Feyza Betül Demirci
Göç Çalışmaları o-Staj Programı
Özet
21. Yüzyıldan beri etkisini her alanda hissettiren dijital dönüşümler Göç olgusunu ve devletlerin güvenlik konularını da oldukça yakından ilgilendirmektedir. Devletler kendi devletlerinin sınırlarını koruyabilmek adına farklı politikalar üretmiştir. Özellikle Avrupalı devletler 20. Yüzyıldan itibaren göç dalgası ile karşı karşıya kalmışlardır. Dönem dönem farklı politikalar ortaya koyan devletler özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra göç politikalarını değiştirme kararı almışlardır. Dış güvenliklerini korumak için FRONTEX gibi kurumlar kurmuşlar ve sınırları sıkı bir biçimde denetledikleri için Kale Avrupası olarak nitelendirilmişlerdir. Akdeniz rotası göçmenler için önemli bir deniz yolu rotasını oluşturmaktadır buna karşın Akdeniz rotası göçmenler için yüksek hayati risk taşımaktadır. 2011 yılında Arap Baharı’ nın etkileri ile başlayan ve 2015 yılında göçmen krizinin patlak vermesi sonucunda sınırlarda denetimin arttırılmasına, diğer devletlerle göç konusunda anlaşmaların çoğaltılmasına ve sınır güvenliklerinde dijital malzemelerin kullanımının arttırılması kararı verilmiştir. Sınır güvenliklerinde kullanılan uydu verileri, termal kameraların varlığı ve dijital kaynaklar sayesinde hızlı bir şekilde birimlere koordinat sistemlerinin paylaşılması ile beraber Akdeniz rotasındaki göçmenler hızlı bir şekilde tespit edilmektedir. Tespit edilen göçmenlere uygulanan göç politikaları ise göçmenlerin temel haklarına erişimlerini engellemektedir.
Anahtar kelimeler: Avrupa Birliği Sınır Yönetimi, Dijitalleşme, Akdeniz Rotası, Düzensiz Göç
Giriş
Dijitalleşmenin ürünleri 20. Yüzyıldan itibaren her alanda etkin bir şekilde kullanılmaktadır. E-posta göndermek ya da çevrimiçi arama yapmak gibi eylemler insanların günlük yaşamının temelini oluşturmasının yanı sıra dijital dönüşüm, sağlık, ulaşım ve eğitim gibi sosyal ya da sınır güvenlikleri gibi siyasi konuları da oldukça etkilemektedir ve kullanılmaktadır. Günümüz dünyasında sosyal ve siyasi konuların en önemli konularından biri göç konusudur. Dijitalleşme, göç alanını hızlı bir şekilde etkilemekte ve dönüştürmektedir. Göçmenler çevrimiçi bilgi aramakta, hükümetler ise göçü daha verimli bir şekilde yönetmek için yeni teknolojileri araştırmaktadır ve uzmanlar göç süreçlerini ve göçün geleceğini anlamak için yeni veri kaynaklarını araştırmaktadır. (United Nations Network on Migration, 2020).
Devletler için sınırların güvenliği ve bu sınırları sınırsız ve hakim olarak kullanabilmesi oldukça önemlidir. Son zamanlarda özellikle ülkeler arasındaki düzensiz göç hareketliliği, uyuşturucu ticareti, terörizm ve siber saldırılar nedeniyle oluşan güvenlik endişesi sınır güvenliğinde kullanılan yapay zeka sistemlerine ilgiyi arttırmıştır. (Şahiner et al…,2021). Güvenlik tehditleri sebebiyle devletler, sınırlarını koruyabilmek için yeni teknolojilerini savunma sistemlerine dahil etmişlerdir. Yapay zekalar, büyük karmaşık verilerden yararlanarak hızlı karar verme işlevine sahiptir. Bununla birlikte, yapay zekanın mevcut karar verme sistemlerine sağlayabileceği şeffaflık, entegrasyon ve bilgi paylaşımı, onları daha verimli hale getirmektedir (Şahiner et al…,2021). Bu bilgi paylaşımlarının kablosuz olarak iletilmesi ise hızlı bir şekilde müdahale ortamı sağlamaktadır. Sınır güvenliği sağlamak için birçok yeni teknoloji günümüzde kullanılmaktadır. İnsansız Hava Araçları, Silahlı İnsansız Hava Araçları, Yüz Tanıma Sistemleri ve sensörler bu teknolojilere örnektir.
