Dijital Dönüşümün Sivil Toplum Kuruluşlarına Etkisi: Türkiye Örneği

ÖZET:

Bu çalışmanın amacı “Dijital dönüşümlere sivil toplum kuruluşları ne kadar uyum sağlayabilmekte?” sorusuna cevap aramaktır. Çalışma esnasında çeşitli kaynaklardan ve güncel raporlardan faydalanılmıştır. Bu soruya yönelik yapılan çalışmada ilk olarak küreselleşme, dijitalleşme ve sivil toplum üzerine tanımlamalar yapıldıktan sonra birbirleriyle olan ilişkilerine değinilmiştir. Bir sonraki başlıkta ise geniş bir çerçeve içerisinde Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının dijital dönüşüm ile ilgili verilerinden faydalanılarak bir sonuca varılmıştır. Sonuç kısmında ise dijital kaynak yetersizliğinden bahsedilerek birkaç öneride bulunulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Dijitalleşme, Sivil Toplum Kuruluşu, Küreselleşme, Dijital Eylemcilik, Türkiye

ABSTRACT:

The purpose of this study is “How much can non-governmental organizations adapt to digital transformations?” is to be able to search for an answer to the question. Various sources and up-to-date reports were used during the study. In the study aimed at this question, firstly a general definition of globalization, digitalization and civil society was made and then their relations with each other were touched upon. The next title in a broad framework utilizing data relating to digital conversion of civil society organizations in Turkey have come to a conclusion. In the conclusion part, a few suggestions were made by mentioning the shortage of digital resources.

Keywords: Digitalization, Civil Society Organizations, Globalization, Digital Activism, Turkey

1. Giriş

Küreselleşme, özellikle 2000’li yıllardan sonra yoğun bir şekilde hissedilmeye başlanmıştır. Bu yıllarda en etkili olan araçlardan biri ise internet kullanımının yaygınlaşarak coğrafi sınırları silikleştirmesidir. Web 2.0’ın internet ağında dijital bir çağ yaratmasıyla beraber bireylerin içerik üretme ve paylaşma ortamı ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede sivil toplum kuruluşları da dijital dönüşüme ayak uyduran kuruluşlardan olmuştur. Ancak hem dünya genelinde hem de Türkiye bazında incelendiğinde birçoğunun yeterli düzeyde dijital ortamı kullanmadığı görülmektedir. Dijitalleşmenin sivil toplum kuruluşları tarafından kullanıldığında birçok yeni kavramın da hayatımıza girdiği görülmektedir. Örneğin, hak savunuculuğu, tembel eylemcilik, sanallaşma gibi kavramlar oldukça sık kullanılmaya başlanılmıştır. Sonuç olarak hem dünya genelinde hem de Türkiye çapında sivil toplum kuruluşları dijital dönüşüme gerekli önemi vermemektedir.

2. Dijitalleşme ve Küreselleşme İlişkisi

Küreselleşme, 1970’lerden itibaren haberleşme teknolojilerinin gelişmesi, ulaşım maliyetlerinin düşüşü, sınır ötesi ticaretin yapılması ve sermaye akışlarının artmasıyla beraber hızlanmaya başlamıştır. 1990’lardan itibaren internetin yavaş yavaş hayatımıza girmesiyle beraber “dijital küreselleşme” kavramı ortaya çıkmaya başlamıştır (Ercan, 2016). Latince anlamı parmak olan, Fransızca da ise dokunulan veya sayılan anlamına gelen dijital kavramı “digitus” sözcüğünden türemiştir (Çeber, 2019).

 İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe dayanan iletişim, günümüzde teknolojinin daha da gelişmesiyle beraber dijitalleşme, ağlaşma, mobilleşme, küreselleşme gibi konularda daha da işlevsel bir hal almıştır. Teknolojinin gelişmesinin iletişim araçlarına da yansımasıyla zaman ve mekân kısıtlamalarının önündeki engeller aşılmaya başlanmıştır (Ölçekçi, 2020). Endüstri 4.0’ın ortaya çıkarmış olduğu dijital küreselleşme, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri farklı şekillerde yeniden üretmeye başlamıştır (Turhan, 2020). İnternet ağının coğrafyalar boyunca genişlemesiyle beraber üretilen içerikler de dijitalleşmeye başlamıştır. Ayrıca internet ağının Web 2.0 hizmeti sunmasıyla beraber bireylerin içeriklerini paylaşması için daha uygun bir ortam oluşmaya başlamıştır. İçeriğin dijitalleşmesi erişme, depolama, üretme biçimlerini değiştirdiği gibi toplumsal hayatın birçok alanını da etkilemiştir. Dijital devrimin özellikle geleneksel medya içeriğini etkilemesine rağmen geleneksel medyayı yok ettiğine dair bir söylem doğru olmayacaktır. Bunun yerine tüketiciye içeriği ulaştırmanın yolları değişmiştir söylemi daha doğru olacaktır (Ölçekçi, 2020).

Coğrafyanın ve siyasi sınırların önemini yavaş yavaş kaybettiği günümüzde yeni teknoloji araçlarının kullanımının artmasıyla beraber küresel bir toplum ağı ile karşılaşmaktayız. Eski medya araçları herkesin sesini duyurmasına bir engel oluştururken bu durum yeni medya ağları ile ortadan kalkmış ve demokrasi ortamı oluşmuştur. Dünyanın herhangi bir noktasında var olan bir olay artık bütün coğrafyalara ulaşabilmekte ve herkes o konuda bir eylemde bulunabilmektedir (Narmanlıoğlu, 2016).

Dijital araçların kullanılması toplumları dönüştüren önemli araçlardan biri olduğu kuşkusuz bir gerçektir. Ancak toplumların dönüşüm yolculuğunda onlara eşlik eden diğer yardımcı öge ise sivil toplum örgütleridir. Sivil toplum örgütleri de dijital dönüşüme ayak uyduran kurumlardan biridir. Bu dönüşüm sürecinden etkilendiği gibi toplumları da etkileyebilme gücüne sahiptir.

