Devrim Sonrası Kırgızistan’da Geleneksellik ve Modernite

1991‘de Sovyetler birliğinin dağılması ile bağımsızlığını kazanan ve bağımsız Türk toplulukları arasında yerini alan Kırgızistan madensel önemi olmamasına rağmen Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan ve Çin’e komşu olması ile Türkistan coğrafyasında stratejik olarak büyük öneme sahiptir. Bu önem gelecekte Orta Asya’ya şekil verecek bir değerdedir. ABD, Rusya ve Çin’in etkinlik mücadelesinin kesiştiği coğrafyada yer alan Kırgızistan’da iç gerilimlerin sonu gelmiyor.

Lale devriminin arkasından gül devrimi yaşandı. Her devrim sonrasında birçok vaatlere maruz kalan halk Modernite ile Geleneksellik arasında sıkışmış durumda. Akayevin devrilmesi ile iktidara gelen Kurmanbek Bakiyev (Akayev’in azledilen başbakanı) de birçok vaatlerde bulunmuş fakat gerçekleştirmemiş ve Akayev’i aratır duruma gelmiştir. Bakiyev’in üst düzey yönetici pozisyonlarını ve ihaleleri akrabalarına vermesi ile bir kesim sürekli zenginleşirken diğer kesim aç kalmış ve fakirleşmiştir.  Toplum bu gibi nedenlerden dolayı ilerleme kaydedemeyip aksine gerileme sürecine girerek modern topluma dönüşmeyi bırakın, geleneksel toplum özelliğini kaybetme noktasına gelmiştir. Bakiyev’i deviren Rosa Otanbaeva (Akayev’in eski Dışişleri Bakanı ve dönemin Sivil toplum Platformu sözcüsü) de vaatlerde bulunmuştur. Ataerkil yapısı çok kuvvetli olan bu ülke, uluslararası aktörlerin düzgün Kırgızca bilmeyen ve yüksek tabakada yetişen Otanbaeva’nın halkın zemin kesimini anlamayacağı düşüncesine karşın halk Rosa Otanbaevaya ya inanmaktadır.

Orta Asya’da stratejik öneme sahip olan Kırgızistan’da devrimler ne yazık ki hiç bitmemektedir. Kırgızistan bağımsızlığını kazanmasından günümüze yirmi yıl geçti fakat birden fazla devrim yaşadı. Her devrimde bir kesim zenginleşti bir kesim fakirken daha da fakirleşti. Fakirleşen kesim devrim sürecindeki ateşli olaylar da elindekini de kaybetti ve yaşam standartlarının çok altına düştü. Ülkede ki nüfusun %60’ı açlık seviyesinin de altında yaşamakta. Yaşam tehlikesi olan gruplar arasında en önemlisi ise çocuklardır. Çocukların yetersiz beslenme yüzünden fiziksel ve zihinsel durumları sağlıklı olarak gelişmemekte ve bu durum geri dönüşü olmayan hasarlar bırakmaktadır. Ayrıca, hamilelik ve emzirme dönemlerinde annelere yönelik sağlık hizmetlerinin de geliştirilmesi ve beslenmeye ağırlık verilmesi gerekmektedir. Açlık seviyesinin altında yaşamakta olan nüfusun refah seviyesinin arttırılması, verimliliği ve ekonomik kalkınmayı da arttırabilir. Fakat Kırgızistan bu seviyeye ulaşmış değildir. Ne yazık ki kalkınamayan bir ülkede refah seviyesinden de bahsedilemez. Kırgızistan açlık seviyesinin altında yaşayan insan yalnızlaşıyor ve yalnızlaşan insan alkole yöneliyor. Alkol ise kitlelere yayılıyor bu yayılma ile toplumda bir alkolizm akımı oluşturuyor. Bunun sonucun da ise kişi-içi ve kişiler arasında bir iletişim sorunu meydana geliyor. Bu gibi sorunların bir araya gelmesiyle toplumsal yozlaşma ve tembellik hızla artıyor. Toplumdaki bu değişikleri bazı başlıklar altında inceleyelim.

Kültür Yozlaşması

Sovyetler birliği döneminde aileyi en fazla etkileyen etmen, çocukların 18 yaşını doldurduktan sonra evden ayrılması olmuştur. Devlet, 18 yaşını dolduran gençler arasında isteyenlere çoğu zaman 1 veya 2 odalı evler tahsis etmiştir. Bu durum, toplumsal kültürün kuşaklar arasında aktarılmasını önlemiş ve dolayısıyla kültür yozlaşmasına neden olmuştur.  Fakat bu yozlaşma hala günümüzde etkisini korumakta iktidara gelen liderler de bu yozlaşmayı engellemek adına bir şey yapmamaktadır. Sadece din alanında bir bilinçlenme gözükmekte bu da ulus üstü ve bir bakıma “ümmetçi”  bir perspektifle gerçekleşirken, evrensel kültürel değerler benimsenmekte ve yeni kuşaklara aktarılmaya çalışılmaktadır.

