nın gıda güvensizliği problemi Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine dayanarak ekonomik, sosyal ve toplumsal boyutta incelenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Doğu Afrika, Gıda Güvencesizliği, Dünya Gıda Programı (WFP), Somali
ABSTRACT:
While millions of people suffer from hunger every year, the biggest cause of this human tragedy is shown as poverty. This problem caused by food insecurity has been accepted as the unchanging fate of East Africa, and it has continued to multiply with many events in the past and still ongoing. International organizations, which have an important role in the fight against hunger, touch the lives of millions of people thanks to their aid programs. One of the first to come to mind from these international organizations is the United Nations Food and Agriculture Organization (FAO). Not only does this organization provide dry food aid, it also contributes significantly to the economy of countries in need by supporting sustainable agriculture. The data obtained as a result of the analyzes performed show that the problem of food insecurity in East Africa still continues to exist effectively. In this study, the problem of food insecurity in East Africa is examined in economic, social and social dimensions based on the data of the United Nations Food and Agriculture Organization (FAO).
Keywords: United Nations Food and Agriculture Organization (FAO), East Africa, Food Insecurity, World Food Program (WFP), Somalia
1. Giriş
Birleşmiş Milletler’in (BM) 1971 yılında en az gelişmiş ülkeler olarak literatüre kazandırdığı kavram yalnızca bir tanımdan ibaret değildir (Özüye, t.y.). Kalkınma hareketlerinin neredeyse hiç görülmediği bu ülkelerde zaman içerisinde yokluk baş göstermiş, insanlar bu durumun kötü sonuçlarıyla baş başa kalmıştır. En az gelişmiş ülkelerde yokluğun baş göstermesinin temel nedeni ise ülke ekonomisinin zayıf olmasıdır. Yaşanan ekonomik sıkıntılar toplumsal krizlerle birlikte ivme kazanarak sosyo ekonomik bir sorun haline dönüşmüştür. Milli gelirin düşmesiyle birlikte bu ülkelerde yaşamakta olan insanlar gıda gibi en basit temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelmiştir. İnsanlık dramının yaşandığı bu ülkelerin sesi, uluslararası toplum tarafından basın ve yayın yoluyla kamuoyuna duyurulmuştur. Bu duruma sessiz kalmayan devletlerin ve kamuoyunun uluslararası yardım örgütleri çatısı altında toplanarak hayata geçirdikleri yardım programları ise bu ülkeler için hayati bir öneme sahip olmaktadır.
Temel amacı uluslararası toplumun barış ortamını ve güvenliği sağlamak olarak bilinen ve 16 Ekim 1945 tarihinde kurulmuş olan Birleşmiş Milletler (BM), yalnızca bu hususta değil aynı zamanda yardıma muhtaç durumdaki ülkelerin refah seviyesinin arttırılmasından da sorumludur (Öz, t.y.). Birleşmiş Milletler (BM), gıda ve tarım alanları üzerinde yoğunlaştırılan çalışmaların tek bir organizasyon adı altında hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla yine aynı tarihte Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çatısı altında özelleşmiştir.1905 yılında Roma’da faaliyete geçen Uluslararası Tarım Enstitüsü’nün çalışmalarına İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı tarihlerde ara verilmiştir. 1948 yılında yetkileri elinden alınan Uluslararası Tarım Enstitüsü, çalışmalarına Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) olarak devam etmiştir (Kırbaşlı, t.y.). 194 üye devlete sahip olan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), her iki yılda bir Roma’da toplanan konferans ile örgüt bünyesince hayata geçirilecek olan faaliyet planının bütçesini onaylamaktadır.
