Özet
Devletler, uluslararası sistemin yegâne aktörleridir. Ulusal çıkarları doğrultusunda ulusal ve uluslararası alanda kararlar alıp uluslararası sistemde güçlerini artırmaya veya muhafaza etmeye çabalarlar. Bu hususta devletlerin dış politikayı değerlendirişi, dış politikanın elemanları ve dış politikayı oluşturma sürecinde kararlar alırken etkilendiği faktörler büyük önem teşkil eder. Uluslararası örgütler, devletlerin dış politikada karar alma süreçlerini etkileyen ve bu süreçten etkilenen aktörlerden biridir. Kuruluş amaçları ve fonksiyonlarındaki farklılıklara rağmen uluslararası hukuktaki yerleri ve uluslararası sistemde devletlere sunduğu olanaklar açısından sistemin önemli bir parçasıdırlar. Uluslararası örgütlerin uluslararası sistemdeki yeri ve işlevi teorisyenler arasında farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Bu çalışmada uluslararası örgütlerin tanımı ve temel özellikleri devletlerin dış politika ortamı ve karar alma süreçleri ile ilişkilendirilerek açıklanmış, devletlerin dış politikada karar alma süreçlerinde uluslararası örgütlerin rolü neorealist ve neoliberal teorilerin bakış açılarıyla anlatılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Devlet, uluslararası örgütler, uluslararası ilişkilerde karar alma, dış politika.
Abstract:
States are the sole actors of the international system. They make decisions in the national and international arena in line with their national interests and try to increase or maintain their power in the international system. In this respect, the evaluation of foreign policy by states, the elements of foreign policy and the factors affected by them while making decisions in the process of forming foreign policy are of great importance. International organizations are one of the actors that affect the decision-making processes of states in foreign policy and are affected by this process. Despite the differences in their establishment purposes and functions, they are an important part of the system in terms of their place in international law and the opportunities they offer to states in the international system. The place and function of international organizations in the international system are interpreted differently by theorists. In this study, the definition and basic features of international organizations are explained in relation to the foreign policy environment and decision-making processes of the states, and the role of international organizations in the decision-making processes of states in foreign policy is explained from the perspectives of neorealist and neoliberal theories.
Key Words: State, international organizations, decision-making in international relations, foreign policy.
1.Uluslararası Örgütlerin Tanımı ve Temel Özellikleri
Uluslararası örgütleri geçmişten günümüze kadar değişen konumu ve tanımı nedeniyle tek bir biçimde sınıflandırmak oldukça zordur. Her ne kadar ortak özelliklere sahip olsalar da aynı zamanda önemli farklılıklar gösteren örgütlerin değişik biçimlerde tanımlanması şaşırtıcı değildir. Uluslararası örgütleri ilk tanımlama girişimleri Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Hukuk Komisyonu (UHK) gibi uluslararası hukuku uygulamak ve düzenlemekle görevli organlardan gelmiştir. Bir Birleşmiş Milletler temsilcisinin Filistin’de öldürülmesi sonucu ortaya çıkan hukuki meseleler, UAD’yi zorunlu olarak uluslararası örgütlerin mahiyetini aydınlatmaya itmiştir. UHK’yi meseleyi aydınlatmaya iten ise o güne kadar yalnızca devletlerarası yapılan bir işlem olarak görülen antlaşmalara uluslararası örgütlerin de taraf olması olmuştur. Nitekim Komisyon’da bir tanım ortaya koyulmuştur: “Uluslararası örgüt, antlaşma ile kurulan, bir anayasası ve ortak organları olan, üye devletlerinden ayrı bir şahsiyeti bulunan ve antlaşma yapma ehliyetine sahip uluslararası hukuk süjesi olan devletler birliğidir” (Fitzmaurice, 1956, s. 108). Bu tanım uluslararası örgütlerin ana unsurlarını ortaya koyması açısından açıklayıcıdır. Günümüze kadar geçen sürede uluslararası örgütlerin uluslararası ilişkilerdeki yeri ve rollerinde önemli değişiklikler olmasına rağmen bugün bu tanımın referans olarak kullanılması bu yüzdendir. Günümüz koşulları göz önünde bulundurulduğunda UHK’nin tanımı esas alınarak şu tanım yapılabilir: “Uluslararası örgüt, belirli işlevleri yerine getirmek amacıyla anlaşmayla kurulan, kurumsal yapısı ve kendine ait organları bulunan, uluslararası şahsiyeti olan ve süreklilik arz eden devletler birliğidir” (Çağıran, 2019, s. 6).