2.1. Dijitalleşmenin Sivil Toplum Kuruluşlarını Dönüştürücü Etkisi

Sivil toplum, düşünsel ve tarihsel bakımdan değerlendirildiğinde Antik Yunan, Orta Çağ, Rönesans Dönemi ve Modern Çağ’a kadar birçok düşünür tarafından ele alınmıştır. Aristo, Cicero, Platon, John Locke, Hegel, Jean Jacques Rousseasu, Gramsci gibi birçok önemli düşünür bu kavram üzerine tartışmalar yapmıştır. Antik Çağ’dan 18. yüzyıla kadar sivil toplum ve devlet aynı anlamda kullanılmıştır. Bugün ise sivil toplum, devletten bağımsız olarak düşünülen çoğulcu yapıdaki gönüllülüğe dayalı örgütlenmeler olarak ifade edilmektedir (Çeber, 2019). Günümüzde teknolojinin daha da ilerlemesiyle beraber artık küreselleşme, dijital ortamlarda daha hızlı dönüşebilmektedir. 2000’li yıllarda internetin de tüm coğrafyaya yayılarak etkin kullanılmasına istinaden, devlet dışı aktörlerin politikayı etkilediği ve belirleyebildiği söylenebilmektedir. Çağdaş demokrasi ortamının üzerine yapılandırılmış olan kamu ve özel alanlar ilk iki sektör olarak anılmaktadır. Ancak sivil toplum kuruluşları da demokratik ortamların üçüncü önemli sacayaklarından birini oluşturmaktadır (Turhan, 2020). Pazarlama Ajansı We Are Social 2020 Raporu’na göre; internet kullanım oranı dünya genelinde artmış durumdadır. Dünya genelinde 4.57 milyar kişi aktif olarak internet kullanmaktadır. İnsanların büyük bir çoğunluğu artık sosyal medya kullanmaktadır (We Are Social 2020 Report). Buradan yola çıkarak dijital platformların hem kar amacı güden kuruluşlar hem de sivil toplum kuruluşları açısından önemli bir konumda olduğu sonucuna ulaşılabilmektedir.

İnternet kullanımının günümüzde artmasıyla beraber yeni iletişim alanlarını ortaya çıkarması geleneksel medyadan alternatif medyaya geçişe zemin hazırlamıştır. Sivil toplum örgütlerinin genellikle geleneksel medya araçlarında görünürlükleri azdı Yeni iletişim araçlarının ortaya çıkmasıyla beraber görünürlükleri için alternatif bir ortam ortaya çıkmıştır. İnternet teknolojisinde devrim niteliği taşıyan Web 2.0, internet ortamında içerik üretebilme ve bunları paylaşabilme olanağı sağlamaktadır. Geleneksel medya, bireyin durduğu yerde eylemleri izlemesine olanak sağladığı için kişiyi pasif hale getirerek eylemde bulunmasına yönelik bir engel teşkil etmektedir. Şu an ise alternatif olarak ortaya çıkmış olan yeni medya, bireyin ortamdan uzak olsa bile aktif rol alabilmesinin önünü açmaktadır (Yıldırım, 2019).

Sivil toplum örgütleri devlete hizmet verme yükümlülüğüne sahiptir, ne kamu kuruluşudur ne de özel sektörün bir parçasıdır. Buna rağmen özel sektör ile bir rekabet halindedir. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşlarının da diğer kurumların dijitalleşmeye verdiği önemi vermesi gerekmektedir (Çeber, 2019). Sivil toplum kuruluşlarının dijital ortamın daha düşük maliyetli, daha hızlı olması ve daha geniş kitlelere ulaşabilme özelliğine sahip olabilmesi nedeniyle kullanılması etkili olan araçlardandır. Dijital platformlar aracılığıyla yürütülen çalışmaların sivil katılımları teşvik etmede ve toplumsal hareketleri yönlendirmede etkisi bulunmaktadır. Hak savunuculuğu, toplumu dönüştürebilme gücüne sahip olduğu gibi faaliyetlerin görünürlüğünde bir fark yaratma gücünü de dijital platformlar aracılığıyla sağlamaktadır (Turhan, 2020).

Sivil toplum örgütlerinin internet ortamına geçmesiyle beraber yeni kavramlar da ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri “dijital eylem”dir. Dijital eylemcilik, fiziki bir şekilde dünyada yapılan eylemlerin sanala taşınmış hali olarak tanımlanmaktadır. Dijital eylemcilik; insanların insan, çevre, hayvan hakları gibi birçok konuda duygu ve düşüncelerini dijital araçları kullanarak çevrimiçi eylem haline dönüştürme durumudur. Bu eylemcilik hem düşük maliyetli olması hem de daha hızlı olması bakımından daha geniş kitlelere ulaşımı kolaylaştırmaktadır. Buna bağlı olarak bir diğer terim de “tembel eylemcilik” tir. Tembel eylemciliğe örnek olarak Change.org verilebilir. Bu gibi internet platformlarında imza kampanyası sonucunda başarılı olarak tamamlanan kampanyaların toplumsal dönüşüme olanak sağladığı görülmesi tembel eylemciliğin bir ürünüdür (Saatçioğlu, 2017). Sivil toplum kuruluşlarının dijital aracılığı ile yapmış olduğu bir diğer eylem kavramı ise “Hak Savunuculuğu 2.0”dır. Dijital hak savunuculuğu, savunma kavramının dijital çerçeveye taşınarak belirli bir politika hedefini, hak savunucuları tarafından daha da ileriye taşınması eylemidir. Bu kavrama örnek olacak bir konu ise seçmen eğilimlerinin yönlendirilmesidir (Turhan, 2020). Ancak bu tür eylemleri bir sivil toplum kuruluşunun yapabilmesi için o coğrafyanın etkin olarak internet erişimi olması gerekmektedir. Bir İskandinav ülkesi ile bir Afrika ülkesini karşılaştırdığımızda bu tür konularda aynı etkiyi yarattığını söylemek doğru olmayacaktır.