Sınır güvenliği ve düzensiz göç ile mücadele son yirmi yıldır Avrupa Birliği’nin gündem konularını oluşturmaktadır. Göçmenler farklı yollardan yıllardır Avrupa ülkelerine ulaşmak istemektedir. Akdeniz rotası ise bu göçmenlerin Avrupa’ya geçmeye çalıştığı önemli deniz yoludur. Avrupa’daki devletler düzensiz göç ile mücadele etmenin yanı sıra göçmen kaçakçılığı, terör ve sınır ötesi suçlar ile mücadele etmektedir. Avrupa Birliği’nin bu mücadeleler için Akdeniz’de radarları, gözetleme ve sınır teknolojilerini kullanmaktadır. FRONTEX (Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Ajansı) Avrupa sınır güvenliğini için kurulmuş bir ajanstır. Bu ajans gelişmiş teknolojiler kullanarak düzensiz göçleri tespit edip bu durumları engellemeyi sağlamaktadır. Ayrıca Avrupa Birliği, transit ve menşe ülkeler ile iş birliği yaparak Geri Kabul Anlaşmaları çerçevesinde göçmenleri sınırlarından uzak tutmak istemektedir. Avrupa Birliği’nin bu dışsallaştırma sınır politikalarını daha da genişleterek uygulamaya devam etmesi sonucu, Mbembe’nin (2003) dediği gibi Akdeniz’in altında ‘’ bir ölüm dünyası’’ ile karşı karşıya kalmaya sebebiyet vermektedir (aktaran Karadağ,2022, s.296). 2015 yılından sonra alınan tedbirler ve gelişen teknoloji ve dijital dönüşümler ile beraber Akdeniz rotasındaki denetimler arttırılmaya ve ölüm riskleri de azaltılmaya çalışılmaktadır. Avrupa Birliği’nin aldığı tedbirlerin aksine Akdeniz rotasında göçmenler hayati risklerle karşı karşıya kalmakta ve farklı şekillerde mağduriyet yaşamaktadır. Bu makalenin amacı Akdeniz rotası üzerinde gerçekleşen düzensiz göçte dijital dönüşüm teknolojilerinin uygulanması, göç yönetimi ve göçmen güvenliği üzerinde nasıl etki yarattığına dair durumları ele almak ve incelemektir.
Avrupa Birliği özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra sınır güvenliğine olan bakış açılarını değiştirerek sınırlarını daha da güvence altına almaya çalışmıştır. Önceden iş gücü potansiyeli olarak gözüken göçmen algısının terörizmle özdeş bir tehdit unsura dönüşmüştür (Yazan,2014). Saldırında bir yıl sonra 21/22 Haziran 2002’de gerçekleşen Seville Zirvesi’nde ‘’düzensiz göçle savaş (war on illegal migration) ‘’ şeklindeki ifade ortak bir düzensiz göçmen algısı oluşturmuştur (Yazan,2014). Düzensiz göçmenler genel olarak tehdit unsuru olarak tanımlandığından dolayı Avrupa Birliği farklı anlaşmalar ve kurumlar aracılığıyla kendi güvenliğini sağlamaya çalışmış ve uyguladığı politikalar nedeniyle ‘’Kale Avrupası’’ olarak nitelendirilmiştir. İç sınırlarda rahat bir hareketlilik durumu söz konusuyken dış sınırların güvenliği için; FRONTEX, EUROSUR, EURODAC ve VIS sistemleri kurulmuştur. Bu sistemler gelişmiş dijitalleşme mekanizmaları içermesi sebebiyle üye devletler arasında bilgi alışverişiyle birliğin sınırlarında tam koruma sağlanmasını hedeflemektedir (Zorlu ve Yetim,2020). 2015 yılında Avrupa için yeni bir göç krizi meydana gelmiştir. AB ise bu göç dalgasına karşı yeni ve acil önlemlere başvurmuştur. FRONTEX’ in yetkileri genişletilmiş ve AB’nin sınırlarının daha güvenli hale gelebilmesi için İnsansız hava araçları dahil birçok akıllı teknolojik alet kullanılmaya başlamıştır (Csernatoni,2018:175). Avrupa Birliği’nin diğer devletlerle beraber ortak katıldığı birçok deniz operasyonları gerçekleştirilmiştir. Bu operasyonlar arama kurtarma gibi faaliyetlerin yanı sıra bu