4. BM Medeniyetler ittifakı 11-13 Aralık tarihinde güçlü uluslararası katılım ile Doha, Katar’da yapıldı. 11 Eylül saldırıları sonrasında 10 yıl; çeşitlik, hoşgörü, kalkınma, kültürlerarası diyalog ve İslam-Batı ilişkileri de dâhil olmak üzere geniş bir yelpaze de ele alındı. Dünya liderleri, önde gelen akademisyenler ve düşünürler, farklı kültürler arasında daha fazla diyalog ve anlayış için çağrılarını yineledi. Forum’da, İslam ve Batı toplumları arasındaki kötüleşen ilişkiye dikkat çekildi.
Gallup ve Pew araştırmalarının, forumda sunulduğu özet, ağırlıklı olarak Müslüman toplumlar ve Batı ülkeleri arasındaki güvensizlik duvarının hızla yıkıldığı sonucuna varmıştır. Avrupalılar ve Amerikalılar kimliği; İslam ve Müslümanlara şiddet ve hoşgörüsüzlük ile belirtme yoluna gidiyor, Müslümanların Batılıların İslam’a saygılı ve bencil, maddeci ve kibirli düşünmesine yol açıyor. 9/11 saldırıları sonrasındaki 10 yıl, Müslüman ve Batı toplumları birbirlerine öncesinden daha da güvensizleşti.
Bu sadece yersiz bir korku ve algılar meselesi değildir. Müslüman dünyasında adaletin gerçek sorunlarının daha çok çatışma temelli. Sıradan Müslümanlar ‘Batı’ dediğimiz birden fazla gerçekleri ve tüm nüansları takdir edecek kadar eğitimli ve sofistike olmayabilir-yani, Batılı hükümetler, ekonomilerin, toplumların, kanunların, eğitim kurumları vb. ve onlar bu oranın tek bir yekpare olmadığını anlamak için çalışmalarını yapmak zorundadırlar. Diğer yandan, Batı, bir kısım Avrupalılar ve Amerikalılar Müslüman dünyayı yok etmek için art niyetlidir.
Ama adalet, savaş ve işgalin gerçek sorunları sert şekilde aşikâr değil. Barış gündemi olmayan, diyalog ve hoşgörü zemin üzerinde sert çekirdekli siyasi konuların ele almadan mümkün. Yerine din ya da kültür, siyasi temsil, ekonomik adaletsizlik ve küresel eşitsizlik, gibi kavramlar bugün Müslüman dünyasının gerçek şiddet ve kızgınlık kaynağıdır. Devletler arasındaki güç mücadelesi ya da petrol gelirleri, neo-empeyalizmin uydurmuş olduğu savaşlarda ölen insanlar olduğu yerde barış ve hoşgörü söylemlerini yapmak çok azdır. Günlük yaşam içerisinde işgal altındaki aşağılanmışlık ve haklarından mahrum insanların olduğu yerde çeşitlilik ve diyalog’tan bahsetmek uygun değil.
BM Medeniyetler İttifakı girişiminin aynı zamanda gerçek bir siyasi sorunları ele alması gerektiğine inanıyorum. Dünya da çok fazla adaletsizlik ve eşitsizlik, var iken hiçbir insan vicdanı sadece çeşitlilik ya da tolerans hakkında konuşurken rahat olacaktır. Adalet ve insan onurunun katıldığında sadece bu değerlerin anlamı oluyor. Ne yazık ki, şu an da bizim dünyamız bu direk gidişatta değildir.
Bazı uygunsuz gerçekleri bu noktada vurgulanabilinir, ya da altı çizilebilir. Türkiye’nin enerji bakanı ve küresel enerji konusunda en bilgili insanlardan olan Taner Yıldız’a göre, bugün Dünya’da 1,4 milyar insanın elektrik ile erişimi yok. Yıldız ayrıca Afrika kıtasında yaklaşık 750 milyondan 17 milyon kişi (New York şehri kadar) elektrik kullandığını belirtiyor.
2010 yılında, dünyada askeri harcamaların birçok savaş ve askeri operasyonlar hariç yaklaşık 2 trilyon dolara mal oldu. Amerika Birleşik Devletleri dünyada en büyük askeri harcamaların yapıldığı yer. ABD Kongresi 2012 için 662 milyar dolarlık bir savunma/askeri bütçesini onayladı. Tüm göstergeler, dünyanın askeri harcamaları gelecek yıllarda artmaya devam edeceğini gösteriyor.
İçerisinde bulunduğumuz durumun tersine gerçek olan 1,7 milyar insan yoksulluk içerisinde yaşarken, gün başı 1.25 dolardan az alıyor. Bu gıda, temiz su, sağlık, eğitim ve barınma erişiminin olmadığı anlamına gelir. Gelişmiş bilim ve teknoloji ile gururlanırken, Somali, Afrika ve diğer yerlerdeki milyonlarca insanın açlık ve insanı felaketlerle yüz yüze. Hatta BM, Somali’de kötüleşen durumu çözmek için gerekli olan 1,5 milyar doları artırmak mümkün olmamıştır. Bu zemin üzerinde bu realiteler, gerçek adalet konularını ele almasını gerektirmektedir. İçinde yaşadığımız dünya sisteminin insan onurunu korumak için değil, ilgi ve açgözlülüğü artırmaya yaramıyor. İnanılmaz bir rücü ile hala siyasi ve ekonomik, adalet, eşitlik ve onurlu bir dönüm noktası yapmak için şans var.
Dünya’nın mahrum bırakılmış yoksul ve sadece adaleti unutan, rüya gibi bir söylemle barış ve hoşgörüye inanmayı nasıl bekleyebiliriz?
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
İbrahim Kalın
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü
Çeviri: Emrah USTA