Dijital ortamın gelişmesi ile beraber 2000’li yıllardan itibaren insanların günlük hayatına mobil telefonlar ve sosyal medya girmeye başlamıştır. Mobil telefonların gelişen teknolojisi ile artık bireyler neredeyse her şeye tek bir parmak hareketi ile ulaşabilmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının da bu duruma ayak uydurması gerekmektedir. We Are Social 2020 Raporu’na göre sosyal medya kullanıcı sayısı 2019 yılına göre %9,2 oranında artmıştır. İnternete erişim için kullanılan araçlar arasında ise mobil telefonlar lider durumda görünmektedir (We Are Social 2020 Report). Sosyal medya, bireylerin günlük yaşamlarını değiştirerek hayatlarının önemli bir parçası haline gelmiş durumdadır. Yapılan çeşitli araştırmalara göre sivil toplum kuruluşlarının da sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanması gönüllülere ulaşma konusunda daha faydalı olduğu görülmektedir (Saatçioğlu, 2017). 

Kurumlar, dijital dönüşümü uygulamaları gereken bir hamle olarak görmemeli bu sürecin içine dahil olmalı ve de teknolojiyi doğru bir şekilde kullanmaları gerekmektedir. Bu açıdan kitlelerin en fazla vakit geçirdiği sosyal medya, dikkat çekilmesi gereken temel nokta olma özelliğine sahiptir. Sivil toplum örgütleri sosyal medyayı iletişim aracı olarak kullanmakta ve hedef kitlesi ile etkili iletişimi sağlama amacına kolaylıkla ulaşmaktadır. Sosyal medyanın sahip olduğu temel özellikler sayesinde sivil toplum örgütleri de bu mecrayı stratejik bir biçimde kullanmaktadır. Böylece hedef kitlesine kolaylıkla ulaşabilmektedir. Hedef kitle ile örgüt arasında oluşturulan bağ, hedef kitle bakımından görünürlüğünü daha da artırmaktadır. Yaptıkları çalışmaları sosyal medya kullanarak sergilemeleri, örgütün düşük maliyetle ve daha hızlı bir şekilde geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır. Açık ve şeffaf bir şekilde görünürlüğü olan örgütler ile bağışçılar ve gönüllülerin örgütün etkinliklerine kolay dahil olmalarını sağlamaktadır (Saatçioğlu, 2017).

We Are Social “Digital 2019” Raporu incelendiğinde ise mobil telefonlar ve tabletlerin kullanımının yaygınlaşmasıyla insanların interneti daha çok bu araçlar aracılığıyla kullandıkları görülmektedir. Bu bağlamda teknoloji hızlandıkça insanlar da artık birçok şeye hızlı erişebilmeyi ve tek bir dokunuş ile birçok şey ifade edebilmeyi istemektedir. Bu noktada mobil uygulamalar önemli bir kolaylaştırıcı mecra olarak önümüze çıkmaktadır. Mobil uygulamaların sivil toplum kuruluşları için sağladığı birçok kolaylık bulunmaktadır. Bunlardan bir kaçına değinmek gerekirse; farkındalık yaratmak, kolay organize olabilmek ve potansiyel üyelere ulaşmayı kolaylaştırmak sayılabilmektedir. Birey tarafından ise örgüte kolay ulaşabilme yolunu açmaktadır. Örneğin, bir kişi yolda yürürken bir sokak hayvanının tedaviye ihtiyacı olduğunu gördüğü an, telefonda bulunan uygulamadan bu durumu hemen bildirirse ve bölgede organize olan ekipler oraya hemen ulaştığında çözüm hemen bulununca her iki taraf için de kolaylık sağlanmış olacaktır. Ayrıca örgütün şeffaflığı, fayda sağlama gibi durumları da bireylere daha kolay gösterilecek ve bir güven bağı oluşturmanın yolu açılmış olacaktır.

“Global NGO Technology Report 2019” araştırmasına göre sivil toplum kuruluşlarının sosyal medyayı ve teknolojiyi ne oranda kullandıklarına dair bir sonuca ulaşılmıştır. Mobil teknoloji, çağımızda istenilen alanda, hızlı ve esnek zamanlarda kullanım kolaylığı sağlamasından dolayı ilgi çekmektedir. Kurumlar için de genellikle insanlara rahat ulaşabilmenin en kolay yolu mobil uygulamalar olmaktadır. Funraise tarafından finanse edilen Global NGO Technology, 2019 yılında bir araştırma raporu hazırlamıştır. Rapor, çeşitli bölgelerden katılan sivil toplum kuruluşlarının teknolojiyi ne oranda kullandıklarını sayısal veriler ile destekleyerek hazırlanmıştır. Bu araştırmaya dünya genelinden 5 bin 721 sivil toplum kuruluşu destek vermiştir (bu araştırmada şu ana kadar Türkiye’ye ait bir kurum bulunmamaktadır). Rapora göre dünya genelinde sivil toplum kuruluşlarının yaklaşık %90’ı bağışçı ve destekçilerine ulaşmak için sosyal medya hesaplarını kullanmaktadır. Ancak sosyal medya stratejisinin kaçının yazılı olduğu sorulduğunda bu oran %44’e düşmektedir. Sivil toplum kuruluşlarına bağış yapanların %25’i kuruluşa sosyal medya hesabı üzerinden ulaştıklarını söylüyor ve bu oranın en büyük payını %62 ile Facebook almaktadır. Dünya genelinde sivil toplum kuruluşlarının %80’inin web sayfası bulunmaktadır. Mobil ile internet erişimi sağlandığı göz önünde bulundurulduğunda, mobil uyumlu web sayfası oranı %88 olarak verilmektedir. Engelli bireylerin bu sivil toplum kuruluşlarına kolay bir şekilde erişimine uygunluğu sağlayan kuruluş oranı ise sadece %18’dir (Global NGO Technology Report 2019).

