Sermaye, mal veya hizmetlerin uluslara ya da vatandaşlara uluslararası alanda aktarılmasıdır. Çoğunlukla gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardım olarak ele alınır. İki şekilde olagelmiştir; ekonomik ve teknik yardım ile askeri yardımdır. Ekonomik ve teknik yardım daha çok, savaş ve afetlerden kaynaklı zararı azaltmak amacıyla yapılır. Sermaye transferi ise ödünç ya da nakit hibe şeklindedir. Dış yardım almada; ekonomik çıkarlar, politik öncelik ve coğrafi yakınlık önemsenmektedir.
18. yüzyıldan itibaren önem kazanan dış yardım, 19. Yüzyılda Avrupa’da devam etmiştir. I. Dünya Savaşı’nda ABD, müttefiklerine önemli miktarda ödünç vermiş, sonrasında hibeye dönüştürülmüştür.
1943-46 yıllarında faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi (UNRRA) dış yardımlara yeni bir içerik kazandırmıştır. Daha sonra kurulan Dün¬ya Bankası (IBRD) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) dış yardımlara yeni bir yaklaşım getirmiştir.
II. Dünya Savaşı sonrasında ABD, Sovyetler’ karşı, Truman kararıyla ve Marshall’ın önerileriyle Avrupa’nın değişik ülkelerine askeri ve ekonomik yardım yapmıştır. Sovyetler de Mısır ve Hindistan’a, stratejik ve spesifik dış yardımda bulunmuştur.
1950’lerde dış yardım, ülkelerin güvenlik amacıyla yapılmıştır. 1949’da Truman’ın dış yardımın kapsamını değiştirmesiyle bir dizi yasa çıkartılmış ve buna uygun kurumlar kurulmuştur. Tarımsal Ticareti Geliştirme ve Yardım Yasası (ATDAA), Kalkınma Fonu (DLF) ve Uluslararası Kalkınma Ajansı (AID) bunların en önemlileridir.
1960’lardan sonra ise yardımlar, program kredileri halini almıştır. Ülkelerin kendilerine yeterli hale gelmeleri düşüncesi bu değişikliğin temel nedeni ol¬muştur.
Dış yardım yapan ülkeler arasında en önem¬lisi şüphesiz ABD’dir. Bu ülke 1945-80 yılları arasında toplam 180 milyar dolar yardımda bulunmuştur. Batı bloğu ülkelerinden Fransa, Kanada, Batı Almanya ve İngiltere de dış yardımlar konusunda ağırlığı olan ülkelerdir. Öte yandan Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ve Çin de doğu bloğu ülkelerine önemli dış yardımlarda bulunmuştur.
Bunun yanında petrol ihraç eden ülkeler (OPEC) teşkilatında yer alan Arap ülkeleri de hibe ve mat yardımı şeklinde önemli dış yardımlarda bulunmuştur. Özellikle OECD üyelerince 1960 yıllarında oluşturulan Kalkınma Yardım Komitesi (DAC), Dünya Bankası’na bağlı Uluslararası Kalkınma Teşkilatı (IDA), Uluslararası Finans Korporasyonu (IFC) gelişmekte olan ülkelere farklı amaçlı yardım programı uygula¬yan önemli kuruluşlardır.
Büyük ölçeklerde dış yardım akımları ger¬çekleştirilmiş olmasına rağmen, gelişmiş ve gelişmekle olan ülkeler arasındaki fark gittikçe büyümüştür. Nüfus artışı ile milli gelir artış oranlarının farklı olması, ülkeler arasındaki açığın artmasına neden olmuştur. Ayrıca Marshall planı altında Avrupa’ya yapılan yardımlar ilgili ülkelerde ekonomik gelişmeyi sağlamış olmasına rağmen bu tür yardımlar Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde aynı derecede etkili olamamıştır. En önemli nedeni ise, yardım yapılan ülkelerde kurumsal sosyo-ekonomik ve kültürel altyapıların önemli ölçüde farklı olmasıdır.
Dış yardım anlayışında 1960’lardan sonra ciddi değişiklikler ortaya çıkmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki değişikliklere karşı daha duyarlı davranması, Soğuk Savaş kavramının daha bir açıklık kazanması, kırsal ve ırksal kesimden gelen tepkilerin artması, yardım yapan ülkelerde ekonomik ve politik dengelerin yeniden kurulma ihtiyacının doğması gibi faktörler dış yardım programlarının yönünü ve kapsamını etkilemiştir.
Birçok Batılı ülke dış yardım maliyetlerini azaltmak amacıyla değişik alternatifler geliştirmiştir. 1980’li yıllarda ortaya çıkan ekonomik durgunluk özel yatırımların devlet yardımlarının yerini almasına neden olmuştur. Gümrük tarifeleri, garantili tahvil ihracı, okyanus kaynaklarının kullanımı, hatta özel çekim hakları (SDR) dış yardım alternatifleri olarak gündeme gelmiştir.
Nur Üstündağ
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1) Sevüktekin, M. Azgelişmişlik; Marsholl Planı Web Adresi: http://www.enfal.de/sosyalbilimler/d/026.htm, Erişim Tarihi:10.07.2014