Kırgız toplumunda kültür yozlaşmasına ön ayak olan bir dizi unsur sıralanabilir. Bunlardan bazıları şunlardır;

·         Bayramların ve partilerin fazla olması

·         Alkollü içeceklerin aşırı derecede tüketilmesi

·         Eğlence ortamının fazla olması

·         Okullarda eğlencenin teşvik edilmesi

·         Dini değerlerin geliştirilmesi ve hayata geçirmenin zorluğu[1]

İktisadi Yetersizliklerin Topluma Etkileri

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, kırsal kesimde sovhoz ve kolhoz adı verilen kolektif üretim birimlerinin dağılması, kentsel alanlarda daha önce düşük kapasite ile verimsiz bir şekilde üretim yapan kurumların işlevsiz hale gelmesiyle kamu çalışanları çok ciddi ekonomik ve sosyal sorunlarla karşılaşmıştır. Prestroika ve Glasnost’dan sonra geleneksel Sovyetlerin hızla dağılacağına ihtimal vermeyen toplumun geniş kesimleri sistemin çöküşü ile büyük bir travmaya maruz kalmış; birey, aile ve kitlesel düzeyde bunalımlar görülmüş, insanlar yaşam mücadelesi ile karşı karşıya kalmıştır. İktisadi yetersizlik nedeniyle aile içerisinde eşler arasında sevgi-saygı ortadan kaybolmuş, akrabalar arasındaki bağlar kopmuş, çocuklar perişan bir halde ortada kalmışlardır. Artan boşanmalar ve evi terk etmeler sonucu, çocukların birçoğu yalnız anneleri ile veya babaları ya da büyük anne-babalar tarafından kıt imkânlarla büyütülmeye çalışılmıştır. Veba kapmış bünyenin tedavi edilmesi oldukça zor olsa da kısa sürede iyileştirilme olasılığı oldukça düşüktür. Oysa “hümanist” olması varsayılan bir sistem içerisinde yetişen insanların çok daha duyarsız olduğunu; acıma, şefkat ve merhamet duygularının daha alt düzeyde geliştiğini, hatta “ duygusuzluğun” bir tür duygu haline geldiğini gözlemlemek insanı derinden sarsmaktadır.

Göç Hareketlerinin Sonuçları

Ülkenin bir bütün olarak kalkınmasında kadınların üretici konumda olması önemli bir faktördür. Kırgız toplumunda kadın ve erkek sosyal hayata eşit olarak katılmaktadır. Sovyetler Birliği döneminde herkes bir iş sahibiydi. Bu dönemde kadının iş gücünden azami şekilde yararlanılmıştır. Kırsal kesimde eğitim sürecinin tamamlanmasıyla aile bireylerinin tamamına kolhoz ve sovhozlarda görev verilmiş böylece aile içinde herkesin az da olsa belirli bir geliri olmuştur. Sovyetlerin çöküşüyle birlikte, başta erkekler olmaz üzere, kadınlar ve gençler kısa süre içerisinde bütünüyle işsiz kalmıştır. Dolayısıyla, ailedeki dirlik düzen kaybolmuş. Erkeklerin birçoğu ailelerini geçindirebilecek belirli bir gelir elde etmek için Batı’daki diğer bölgelere, Rusya, Ukrayna ve Kazakistan’a akın akın göç etmeye başlamıştır. Aynı zamanda önemli bir kitle, kırsal alanlarda emek yoğun işlerde gelirin azlığı nedeniyle, daha fazla kazanmak için aile bireylerini geride bırakarak büyük kentlere yönelmiştir. Dolayısıyla, Sovyetler Birliği’nin kurulduğu dönemde devletlerce gerçekleştirilen yoğun nüfus hareketinden ve bağımsızlıktan sonra iş, aş ve ekmek kaygısıyla ikinci kez görece büyük bir göç olgusu meydana gelmiştir. Daha çok insanların kendi istekleriyle olan bu ikinci göç, ülke içine ve dışına olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Lakin her devrim sonrası bu göçler tekerrür etmiştir. Böylece, hem ülkeden büyük bir beyin göçü olmuş hem de insan kaynaklarının bölgeler arasındaki dağılımı az gelişmiş güneyin aleyhine iyice kötüleşmiştir.[2]

Gelenek mi, Modernite mi?