Dijital teknolojilerin yeni nesil sivil toplum kuruluşlarının bu platformları daha etkin kullanması sonucunda, pasif eylemcilik, web eylemciliği, internet destekli faaliyetler ortaya çıkmıştır (Turhan, 2020). Bunlardan en çok göze çarpanlardan biri ise yukarıda da bahsedildiği gibi “tembel eylemcilik”tir. Türkiye’de ise buna örnek olabilecek kuruluş “Change.org”tur. Tembel eylemcilik, siyasi ve sosyal olayları o esnada veya daha sonrasında internet ortamında oluşturulan ve çok çaba gerektirmeyen faaliyetler olarak değerlendirilmektedir. Çevrimiçi yapılan imza kampanyaları insanların durumu fark etmesini ve insanlar tarafından görülmesini kolaylaştırmaktadır. Bu tür siteler bir kişinin veya toplumun bir fikrini yayarak daha fazla kitleye ulaşabilmesine olanak sağlamaktadır (Yıldırım, 2019).

2019 yılının sonlarına doğru Çin’in Wuhan kentinden çıkan, 2020 yılının büyük bir çoğunluğunda tüm dünyaya yayılan ve etkisi hala devam eden Covid-19 salgını, her alanda olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarının işleyişine de etki etmiştir. İnsanlar salgın nedeniyle her ne kadar evlerinde izole olsalar ve evden çalışsalar da “sanallaşma” kavramı gittikçe çoğu insanın hayatına girmektedir. Dijital ortamda birçok işin gerçekleşmesi, birçok kurumun da işine gelmektedir ve toplumsal dönüşümü hızlandıran bir ivme olmaktadır. Sivil toplum kuruluşları da şüphesiz devletin yetişemediği birçok alana ulaşabilmektedir. Her türlü olayda (ekonomik, sağlık, siyaset,doğal afet, vb.) insanlara temas ederek toplumun bilincini arttırabilmektedir. Ancak salgın dolayısıyla birçok sivil toplum kuruluşunun kendi temel fonksiyonlarını yerine getirmekte zorluk çektikleri gözlemlenmektedir (Akıncı, 2020). Bu tür durumlara rağmen sivil toplum kuruluşlarının dijital dönüşüme hızlı ayak uydurmasına yol açan bir durum daha var olmuştur. Örneğin, dijitali kullanmayı reddeden yaş gruplarında bile çevrimiçi bir araya gelme gözlemlenmiştir. Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasına ek olarak çevrimiçi toplantı uygulamalarının kullanımı da aslında fiziki olmasa da insanların toplantı yapabileceğini göstermektedir. Bu durum, teknoloji kullanımını reddeden grubun bile dijital dönüşüme ayak uydurabileceğini göstermiş bulunmaktadır. Bu teknolojik yenilenmeler sivil toplum kuruluşları içinde birtakım yenilenmelere de yol açmaktadır. Teknolojiye uyumu sağlayacak, teknoloji kullanımına yatkın olan gençleri de aralarında bulundurmaları gerekmektedir. Teknolojinin sivil toplum kuruluşları için projelerini ne kadar fazla çeşitlendirebileceği açık bir şekilde ön görülebilmektedir. Fiziki projelere bağlı kalmadan teknolojinin sunacağı yeniliklerden de faydalanacak birçok kuruluş olacağı düşünülmektedir. 

Yukarıda bahsedilen dijital dönüşüm ve Covid-19 salgını çerçevesinde Türkiye’nin dönüşüme nasıl ayak uydurduğuna, ne tür çalışmalara dahil olduğuna ve ne tür verileri ortaya koyabildiğine dair araştırmaya ikinci bölümde yer verilmektedir.

3. Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Dijital Dönüşümü

Küreselleşme ile değişen dünyada 1990’lardaki sivil toplum örgütlerinin eş zamanlı olarak Türkiye’de gelişimini gösteren sivil toplum örgütlerinde de bir artış gözlenmektedir.

1996 senesinde yapılan Habitat Konferansı ve 1999 senesinde gerçekleşen Marmara Depremi Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini göz önüne sermiş ve tarihsel olarak bu önemli noktalar üzerinde durulmaktadır. Toplumun gelişimini ön plana çıkaran Habitat Konferansı’nda STÖ’lerin önemi üzerinde bir kere daha konuşulmuştur. Kamuoyu tarafından STÖ’lerin işlevlerinin ve etkilerinin fark edilmesi ise 1999 depremi sonrasında AKUT Arama ve Kurtarma Derneği ile ön plana çıkmıştır. Kopenhag Kriterleri ve Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, 2000’lerin başından beri STÖ’lerin faaliyetlerini arttırması ve sivil toplum anlayışının ilerlemesine gerektiğine dair görüşler belirtmektedir (TUSEV, 2006a; Onbaşı, 2005).

2006 senesi ile beraber Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) tarafından “Türkiye’de Sivil Toplum Bir Değişim Süreci” başlığına atfen yapılan araştırmada STÖ’lerin Türkiye’de gittikçe yaygınlaşmasının altı çizilmektedir. Türkiye’deki STÖ’lerinin mevcut durumu incelendiğinde ekonomik, siyasal gelişim, sosyal ve teknolojik gelişimleri, TÜSEV’in 2006 yılında yapmış olduğu “STEP Raporu: Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası” başlığı altında incelenmiştir (TÜSEV, 2006; Keyman, 2006).