Başlıca hedef alanı sağlıklı gıdaya erişimi ve sürdürülebilir tarımı desteklemek olan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Doğu Afrika gibi kalkınmanın az veya hiç görülmediği bölgelerde insani yardım faaliyetlerini yoğunlaştırmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yalnızca kuru gıda yardımı yapmakla kalmayıp, aynı zamanda toprak ve su kaynaklarının verimli kullanılmasının önünü açarak tarımda yüksek verim ilkesini benimsemiştir (Onul, 1996). Az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak görülen gelir kaynağı ilkel tarım uygulamalarıdır ve bölge nüfusunun yaklaşık yüzde seksenini kapsamaktadır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) bu bölgelerde yürütmekte olduğu çalışmalarda ise
temel amaç teknolojik uygulamaların tarımsal faaliyetlerle birlikte bir bütün olarak faaliyete geçirilmesidir. Bunun sayesinde bölge halkı verimsiz olarak nitelendirilebilecek topraklardan dahi en yüksek verimi alabilecektir. Ancak, yapılan tüm saha çalışmalarına rağmen Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gıda güvensizliğinin önüne geçememiştir. Bunun en büyük sebebi ise dünyada 925 milyon aç insanın, yaklaşık 276 milyonunun Afrika Kıtası’nda yaşaması olarak gösterilmektedir. Bu bağlamda, 1961 yılında kurulan ve çatı örgüt görevini üstlenen Dünya Gıda Programı (WFP) akut gıda güvensizliği ile mücadelede adeta yeni bir nefes olmuştur (Çalışkan, t.y.). Temel amacı, savaş, kıtlık ve pandemi gibi hayati önem taşıyan durumlarda ihtiyacı olan bölgelerde yardım koridoru oluşturarak gıdanın en hızlı ve güvenilir şekilde ulaştırılmasıdır. Yılda 45 milyon insanın doyurulmasından sorumlu olan bu çatı örgüt, 2020 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştür (“2020 Nobel Barış Ödülü”, 2020).
2. Doğu Afrika’daki Gıda Güvensizliği Üzerine
Bir insanın hayati yaşam fonksiyonlarını sağlıklı bir şekilde yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu azami gıda miktarına erişememesi açlık olarak tanımlanmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 25. Maddesi’nde her bireyin ve mensup olduğu toplumun sağlığını korumak için gıdaya erişim hakkına sahip olduğunun belirtilmesine rağmen her gün ortalama 25 bin insanın vefat nedeni açlık olarak açıklanmıştır. Bu bağlamda “Gıda Güvenliği” kavramı ortaya çıkmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) gıda güvenliği kavramını yalnızca insani hayat fonksiyonlarını devam ettirebilmek için temin edilmesi gereken gıda olarak değil aynı zamanda yaşam standartlarını yükseltmek için de zamanında ve kolay bir şekilde erişilebilen gıda olarak tanımlamıştır. Gıda güvensizliğinin yüksek bir oranla görüldüğü bölgelere bakıldığı zaman kadın ve çocukların en çok etkilenen kesim olduğu yapılan saha çalışmalarıyla anlaşılmıştır. Bu durumun en büyük nedeni bahsedilen kesimin çalışma potansiyelinin düşük olmasıdır. Elde edilen veriler, gıda güvensizliğinin etkilerini daha çok hisseden bu kesimin, sadece ekonomik açıdan değil aynı zamanda bedensel ve ruh sağlığı açısından da büyük problemlerle karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir. Dünya genelinde yaklaşık 52 milyon çocuğun hayatı makro ve/veya mikro besin yetmezliğinin neden olduğu aşırı zayıflık yüzünden tehlike altında olmakla birlikte, ergenlik çağına ulaşmış olan kadınların %33’ü ise anemi hastalığı ile savaşmaktadır (“Dünyada Gıda Güvenliği”, 2017).