Yukarıda verilen tanımda uluslararası örgütlerin beş temel özelliği öne çıkmaktadır. Bu özellikler uluslararası örgütlerin özünü oluşturduğu gibi, onları diğer uluslararası aktörlerden de ayırır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir: Anlaşmayla kurulma, kurumsal yapı, hukuki şahsiyet, işlevsellik ve iş birliği. Uluslararası örgütlerin devletlerin dış politika kararlarına olan etkilerini ilerleyen bölümlerde daha iyi anlayabilmek için bu beş özelliği incelemek gerektiği kanaatindeyiz. İlk olarak uluslararası örgütlerin doğum sertifikası diyebileceğimiz anlaşmayla kurulma özelliğine bakacağız. Uluslararası örgütler akdi oluşumlardır, varlıklarının temeli bir hukuki işlemdir. Ortaya çıkmaları için başka hukuk şahıslarının, ilke olarak devletlerin, bu yönde bir irade açıklamasında bulunması gerekir (Çağıran, 2019, s. 8). İkinci özellik uluslararası örgütlerin kurumsal yönüdür. Günümüzde kuruluş amaçları ve kurumsal yapıları farklılık gösterse de uluslararası örgütlerin pek çoğu üye devletlerin temsil edildiği bir genel kurul ve başında bir genel sekreterin görev yaptığı idari organlardan oluşur. Bu kurumsal yapı, kuruluş aşamasında belirlenen usullere göre işler ve örgütler yetkilerini bu usullere göre kullanır. Bu durum uluslararası örgütlerin kendilerini oluşturan üye devletlerden ayrı bir iradesinin bulunduğuna da işaret eder. Üçüncü özellik hukuki şahsiyettir. Her uluslararası örgüt bir hukuk şahsıdır ve kuruluş amacını gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu hukuki ehliyete bu şekilde sahip olur. Bu özellik, uluslararası örgütleri uluslararası alanda faaliyet gösteren herhangi bir kuruluştan ayıran önemli bir özelliktir. Dördüncü özellik uluslararası örgütlerin işlevsel kuruluşlar olmasıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bir amaç doğrultusunda bir araya gelen kurucular örgütün kuruluş sebebini oluşturan işleri birlikte yapmak adına örgüt kurarlar. Bu bakımdan uluslararası örgütlerin işlevselliği onların varlık sebebidir (Virally, 1990, s. 271). Beşinci ve son özellik iş birliğidir. Daha öncesinde ad hoc özelliği ağır basan devletlerarası iş birlikleri, uluslararası örgütler ile birlikte süreklilik boyutu kazanmıştır. Dolaylı olarak kurulan bu iş birliğinde, devletler bir araya gelerek kendi rızalarına dayalı olarak bir amaç doğrultusunda birlikte hareket eder. Daha önceden belirlenmiş kurallara ve çizilen yetki sınırlarına göre uluslararası örgütler vasıtasıyla hareket eden üye devletler, bunu gerçekleştirirken hiçbir devletin egemenliğine halel gelmemesi esasına göre davranır. Bu iş birliği, bir yanda egemenlik diğer yanda belirli kurallara uyma zorunluluğu gibi iki zıt unsurun dengeli bir şekilde bir arada bulunması üzerinde kurulmaktadır (Çağıran, 2019, s. 11).