faaliyetler kolluk kuvvetleri de içermektedir. Gemi devriye botları ve helikopterler ile desteklenen operasyonlar ile beraber daha fazla göçmen kayıt altına alınmaya çalışılmıştır. Sahada özellikle EUROSUR’ un varlığı FRONTEX ‘in operasyonları için oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Avrupa Birliği’nin özellikle yasa dışı göç ile bağlantılı ölümlerin artması üzerine dış sınırların daha etkin kontrolüne katkıda bulunması amacıyla harekete geçirilmesine karar verdiği Avrupa Sınır gözetimi (Anadolu Ajansı,2013); teknik imkanları oldukça çoktur. Düzensiz göçmen taşıyan küçük tekneleri de tespit edebilme kabiliyeti olduğundan tekneleri tespit edebilmesi ve destek sağlaması da olanaklı olacaktır. EUROSUR; Füzyon Hizmetleri, otomatik gemi izleme ve tespit yeteneklerini, anormallikleri tespit etmek ve gemi konumlarını tahmin etmek için karmaşık hesaplamalara olanak tanıyan yazılım işlevlerinin yanı sıra hassas hava durumu ve tahminler içermektedir (FRONTEX,t.y).
Avrupa Birliği’nin dış sınırları, kontrol ve pratikleri açısından çok ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Sınır kontrolü sınırları aşan bir hal almış ve giderek fiziksel sınırların ve devletin alanının çok daha ötesini kapsayan ve kontrol eden bir oyuna dönüşmüştür (aktaran Topçuoğlu,2016). Avrupa Birliği İstatistik Ofisi verilerine göre Avrupa Birliği’nde bölge vatandaşı olmayan 471 bin kişinin vize başvuruları reddedilmiştir. (Euronews,2019). Avrupa Birliği’nin bu uygulamalarından dolayı Avrupa’nın yasal süreçlerini ve yüksek korunaklı sınırlarını aşamayan göçmenler çare olarak yasa dışı yollara başvurmaktadırlar (Zorlu, Yetim). Göçmen kaçakçılarını kullanarak yasadışı yollara başvuran göçmenler sahte belgeler satın alarak hareket etmektedirler. Bazı göçmenler ise insan ticareti yapan organizasyonların eline düşmektedir. Bu organizasyonlar ise göçmenleri zorla çalıştırıp sömürü yoluyla menfaat elde etmek istemektedirler. Bu kısıtlayıcı politikalar yüzünden artan sayıda göçmenin düzensiz ulaşım araçları kullanarak tehlikeli bir şekilde seyahat etmesine; ekonomik sıkıntılar ve göçmen karşıtı düşünceler ise göçmenlerin farklı alanlardaki hizmetlerinin erişiminde engel teşkil etmektedir.
AB örneğinde görüldüğü gibi günümüzde yasal olmayan göçü güvenlikleştirilerek engellenmeye çalışılmaktadır (Zorlu ve Yetim,2020).Avrupa Birliği’nin düzensiz göçmenlere karşı uyguladığı algı ve politikalar çerçevesinde Engbersen’in tanımlamasıyla ‘’Panoptikon Avrupa (Panopticon Europe)’’ yaratılmaya çabalanmaktadır. Panoptikon, Jeremy Bentham’ın kurduğu bir hapishane modeli olmakla beraber hücrelerin merkez tarafından sürekli gözetlendiği bir inşadır. Avrupa Birliği’nin merkez, Avrupa Birliği’ne üye devletlerin hücre ve düzensiz göçmenlerin ise mahkum olduğunu tasavvur ederek kurgulayabiliriz(Yazan,2016). Panoptikon sisteminde amaç, düzensiz göçmenlerin dışlanmasıdır. Bu sistemde devlet, hücre içindeki düzensiz göçmene kucak açar gibi gösterir fakat var olan ise göçmenin daimi gözetimi ile günlük ihtiyaçların karşıladığı sosyal ilişkiler ağını kriminalleştirerek ve gayrimeşrulaştırarak dışlamaktır (Broeders, Engbersen). Avrupa’nın bu tavrı taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesinin tahattütlerinin yerine getirilmesini kısıtlamaktadır ve uyguladıkları düzensiz göç politikalarında insan hakları açığına sebep olmaktadır.