Yapılan çalışmalar doğrultusunda elde edilen verilere göre günümüzde 88 ülke gıda güvensizliği problemi ile karşı karşıya kalmakla birlikte bu ülkelerin 44 tanesi Afrika Kıtası’nda yer almaktadır (Onul, 1996). Birleşmiş Milletler’in (BM) açıkladığı rakamlara göre, bu ülkelerde yaşamakta olan 23 milyon kişi gıda güvensizliğinin yol açtığı açlık problemi ile yüz yüze kalmaktadır. Doğu Afrika’da gıda güvensizliğinin sebebiyet verdiği açlığa bağlı vefat eden insan sayısındaki yüksek rakamın en büyük nedenleri kuraklık ve iç savaş olarak gösterilmektedir. Bu bölge yüzyıllardır kuraklığın temel nedeni olduğu verimsiz topraklara sahip olduğundan dolayı yalnızca vefat eden insan sayısı değil aynı zamanda hayvan ölümlerinin de en çok görüldüğü bölgedir. Özellikle bölge nüfusunun gelir kaynağı olarak sayılan tarım hayvanlarının ölümüyle birlikte ürünlerden alınan verimde düşüş gözlenmiş buna bağlı olarak da gıda fiyatları yüksek oranda artışa geçmiştir. Gıda fiyatlarında yaşanan yüksek artış özellikle çalışma potansiyeli olmayan kesimi yani kadın ve çocukları olumsuz anlamda etkilemiş dolayısıyla bu kesim Dünya Gıda Programı’nın (WFP) yaptığı yardım çalışmalarında katılım oranlarıyla dikkat çekmiştir. Elde edilen sağlık kayıtlarına göre yetersiz beslenmeye bağlı olarak vefat eden insan sayısının büyük bir çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Bu bölgede yaşayan kadınlarda görülen gıda güvensizliğine bağlı gelişen sağlık problemlerinden en yaygın rastlanılanlarına örnek olarak gebeliğin düşükle sonuçlanması, prematüre bebek doğumu, anemi, adet görememe erken menopoz ve kemik erimesi verilmektedir. Bu duruma ek olarak, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 2015 yılında yaptığı saha çalışmaları sonucu elde ettiği veriler göstermektedir ki her yıl yaklaşık 21 milyon bebek olması gerekenden daha düşük kiloda dünyaya gelmektedir. Yine elde edilen verilere ek olarak, bu bölgede sağlık tedavisi alan çocuklarda boy kısalığı, organ yetmezliği ve beyin fonksiyonlarında gerileme kayıtlara geçmiştir. Tüm bu veriler ışığında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) buradaki temel amacı yürüttüğü programlarla bölgedeki en savunmasız nüfus grubu olan kadın ve çocuklarını desteklemektir. Doğu Afrika’da bulunan bu ülkelerden gıda güvensizliğinin dikkat çekici boyuta ulaşmış olanlarına ise Somali, Güney Sudan, Etiyopya, Kenya, Cibuti, Sudan, Uganda ve son olarak Burundi örnek verilmektedir (“Doğu Afrika”, 2017). Ayrıca, Doğu Afrika halkının gelecek kaygısını tetikleyen önemli bir diğer etkenin yaşanan eşitsizlik olduğu belirtilmiştir. Halkın kalbinde yatan bu kaygının nedenleri hızlı nüfus artışı, halkın tarım yapmaya elverişsiz kurak topraklara sahip bölgelerde hayatlarını devam ettirmeleri, özellikle ulaşım alanında altyapı yetersizliği, gıda ve sağlık alanında yapılan yardımlara her daim muhtaç konumda olmaları ve milis güçlerin yarattığı iç savaşın bir kaos ortamı yaratması gibi temel başlıklar altında toplanabilmektedir. Aynı zamanda, Dünya Gıda Programı’nın (WFP), Afrika Kıtası’ndaki yardımların devam ettirilebilmesi için ihtiyaç duyulan 489 milyon doların şimdiye kadar yalnızca 205 milyon dolarlık bütçesinin toplanabildiğini açıkladı. Fakat ayrılan yardım fonu bütçesi bu bölgede yapılan çalışmalar için yetersiz olmuştur. Zaman zaman kesintiye uğrayan yardımlar yüzünden uluslararası kamuoyu, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) çalışmalarının bu bölgede gözle görülür bir ilerleme kaydetmediğini bildirmiştir. Peki geçmişten günümüze kadar Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) Doğu Afrika bölgesinde hayata geçirmiş ve geçirmekte olduğu çok yönlü yardım çalışmaları neden uluslararası kamuoyuna göre gözle görülür bir fark yaratmamaktadır? Geçmiş yüzyıllarda topraklarını verimli kullanıp, yer altı kaynaklarını değerlendiren birçok zengin krallığa ev sahipliği yapan Afrika Kıtası günümüz verilerine göre dünyada uluslararası yardım örgütlerinden en çok destek alan kıta olarak kayıtlara geçmiştir. Yapılan yardımların özellikle gıda güvensizliğini önleme faaliyetlerinde kalıcı bir etki bırakmamasının temel nedenleri uluslararası örgütlere üye devletler tarafından yürütülen yanlış yardım politikaları, rüşvet ve yolsuzluk, iç