2.Devletlerin Dış Politika Ortamı
Dış politika başlığı altında toplanabilecek konular uluslararası politika literatüründe önemli bir yer tutmaktadır. Bu çalışmalarda devletin uluslararası politikanın tek olmamakla birlikte en önemli aktörü olduğu savı öne çıkar. Zira, dış politika söylemi ve dış politika analizi kapsamına giren çalışmalar devlet merkezli bir bakış açısını yansıtır. Suat Bilge dış politikadan “bir devletin kendi sınırları dışında milli menfaatlerini gerçekleştirmek için izlediği amaç, hareket tarzı ve kullandığı usuller” olarak söz etmektedir (Bilge, 1966, s. 297). Joseph Frankel ise dış politikayı, “bir devletin diğer devletlerle ilişkileri açısından giriştiği çabalar” olarak tanımlamaktadır (Frankel, 1963, s. 32). Bu tanımlar, söz konusu ayrımda yer alan ve bir bütün olarak dış politika olgusunun anlaşılması için, her biri ayrı bir önem taşıyan aşamalardan birisi ya da bazıları ile daha yakından ilişkili olmakta, bir bakıma bu aşamalardan birisi ya da bazılarını ihmal etmektedirler (Tayfur, 2005, s. 77). Bu çerçevede dış politikayı, “uluslararası ilişkiler alanında genellikle bağımsız devletler olmak kaydıyla özerk aktörlerin dış ile sürdürdükleri resmi ilişkiler bölümü” olarak tanımlayabiliriz (Sönmezoğlu, 2014, s. 17-21).
Temel özelliği yatay bir düzen olması olan uluslararası siyasal sistemde temel aktör devletlerdir. Oran Young uluslararası aktörü, “en azından dolaylı olarak insanların oluşturduğu ve dünya sistemi içerisinde yer alan başka bir aktöre tamamen tabi olmayan ve de diğer aktörlerle güç ilişkilerine katılan bir organize varlık” olarak tanımlamaktadır (Young, 1972, s. 140). James Dougherty’e göre de uluslararası aktör, “… uluslararası arenada az veya çok bağımsız eylemler gerçekleştirme yeteneğine sahip organize bir varlıktır” (Dougherty, 1976, s. 600). Raymond Hopkins ve Richard Mansbach ikilisi de aktörü, “diğer otonom aktörlerin davranışları üzerinde etki uygulayan, nispi olarak otonom birim” olarak tanımlamaktadır (Hopkins and Mansbach, 1973, s. 4). Bu tanımlardan uluslararası aktörün iki temel özelliği olduğu savına varılabilir: Birincisi “başka aktöre tabi olmama, az veya çok bağımsız, nispi olarak otonom” olmaktır. İkincisi de diğer aktörlerle güç ilişkilerine katılma kapasitesine sahip olmak yani diğer otonom aktörler üzerinde bir etki uygulayabilmektir. Burada bu tanımları ve “otonomi” kavramını vurgulama nedenimiz, uluslararası sistemde var olan aktörlerin her birinin otonom olarak tanımlanabilecek olmasındandır. “Bağımsızlık, egemenlik” gibi kavramlar büyük ölçüde devlet ile ilgili nitelendirilmektedir. Uluslararası alanda devlet dışı aktörlerin de yer aldığı hatırlandığında, uluslararası aktörü tanımlarken söz konusu terimleri kullanmak hatalı bir tutum olmaktadır (Sönmezoğlu, 2014, s. 20-21). Uluslararası örgütleri devlet aktöründen ayıran temel nokta da budur: Devletin asli vasfı egemenliktir ve devlet yetkilerini bu niteliğinden alır. İçeride ve dışarıda aldığı kararlarda hiçbir otoriteye tabi değildir. Hareket alanını uluslararası hukukun sınırları dâhilinde istediği şekilde belirler. Uluslararası örgütlerde ise bu durum tamamen farklıdır. Uluslararası örgütler kendilerini meydana getiren iradenin ortaya koyduğu kurallar çerçevesinde hareket edebilir.
