Özet
Bu çalışma, bir Uluslararası İlişkiler kavramı olan deniz güvenliği perspektifinden Ege Denizi’nde halihazırda tırmanan güvenlik sorunlarını incelemektedir. Bu bağlamda öncelikle deniz güvenliği kavramı açıklanmıştır. Ardından Türkiye ve Yunanistan arasından bir türlü paylaşılamayan ve anlaşmazlıkları ulusal güvenliğe tehdit oluşturacak boyutlara ulaştıran problemlerin ana sebebi Ege Denizi’nin jeopolitiği incelenmiştir. Son olarak da deniz güvenliği bağlamında Ege Denizi’nin problemleri tartışılmıştır.
Anahtar Kavramlar: Deniz Güvenliği, Ege Denizi, Ege Adaları, Türkiye, Yunanistan.
Abstract
This study examines the current escalating security challenges in the Aegean Sea from the perspective of maritime security as an International Relations concept. In this context, the concept of maritime security is first explained. Then, the geopolitics of the Aegean Sea, which is the main cause of the problems that cannot be shared between Turkey and Greece and which have brought the disputes to a level that threatens national security, is analyzed. Finally, the problems of the Aegean Sea in the context of maritime security are discussed.
Keywords: Maritime Security, Aegean Sea, Aegean Islands, Turkey, Greece.
Giriş
Uluslararası ilişkilerde güvenliğin alt çalışma alanlarından biri de deniz güvenliği kavramıdır. Son yıllarda deniz güvenliği çalışmaları hız kazanmıştır. Bu hususta Türkiye’de Ege Denizi’ni Akdeniz ve Karadeniz’den ayıran en önemli özelliği sınırları belirlenip çizilmemiş bir deniz olmasıdır. Bu belirsizlikler çeşitli güvenlik sorunlarını da beraberinde getirmektedir.
Ege Denizi, çağlar boyu bölgede hakimiyet kurmak isteyen medeniyetlerin hedefinde yer almış bir denizdir. Üzerinde barındırdığı yüzlerce irili ufaklı ada, adacık ve kayalıklar onu özel bir yere taşımaktadır.
Günümüzde Türkiye kıyılarına oldukça yakın konumlarda Yunanistan hakimiyetinde çok sayıda ada bulunmaktadır. Lozan Barış Antlaşmasıyla gayri askeri statü verilmiş, silahsızlandırılmış adalar, Türkiye’nin güvenlik kaygısı göz önünde bulundurularak Yunanistan’a devredilmiştir. Ancak bugün Yunanistan Doğu Ege adalarını silahlandırmaktadır. Türkiye doğal olarak bu duruma karşı çıkmaktadır. Aynı zamanda Yunanistan yine tamamen hukuka aykırı olarak hava sahası genişliğini 10 mile çıkarmıştır. Ege Denizi’nde henüz belirlenmemiş olan karasuları ve kıta sahanlığı sınırları, yaşanan bu olumsuzlukların temelinde yatmaktadır.
Bu çalışmada öncelikle uluslararası ilişkilerde deniz güvenliği kavramı ve ardından Ege Denizi’nin jeopolitiğine değinilecektir. Bu bilgiler doğrultusunda da deniz güvenliği bağlamında Ege Denizi’nin güncel güvenlik problemleri açıklanacaktır. Yunanistan ile yaşanan gerginliğin Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından oluşturduğu tehditler tartışılacaktır.
1. Deniz Güvenliği Kavramı
Yaşadığımız karaların etrafını çepeçevre saran yüzyıllardır gizemini çözemediğimiz denizler; bahşettiği tüm olanaklara rağmen bir güvensizlik ortamı olarak görülmüştür (Özel, 2020). Çağlar boyunca da tüm medeniyetler için ulaşım ve gelir kaynağı gibi avantajlarının yanında bir güvenlik meselesi olmuştur.