savaş ve milis güçler, altyapı eksikliği, yetişmiş eğitimli insan sayısının az olması ve zamanla bölgeye ulaşan yardımlara karşı bağımlılık başlıkları altında incelenmiştir. Gelişmiş ülke olarak nitelendirilen devletlerin uluslararası örgütler bünyesince Afrika Kıtası’nda hayata geçirdikleri yardım faaliyetleri adeta “Kurtarıcı Beyaz” düşüncesi altında hayata geçmektedir (Örgel, 2019). Afrika Kıtası’na yapılan yardımların neredeyse yüzde ellilik bir kısmının etkin bir şekilde insani yardım çalışmalarında kullanıldığı görülmektedir. Bu durumdan yapılabilecek en büyük çıkarım ise yardım faaliyetlerine katılan devletlerin kendi askeri ve ekonomik çıkarlarını dikkate alarak hareket ettikleridir bu sayede uluslararası kamuoyunun vicdanını rahatlatarak adeta devlet imajını arttırmışlardır. Kurtarıcı beyaz düşüncesinin bir aldatmaca olduğuna inanan Afrika’daki bir kesim grup ise Afrika için Yeşil Devrim İttifakı’nın (AGRA) kurulmasına öncü olmuşlardır. Yapılan yardımların bir etkinliğinin olmadığını ve kendi ülkelerinin bir araç olarak kullandığını savunan bu kesim, Afrika için Yeşil Devrim İttifakı (AGRA) ile verimli tarımı hayata geçirip yardıma bağımlılığı azaltabileceklerine inanmaktadırlar. Buna ek olarak, bölgedeki hükümet ve devletlerin yapılan insani yardımlar hakkında adları rüşvet ve yolsuzluğa karışmıştır. Tarafsız yerel haber ajanslarına göre devlet memurları tarafından çalınan birçok yardım yine kendi halklarına para ile satılmaya çalışılmıştır. Yardımların çalınması yalnızca devlet tarafından değil aynı zamanda milis güçler tarafından da gerçekleştirilmiştir. Uzun yıllar boyunca Afrika Kıtası’na hüküm süren iç savaşın bazı bölgelerde halen dahi devam ettiği görülmektedir. Milis güçler, özellikle alt yapının eksikliğinden kaynaklı yardımların ulaşmasından çıkan problemleri kullanarak yardımları çalmakla kalmayıp yer yer yakma eylemleri gibi zarar verici faaliyetlerde de bulunmuşlardır. Bu şiddet eylemlerinin ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden birisi de düşük eğitim seviyesine sahip insan sayısının fazlalığıdır. Afrika Kıtası yalnızca açlıkla değil aynı zamanda cahillikle de mücadele etmektedir. Son temel başlık olarak gösterilen yardımlara karşı gelişen bağımlılık ise devletin bağımlılığı ve insanların psikolojik bağımlılığı olarak iki ana başlıkta incelenmektedir. Dış borcu en yüksek olan ülkelerden biri olan Afrika hükümeti aldığı yardım fonlarını dış borçlarını ödemek için kullanmak yerine askeri silahlanmaya yatırım yapmıştır (Örgel, 2019). Dolayısıyla hükümet kısır döngünün içine hapsolmuş, bölgenin en güçlü askeri birliklerine sahip olmalarına rağmen yapılan yardımlara karşı olan bağımlılık durumundan kaçamamıştır. Bölgede yaşayan insanlar ise devletin ekonomi ve tarımı canlandırmak yerine sürekli hazır yardım almasından dolayı üretkenlik duygusundan yoksun bir hale gelip bağımlılık psikolojisi içerisine girmişlerdir.
3. İki Doğu Afrika Ülkesi Tek Kader: Somali ve Güney Sudan
Doğu Afrika’da yaşanan insanlık dramının en trajik boyutlara ulaşmış iki ülkesine örnek olarak Somali ve Güney Sudan verilmektedir. Bu iki ülke yalnızca içlerinde bulundukları siyasi iktidarsızlığın getirdiği kaostan değil aynı zamanda kendi halkları arasında bir hastalık gibi yayılmakta olan yoksulluğun da pençesi altındadır. Özellikle gıda güvensizliğinin nedeni olarak görülen yoksulluğu aslında tek bir açıdan değil; siyasi, ekonomik, eğitim ve kültürel değerler açılarından değerlendirilmesi doğru olacaktır. Çok değil birkaç yüzyıl önce topraklarında ihtişamlı krallıklara ev sahipliği yapan Güney Sudan halkı günümüzde ise en temel ihtiyaç olan gıdayı dahi temin edemeyecek durumdadır. Birleşmiş Milletlerin (BM) açıkladığı rapora göre ülkede yaşayan yaklaşık 7 milyon insan gıda güvensizliğinin yol açtığı açlık krizi ile karşı