“Değerler, etki algısı, ortam, vatandaş katılımı ve organizasyon düzeyi” başlıklarından oluşan beş ana konu üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmada; teknolojik alt yapıları, mali durumları ve sorunları, vatandaş katılımı bakımından potansiyelleri, siyasal etki düzeyleri, ekonomik, sosyal ve siyasal, temel olarak örgütlerin üye sayıları, gönüllü çalışan kapasiteleri hakkında bilgi verilmektedir. Katılımın arttBu çalışmanın amacı “Dijital dönüşümlere sivil toplum kuruluşları ne kadar uyum sağlayabilmekte?” sorusuna cevap aramaktır.ırılması için ise iletişim ve halkla ilişkiler hususunda yeni taktiklerin geliştirilmesi, teşkilatların faaliyet ve kurulma aşamalarında bürokratik işlemlerinin kolaylaşması, kuruluşların kurumsal kapasitelerinin arttırılması, vatandaşlarla etkileşime dayanan ilişkilerin geliştirilmesi vurgulanmıştır.

Tablo 1: Temsili Sivil Toplum Karosu

Türkiye’de iletişim teknolojilerinin ve bilgi ağının STÖ’lerin kamusal aktörler olarak faaliyetlerinden faydalanmaları, bu araçların STÖ’ler için önemi konusunda ilgilinin oldukça sınırlı olduğunu söylemek mümkündür. Yerel ve küresel çerçevede yapılmış çalışmalar, Türk STK’larının dijital dönüşüm süreci analizi ile beraber olanak sağlamaktadır. Nonprofit Tech for Good aracılığla 2019 senesinde neşirleşen(?) Sivil Toplum Kuruluşları Teknoloji Raporu (Global NGO Technology Report- GNTR) küresel dönüşüm için önemli bir kilit taşı olan ve yukarıda bahsedilen rapor daha detaylı bir şekilde ele alınacak olursa eğer, 1 Mart 2019 ile 31 Mayıs 2019 arasında yapılan çevrimiçi olarak düzenlenen toplamda 160 ülkeden 5 bin 721 STK ile yapılan anket sonuçlarına göre, STK’ların altı farklı kıta üzerindeki dijital dönüşümleri araştırılmış ve gelişimleri takip edilmiştir. Bu rapora göre STK’ların teknolojik altyapılarını iyileştirmek için harcamaların 2019 senesinde bir önceki yıla oranla yüzde 51 arttığını gözlemlenmiştir. Araştırmaya uyan STK’ların metodik olarak %90’ı sosyal medyayı kullanmaktadır. STK’ların %80’i ise dijitali esas alan iletişim araçlarının önemli bir güce sahip olduğunu söylemekte ve bunu hedef kitlelere ulaşmada basamak olarak görmektedir. Bu durumda esasen küreselleşme ile beraber dijitalleşmeye özgü olumlu bir eğilimin varlığından söz edilmektedir. Yapısal reform olarak uygulamaya konulmasını sağlayan STK’ların bu süre zarfında arka planda kalmamak adına hareket ettiği gözlemlenmektedir. STK’ların dijitalleşme için ayırdıkları bütçe miktarlarına bakıldığında bölgelerarası çeşitlilik sunmaktadır. Bu konuda en fazla harcamayı yapan bölgelerden ikisi Yeni Zelanda ve Avustralya’dır. Buralarda çalışan STK’lar %56’lık bir bütçe artışı ile kendini göstermektedir. Bu orana yakın olarak Asya STK’ları takip etmektedir. Afrika odaklı STK’lar ise %54’lük bir bütçe artışıyla, ABD ve Kanada’daki STK’ların %48’ini ve Avrupa’daki sivil toplum kuruluşlarının %50’sini arka planda bırakmıştır (Global NGO Technology Report). 

Afrika kıtasında görülen artışın sebebi, küçük ölçülerde yapılan giderlerin nispeten aritmetik sonucunun fazla olması ve Afrika kıtasındaki STK’ların finansal büyüklüğünün Avrupa’ya nazaran çok az olmasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, ABD ve Avrupa’nın STK’ların, Afrika’dakinden daha az bütçe ile masraf yaptığı sonucu çıkartılmamalıdır. Sayısal olarak STK’ların yapmış oldukları harcamaların raporda bahsi geçmemekle beraber en esas noksanlıklardandır. Bir diğer önemli sonuç ise raporda STK’ların web sitesi, sosyal etkileşim, e-posta iletişimi, bağış toplama, verimlilik gibi konulardaki bölgesel olarak dijitalleşme vetiresi (süreci) farklılık arz etmektedir. Çünkü sosyal ve ekonomik olarak büyüyen ABD ve Avrupa odaklı STK’lar, dijital yapıyı kullanmada Asya ve Avrupa’ya kıyasla çok ileridedir.

Tablo 2.


1.734 STK ile görüşmeler yapılarak Asya kıtası özelinde farklı ülkelerden oluşan sivil toplum kuruluşlarının dijital dönüşümleri araştırılmış ve 40 ülkenin bütçeleri incelenmiştir. STK’ların %56’sı ankete katılarak dijital dönüşüm adaptasyon süreçlerine göre bütçeler belirlenerek kendi bütçelerinde artışlar meydana gelmektedir. Örgütlerin, dijital altyapı masraflarındaki bütçe paylarının arttığı gözlemlenmektedir. STK’ların %67’si destekçiler ve bağışçılarla düzenli olarak sanal iletişim kurmaktadır. STK’ların %95’i dijital dönüşümün etkisiyle sosyal medyanın etkili olduğunu söylemekte, fakat küresel olarak sosyal medya kullanım oranı ortalamanın çok altında kalmaktadır. Genellikle STK’lar şu sosyal mecraları sıklıkla kullanmaktadır: LinkedIn (% 25), YouTube (% 26), Instagram (%28), Twitter (%32) ve Facebook (%72) (Turhan,2020).
Dijital adaptasyon ölçümlendirildiğinde Türkiye’deki STK’lar bu veri ışığında hangi konumda yer almaktadır? Türkiye’nin rapor içerisindeki pozisyonuna bakıldığı zaman soruya net bir yanıt verebilmemiz mümkün olmamaktadır. Çünkü bu rapor içerisinde Türkiye’de bulunan bir bölge veya rastgele bir STK’ya çalışmada yer verilip verilmediği bilgisine net bir şekilde yer verilmemiştir. Kıtasal olarak sınıflandırılan bu raporda Türkiye, Asya grubunda yer almakta ve Asya STK’ları ile birlikte yorumlanmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Asya kategorisinde yer alarak bu raporun ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir (Turhan, 2020).