Verilen tüm dış politika ve aktör tanımları ışığında, devletlerin dış politika ortamı incelendiğinde dış politika analizinde yer alan önemli faktörler “dış politikanın elemanları” ve “dış politika oluşturma süreci” olarak toplanmaktadır (Thompson & Macridis, 1976, s. 206-211). Buna ek olarak, Rudolph Rummel’in geliştirdiği projede devletlerin dış politikalarını etkilediği düşünülen 27 ana kategori vardır (Morgan, 1975, s. 183-184). Dış politikayı etkileyen temel faktörleri 3 ortamda inceleyecek olursak bunlar “genel ortam, içsel ortam, dışsal ortam” olacaktır. Genel ortam, fiziki çevre (coğrafi yapı, mevki ve jeopolitik, doğal kaynaklar, denizler) ve beşerî çevre (nüfus ve nüfus hareketleri, etnik ve dini farklılaşmalar) olarak ikiye ayrılır. İçsel ortam da benzer şekilde sosyo-politik yapı (siyasal rejim, kamuoyu) ve karar alma süreci (karar alma zemini, karar alıcılar) olarak ikiye ayrılabilir. Son olarak dışsal ortam, uluslararası sistem başlığı altında değerlendirilebilir ve bizim de inceleyeceğimiz uluslararası örgütler başlığı dâhil olmak üzere uluslararası hukuk ve güç dengesini içerir (Sönmezoğlu, 2014, s. 258).
3.Devletlerin Dış Politikada Karar Alma Süreçleri ve Uluslararası Örgütler
Bilindiği gibi, ülkelerin dış politikaları alınan kararlar çerçevesinde oluşturulmakta ve buna göre yürütülmektedir. Bu süreci karar alma aşamaları ve karar almayı etkileyen faktörler olarak iki başlığa ayırmak mümkündür. Bu çalışma, karar alma aşamalarından ziyade karar almayı etkileyen faktörlere odaklanacağından karar alma modellerine değinmeyeceğiz. Karar alma modelleri uluslararası ilişkilerin en önemli konularından birisi olmasına karşın bu çalışmada her bir modele değinmenin asıl açıklamaya çalışacağımız meseleden uzaklaşmamıza sebep olacağı düşüncesindeyiz. Öte yandan, devletlerin dış politikada karar alma sürecini etkileyen faktörlerin tüm karar alma sürecini etkileyip dış politikayı şekillendirdiği söylenebilir.
Çeşitli ülkelerin karar alma süreçlerinde benzer aşama ve ögelerin yer almasına karşın kararların niteliğinde ortaya çıkan farklılıkların nedenleri bu faktörlerle yakından ilişkilidir. Bu faktörleri başlıca üç ana başlık altında toplamak mümkündür: karar alma sürecinin içerisinde oluştuğu yapı, karar alıcıya ilişkin özellikler ve hakkında karar alınacak konunun ve içerisinde bulunulan durumun niteliği (Sönmezoğlu, 2014, s. 315). İlk olarak karar alma sürecinin içerisinde oluştuğu yapıya baktığımızda dikkat edilmesi gereken nokta, karar alma sürecinin yapısal çerçevesinin devletin örgütleniş biçimi ile özdeş olmadığıdır. İkisi arasındaki hatırı sayılır ölçüde bir benzerlik olmasına rağmen devletin örgütleniş biçimi, devletlerin nasıl olması gerektiğine işaret ederken karar alma sürecinin yapısı ise daha çok nasıl oldukları ile ilgilidir. Karar alma sürecinin yapısal çerçevesinin belirlenmesinde karar birimi (decision unit) kavramı temel bir öneme sahiptir (Hermann C. F., 1978, s. 70). Karar alma sürecinde durum tanımlanması ve seçenekler arasında tercih yapılması aşamaları açısından bireyler ve geniş örgütsel yapılar başlıca karar alma mekanizmalarıdır. Örgütsel yapısı diğer ülkelere kıyasla yeterince gelişmemiş ülkelerde bile karar alıcıların diğer birimlerden tamamen bağımsız ve izole bir şekilde karar aldıklarını söylemek zordur. Bu bağlamda, devletlerin yalnızca iç örgütlenmelerine yönelik karar alması ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalar ya da üyesi olduğu uluslararası örgütlerden bağımsız karar aldığını söylemek yanlış olacaktır. İkinci olarak karar alıcıya ilişkin özelliklerin ülke yönetimine etkisi Plato’dan Machiavelli’ye birçok düşünürün ilgisini çeken bir konudur. Bazı yazarlar dış politikanın devletlerin belirli birimlerinin yekpare ve kendi adına davranan bir devlet aygıtı tarafından oluşturulup uygulandığı görüşüne sahiptir. Aksine, dış politikanın oluşturulması ve uygulanmasında karar alma sürecinde bireyler ve birden fazla birim etkilidir. Richard Snyder ve arkadaşlarına göre, dış politika açısından karar alıcıların eylemleri devletin eylemleridir, bir başka deyişle dış politika analizi açısından devlet karar alıcılardan ibaret, onlara eşittir (Snyder, 1962, s. 173). Karar alıcıların psikolojik çevrelerinin oluşumu iki faktörden etkilenir: Kişilik ve inanç. Benzer şekilde devletlerin kimliği ve inanç sistemi o devletlerin dış politikadaki imajlarını belirler. Devletler bu imaja göre karar alır, antlaşmalara taraf ve uluslararası örgütlere üye olur. Üçüncü olarak devletlerin karar alma sürecini içerisinde oluştuğu yapı ve karar alıcıya ilişkin özelliklerin yanında, karar alınan konunun niteliği ve karar alırken içinde bulunulan durum da etkiler. Kriz durumlarında alınan kararlar ve genel nitelikli dış politika kararları nitelik ve bağlam açısından farklıdır. Örneğin kriz durumlarından kararlar sınırlı sayıda üst düzey karar alıcı tarafından alınır (Sönmezoğlu, 2014, s. 314-327).