Deniz güvenliği kavramı Uluslararası İlişkilerde sıklıkla kullanılıyor olmasına rağmen kapsadığı anlam itibariyle ortak bir tanımda hemfikir olunabilmiş kavramlardan değildir (Irkörücü, 2019: 9). Rahman, deniz güvenliğini; denizin üzerinde, içinde ve altında uluslararası sistemin istikrarlı olduğu bir süreç olarak tanımlamaktadır (2009; akt. Irkörücü, 2019: 16). Cordner, kavramın daha geniş tartışılması gerektiğini savunarak bir deniz güvenliği tanımı yapmıştır. Ona göre deniz güvenliği; deniz alanlarının sistematik doğasında ortaya çıkan güvenliğin sağlanması için birbiriyle iç içe geçmiş koşulların ve gerekliliklerin düşünülüp ortaya konulduğu, devlet ile devlet dışı aktörlerce geleneksel ya da geleneksel olmayan güvenlik zorluklarını kapsayıp ele alan bir kavramdır (2014; akt. Şahin, 2020: 1). Dar veya geniş anlamlarıyla aktarılan deniz güvenliği, hangi hususların denizlerde güvensizliğe yol açarak tehdit oluşturduğu konusunda da tartışmaktadır. Bu hususta deniz güvenliğinin insan güvenliği ile yakından ilgili olduğunu savunan ve güvensizlik yaratan durumlar üzerinde araştırmalar yapan Chapsos, deniz güvensizliklerinden bazılarını terörizm, modern korsanlık, deniz yoluyla göçmen kaçakçılığı ve balıkçılık suçları olarak saymaktadır (2016; Şahin, 2020: 1-2). Bueger (2015; akt. Irkörücü, 2019: 16) ise alternatif bir yaklaşımla deniz güvenliği kavramını; deniz gücü, deniz emniyeti, mavi ekonomi ve insan güvenliği kavramlarıyla açıklamanın önemli olduğunu vurgulamıştır.
Şekil-1’de de gördüğümüz gibi Berger’in ilişkilendirdiği bu dört kavram deniz yönetişimi hususundaki zorluklara işaret etmektedir. Deniz gücü, ulusal beka tehditlerini ifade etmekte ve savaşın denizcilik boyutunu temsil etmektedir. Deniz emniyeti; limanların ve taşımacılığın güvenliğinin sağlanması ile ilgilidir. Mavi ekonomi, denizden faydalanılabilecek her türlü ekonomik faaliyeti kapsamaktadır. İnsan güvenliği ise gıda güvenliği temelinde hükümetleri marjinalleşme riski taşıyan kıyı topluluklarının yaşam koşullarını incelemektedir. Güvenlik aktörleri bu riskleri nasıl konumlandırdıkları hususunda hatırı sayılır bir ölçüde ayrışmaktadır (2015; akt. Irkörücü, 2019: 16-17).
Deniz güvenliği kavramının gelişimi, güvenlik çalışmalarına paralel olarak Soğuk Savaş döneminden itibaren derinleşip hız kazanmıştır (Özel, 2020). Ancak deniz güvenliği, Uluslararası İlişkiler literatüründe diğer güvenlik konularıyla kıyaslandığında geri planda kalmış bir kavramdır. Tabi son yıllarda denizlerde ticaretin önem kazanmasıyla ulaşım, balıkçılık gibi sektörlere artan ilgi uluslararası alanda da çalışmaların hızlanmasını sağlamıştır (Şahin, 2020). Deniz politikaları, uluslararası güvenlik ve okyanus yönetişimi alanında yer alan başlıca sektörler deniz güvenliğini görevlerine son yıllarda dahil etmeye başlamışlardır (Bueger, 2015; akt. Irkörücü, 2019: 9).