Avrupa Birliği’nin Akdeniz Bölgesindeki Göç Yönetimi ve Göçmen Güvenliği
Avrupa’ya göç yolunda en çok kullanılan güzergahta karşımıza Akdeniz çıkmaktadır (Güçtürk,2014). European Comission 2022 verilerine göre Ocak- Eylül dönemleri arası 281.872 düzensiz göçmen sınır kapısında yakalanmıştır. Bu dönem arası 184.614 düzensiz göçmen deniz geçişi sınırında yakalanmışken Ocak- Ağustos dönemleri arası 97.258 düzensiz göçmen kara sınırında yakalanmıştır. Buradan ülkelere geçiş yapmak isteyen göçmenlerin karşısına ise Avrupa Birliği’nin yüksek duvarları çıkmaktadır. Nitekim bir göç rotasını kapatmak insanların göç etmesini engellememekte ve daha tehlikeli olan farklı yollara kaymasına sebep olmaktadır (Zorlu, Yetim,2020). Dolayısıyla rotaların farklılaşmasıyla beraber göçmenler de kaçakçılara yönlendirmiştir. Göçmenlerin içinde bulunduğu botların deniz açıklarında batması ve yüzlerce insanın can vermesi Akdeniz’deki insani krizi gözler önüne sermektedir
FRONTEX, AB sınırları ve ötesinde 19 operasyon yürütmektedir. Bunların en büyüğü AB’nin doğu kara sınırları boyunca gerçekleştirilen ortak Terra operasyonu ve Akdeniz havzasındaki deniz sınırlarını (Doğu’da Yunanistan, orta bölgede İtalya ve batıda İspanya) kapsamaktadır (FRONTEX,t.y). Doğu Akdeniz bölgesinde Yunan Sahil Güvenliği ve FRONTEX botları Yunan sularında ortak olarak hareket ederler. Yunan sularına giren bir göçmen botu olduğunda bot tespit edilmeye çalışılır ya da bir herhangi bir sorun olduğunda botu kurtarmak veya kıyıya kadar götürmeye yardım edilmektedir. Radar sistemlerinden toplanan veriler doğrudan Yunan Sahil Güvenlik ya da FRONTEX devriye botu ile paylaşılır (Karadağ,2022). Yüksek teknoloji ile donatılan bu sistem de eğer hareket halinde bir bot tespit edilirse o zaman ya FRONTEX ya da Yunan Sahil Güvenlik, botu durdurur ve karaya çıkartmak için kıyıya getirir. Limanlardaki kurtarma ve ilk yardımlara katılan STK’ların kara ekipleri ise ilk yardım, temel ihtiyaçların sağlanması ve sığınmacıların güvenli bir şekilde BMMYK otobüslerine aktarılması için hazır beklerler (Karadağ,2022). Bu durum suların her hattında böyle değildir. Eğer bot orta hat kıyılarına yaklaşmış ise geri itme tekniklerini hala daha kullanmaktadır. Bu durum insan hakları ihlaline girmektedir ve uluslararası hukuk kapsamında yasaktır.
1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşmeye göre;
‘’ Hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti belirli sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehlike altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek ve iade etmeyecektir’’(Mat, Özdan,2018). Geri gönderilmeme ilkesi, mültecilerin ya da daha geniş bir kavram olarak göç etmeye zorlanmış kişilerin sahip olacağı en temel haklardan birisidir. Geri göndermeme ilkesinin sadece ülkeye giriş yapmış ve mülteci statüsü kazanmış kişiler açısından geçerli olduğunu söylemek ilgili hükmün sözleşmenin amacı çerçevesinde yorumlandığında, mümkün gözükmemektedir. Örnek olarak sınırdan henüz daha giriş yapmamış ancak sınırda iltica talebini beyan eden kişilerin kabul edilmeyerek geri gönderilmesi durumunda göçmenlerin hayatı tehlikeye atılmakta ve zulme uğrama riskleri artmaktadır.(Mat, Özden,2018).