Yukarıda daha çok iç politika bağlamında bahsettiğimiz karar alma süreçleri aslında dış politika ile iç içedir. Özellikle son yıllardaki bazı gelişmeler bu iki alanın birbirinden ayrılmasını oldukça zorlaştırmaktadır. Günümüzde küreselleşme ile klasik anlamda devletlerin iç sorunu olan bazı konular uluslararası bir nitelik kazanmaktadır veya benzer şekilde uluslararası sistemde ortaya çıkan gelişmeler ülkelerin içyapısında derin yankılar uyandırabilmektedir. Bütün bu gelişmeler, konuya dair klasik anlayışın yeniden değerlendirilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Klasik anlayışta iç ve uluslararası politika alanları arasındaki yegâne bağlantı, devletlerin dış politikalarını yürüten resmi kişi ve kurumlar olarak görülmektedir. Kamuoyu çıkar grupları, bürokrasi, çok uluslu şirketler, sivil toplum örgütleri gibi odakların bu konuya ilişkin konumları pek fazla dikkate alınmamıştır. Buradaki temel etken realizmin devlet-aktör ilişkisine olan bakış açısıdır.
Devletlerin dış politikada karar alma süreçlerini etkileyen faktörlerin yanı sıra “güç” kavramı da önemlidir. Michael Sullivan’a göre “güç, uluslararası politika açısından temel öneme sahiptir çünkü güç büyüklük, büyüklük etki ve etki de diğer ülkeleri etkilemek demektir” (Sullivan, 1990, s. 76). Bu bağlamda tanımın “ulusal çıkar” kavramı ile ilintili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Klasik realistlere göre güç, uluslararası politikanın ve dış politikanın en önemli amacıdır. Klasik realistlerin aksine neorealistlere göre ise güç sadece bir araçtır. Asıl amaç ise devletlerin hayatta kalmaları ve varlıklarını sürdürmeleridir. Neorealistler gücü bu amaç doğrultusunda ele alırlar (Arı, 2008, s. 156-172). Devletlerin dış politikada karar alma süreçlerini baştan sona etkileyen güç kavramı uluslararası siyasal sistemde yalnızca devletlerarası değil, tüm aktörler arasındaki ilişkileri etkiler. Uluslararası hukuk düzeni çerçevesinde ulusal çıkarlarına hizmet etmek isteyen devletler, bunu bazen realist görüşün savunduğu boyutta daha fazla güç için ya da neorealist görüşün ileri sürdüğü şekilde varlıklarını sürdürmek için güce ulaşmaya çalışarak yaparlar. Bu iki görüşün hemfikir oldukları bir konu ise devletlerin egemen olarak bağımsızca davranabilen yegâne aktörler olduklarıdır. Çok uluslu şirketler, uluslararası ve ulus aşırı örgütler uluslararası politikada aktör olarak kabul edilmemektedir. Realistlere göre sadece üniter ve rasyonel yapılar olan devletler tek ve bağımsız politika üretebilir ve uluslararası arenada aktör olarak kabul edilebilir (Grieco, 1988, s. 450-485). Uluslararası iş birliğinin sağlanması amacını savunan uluslararası kuruluşları inceleyen Mearsheimer, uluslararası aktörler arasında iş birliklerinin mümkün olduğunu fakat devletler üstü bir otorite kurulmasının zorluğu sebebiyle, kurulan iş birliklerinin işlevselliğinin olmayacağını savunmuştur. Ayrıca devletler üstü bir otorite kurulabilmesi için, devletlerarası güvene dayalı iş birlikleri kurulması gereklidir. Saldırgan görüşü savunanlar, güvene dayalı