Deniz güvenliği kavramının uğradığı değişim üzerinde duran Germond, 1990’ların sonu ve 2000’lerin başından itibaren deniz güvenliği kavramının denizde taşımacılığı güvende tutmak ve yasadışı faaliyetlere karşı alınan önlemleri tanımladığını ifade etmektedir. Soğuk Savaş döneminde ise süper güçlerin hegemon olma mücadelesinde deniz güvenliği kavramı, süper güçlerin denizlerdeki kontrol edebilme düzeylerine referans olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde ise özellikle de 11 Eylül itibariyle daha çok terörizm, deniz haydutluğu, silah, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, yasadışı balıkçılık, kirlilik gibi yıkıcı özellikteki konuları temsil etmektedir. Saydığımız bu risk ve tehditlere karşı savunmayı temsil eden deniz güvenliği; denizler, denizlerde kullanılan araçlar, limanlar ve kıyılar hususunda da barış, istikrar ve güvenlik bağlamında oluşturulan politikaların birçoğunu kapsayan bir yönetişimi işaret etmektedir. Deniz güvenliği; belirlenmiş kurallar doğrultusunda deniz ve limanların kullanımı ile buralardaki yasadışı faaliyetlerin engellenmesi amacıyla uluslararası alanda sivil ve askeri önlemlerin hepsini kapsayan bir yöne sahiptir. Bu doğrultuda deniz güvenliği, devletlerin denizlerde meydana gelebilecek herhangi bir güvensizlik ortamına karşı bölgesel ve küresel anlamda gerekli önlemleri alıp yine bu konuda düzenlemeler yapabilecekleri bir alana dönüşmektedir (Şahin, 2020, s. 3-4).
2. Ege Denizi Jeopolitiği
Ege Denizi’ne adını veren Ege kelimesinin kökeni veya nereden türemiş olduğu kesinlik kazanmamış iken Türkler bu denizi Adalar Denizi olarak da adlandırılmaktadır. Yer kabuğunun alçalması sonucunda Akdeniz’in suları bu bölgeye dolmuş ve Ege Denizi böylelikle oluşmuştur. Ege Denizi; Doğu Akdeniz’in kuzeyinde, Anadolu ve Balkan yarımadaları arasında kuzey güney istikametinde uzanan yarı kapalı, kendine has bir denizdir. Ege Denizi’ni dünyadaki diğer denizlerle kıyasladığımızda onu diğerlerinden ayıran en dikkat çekici özelliğinin farklı büyüklüklerdeki yüzlerce kara parçasının Ege Denizi boyunca adeta serpilmiş gibi durmalarıdır (İnce, 2013: 102). Bu kadar çok adanın oluşu Ege Denizi’ni eşsiz bir değer haline getirmektedir. Osmanlı Dönemi’nde bölgeye Adalar Denizi de deniyor olması hiç de tesadüf değildir. Ege adaları, özellikle de Kiklad Adaları, Yunanistan anakarası ile Anadolu kıyıları arasında köprü oluşturmakta ve çağlar boyunca deniz yolculuğu için uygun ortamı sağlamıştır (Kızılkan, 2022: 152).
Ege Denizi, özellikle içerisinde barındırdığı adalar nedeniyle jeolojik ve tarihsel olarak çok önemli bir denizdir. Yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış bu bölge aynı zamanda bölgede egemenlik kurmak isteyen çeşitli devletlerin ilgi odağı olmuştur. Günümüzde Ege Denizi’nin hukuki statüsü Lozan Antlaşması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Paris Antlaşması ile belirlenmiş olmasına rağmen iki ülke arasında Ege Denizi üzerinden kurulan dengelerin değiştirilmek istendiği de elbette açıktır (Cevri, 2015: 1).
Ege Denizi’ndeki adalar değişik şekillerde düzensizce denizin her tarafına serpilmiş gibi görünüyor olsa da adaların dağılış ve konumlarında belli bir gruplaşma ve düzen dikkati çekmektedir. Ada gruplarının, adacıkların, kayalıkların çoğunun aslında Anadolu’nun bir doğal uzantısı olduğu açıkça görülmektedir. Bugün bu adaların çoğu Yunanistan’a aittir (Cevri, 2015: 20).