Kırgız toplumunda oldukça konfüzyonist bir yapı mevcuttur. Tek çırpıda anlaşması ve bir kalemde ifade edilmesi oldukça zor bir doku ve olgu bileşkesi mevcuttur. Kırgızistan değişme hızının yavaş, dini bağlılıklarını yüksek, yerleşme şekillerinin kırsal, yaşam süresinin kısa oluşu bakımından geleneksel; resmi eğitim sisteminin yaygın, ailenin küçük, sağlık hizmetlerinin hastanede verilmesi yönünden ise modern toplum özelliği taşımaktadır. Dolayısıyla, genel karakteristik açısından Kırgızistan’ın negatif bir görünüme sahip olduğu ortadadır. Kırgızistan endüstrileşmemiş olduğu kadar, yakın gelecekte bu yönde bir gelişme olacağı beklenmeyecek bir ülke olarak bakılsa da K.C. Tarım Bakanı Törögul Bekov’un T.C Tarım Bakanlığı tarafından Türkiye’nin Mersin ticaret borsasına davet edilmesi, Türkiye Başbakanı Recep Tayip Erdoğan’ın Kırgızistan’a gitmesi ile birçok anlaşma yapılması, vizelerin kalkması ve kardeş ülke ilan edilmesi ve Kırgızistan ile Kazakistan’ın resmi heyetleri arasında daha geniş bir kapsamda görüşmeler yapılarak; yatırım alanında, enerji alanında, petrol ve gaz sektöründe ve tarım politikalarında işbirliği ile Kırgızistan- Kazakistan sınır merkezleriyle ilgili ve son olarak da göç alanında işbirliğinin yapılması ülke ekonomisi için büyük adım olarak değerlendirilmektedir. Ülkede ki teknolojinin basit, ekonomi dinamiğinin durağan, mal-mülk sahipliğinin az, gelir düzeyinin düşük olduğu ilk bakışta görülmektedir. Diğer yandan Kırgızistan da örgüt yapısının cemaatçi, tabakalaşmanın görece katı, statü biçimlerinin edinilmiş olduğu görülür. Bu açıdan da toplumun geleneksel bir özellik taşıdığı açıktır, ancak aile yapısının çekirdek, erkek-kadın eşitliğinin görece yüksek olması açısından modern toplum özelliğine daha yakın durmaktadır. Sosyal ilişkiler bakımından Kırgızistan’ın gelenek ve modern arasında görüldüğü ileri sürülebilir. Modern ve geleneksel toplum sınıflandırmasında son ölçüt toplumsal normlardır. Yaşam ve ahlaki normların rölatif olması bakımından modern; toplumsal kontrolün enformel şekilde sağlanması ve farklılıklara karşı daha az tolerans gösterilmesi yönünden ise geleneksel toplum tipolojisine uygundur.

Değerlendirme

Kırgızistan birçok devrimden sonra kapalı tarım toplum özelliğini korudu fakat gül devriminden sonra yapılan anlaşmalar ve gelişmeler kapalı tarım toplumundan sanayileşme aşamasına doğru geçilmeye başlandığını göstermektedir. Durağan yakın bir toplumsal değişim söz konusu olmayıp, değişimin en önemli dinamiklerinden olan ekonomi büyüyüp gelişmektedir. Fakat sanayileşmenin etkisinin sonucu olarak asgari maaşın %13.4 oranında yükselmesi gösterilse de bunda öğretmen gibi birçok kamu görevlisinin yaptığı eylemlerin etkili olduğu aşikardır. Ekonomik olarak güçlenmeye başlayan Kırgızistan’ın kuzey bölümünde hareketlenmeler olsa bile güney kısmında şuan hiçbir hareketlenme gözükmemektedir. Halk bu hükümetinde güneye yönelmeyeceğini düşünmekte Celalabat bölgesinde sanayileşme adına oluşumlar olmadığı ya da plan üzerinde olduğu ve Oş bölgesinde ise birkaç bina yapıldığı gözlenmektedir. Ancak kamu görevlileri de hemen sanayileşme aşamasına gelinmeyeceğini bildiği için öncelikle dış yatırımcıyı bölgeye çekmeyi planlamaktadır. Kırgızistan komşularının seviyesine ulaşmaya başlayacak ve ülke düzeyinde toplumsal bir refah elde edilecektir. Gelecekte dünya devlerinin güçlerini korumak ve daha da güçlenmek için istediği tek konum haline gelecek olan Türkistan bölgesindeki ülkelerden biri olan Kırgızistan’ın geleneksellik ile modernite arasındaki sıkışık durumunu ortadan kaldırması ve gerekli yapısal reformları gerçekleştirerek dış faktörlerden kolayca etkilenmeyen bir ülke haline gelmesi gerekmektedir.

 

Fadime DURAN

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü 4. Sınıf


[1] Cihan Ahmet, Gelenek İle Modernite Arasında Kırgızistan,2006,İstanbul,260

[2] Cihan Ahmet, Gelenek İle Modernite Arasında Kırgızistan,2006,İstanbul,265-308

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...