STK’ların en sık kullandığı soysal medya mecrası ise Facebook’tur. Türkiye’de bireylerin sosyal medya aktif kullanım oranları hayli yüksektir. Avrupa ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alan Türkiye, dünyada ilk 10 ülke sıralamasına girerek 37 milyon Facebook kullanıcısına ulaşmıştır. Bu bilgilere We are Social kuruluşunun 2020 Raporunda yer verilmiştir (Digital 2020 April Global Statshot Report).

 Bireylerin STK’lara katılımı ile sosyal medya kullanıcı rakamlarındaki artış arasında doğrusal bir bağ bulunmamaktadır. Bu konu ile ilgili birçok saha çalışması bulunmaktadır. İlki, Serdar Çil tarafından ele alınan bir araştırmaya göre, Facebook kullanıcılarının Türkiye’deki STK’lar ile bağlantısı düşük bir oranda seyretmektedir. Verilere bakıldığı zaman Facebook kullanıcılarından yalnızca %32,6sının yani 236’sının STK’lara üyeliği mevcuttur. Ayrıca bu kullanıcılar arasında 342 kişiden yalnızca 164 tanesi toplumsal konularda mevcut olan etkinliklere katılım sağlayıp bir sivil toplum örgütünün sayfasını takip etmektedir (Çil, 2015).

Diğer bir görüş ise, sivil toplum kuruluşları dijital mecraları kullanan kişileri henüz tam anlamıyla kendi alanlarına çekememekle beraber bu fırsatları halka tam olarak aktaramadıkları görülmektedir (Çil, 2015).

Dijital dönüşümün nitel ve nicel verilerini baz alarak Türkiye’deki STK’ların dijitalleşmesi hakkında birçok çalışma yapılmıştır. Doç. Dr. Betül Önay Doğan ve Doç. Dr. Kemal Süher’in çalışmalarından öne çıkan, 2016 senesinde İstanbul merkezli 102 STK ile yapılmış olan (illerin kalkınma, kültür, destek ve yardımlaşma vakıfları haricindeki kuruluşlar ve mesleki dayanışma dernekleri) bu çalışmada STK’ların birkaç yöntemleri ele alınmıştır. Bu yöntemler; STK’ların alışkanlıkları, kullanım şekilleri ve medya kullanım amaçları şeklindedir. Bununla beraber STK’ların dijital kullanma esasları limitli başlıklar altında ortaya çıkan ankete göre sonuçlanmıştır. Bilhassa Türkiye’deki 2017 verilerine dayanarak STK’ların sosyal medya kullanımına özgü davranış kodları ana düzeyde kalmıştır (Doğan ve Süher, 2017). Çeşitliliği sınırlı olan platformların- ki bu daha çok Facebook- STK’ların sosyal medya kullanım alışkanlığını takriben tek başına taşımaktadır. Gönüllülerce yürütülen STK’ların sosyal medya kullanımı ve yönetimi bir diğer önemli sonuçlardandır. Böylelikle, profesyonelleşme sürecini göz önüne alırsak STK’ların dijitalleşme basamağında etkisinin çok uzağında olduğunu belirtmek gerekmektedir (Doğan ve Süher, 2017).

Fuat Onat tarafından yapılan araştırmada ise STÖ’lerin sosyal medya alanlarının paydaşlarıyla geliştirmiş oldukları dijital dönüşümün etkileşimi ve iletişimi incelenmiştir. Sosyal mecranın STÖ’ler için “yalnızca ilgilenen bireylerin iletişim için imkânlar sunması ve bildiri için destek olması” açısından bile toplumun ve medyanın daha önce mevcut olmayan olanaklar sunmaktadır. Bu açıdan da STÖ’lere yönelik alakanın aşılması gerektiği esasında “daha önce mevcut olmayan olanaklar” sunması gerektiği belirtilmiştir (Onat, 2010).

Araştırmada en fazla haber yapılan beş STK’yı baz alarak Twitter ve Facebook sayfalarına dikkat edilip etkinlikleri takip edilmiştir. Bu durumu ele alan Onat, halkla ilişkiler bazında sosyal medya aktifliği ile ilgili olarak, “STÖ’lerin çoğunlukla tanınma, iletişim kurma, duyurum ve duyarlılık yaratma gibi bağışları arttırma, amaçlarına ulaştıklarını eylemlere ortaklık ve bağışları yükseltme gibi mevzularda sosyal medyanın biraz motive edici olduğunu” belirtmiştir (Onat, 2010).

Yapılan bir diğer çalışma ise Arık ve Akboğa tarafından 2016 ve 2017 tarihleri arasında STK’ların medya kuruluşlarında nasıl, ne kadar haber yapıldığı ve medyanın ne kadar görünür olduğu ile ilgili araştırmasının kaynakları önemli bir açığı doldurmaktadır. Tanımlanan bu tarih aralıklarında çeşitli medya kuruluşunun haber ağlarından çevrimiçi verileri bir araya getirerek vakıf ve dernek haberleri süzgeçten geçmiş ve deliller derlenerek dilbilimi usulüyle çözümlenmiştir (Akboğa ve Arık, 2018). Bu bilgilere dayanarak şu sonuçlar ortaya çıkmıştır: İlk üç medya kuruluşu sırasıyla Birgün, Milli Gazete ve Yeni Şafak gazeteleridir. Bunlar en fazla vakıf ve dernek haberi yapmasıyla toplam olarak 410.937 haberden yalnızca 4.895’ini kuruluş ile ilgili haberlere yer vererek diğer gazetelere göre en çok yer veren kuruluş olarak sıralamada üstlere doğru çıkmayı başarmıştır (Akboğa ve Arık, 2018).