karşıyadır (“Güney Sudan”, 2019). Zengin yer altı kaynaklarıyla birlikte tarıma elverişli topraklarda bulunan bu ülkede geçmişte yaşanan iç savaşın izlerini günümüzde dahi silinememiştir. Birleşmiş Milletler’in (BM) raporuna göre nüfusunun büyük bir çoğunluğunu tarım yaparak geçinen Güney Sudan halkının geçirdiği iç savaş yüzünden işsiz kaldığı görülmektedir. Yaklaşık 5 milyon insanın acil yardım beklediği bölge, siyasi iktidarsızlık sonucu oluşan milis güçlerin çeşitli uluslararası örgütler tarafından yapılan yardımların çalınmasıyla bir kez daha sarsılmıştır. Aynı zamanda bölgedeki farklı etnik gruplar arasında zaman zaman ortaya çıkan gerilimler binlerce insanın evlerini terk edip mülteci konumuna gelmesine yol açmıştır. Açıklanan rakamlarda çocuk mülteci sayısındaki rakamın dikkat çekici boyutta olduğu görülen mülteci kamplarında ise en temel ihtiyacın gıda olduğu örgütler tarafından bildirilmiştir. Güney Sudan ile aynı kaderi yaşayan Somali’nin durumu ise pek iç açıcı görünmemektedir. 26 yıldır iç savaş halinde olan Somali, dünyanın en tehlikeli ülkeleri sıralamasında da başı çekmektedir. 1991 yılında ülke çapında yaşanan çatışmalar artık önlenemez bir boyuta ulaşmış olduğundan Birleşmiş Milletler (BM) bu bölgedeki bürosunu kapatıp uluslararası örgüt bünyesince yardım için gelen personellerini ise ülkeden tahliye etmiştir (Güneş, 2017). Öyle ki yapılan saldırılar sonucu Birleşmiş Milletler (BM) yardım kamyonlarına el konulup yakılmış bu, ülke artık yardım dahi ulaşamaz konuma gelmiştir.
Bunun sonucunda ülke çapında toplamda 6,2 milyon olmak üzere yaklaşık 3 milyon insan acil gıda yardımına ihtiyaç duymuştur. Bölgedeki milis güçlerin bu durumu yaratmasındaki en büyük neden halkı çaresiz bırakıp erkek çocuklarını kendi oluşturdukları silahlı çetelere katılmaya, kadınları ise fuhuş yapmaya zorlamaktır. Aynı zamanda bölgede kız çocuklarının milis güçler tarafından kaçırılma tehlikesi olduğundan dolayı aileler bu çocukları çok küçük yaşta “Kadın Sünneti” edip daha sonrasında ise evlendirmeyi tercih etmektedirler. Bölgede yaşayan kadınların yaklaşık %98’i sünnet olup bu operasyonun verdiği yıkıcı zararlarla kontrol altında tutulmaya çalışılmışlardır. Tüm bu durumlara ek olarak, ülkede 2011 yılında tüm zamanların en şiddetli kuraklığının yaşanmasıyla birlikte gıda güvensizliği en yüksek seviyeye ulaşmış, milyonlarca insan açlıktan vefat etmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) yayınladığı rapora göre Somali’de gıda güvensizliğinin getirdiği yoksulluğun ve açlığa bağlı ölümlerin kalıcı etkileri 2050 yılının sonuna kadar devam edecek gibi durmaktadır. Özellikle uluslararası kamuoyu tarafından yakın bir şekilde takip edilen bölgenin gelişim gösterme potansiyeline sahip olmadığı oluşturulan yardım koridorlarının kesintiye uğramasıyla açıkça ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla her iki ülkenin de ortak özelliğinin siyasi olaylar ve toplumsal normlara bağlı olarak gelişen gıda güvensizliği sorununa ev sahipliği yaptığı görülmektedir.
4. Sonuç
Gıda güvensizliği kavramının yalnızca Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) tanımladığı üzere yokluktan ortaya çıkmadığını bu duruma aynı zamanda siyasi iktidar boşluğu, toplumsal ve kültürel olayların da sebebiyet verdiğini görülmektedir. Aynı zamanda, insani fonksiyonların devam edebilmesi için alınması gerekli olan azami miktardaki gıdaya erişimin en yetersiz olduğu bölgelerden biri olan Doğu Afrika’da geçmişten günümüze kadar halen etkilerini devam ettirmekte olan iç savaşın, bölgeye Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan yardımlara verdiği zararlar veriler ışığı altında ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, açlık ve yokluk kavramlarına sebebiyet veren en büyük nedenlerden birinin siyasi iktidar boşluğu olduğu anlaşılmaktadır.