Ege Bölgesi’nin coğrafi etkilerini incelediğimizde çevrili olduğu adalarla, Yunanistan, Makedonya ve Trakya’nın doğu, Anadolu’nun ise batı ve güneybatı kıyılarını içine alan bir konuma sahiptir. Ege Denizi, bu bölgenin çeşitli bölgelerini birleştirici bir rol üstlenmektedir. Mısırlıların da Ege kavimlerini deniz kavimleri olarak tanımlamaları coğrafi olarak bir gerçeğe işaret etmektedir. Ege Denizi yalnızca birleştirici bir rol üstlenmemiş aynı zamanda verimli kaynaklarıyla iç bölgelerdeki kavimlerin tarih boyunca Ege kıyılarına inip Ege Denizi’nden yararlanma hayalleri kurdurtmuştur. Ege kıyıları aynı zamanda doğal yapısıyla iyi korunmuş limanlara sahiptir (Cevri, 2015).
Ege Denizi jeopolitik açıdan son derece önemlidir. Ege Denizi, Akdeniz, Ortadoğu veya Karadeniz’de çıkabilecek herhangi bir askeri harekatta önemli bir tutunma noktası ve bir üs konumundadır. Bu açıdan bile uluslararası güvenlik bağlamında Ege Denizi, elde tutulması çok önemli bir denizdir. Denizlerin stratejik önemiyle ilgili ABD Deniz Harp Akademisi’nden Alfred Thayer Mayan, denizlere hâkim olan devletin dünyadaki ekonomik kaynaklardan en güzel şekilde yararlanabileceği ve denizdeki gücünün kara devletleri üzerinde de geçerli olacağını savunmuştur. Ege Denizi’nde Türkiye Yunanistan arasında gerçekleşecek bir saldırıda adaları elinde tutan taraf çok önemli stratejik öneme sahip olacaktır (Cevri, 2015).
3. Deniz Güvenliği Bağlamında Ege Denizi
Ege Denizi, bir iç deniz olarak Türkiye kara sınırlarının çok yakınında veya tam olarak kara sınırının içinde Yunanistan’ın egemenliğinde birçok ada bulunmaktadır. Yunanistan hakimiyetindeki bu adalar Anadolu’yu kuzeyden güneye bir hat şeklinde kapatmaktadır. Diğer denizlerle kıyaslandığında Ege Denizinin diğer denizlerden daha çok tartışılıyor olmasında birçok adanın anlaşmazlık durumunda ada statüsünde bulunmasının payı büyüktür. Ege Denizinin coğrafi gerçekleri bilinerek her iki devletin de uluslararası antlaşmalar ışığında bir analiz yapması bu koşullarda hayatidir (Kızılkan, 2022: 152)
Ege Denizinde sorun doğuran başlıca konular beş başlık altında toplanmaktadır. Bunlar arasından dördü aynı zamanda Ege Denizi güvenliği sorunudur. Bunlardan ilki karasuları ve kıta sahanlığı ile bu alanların sınırlandırılmalarını da içeren deniz yetki alanlarıyla ilişkilidir. Karasuları hususunda Türkiye ve Yunanistan arasında henüz bir deniz sınırı antlaşma ile belirlenmemiştir. Ege’de henüz Türkiye ve Yunanistan arasında kıta sahanlığı sınırları da belirlenmemiştir. Ege Denizi sorunlarının ikincisi 1923 Lozan Barış Antlaşması, 1947 Paris Antlaşması ve konuyla ilgili diğer uluslararası belgeler doğrultusunda Doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsüdür. Ancak Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen Yunanistan 1960’lardan beri adalarını silahlandırarak Doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsüne aykırı hareket etmektedir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, t.y.). Adaların silahsızlandırılması statüsünün esas amacı Ege’de bir denge kurabilmektir. Bahsi geçen adalar Türkiye’ye çok yakın mesafelerde olan ve Türkiye’nin ulusal güvenliğini son derece etkileyen adalardır. Bu sebeple bahsi geçen adalar Yunanistan’a verilirken Türkiye’nin güvenlik kaygıları göz önünde bulundurularak adaların gayri askeri statü de olmalarına karar verilmiştir. Bu durum tüm Doğu Ege adaları için aynen geçerlidir (Türmen, 1986; akt. Kızılkan, 2022).