kurulması gereken devletler üstü bir kuruluş olan Milletler Cemiyeti örneğini işaret ederek toplumsal güvenliği ve iş birliğini amaçlayan kuruluşların başarısız olduklarını belirtmişlerdir (Mearsheimer, 1994, s. 5-49). Savunmacı politikaları savunan Kenneth Waltz’a göre devletlerin uluslararası iş birliği kurmaları ve bölgesel örgütlenmelere girmeleri mümkün olabilir. Waltz’a göre bu iş birlikleri güçlü devletlerin ulusal çıkarlarına paralel olacaktır ve hegemon devletler güçlerini artırmak amacıyla geçici bir süreliğine bu örgütlenmeler içerisinde bulunacaklardır. Uluslararası iş birliği amacıyla kurulacak olan örgütler devletleri etkileyen değil, devletlerin güç artırımları ve ulusal çıkarları için etkiledikleri unsurlardır. Ayrıca kurulacak olan iş birlikleri ve örgütlenmeler de esas söz sahibi olanlar güçlü devletler olacaklardır ve genel çerçeve onlar tarafından belirlenecektir (Waltz, 1979, s. 57-96).
Öte yandan, uluslararası ilişkiler teorileri arasında liberal düşüncenin etkisini göstermesine net bir tarih belirlemek zor olsa da, genel kanı 1970’li yıllar ile birlikte liberalizmin uluslararası ilişkiler teorisi olarak kendini göstermeye başlamış olduğu yönündedir. Liberalizm, devletlerin uluslararası politikadaki tek aktörler olduklarına dair fikre karşı çıkmış ve 1980’li yıllardan itibaren neoliberalizm bu iddianın güçlü savunucusu olmuş ve neorealizmin aksine devlet dışı aktörlerin uluslararası politikada aktör olarak devletlerin dış politikalarında etkili olduklarını belirtmiştir (Oğuzlu, 2014, s. 107-109). Neoliberaller, modern devletlerden oluşan uluslararası politikanın yapısının değişimi gereği uluslararası politikanı belirlenmesindeki tekelci görüş yerine, çoğulcu görüşü savunmuşlardır. Uluslararası şirketler, ticari örgütlenmeler, ulus aşırı koalisyonlar ve uluslararası örgütler dünya politikasının belirlenmesinde yeni aktörlerdir. Uluslararası politikanın bu yeni unsurları sebebiyle devletler özellikle ekonomik anlamda birbirlerine bağımlı hale gelmişlerdir. Bu sebeple de devletlerin yeni dünya sisteminde, göreceli güç yerine karşılıklı bağımlılık ilkesine göre hareket ettiklerini belirtmişlerdir (Keohane & Nye, 1977, s. 132-134). Neoliberaller, neorealistlerin uluslararası sistemin yapısı ve devletlerin etkileşim halinde birbirlerini etkiledikleri ve birbirlerinden etkilendikleri ile güvenlik konularında iş birliğinin zorluğu savlarına katılmakla birlikte, neorealistlerin aksine devlet dışı aktörleri uluslararası politikanın unsurları olarak kabul etmektedir. Uluslararası iş birliklerinde gücün dağılımının değişimi, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) örneğinde incelendiğinde, neorealistlere göre Avrupa Birliği’nin giderek artan gücü sebebiyle, NATO’nun geleceğine dair olumsuz sonuçlar çıkmaktadır. Neoliberallere göre ise NATO, değişen uluslararası çevreye göre şekil değiştirmeye başlamıştır. NATO’nun günümüzde hala varlığını koruması, neorealistlerin savların çürütmüş ve neoliberal savların popülerlik kazanmasını sağlamıştır (Hellman and Wolf, 1993, s. 3-43).