Öte yandan geri göndermeme ilkesi devletler açısından mutlak bir kabul yükümlülüğü doğurmamaktadır. Bir başka deyişle düzensiz olarak ülkeye girmiş yabancıların ancak şartları mevcutsa geri gönderilemez. Bu durumu Mültecilerin Hukuki Statüsü hakkındaki Sözleşme 33 maddesinde şöyle bahsetmektedir: ’’Bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adli suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükmünden yararlanmayı talep edemez.’’(Mat, Özden, 2018)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerinde ise geri göndermeme ilkesini; ülkeye kabul ve sığınma prosedürlerine erişim, geri itme, toplu sınır dışı etme, tutulma ve mahkemelere erişim gibi sığınma hukukuna ilişkin başvuruları Sözleşme’nin 2 maddesinde düzenlenen yaşam hakkı kapsamında değerlendirirken, Sözleşme’nin 3 maddesi işkence ,insanlık dışı muamele ya da aşağılayıcı muamele, ceza yasağı, özgürlük ve güvenlik hakkı, özel ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmektedir.(Üstün,2023)
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3(1) uyarınca,’’ Hiç kimse işkenceye , insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya tabii tutulamaz’’ şeklinde 3. maddesinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında geri göndermeme ilkesini içerir şekilde anlam yüklemiştir(Mat, Sağlam2018).
Denizlerdeki geri itme eylemi ile sığınma başvurusunda bulunmak isteyen göçmenlerin başvurularının engellenmesi ya da başvuru taleplerinin işleme geçirilmemesi sonucu göçmenlerin en temel olan yaşam hakları ihlal edilmektedir. Denizlerdeki geri itmeler ya da sınır yakınlarındaki geri göndermeler dışında, AİHM’si ilgili devletin topraklarında kanuni olarak bulunup bulunmadıklarından bağımsız olarak, ilgili devletin topraklarında bulunan yabancıların toplu olarak sınır dışı edilmelerini de ihlal olarak ele almaktadır (ÜSTÜN). Toplu sınır dışına uğramamak göçmenler dahil herkesin hakkıdır. Yunanistan bu nedenle sınırı geçen ve geri gönderilmek istemeyen herkesin durumunu incelemek ve onlara sınır dışı kararına itiraz etme hakkı tanımakla yükümlüdür (Uluslararası Af Örgütü,2013).
Düzensiz göçmenler uluslararası sözleşmeler ve şartlar ile birtakım sosyal haklar tanınmış olsa da düzensiz göçmenlerin hem temel haklarını hem de sözleşmeler kapsamında kendilerine tanınan hakları çok iyi bilmediklerinden ve ‘’ yasal’’ olmadıklarının deşifre olmasından korkmaları sonucu bu hizmetlerden yararlanmamaktadırlar(Yazan, 2016). Bu yüzden düzensiz göçmenler dünya çapında temel insan hakları ihlalleri konusunda hala daha en hassas ,savunmasız ve saldırıya açık bir konumdadır. Kamu sağlık hizmetlerinden yararlanamama, keyfi olarak gözaltına alınmak, çalışma koşullarının güvensizliği, barınma sorunu, ve şiddet ve işkence gibi risklerin varlığı göçmenlerin savunmasızlıklarına örnektir.
Avrupa başta olmak üzere gelişmiş olarak addettiğimiz ülkeler, kendi ülkesine kitlesel akın halinde gelen sığınmacıları kendi ülkesinde barındırmak istememektedir. Örnek olarak Uluslararası Af Örgütü’nün Yunanistan Türkiye sınırlarındaki göçmenler ile yaptığı birkaç görüşme şöyledir;
‘’Hasarlı bir bot ile denizin ortasında öylece bırakıldık’’(B., Türkiye’deki bir geri gönderme merkezinde tutulan 17 yaşındaki Afgan bir çocuk).(Uluslararası Af Örgütü,2013).
‘’Yunanistan polisinden su istedik, ama bize güldüler ve köpekler gibisiniz dediler’’(Filistinli X., 6 Mart 2013 tarihinde Ege Denizindeki bir Yunan adasının yakınlarında, iki aylık bebeğin de aralarında olduğu Filistinli ve Suriyeli 11 kişilik bir grupla Yunanistan’a gitmeye çalışırken, botların Yunanistan sahil güvenlik teknesiyle Türkiye sularına doğru geri çektiğini söyledi.)(Uluslararası Af örgütü,2013).