Bir diğer çalışma ise, Kazan ve Cambaz tarafından 2017-2018 tarihleri arasında Yeryüzü Doktorları ve Türk Kızılay’ın nicel ve nitel olarak mukayese edilerek sosyal mecranın kullanımı ile ilgili Instagram sayfalarında literatür taramaları yapılarak yarattıkları etkileşimi ve düzeyleri üzerinedir. 6 aylık paylaşım analizleri ile sınırlandırılan bu araştırmanın bir diğer amacı ise STK’ların marka imajlarını kuvvetlendirecek olan sosyal medyadaki verilerine ulaşmaktır (Cambaz ve Kazan, 2020).

En yaygın ve en eski kurumlardan biri olan Türk Kızılay’ı ülkemizde en çok Facebook’ta takip edilen dokuzuncu sivil toplum kuruluşu seçilerek sosyal medyada görünürlüğünü gittikçe arttırmıştır. Bu mecranın yanı sıra Twitter, YouTube, Google+, Pinterest ve Instagram’da yer almaktadır. Sosyal medyada binlerce beğeni, takipçi ve aboneye sahip olan STK, bu mecralarla hedef kitlesiyle iletişimini sağlamaktadır (Socialbakers, 2018).

2000 yılında kurulan Yeryüzü Doktorları, dört sosyal mecrada kendini göstermektedir. Binlerce beğeni ve abone kitlesi olan Facebook, Instagram, Twitter ve YouTube sosyal mecralarda hedef kitlesiyle iletişim kurmaktadır. Ayrıca Yeryüzü Doktorları, Facebook’ta en hızlı gelişen ve büyüyen STK’ları arasında ilk üçte yer almaktadır (Socialbakers, 2018). Fakat bu çalışmada bir STK olarak kabul edilen Kızılay’ın, ayrıntılı bir şekilde ele alınmadığını ifade edilebilmektedir.

Nitekim Kızılay, anayasa ile verilen belli konularda hukuki yükümlülüğe hâkim olmak ve devletten mali dokunulmazlık muafiyeti gibi ayırt edici niteliklerinden dolayı yarı-sivil toplum örgütü kalsifikasyonuna girmektedir. Bu araştırmanın sonuçlarına bakılır ise; Yeryüzü Doktorları’nın Türkiye’de en çok kullanılan sosyal medya mecralarından biri olan Facebook’ta en hızlı gelişen ve büyüyen STK olarak ilk üç arasında olmasına karşın içerik üretme ve geliştirme konusunda pek yeterli olamamıştır (Socialbakers,2018). Oluşturulan içerikler ise yalnızca yardıma muhtaçlara hizmet, servis temelli, sağlık ve bağış konuları üzerinedir. Çok sınırlı kalan faaliyetleri esasında içerik olarak “Hak Savunuculuk” konusu arka planda kalmıştır. Bu içerik esası bilhassa Kızılay’ın, yardıma muhtaç kişilerin hayatlarını konu alan içerikler, yoğun bir şekilde faaliyetlerini haber vermek için görsel mecralar ile şekillendirilmekte ve kurumun sosyal medya hesaplarında da görülebilmektedir (Cambaz ve Kazan, 2020).

 Benzer bir şekilde Esra Bozkanat, Yeşilay kurumunun bir sene boyunca Facebook üzerindeki paylaşımlarını araştıran bir çalışmayı ele almıştır. Ülkemizin köklü kurumlarından biri olan Yeşilay bağımlılıklar ile mücadele eden kişilere yönelik sosyal medyayı aktif ve etkili kullanarak farkındalığı ön plana çıkartacak şekilde faaliyet göstermektedir (Yeşilay, 2021). Kurumun sosyal mecralardan biri olan Facebook’ta takipçisi elli bini bulmaktadır. Bu farkındalığı yaratmak için ise çeşitli görsel içerikli paylaşımlar yapılmaktadır. Yeşilay sadece Facebook üzerinden paylaşım yapmamakla beraber Twitter, YouTube ve Instagram hesaplarını da aktif bir şekilde kullanmaktadır. Bu mecralarla kaliteli yaşama yönelik bilgiler, popüler bilim aktarımları, teknoloji ve Genç Yeşilay’ın faaliyetlerine de yer vermektedir (Bozkanat, 2018). Bu araştırmanın sonucuna değinildiğinde Yeşilay, “katılım” ve “bilgi yayma” maksadıyla dijital platformları kullanıldığı görülmektedir (Bozkanat, 2020). Ortaya çıkan araştırmada bir diğer sonuç ise, Şardağı ve Öztürk’ün 178 dernek ve vakıf temelinde yapmış olduğu çalışmada “STK’lar kurumsal iletişim, kendini tanıtma ve tasarım unsurlarını Facebook’ta daha fazla yansıtmaktadır’’ neticeleriyle eşleşiktir (Öztürk ve Şardaği, 2018).

Tunç, STK’ların etkinliklerini görünür kılma ve sivil toplum üzerine kamuoyu oluşturma kısımlarında dijital dönüşümün etkisini vurgulamış ve medyayı önemli bir mecra olarak ortaya koymuştur. STK’ların dijital dönüşümleri ile beraber medyayı kullanma erişimini geliştirmelerinin gerekliliğini vurgulamıştır (Sivil Toplum Endeksi Projesi, 2021).

Finansal kaynakları yetersiz olan kuruluş olarak STK’lar biliniyorken farklı medyalar etkinlik ve fiyat yönünden değerlendirildiğinde bugün STK’ların pazarlama taleplerine yanıt verebilmede en uygun olanının internet olduğu görülmektedir (Başfırıncı, 2007).