Adaların konumu ile ilgili şu hususa da değinilmelidir ki Çanakkale Boğazı’nın savunulmasında Limni adası büyük rol oynamış, 1915 Çanakkale Savaşları sırasında bir üs olarak kullanılmış ve her şeyden önemlisi Çanakkale Boğazı için bir tehdit bölgesi olduğu anlaşılmıştır (Kızılkan, 2022). Tüm bunların ötesinde üçüncü temel sorun olarak Yunanistan’ın antlaşmalarla egemenliği kendisine devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklarda da egemenlik iddiasında bulunmaktadır (T.C. Dışişleri Bakanlığı, t.y.). Söz konusu alanlarda ayrıca askeri faaliyetler de yürütmektedir. Yunanistan’ın söz konusu bu tutumu uluslararası hukuka aykırı olmasından öte Türkiye’nin özellikle Anadolu yarımadasına güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Bunların üzerine Yunanistan günümüzde AB ülkelerini yanına çekme amacıyla “AB sınırını koruma güvenlik algısı” oluşturarak takındığı tutumlarına meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadır. Ege Denizi’nde Türkiye’nin ulusal güvenliğini Türk Boğazları ve Anadolu kıyıları oluşturmaktadır. Türkiye’nin güvenliği hususunda Türk Boğazları hayati öneme sahiptir. Boğazlar, Karadeniz’den çıkış yoludur ve güvenli geçişe Ege adalarından önce Anadolu kıyıları eşlik etmektedir. Ege’de sahip olacağımız karasuları ve kıta sahanlığının önemli boyutlarda olması Türkiye’nin Anadolu kıyılarının güvenliği açısından çok önemlidir (Kızılkan, 2022). Ege Denizi güvenliği sorunlarından dördüncüsü uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Yunanistan’ın karasuları genişliğinin 6 mil olmasına karşın ulusal hava sahasının 10 deniz mili genişliğinde olduğunu iddia etmesi ve Uçuş Bilgi Bölgesi (FIR) sorumluluğunu istismar etmesidir (T.C. Dışişleri Bakanlığı, t.y.).
Bu hususlarda Yunan askeri stratejistler, Yunanistan’ın Yunan kıtasının dışında konuşlandırılması gerektiği ve Ege adalarını koruma amacıyla gerekli tüm harcamaları yapacağını, silahlı kuvvetlerini modernizeleştireceğini belirtmektedirler. Buradan anlaşılıyor ki Yunanistan, olası bir durumda Trakya ve Ege adaları üzerinden bir savunma doktrini hazırlamış ve bu hususta tüm harcamalara razıdır. Bu durum Türkiye için ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Yunanistan kendi siyasetinde her zaman Türkiye’den kendilerine karşı bir güvenlik tehdidi olduğu algısı üzerinde dursa da yaptığı her hareketle Yunanistan, Türkiye’ye karşı bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır (Kızılkan, 2022).
Sonuç
Ege Denizi’nde Yunanistan ve Türkiye arasında deniz güvenliğinin sağlanması, sorunların çözülebilmesi için idealist bir perspektifle ve hakkaniyet ilkeleri ile hareket edilmelidir. Günümüzde henüz maalesef ufukta böyle bir zeminin oluştuğunu görememekteyiz (Uzuner, 2021).