Uluslararası kamuoyunun basın ve yayın yoluyla dikkat çektiği Doğu Afrika’daki gıda güvensizliği yüzünden yaşanan vefat sayısındaki artış aslında yıllardır başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere çeşitli uluslararası örgütler bünyesince gerçekleştirilmiş ve günümüzde de devam etmekte olan yardım faaliyetlerinin etkisinin kalıcı olmadığını göstermektedir. Bu bağlamda milyonlarca dolarlık bütçe ayrılan yardım faaliyetlerinin yetersiz kalmasındaki tek nedenin uluslararası örgütler tarafından gerçekleştirilen faaliyetlerdeki yetersizlik olduğu düşünülmemelidir. Doğu Afrika hükümetinde görev alan devlet memurlarının adları rüşvet ve yolsuzluk olaylarına karışmış, tarafsız basın tarafından açıklanan verilere göre ise yapılan yardımların yalnızca %50’lik kısmının etkin bir şekilde kullanılabildiği ifade edilmiştir. Halkın şu an içinde olduğu gelecek kaygısını ve hükümete karşı duyulan güvensizliğin en büyük nedeni bu durumdur.
Elde edilen tüm bu veriler ışığı altında Doğu Afrika’daki gıda güvensizliğinin önlenmesi için yalnızca uluslararası yardım örgütlerinin faaliyetleri yeterli değildir. Bu bölgede bulunan ülkeler siyasi, ekonomi, eğitim ve hatta birtakım kültürel normlar üzerindeki problemlerini çözmek durumundadırlar. Doğu Afrika hükümeti ve halkının günümüzde de devam etmekte olduğu gıda güvensizliği problemi yalnızca uluslararası örgütlerin umuduna bırakılır ise uzun bir süre daha devam edecek gibi görünmektedir.
Kübra Nur IŞIK
Uluslararası Örgütler Staj Birimi
Kaynakça
Çalışkan, E. (t.y.). Dünya Gıda Programı (WFP). Retrieved from http://www.mfa.gov.tr/dunya-gida-programi-_world-food-programme-_-wfp_.tr.mfa Erişim Tarihi: 25/02/2021
Doğu Afrika’da Milyonlarca Kişi Açlığın Pençesinde. (2017). Retrieved from https://www.dusuncemektebi.com/d/143265/dogu-afrikada-milyonlarca-kisi-acligin pencesinde Erişim Tarihi: 25/02/2021
Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenme Durumu. (2017). Retrieved from https://www.tarimorman.gov.tr/ABDGM/Belgeler/Uluslararas%C4%B1%20Kurulu%C5%9F lar/SOFI_2017_TUR.pdf Erişim Tarihi: 25/02/2021
Güneş, N. (2017). Somali İç Savaşı ve İnsani Müdahale. Retrieved from https://www.ilimvemedeniyet.com/insani-mudahale-nedir-somali-ic-savasi-ve-insani mudahale.html Erişim Tarihi: 25/02/2021
Güney Sudan’da 7 Milyon Kişi Açlık Tehdidi Altında. (2019). Retrieved from https://www.dw.com/tr/bm-g%C3%BCney-sudanda-7-milyon-ki%C5%9Fi a%C3%A7l%C4%B1k-tehdidi-alt%C4%B1nda/a-49207786 Erişim Tarihi: 25/02/2021
Kırbaşlı, D. (t.y.). Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü (FAO). Retrieved from http://www.mfa.gov.tr/bm-gida-ve-tarim-orgutu-_fao__-turkiye–fao-iliskileri.tr.mfa Erişim Tarihi: 25/02/2021
Onul, T. (1996). Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO): Dünya’da ve Türkiye’de Çalışmaları. Erişim Tarihi: 25/02/2021
Örgel, F. (2019). Afrika Kıtası’nda Yardıma Olan Bağımlılık. Erişim Tarihi: 25/02/2021
Öz, M. (t.y.). Birleşmiş Milletler’in (BM) İç Yapısı ve Organları. Retrieved from https://www.akademikkaynak.com/birlesmis-milletlerin-organlari.html Erişim Tarihi: 25/02/2021
Özüye, O. (t.y.). En Az Gelişmiş Ülkeler. Retrieved from http://www.mfa.gov.tr/en-az-gelismis-ulkeler.tr.mfa Erişim Tarihi: 25/02/2021
2020 Nobel Barış Ödülü Dünya Gıda Programı’na Verildi. (2020). Retrieved from https://www.dw.com/tr/2020-nobel-bar%C4%B1%C5%9F-%C3%B6d%C3%BCl%C3%BC-d%C3%BCnya-g%C4%B1da-program%C4%B1na-verildi/a-55214423