Sosyal medya hem bireylerin hem de kurumların tanıtımlarını yapabildikleri, diğer kullanıcılarla iletişime ve etkileşime geçebildikleri, ürün ve hizmetlerini pazarlayabildikleri, satış yapabildikleri alandır. Ayrıca itibar yönetimlerini gerçekleştirebildikleri interaktif yani etkileşimli özellikleriyle her geçen yıl kurumların reklam bütçelerini daha fazla ayırdıkları geleneksel medyanın ciddi bir rakibi haline geldiği gözlemlenmektedir. Sosyal medya günümüzde artık pek çok kurumun ve kurum yöneticisinin büyük oranda önemsedikleri konulardan biri haline gelmektedir. Kurumlarda karar verici durumunda bulunan yetkililer, danışmanlar, artık sosyal medya uygulamalarından sivil toplum kuruluşlarının nasıl etkin bir şekilde faydalanacağının yollarını aramakta, sosyal medya yönetimi konusunda profesyonel destek alma yollarına başvurmaktadırlar (Okay, 2014).

4. Sonuç

Küreselleşmeyi hızlandıran bir devrim niteliğinde olan dijital çağın ne kadar önemli olduğu sıkça göz önüne serilmektedir. Sivil toplum kuruluşları da üçüncü bir sektör olarak ele alındığında bu dönüşüme ayak uydurması gereken kuruluşlardandır. Dijitalleşmenin oldukça yoğun bir şekilde hayatımıza girdiği şu günlerde sivil toplum kuruluşlarının da etkin bir şekilde bu alanı kullanabilmesinin önemi oldukça açıktır. Yukarıda bahsedildiği üzere erişebilirlik insanlar açısından göz önünde bulundurulan niteliklerdendir. Birçok sivil toplum kuruluşu büyük çoğunlukla web sayfası kullanmaktadır. Ancak sosyal medyayı kullanan kuruluşların hem bağışçılarına hem de hedef kitlelerine kolaylıkla ulaşabildiği gözlemlenmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının demokratik bir devletin önemli kurumlarından olduğu göz önüne alınırsa, daha fazla insana dokunması için teknolojinin daha fazla içinde yer alması gerekmektedir.

Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının dijital dönüşüm sürecinde kaynaklarının yetersizliğinden dolayı profesyonel personel çalıştırma ve medyaya ayırdığı bütçe ile yolun başında olduğu açıkça görülmektedir. Ancak Türkiye, bu farkındalığı daha da artırarak dijital alana yönelik faaliyetlerini arttırmalıdır. Özellikle mobil uygulamalar üzerinde çalışmalar yaparak kullanımını yaygınlaştırmalıdır. Böylelikle görünürlülükleri ve etki alanları hızlı bir şekilde artmış olacaktır.

Ayşegül Şimşek

Ecem Güven

Sivil Toplum Çalışmaları Programı

Kaynakça

Akboğa, S., Arık E. (2018). Türkiye’de Sivil Toplum Kuruluşlarının Medyada Görünürlüğü, İnsan ve Toplum, 8(1), 37-65.

Arslanel, M. N., Hamdemir B. (2011). Türkiye’de İnsan Haklarını Koruma Amaçlı Sivil Toplum Örgütleri, Ekev Akademi Dergisi, 15(48), 23-44.

Canbaz, P., Kazan, H. (2020). Sivil Toplum Kuruluşlarının Sosyal Medya Kullanım Düzeyleri: Türk Kızılay Ve Yeryüzü Doktorları Instagram Sayfası Örnekleri, International Social Sciences Studies Journal, 6(54), 52-61.

Çalışkan, M., Mencik, Y. (2015). Değişen Dünyanın Yeni Yüzü: Sosyal Medya. Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler Dergisi, (50), 254–77.

Çeber, B. (2019), Sivil Toplum Kuruluşlarının Dijitalleşmesi: Mobil Uygulamalar Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Analiz, 6. Uluslararası İletişim Günleri Dijital Dönüşüm Sempozyumu, 158-182.

Çil, S. (2015). Sivil Toplum Kuruluşlari Ekseninde Sosyal Medya Ve Girişimcilik, II. Uluslararasi Girişimcilik Ve Kariyer Sempozyumu. 

Digital 2020. Erişim adresi: https://wearesocial.com/digital-2020 (24.02.2021).

Doğan Önay, B., Suher K. (2017). STK’ların Sosyal Medya Kullanım Amaçları,Alışkanlıkları Ve Sosyal Medyayı Kullanım Yöntemleri, Erişim Adresi: https://www.sivilsayfalar.org/2017/06/12/stklarin-sosyal-medya-kullanim-amaclari-aliskanliklari-sosyal-medyayi-kullanim-yontemleri/ (24.02.2021)

Global NGO Technology Report (2019). Erişim Adresi: https://funraise.org/techreport (23.02.2021).

Ölçekçi, H. (2020). Dijital İletişim ve Küresel Kültürel Etkileşimin Homojenleşme, Kutuplaşma ve Melezleşme Süreçleri. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, (50), 146-163 .

Saatçioğlu, E. (2017). Sivil Toplum Örgütlerinin Sosyal Medya Kullanımları: Greenpeace Tr Facebook Sayfası Örneği, Selçuk İletişim, 10(1), 158-187.

Turhan, Y. (2020). Sivil Toplum Kuruluşlarının Dijital Dönüşümü: Çevrimiçi Savunuculuk 2.0, Endüstri 4.0’dan Toplum 5.0’a Güncel Yaklaşımlar içinde, Çiğdem S. & Boztaş A. (ed.), Nobel Yayıncılık, 265-283.

Züerman, T. (2005), Türkiye’de Sivil Toplumun Engelleri, II. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi, 507-516.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...