‘’Yunanistan sahil güvenlik botunu gördüğümüzde, aramızdan biri, bizi kurtaracakları ve Yunanistan’a götürecekleri umuduyla, bizim botumuzu deldi. Sahil güvenlik bizi kendi teknesine aldı; hiçbir şey sormadılar, sadece bizi dövdüler; yukarı bakmamamızı, yüzlerine bakmamamızı söylediler.’’(27 yaşındaki Sudanlı E., Uluslararası Af Örgütü’ne 2013 yılı Şubat ayında, aralarında dört yaşında küçük çocukları olan üç ailenin de bulunduğu bir grupla, delik bir bot içinde Türkiye sularına bırakılmalarından önce Yunanistan sahil güvenlik görevlileri elinde gördüğü muameleyi anlattı.)(Uluslararası Af Örgütü,2013).
‘’Nehri gece geçtik ve neredeyse bir gün boyunca yürüdük. Bir Yunan şehrinin yakınında polis bizi yakaladı. Minibüs getirdiler ve bu minibüs ile bizi tekrar nehre götürdüler. Bizi aldıklarında polis aracında yaklaşık 20 kişi daha vardı. Hepsi Afgan’dı. Nehre vardığımızda bizi üç saat boyunca araçta tuttular. Minibüs çok kalabalık olduğundan nefes almak çok zordu ve berbat kokuyordu. Biz minibüsteyken, arkadaşım yardım istemek için BM’yi ve başka kuruluşu aradı. Aramayı yaptıktan kısa bir süre sonra, polis kapıyı açtı ve kimin aradığını sordu. Bizi teker teker dışarıya çıkarıp kimin aradığını sordular. Sanırım aramızdan biri kimin aradığını söyledi çünkü daha sonra arkadaşımı aldılar ve coplarla dövmeye başladılar. Daha sonra telefonlarımızı ve kemerlerimizi aldılar ve bizi Türkiye’ye geri gönderdiler’’(Türkiye’de sığınmacı olan 18 yaşındaki Afgan U., Uluslararası Af Örgütü’ne 19 Kasım 2012 tarihinde yasal olmayan bir şekilde Türkiye’ye geri itildikleri sırada Yunanistan sınır güvenliklerinin arkadaşını dövdüğünü anlattı.)(Uluslararası Af Örgütü,2013).
Uluslararası Af Örgütü tarafından elde edilen bilgiler, Yunanistan sınır ve sahil güvenlik görevlilerinin Türkiye sınırındaki geri itme uygulamaları sırasında göçmen ve mültecilerin hayatlarını sıkça tehlikeye attıklarını göstermektedir. Hem geri itme hem de uygulanan onur kırıcı uygulamalar Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 2 ve 3. Maddeleri kapsamında göçmenlere yapılan bu uygulamalar, göçmenlerin hem yaşam haklarının hem de özel hayata saygı haklarının ihlali olarak değerlendirilmektedir.
2015 yılından sonra göç hareketi Avrupa Birliği için krize dönüşmüştür. Göç krizinden sonra dışsallaştırma politikalarını arttıran Avrupa Birliği bu politikasının basamaklarından biri olan ‘’ sıcak nokta yaklaşımı’’ fikrini ortaya atmıştır. Bu yaklaşım Göçmenlerin ilk ulaştıkları üye ülkelere destek olmak amacıyla tesis edilmiştir.
Nisan 2015’te Avrupa Göç Gündemine dahil edilen ‘’ sıcak nokta yaklaşımı’’ ile yeni gelen göçmenleri tespit etmek ve bu göçmenlerin parmak izlerini alarak sığınma başvurularını değerlendirmek için göçmenlerin yoğun giriş ülkeleri olan Yunanistan ve İtalya’da belirli işlem merkezleri oluşturulmuştur. Bu işlem merkezlerinin işlevlerleri şu şekildedir: Düzensiz göçmenlerin taranması ve tescili, İnsan kaçakçılığı ağları ile ilgili istihbarat toplanması amacıyla göçmenleri sorgulama, sığınmacıları uygun sığınma prosedürlerine yönlendirme, Uluslararası koruma hakkına sahip olmayan göçmenlerin hızlı geri dönüşünü koordine etme ve bu işlevleri yerine getirilebilmesi için gerekli tercümanları sağlamaktır. Fakat bu merkezlerde göçmenler zor şartlar altında bekletildiğinden ve sıklıkla sığınma haklarının mahrum bırakıldıklarından dolayı eleştirilmişlerdir.(Çırıkçı,2022)
Bu denetim merkezlerinde, temel anayasal güvencelerin aksine, göçmenler adli denetim olmaksızın, hukuki yardımdan yoksun ve çoğu zaman insan sağlığına uygun olmayan ve aşırı kalabalık yerlerde tutulmaktadır. Herhangi bir belirli göz altı süresi olmaksızın kişisel özgürlüklerinde mahrum bırakılmaktadır (Çırıkçı,2022).
