Öncelikle söze bu yazıya zemin oluşturan ana kavramın tanımıyla başlamak gerekirse; hak ihlali, “Bir kimseye kanunlarla belirlenen bazı hakları engelleme, hak kısıtlaması” anlamına gelmektedir (TDK, t.y.). Kadın ve çocuk hakları, evrensel insan hakları kapsamının içinde yer alması gereken en önemli ve en temel konuların başında gelmektedir. Öte yandan evrensel olarak kabul gören bu hakların çiğnendiği kimi durumlarda ortaya çıkan “kadın ve çocuk hakları ihlalleri” dikkate değer bir küresel sorundur. Bu sorun üzerine yapılan en kapsamlı çalışmalardan biri olarak 10 Aralık 1948 tarihinde ilan edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” karşımıza çıkmaktadır. Bildirgenin ilanının ardından 4 Kasım 1950’de kapsadığı hakların güvence altına alınması amacıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzalanmıştır.
İnsan hakları kavramı, insanın sadece insan olmasından dolayı doğuştan sahip olduğu doğal haklardır. Bu doğal hakların en birincil ve önemli olanı “yaşama hakkı’’dır. Buna karşın, toplumun yarısını oluşturan kadınların en doğal hakkını olan yaşama hakları sadece cinsiyetlerinden dolayı ellerinden alınabilmektedir. Aynı şekilde dezavantajlı grup içinde olan çocukların da yaşam hakkı ellerinden alınmakta ya da temel çocukluk hakları ihlal edilmektedir. Kadın ve çocukların yaşadıkları hak ihlalleri öncelikle ailede yani özel alanlarında başlamaktadır (Gergin, 2021). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesine göre “Türk toplumunun temeli ailedir”. “Ailenin temeli eşler arası eşitliğe dayalıdır ve devamında devlet kadını ve çocuğu korumak için gerekli tedbirleri alır” (Türkiye Cumhuriyeti Anaysa Mahkemesi, t.y.) demek suretiyle de aslında devlete somut bir yükümlülük yükler. Oysaki fiiliyatta kadınlar ve çocuklar; okula göndermemek, zorla evlendirilmek, ağır işlerde çalıştırılmak, aile içi şiddete maruz bırakılmak, yaşama hakları elinden alınmak gibi birçok insan hakkı ihlaline uğrarlar. İHD Adana Çocuk Hakları Komisyonu 2020 yılı çocuk hakları ihlalleri raporuna göre toplam 1.287 çocuğun hakkı ihlal edilmiş ve yapılan diğer başka bir rapora göre de 19 yılda 7 bin 71 kadının yaşam hakkı elinden alınmıştır (İnsan Hakları Derneği, 2020).
Ayrımcılık insanlığın başlangıcından itibaren süregelmiş ve günümüzde de varlığını sürdüren bir olgu olarak karşımızda çıkmaktadır. Ne yazık ki kadınların ayrımcılığa en çok maruz kalan gruplar arasında olduğuna şahit olmaktayız. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme tam olarak bu soruna bir çözüm önerisi olarak yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme (CEDAW), Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 büyük insan hakları sözleşmesinden birisidir ve bu sözleşmeler arasında kadının insan hakları ve cinsiyet eşitliği konularına özellikle odaklanmaktadır. Uluslararası kadın hakları yasası olarak da kabul edilen CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedefleyen en yararlı araçlardan biri olmuştur. Gerçek anlamda eşitliği hedefleyen CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlamıştır (Kadının İnsan Hakları, t.y.). Dönüp baktığımızda ulusal anayasalar veya CEDAW gibi uluslararası hukuka tabii sözleşmeler; kadını ve çocuğu koruyan hükümler içermektedir. Ama bu hükümlerin pratikteki yansımalarına baktığımızda; işte bu noktada zihniyet, geleneksel anlayış, ataerkil toplum, erkek egemen anlayışı sebebiyle bu kanun ve sözleşmelerdeki eşitlik ilkesi tam anlamıyla uygulanır olmamıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ilanının üzerinden 74 yıl geçmiş olmasına rağmen ve ilerleyen süreç boyunca da temel hak ve özgürlükleri koruyabilmek adına ulusal ve uluslararası birçok denetim ve koruma mekanizması geliştirilmiştir. Nitekim tüm bu çabalara rağmen insan hakları ihlalleri bugün hala karşımıza çıkabilmektedir.
Çocuk hakları konusunda tekrar dönersek şu hukuki gerçekliği hatırlamakta fayda var: Çocukların hakları vardır. Dünyadaki tüm çocukların doğdukları andan itibaren belirli bir yasal hakları vardır. Bu hakları ihlal etmek kanun önünde bir suçtur. Çocuk hakları denilince akla gelen en önemli belgelerden biri, çocukları korumak ve yaşam koşullarını iyileştirmek adına 20 Kasım 1989 tarihinde imzalanmış olan “Çocuk Hakları Sözleşmesi’’dir. Bu temel sözleşmeye göre “18 yaşının altındaki her birey çocuktur” (UNICEF, t.y.). Uluslararası sözleşmelerın tarafları ve dolayısıyla muhatapları devletlerdir. Atılan imzanın sonucunda birçok kurum ve kişi çocuk hakları açısından birer sorumlu hale gelmektedir. Devletin tüm organlarının hiçbir şekilde ayrım yapmaksızın herkese tanınmış olan bu hak ve özgürlükleri koruma yükümlülüğü vardır; hangi organı yaparsa yapsın devlet, sözleşmeye aykırı her ihlalden sorumlu tutulabilir. Çocuklar bu dünyadaki en masum varlıklardan birileri olarak ve kendilerini savunamaz ve kendi haklarını koruyamazlar. Haklarını koruyabilmek için biz yetişkin insanlara ihtiyaçları duyarlar. Ancak tüm yetişkin bireyler bu toplumsal sorumlulukların farkında değiller. Hatta öyle ki, yetişkinlerin korumakla yükümlü oldukları çocuklara karşı fiziksel ve toplumsal üstünlüklerini kullanması kimi durumlarda çocuk istismarına dahi sebebiyet vermektedir.