Güç anlayışından yola çıkarak neorealist ve neoliberal teoriler ışığında açıklanan aktör ve sistem ilişkisi günümüz devletlerinin dış politikada karar alma süreçlerinde uluslararası örgütlerin rolünü ana hatlarıyla çizmektedir. Her şeyden önce, uluslararası örgütler devlet tekelini kırmıştır. Devlet artık uluslararası alanın tek şahsı değildir, uluslararası öğütler yeni hukuki ve siyasi aktörler olarak bu alanda bir çeşitlenme meydana getirmiştir. Bu yeni birimler, ayrıca, kurumsal yapıları, organlarının yetkilerini, nasıl çalışacağını ve karar alma usullerini belirleyen anayasal hükümleri ile uluslararası toplumun devletlerarası ilişkilere dayanan özelliğini değiştirmeye başlamışlardır. Böylece devletler mevcut meselelerini çözmek, yeni durumlara uygun ortak kararlar almak için önceden belirlenmiş kurallara göre ve daimi organlar aracılığıyla hareket edebilecekleri bir hukuki zemine sahip olmuşlardır. Bu zeminin, uluslararası örgütlerin, devletlerden az çok bağımsız olması, ilişkiye dayalı uluslararası topluma kurumsal boyut kazandırmıştır. Dupuy’un deyişiyle uluslararası toplum uluslararası örgütlerle birlikte hem ilişkisel (relational) hem de kurumsal (institutional) özelliklere aynı anda sahip olan bir toplum haline gelmiştir (Dupuy, 1979, s. 43).
4.Sonuç
Uluslararası örgütler ulusal ve uluslararası politikanın enstrümanları haline gelmiştir. Devletler ekonomik ve güvenlik konuları başta olmak üzere pek çok konuda iş birliği kurarak ortak bir çatı oluşturmak amaçlı, ulusal çıkarlar doğrultusunda uluslararası örgütlenmelerin altında toplanmışlardır. Böylece devletler ulusal çıkar ve amaç doğrultusunda tek başlarına değil, kolektif olarak da aksiyon alabilir hale gelmiş, siyasal ve ekonomik bir güç paylaşımı sayesinde güçlenmiştir. Dış politikada hedeflenen noktaya uluslararası örgütler çatısı altında bir hukuki zemin üzerinde ulaşmak üye devletler için bir kazançtır çünkü öncesinde ad hoc nitelikli antlaşmalar yoluyla kurulan ittifaklar şimdi uluslararası örgütler bağlamında gerçekleşmektedir. Alınan kararların gündeme gelmesi, karar alma yapısının ortak amaca hizmet eden devletler tarafından oluşması, uluslararası alanda gereken siyasi ve ekonomik desteğin bulunması yönlerinden uluslararası örgütler, devletlerin dış politika yapımında büyük bir kazançtır. Zayıf devletlerin de bu örgütlenmelere katılması uluslararası örgütlerin sadece güçlü devletlerin tekelinde olduğu yönündeki realist bakış açısını zayıflatmış ve devletlerin ulusal politikaların belirlenmesinde etkili unsurlar oldukları savını güçlendirmiştir.
Uluslararası örgütler devlet davranışlarının sistemik düzenleyicileridir. Neoliberal teorisyenler tarafından uluslararası örgütler üzerinde yapılan analizler, örgütlerin uluslararası anlaşmazlıklarda nasıl rol izledikleri ve devlet politikaları üzerindeki rolleri hususları üzerinden yapılmıştır. Bu analizlerin ortak sonucu ise, uluslararası örgütlerin yüzde yüz başarı oranları olmasa da yüksek oranda, uluslararası çatışmaları engelledikleri ve önemli arabuluculuk rolleri olduğu yönündedir. Uluslararası örgütler, uluslararası politikanın normlarını belirlemektedir ve devletler de bu normlara göre davranışlarını belirlemektedirler. Daha önce belirttiğimiz gibi, hâlihazırda var olan bir uluslararası hukuk düzeninde kurulan uluslararası örgütlere katılan devletler, bu örgütlere üye olurken örgütün anayasasını onaylar. Uluslararası güvenlik ve barış anlayışına dayalı bir sistemde devletlerin ulusal çıkar ve güç edinimi için alabileceği aksiyonlar göz önünde bulundurulduğunda, kuruluş amacı ne olursa olsun, uluslararası örgütler devletlere bir set koyar. Böylece saldırgan politikaların önüne geçilmesi daha kolay olur.