Sıcak nokta yaklaşımı, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nda yer alan ve Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin 1951 sözleşmesi ile garanti altına alınmış olan ‘’ sığınma hakkı’’ konusunda ihlalleri içermektedir. İdari Gözetim Koşullarında da insan hakları ihlalleri oldukça fazladır.
Yunanistan da yer alan idari gözetim merkezlerinin koşullarının uygun olmadığı belirtilmiştir. Tuvaletlere erişiminin sınırlı olunması, ısıtma sistemlerinin ve sıcak suyun bulunmaması, verilen yemeklerin yetersiz ve kötü kalitede olması ve sabun gibi hijyenik ürünlerin olmaması bu duruma örnektir (Uluslararası Af Örgütü,2013).
‘’Hiç kimseyle konuşamıyoruz. Dışarda ne oluyor bilmiyoruz. Televizyon ya da radyo yok. Tek yapabildiğimiz düşünmek. Çok fazla düşünüyoruz. İki Afgan kendilerini asarak intihar etmeye çalıştı. Burada hayat çok zor. Battaniyelerimiz dokuz aydır yıkanmadı’’(2012 yılı Ağustos ayından bu yana İdari Gözetim Merkezi’nde bulunan Ruandalı bir erkek)(Uluslararası Af Örgütü,2013).
Kale Avrupa’sına girişleri engellemek ve sığınmacılara güvenlikleştirilmiş bir bakış açısıyla yaklaşan Avrupa Birliği üyeleri ve FRONTEX sınır güvenliğinin sağlandığını düşünerek göçmenlerin yaşam haklarını ihlal etmektedir ya da alıkonma merkezlerinde insanlık dışı uygulamalar yapmaktadır.
Sonuç
Avrupa Birliği’nin, 11 Eylül saldırıları ve 2015 göçmen krizi ardından Akdeniz’de dijital araçlarla desteklenen göç yönetimi ve göçmen politikaları, temel insan haklarına ve sosyal hizmetlere erişim konusunda ciddi kısıtlamalara yol açmaktadır. Özellikle, göçmenlerin haklarına dair bilgi eksikliği ve hizmetlere ulaşımdaki zorluklar, Akdeniz bölgesinde devam eden bir insani krizin altını çizmektedir. Bu durum, göçmenlerin kendi hakları konusunda daha iyi bilgilendirilmelerinin sağlanması, temel insan haklarına dair genel bir farkındalık yaratılması ve güvenlik odaklı göçmen bakış açısından uzaklaşılması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşımlar, olası insani krizlerin önlenmesine katkıda bulunabilir ve göçmenlerin yaşam kalitelerinin iyileştirilmesine yardımcı olabilir.
Bu çerçevede, Avrupa Birliği ve üye devletler, göç politikalarını yeniden değerlendirirken, insan haklarına duyarlı ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemeli ve uluslararası hukuk normlarına uygun hareket etmelidir. Dijitalleşme ve teknolojik ilerlemeler, göç yönetiminde önemli bir araç olabilirken, bu araçların göçmenlerin haklarını korumak ve desteklemek için etik ve insani bir çerçevede kullanılması esastır. Avrupa’nın göç politikalarının, güvenliğin sağlanmasının ötesinde, göçmenlerin onurlu ve adil bir şekilde muamele görmelerini garanti altına alacak şekilde tasarlanması gerekmektedir.
Sonuç olarak, göçmen krizi sadece bir güvenlik meselesi olarak değil, aynı zamanda karmaşık sosyal, ekonomik ve insan hakları boyutlarını içeren geniş çaplı bir konu olarak ele alınmalıdır. Avrupa Birliği’nin ve uluslararası toplumun, göçmenlerin korunması, desteklenmesi ve entegrasyonu konusunda sorumluluklarını yerine getirmesi, daha adil ve insani bir dünya için hayati öneme sahiptir.
KAYNAKÇA
Anadolu Ajansı. (2013). AB’nin Dış Sınırlarında Yeni Gözü EUROSUR Devrede. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ab-nin-dis-sinirlardaki-yeni-gozu-eurosur-devrede/200411.