Özünde güvenlik bağlamında karalardan gelen tehlike denizleri, denizlerden gelen tehlike de karaları etkilemektedir. İstikrarlı bir bölgede deniz güvenliği problemlerinin olmaması bu duruma kanıt olarak gösterilebilir. Ege Denizi adaları bu hususta incelendiğinde limanlarda oturtulmuş bir güvenlik, ticaret ağının sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır. Büyüyen ekonomiyle birlikte iki ülkenin de çıkarları barışı sağlama yönünde değişebilecek ve güvenlik hakimiyetinin sağladığı fayda gözler önüne serilebilecektir (Kızılkan, 2022).
Aynı zamanda günümüzde tartışılan Ege Deniz güvenliği sorunları ve güvensizlik ortamı, statükonun sağlam temellere dayanmıyor oluşundan ortaya çıkmaktadır. Yunanistan, Türkiye’nin attığı her adımdan rahatsız görünmekte ve Türkiye’nin Ege Denizi’nde var olmamasını temenni ediyormuş gibi politika yürütmektedir (Kızılkan, 2022). Öte yandan her iki ülkenin de askeri gücünü hızla artırıyor oluşu güvenlik tehdidi algısını büyütmektedir. Yunanistan’ın bölgede yürüttüğü politikalar ve uluslararası hukuka aykırı faaliyetlerde bulunması, bölgedeki gerilimin daha da tırmanmasına neden olmaktadır. İpler bu kadar gerginken ulusal güvenliğimiz büyük bir tehlike altına girmektedir. Kaldı ki diğer devletlerde de bir kaos ortamı yaratma isteği olduğundan bölgede huzursuzluk daha da artmaktadır. Örneğin Rusya, tam da bu hususta ve belli bir zaman aralığı vererek Türkiye ve Yunanistan’ın çatışacağını iddia etmiş ve Ege kıyılarında tatil yapan vatandaşlarını ülkesine geri çağırmıştır. Savaşın savaşan taraf devletlere ne kadar zarar verdiği yüzyıllardır ortadayken iki ülke barış ortamında buluşup sorunlarını masaya yatırıp tartışmalıdır. Türkiye ve Yunanistan, uluslararası anlaşmalara bağlı kalarak Ege Denizinde bir güven ortamı sağlamaya çalışmalıdır.
Rabia UZUN
Deniz Çalışmaları Staj Programı
Editör: Eda KURT
Kaynakça:
Cevri, A. (2015). Adalar Denizi’nin Jeopolitik Özellikleri. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi SBE.
İnce, F. (2013). Lozan Barış Antlaşması ve Ege Adaları. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 53, 101-128.
Irkörücü, S. (2019). Yirmi Birinci Yüzyılda Deniz Güvenliği Kavramının Kopenhag Okulu Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde Analizi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Ankara: TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi SBE.
Kızılkan, C. (2022). Türkiye’nin Ege Denizi’nde Deniz Güvenliği ve Gayri Askeri Statüdeki Ege Adalarının Güvenlik Tehdidi. Milli Savunma Üniversitesi Yayınları Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar, 140-185.
Özel, M. (2020). Deniz Güvenliği: Kavramsal Gelişimi, Ulusal ve Uluslararası Uygulama ve Stratejik Belgelerine Yansıması. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi. Erişim Adresi: https://tasam.org/tr-TR/Icerik/53548/deniz_guvenligi_kavramsal_gelisimi_ulusal_ve_uluslararasi_uygulama_ve_stratejik_belgelerine_yansimasi (Erişim Tarihi: 23.08.2022).
Şahin, K. (2020). Deniz Güvenliği. Milli Savunma Üniversitesi Güvenlik Yazıları, 52, 1-6.
T.C. Dışişleri Bakanlığı. (t.y.). Başlıca Ege Denizi Sorunları. https://www.mfa.gov.tr/baslica-ege-denizi-sorunlari.tr.mfa (ERişim Tarihi: 24.08.2022).
Uzuner, Z. M. (2021). Türk Yunan İlişkilerinde Bir Uluslararası İlişkiler Kavramı Olarak Deniz Güvenliği. Atlantik’ten Hint Okyanusu’na Geleceğin İnşası. 230- 246.