Uluslararası örgütler giderek daha kurumsal yapılar haline gelmiştir ve etkinlikleri giderek artmaya başlamıştır. Ayrıca uluslararası örgütlerin uluslararası politikaya olan etkileri de çeşitlenmeye başlamıştır. Uluslararası politikanın normlarını belirlemenin yanında, uluslararası hizmetlerin sağlanması, uluslararası ihtilaflara çözüm bulunması ve uluslararası olaylarda gözlemcilik gibi roller kazanmaları, etkinliklerinin giderek arttığının ispatıdır. Dış politikada çözüm ve barış odaklı kararlar alınması ve üye devletlere belli yükümlülükler getirmesi açısından uluslararası örgütler otonom ve etkili bir aktördür.
Aybüke Beyza Kerimoğlu
Uluslararası Örgütler Staj Programı
5. Kaynakça
Arı, T. (2008). Uluslararası İlişkiler Teorileri: Çatışma, Hegemonya, İşbirliği. Bursa: MKM Yayınları.
Bilge, S. (1966). Milletlerarası Politika. Ankara: AÜSBF.
Çağıran, M. E. (2019). Uluslararası Örgütler. Ankara: Turhan Kitabevi.
Dougherty, J. E. (1976). The Study of the Global System. New York: The Free Press.
Dupuy, R. J. (1979). Communauté internationale et disparités de développement. RCADI, 43.
Fitzmaurice, G. (1956). Document A/CN.4/101. Yearbook of the ILC.
Frankel, J. (1963). The Making of Foreign Policy. Oxford University Press.
Grieco, J. M. (1988). Anarchy and the Limits of Cooperation: A Realist Critique of the Newest Liberal Institutionalism. International Organizations.
Hellman, G., & Wolf, R. (1993). Neorealism, Neoliberal Institutionalism, and the Future of NATO. Security Studies.
Hermann, C. F. (1978). Decision Structure and Process Influences on Foreign Policy. Why Nations Act: Theoretical Perspectives for Comparative Foreign Policy Studies, Beverly Hills: Sage Publications.
Hermann, M. C. (1976). When Leader Personality Will Affect Foreign Policy: Some Propositions. In Search of Global Patterns.
Hopkins, R. F., & Mansbach, R. W. (1973). Structure and Process in International Politics. New York: Harper and Row.
Keohane, R., & Nye, J. (1977). Power and Independence: World Politics in Transition. Boston: Little Brown Company.
Mearsheimer, J. J. (1994). The False Promise of International Institutions. International Security.
Morgan, P. M. (1675). Theories and Approaches to International Politics. Kaliforniya: Page-Ficklin.
Oğuzlu, T. (2014). Liberalizm. Ş. Kardaş, & A. Balcı içinde, Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular. İstanbul: Küre Yayınları.
Snyder, R. C. (1962). Decision-Making as an Approach to the Study of International Politics. R. C. Snyder, H. W. Bruck, & B. Sapin içinde, Foreign policy Decision-Making: An Approach to the Study of International Politics. New York: The Free Press.
Sönmezoğlu, F. (2014). Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi. İstanbul: Der Yayınevi.
Sullivan, M. P. (1990). Power in Contemporary International Politics. Columbia: University of South Carolina Press.
Tayfur, M. F. (2007). “Dış Politika”, Devlet ve Ötesi: Uluslararası İlişkilerde Temel Kavramlar. İstanbul: İletişim Yayınları.
Thompson, K., & Macridis, R. (1976). Foreign Policy in the World Politics. Londra: Prentice Hall.
Virally, M. (1990). La nation de fonction dans la théorie de l’organisation internationale”. Le droit international en devenir.
Waltz, K. (1979). Theory of International Politics. Massachusetts: McGraw Hill.
Young, O. R. (1972). The Actors in World Politics. New York: The Free Press.