Bayrak, M. (2022). FRONTEX’in varoluşsal krizden en etkili politika aracına dönüşümü. Protokol Dergisi, (1) . https://www.ktu.edu.tr/dosyalar/sam_1d6e7.pdf.
Broeders,G.,Engbersen,D.(2007). “The fight against ıllegal migration: ıdentification policies and ımmigrants’counterstrategies”, American Behavioral Scientist,50(12),ss 1594-1595.
Çırıkçı,T.(2022). AB göç yönetişiminde bir insan hakları problemi olarak’’ sıcak nokta yaklaşımı’’. Marmara Avrupa Araştırmaları Dergisi, 30(1). https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2902283.
Euronews . (2019,07,12). AB’den on binlerce kişi sınır dışı edildi, kaçak göçmen sayısı azaldı. https://tr.euronews.com/2019/07/12/ab-den-on-binlerce-kisi-sinir-disi-edildi-kacak-gocmen-sayisi-azaldi
FRONTEX. (t.y). Monitoring and Risk Analysis. Erişim adresi https://www.frontex.europa.eu/what-we-do/monitoring-and-risk-analysis/monitoring-and-risk-analysis/.
FRONTEX. (t.y). Operations. https://www.frontex.europa.eu/what-we-do/operations/operations/.
Güçtürk, Y. (2015). 21. Yüzyılda bitmeyen trajedi: Akdeniz’de göçmen ölümleri. SETA PERSPEKTİF, (98) . https://file.setav.org/Files/Pdf/20150501120018_98_gocmenolumleri.pdf.
Karadağ, S. (2022). Ege Denizi’nin dalgalarında sınır yönetimi : aktörler, söylemler ve pratikler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Türkiye’nin Göç Siyaseti Özel Sayısı,21(Özel Sayı) ,ss 293-315. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2684155.
Kurt, M. (2021). Akdeniz’de insan/göçmen kaçakçılığı sorunu: Libya örneği. Afrika Araştırma Derneği. https://afam.org.tr/akdenizde-insan-gocmen-kacakciligi-sorunu-libya-ornegi/.
Mat,T., Özdan,S. (2018). AB ile Türkiye arasındaki geri kabul anlaşması’nın insan hakları açısından değerlendirilmesi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi,24(1), ss 36-49.
Özcan, N .(2015). Düzensiz göç üzerine bir inceleme: Küresel dinamikler, ulus- devletler, göçmenler. İdealkent,(15), ss 22-39. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/464235.
Şahiner, M., Ayhan, E. ve Önder, M. (2021). Yeni sınır güvenliği anlayışında yapay zeka yönetişimi: fırsatlar ve tehditler. Ulisa : Uluslararası Çalışmalar Dergisi, 5(2), 83-95. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2130973.
Topçuoğlu,R.(2016). Göç yazınındaki düzenli ve düzensiz göç kavramları: İnsan hakları temelinde bir kavramsal sorgulama. İnsan Hakları Yıllığı, 34, ss 1-20. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1734143.
United Nations Network on Migration.(2020).Network on Migration https://migrationnetwork.un.org/hub/migration-digitalization.
Uluslararası Af Örgütü.(2013). Avrupa’nın sınırında Yunanistan’ın Türkiye sınırında insan hakları ihlalleri. https://www.amnesty.org.tr/public/uploads/files/Rapor/GREECE%20FRONTIER%20EUROPE%20HUMAN%20RIGHTS%20ABUSES%20ON%20GREECE%E2%80%99S%20BORDER%20WITH%20TURKEY.pdf.
Üstün,E.,Üstün,M.(2023).Yunanistan’ın düzensiz göçle mücadelesinde gerçekleşen insan hakları ihlalleri. MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi,12(1). https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2486722.
Yeliz Yazan, İnsan Hakları Bağlamında Avrupa Birliği’nin Yasadışı Göç Politikası:’’ Türkiye örneği Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi,2014. http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/51918.pdf.
Zorlu, M., Yetim, M. (2020).’’Yasa dışı göçle mücadele bağlamında Avrupa Birliği ve Türkiye politikalarının karşılaştırılması’’. Ortadoğu Etütleri, 12(2), 325-348. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1024705.
Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları – Dijitalleşme ve Avrupa Göç Politikaları