Diğer bir yandan şunu da ifade etmekte yarar var; 1989 Sözleşmesi çocuk hakları konusunda olumlu anlamda bir kırılma noktası olmuştur. Bu olumlu gelişmenin iki ayağı olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan biri çocuğun korunması ve koruma sorumluluğuna ilişkin. İkinci olarak da çocuğun ebeveynlerinden bağımsız özerk bir birey olarak tanınması çocuk hakları konusunda diğer bir önemli gelişme olmuştur. Daha önceleri çocuğu anne ve babaya bağımlı, pasif bir nesne olarak görme eğilimi vardı. 1989 Sözleşmesi ile çocuk artık hakları olan bir birey olarak tanınmıştır. Bu yürürlüğe girmiş ve uygulanan çalışmaların yanı sıra biz insani görev olarak bu konuda ne yapabiliriz diye düşünecek olursak: Çocuk haklarına ilişkin önemli gelişmeler olmakla birlikte sorunun boyutları göz önüne alınarak; Çocuk haklarının temeli olan yaşama, korunma, gelişim ve katılım hakları dikkate alınarak çocuklar yetiştirilmeli, hakları ihlal edilen ve suça sürüklenen çocuklara pozitif ayrımcılık uygulayan, onları yeniden kazanmaya yardımcı olacak bir hukuk sistemi oluşturulmalı. Yapılacak yasal düzenlemelerde çocukların yararı ön planda tutulmalı ve çocukların barış, refah ve huzur içerisinde yaşayacakları bir ortam oluşturulmalıdır. Çocukları korumak, haklarına saygı duymakla başlar.
Sonuç olarak, aslında konuya ilişkin en büyük eksiklik kadınların ve çocukların haklarından haberdar olmamasıdır. Kadına ve çocuğa karşı şiddetle mücadele de öncelikle bu grupların haklarının bilinmesi ile mümkün olabilir. Birincil olarak, kadın erkek eşitliği ilkesinden bahsetmek gerekir. Çalışan kadının hakları, boşanan kadının hakları, şiddete maruz kalan kadının hakları vs. hepsi kadınların birer haklarıdır. Kadınlar başlarına gündelik hayatta başlarına gelen olayların ve maruz kaldıkları fiillerin hukuken suç teşkil ettiğini bilmedikleri için özellikle Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında korununan şikâyet haklarını kullanmıyorlar. Veyahut kadın kişisel ya da toplumsal koşullardan dolayı şiddet gördüğü eşinden boşanmaktan korkuyor. Bununla beraber, az önce de belirttiğimiz gibi, çoğu kadın anayasa tarafından korunan haklarından haberdar değil. Velayet ya da nafaka hakkını bilmediği boşanmaktan imtina ediyor ve maruz kaldığı şiddet sarmalından çıkamıyor. Ya da şiddete dair bir önlem almak istiyor, kendini korumak istiyor ancak nereye başvuracağını bilmiyor. İşte tam da bu konulardan dolayı toplumu bilinçlendirmeli, bilgilendirmeliyiz. Bilgi güçtür. Bilen kadın güçlüdür. Bilen kadın özgürdür. Bu noktada “Hakkını bildiğin kadar güçlüsün’’ sloganı da tam olarak bu düşünceti ortaya koyuyor. Son olarak şunu da söylemeliyiz ki: Sevilen, takdir edilen ve onaylanan her kadın bir gecede dünyayı değiştirebilir. Güçlü kadın erkeğin parasına, ününe, gölgesine sığınan değil; kendi ayakları üzerinde duran, her koşulda erkeğinin bir adım önüne ilerleyendir. Bu hayatta kadınların ve çocukların korunmaya olduğu kadar değer de görmeye ihtiyacı var.
Elifnur ATASAY
Kaynakça:
Gergin, E. E. (2021). İnsan hakları ihlalleri. Erişim Adresi: http://www.mertvan.av.tr/makale/insan-haklari-ihlalleri (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).
İnsan Hakları Derneği. (2020). 2020 yılı çocuk hakları ihlalleri raporu. Erişim Adresi: https://www.ihd.org.tr/wp-content/uploads/2020/11/20201120_AdanaCocukHaklariIhlalleriRaporu.pdf (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).
Kadının İnsan Hakları. (t.y.). Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması sözleşmesi (CEDAW). Erişim Adresi: https://kadinininsanhaklari.org/savunuculuk/uluslararasi-sozlesmeler-ve-mekanizmalar/cedaw/ (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).
TDK. (t.y.). Hak ihlali. Erişim Adresi: https://kelimeler.gen.tr/hak-ihlali-nedir-ne-demek-143632 (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi (t.y.). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası. Erişim Adresi: https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/anayasa/ (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).
UNICEF. (t.y.). Çocuk haklarına dair sözleşme: Yazılı maddeler. Erişim Adresi: https://www.unicef.org/turkiye/%C3%A7ocuk-haklar%C4%B1na-dair-s%C3%B6zle%C5%9Fme (Erişim Tarihi: Aralık, 2022).