9 Ağustos Salı günü Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun resmi Şam ziyaretiyle gerçekleşen Davutoğlu-Esad görüşmesi hem zamanlama hem de taşıdığı anlam itibariyle son dönemde Suriye ile Türkiye arasında gerçekleşen en kritik görüşmelerden biri olarak tarihteki yerini alacaktır. Hem görüşme öncesi hem de görüşmeden sonra yapılan açıklamalar her iki tarafında gerginliği tırmandırmaya ve ilişkileri sonlandırmaya hazır olduğunu net ve açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Özellikle Suriye tarafının Türkiye’de ziyaret öncesi yapılan açıklamalardan ve konuyla ilgili gerçekleşen görüşmelerden ciddi şekilde rahatsızlık duyduğunu, söz konusu rahatsızlığını da hem sözlü hem de eylem düzeyinde net bir şekilde ortaya koyduğunu görmekteyiz. Görüşmenin ardından Suriye tarafının “sabrı taşan” Türkiye’nin ne yapabileceği görmek istediğini ve Türkiye ile ilişkileri koparmaya hazır olduğu yönünde bir algı oluşturmayı başardığını ileri sürebiliriz.
Esad-Davutoğlu Görüşmesinin Analizi: Tarafların Verdiği Mesajlar
Hem Türkiye hem de Suriye tarafı Sayın Davutoğlu’nun ziyareti öncesi çok önemli mesajlar vererek görüşmenin çerçevesini kendilerince çizmiş olmaktaydılar. Türkiye ve içerisinde Arap devletlerinin ve kamuoyunun da bulunduğu uluslararası toplum, Esad yönetimine Davutoğlu aracılığıyla güçlü ve sert bir mesaj iletmek isterken, Esad yönetimi de aynı şekilde hem sözlü olarak Davutoğlu’na hem de Ordu tarafından Türkiye sınırına yakın bölgelerde gerçekleştirdiği operasyonlarla kendi iç kamuoyuna ve uluslararası topluma kararlı bir karşı mesaj iletmiştir. Esasında Esad yönetiminin uzunca bir dönemdir Suriye’deki halk ayaklanmasına yönelik Türkiye’nin açıklamalarından ve girişimlerinden rahatsızlık duyduğu bilinmekteydi. Ancak söz konusu rahatsızlığını uluslararası kamuoyunun da görebileceği şekilde ortaya koymada başarılı olamadığı gözlemlenmekteydi. Davutoğlu’nun ziyareti öncesi gerçekleşen bazı olaylar ve açıklamalarda Şam rejimindeki rahatsızlığı artırmıştı. Özellikle Başbakan Erdoğan’ın Birlik Vakfının iftar yemeğinde Davutoğlu’nun son bir uyarı yapmak amacıyla Şam’a gönderileceğini ifade etmiş olması, ardından Başbakanlıkta gerçekleşen üst düzey toplantılar, Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından Esad’a ciddi uyarıların Davutoğlu üzerinden gönderileceği yönünde yapılan açıklamalar ve bu yöndeki görüşmeler, Arap Birliği ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin Suriye rejimini sert ifadelerle eleştiren açıklamaları ve Arap ülkelerinden Katar’ın ardından Bahreyn, Kuveyt ve Suudi Arabistan’ın da Şam’daki Büyükelçileri danışma amacıyla çağırmış olması Davutoğlu’nun ziyaretini Türkiye’nin kendi başına başlattığı bir girişim olmaktan çıkarmış ve sanki uluslararası toplumun elçisi konumuna getirmiştir. Suriye rejimi de Davutoğlu’nun ziyareti üzerinden uluslararası topluma açık ve kararlı bir mesaj vermeye yönelmiş ve ziyaretin ardından resmi haber ajansı aracılığıyla görüşmeye ilişkin yaptığı ilk açıklamada “El-Esad’tan Davutoğlu’na: Terör Gruplarına Tolerans Tanımayacağız” başlığıyla duyurmuştur.[1] Dolayısıyla Davutoğlu’nun Şam ziyareti taraflar arasında bir propaganda savaşına dönüştürmüş olmaktaydı.
Suriye’nin Davutoğlu’nun Ziyareti Üzerinden Verdiği Mesaj
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Şam ziyareti öncesinde Suriye yönetimi çok açık bir şekilde ve tonu oldukça sert olacak biçimde “geleceklerse görecekleri de vardır” tarzında mesajlar vermeye başlamıştı. Şam rejiminden ziyaret öncesi yapılan açıklamalardan Esad’ın tavsiye veya uyarı olmayı kabul etmediği, Davutoğlu’nu kendilerinin davet etmediğini, Türkiye’nin uluslararası bir destekle girişim başlatacaksa Suriye rejiminin hassasiyetlerini dikkate alan bir yaklaşım benimsemesi gerektiğinin altı çizilmekteydi. Yapılan açıklamaların ardından ziyaret öncesinde Der el Zor başta olmak üzere Ordu Suriye’nin değişik bölgelerinde daha kapsamlı operasyonlar başlatarak “Orduyu kışlaya geri çekme yönündeki” talepleri görüşmeye bile yanaşmayacağını, gösterileri meşru talepler olarak görmediğini ve Ramazan ayında bile güç kullanma politikasından vazgeçmeyeceğini hem Türkiye’ye hem de Davutoğlu’nun ziyaretinden bazı beklentileri olan uluslararası topluma iletmiş oldu. Güç kullanma politikasını resmi görüşmelerin sürdüğü saatlerde de sürdürmesi ve operasyonları Türkiye sınırına kaydırması ise Şam rejiminin Davutoğlu’nun ziyareti üzerinden verdiği en önemli mesajlardan birini oluşturmuştur.
Suriye yönetiminin Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve beraberindeki heyeti, Şam havaalanında Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdülfettah Ammura tarafından karşılama kararı alması ise Esad rejiminin Türkiye’nin politikalarından duyduğu rahatsızlığı göstermekteydi. Ardından da görüşmeye ilişkin verilen resmi bilgide ise “Cumhurbaşkanı el-Esad’ın; istikrarını ve vatandaşların güvenliğini korumak için Suriye’nin silahlı terör gruplarına karşı toleranslı olmayacağını vurguladığı, Suriye’nin aynı zamanda; uygulamakta olduğu kapsamlı reform sürecini tamamlamada ısrarlı ve kararlı olduğunu ve bu bağlamda dost ve kardeş ülkelerden yardım almaya açık olduğunu” belirttiği ifade edilmektedir. Görüşmede ayrıca “Cumhurbaşkanı el-Esad silahlı terör gruplarının sivil vatandaşları ve asayişi koruma güçlerini öldürme eylemlerinin yanında halk arasında saçtıkları dehşet neticesinde Suriye’nin bir kısım kentlerinde yaşanan durumlar hakkında Türkiye Dışişleri Bakanına brifing verdiği açıklanmaktadır”. Bu sözler toplantının neden yaklaşık 6,5 saat sürdüğünün de işaretlerini içermektedir. Resmi Suriye haber ajansının aktardığına göre Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Suriye rejiminin kararlaştırdığı reform adımlarını uygulamasının ardından Suriye’nin el-Esad’ın yönetiminde Arap aleminde bir model teşkil edeceğine ifade ettiği ileri sürülmektedir.
Bu bağlamda eldeki resmi açıklamalardan hareketle bir analiz yapacak olursak Suriye yönetiminin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na doğrudan Suriye’de yaşananları silahlı terör gruplarının sivil vatandaşları ve güvenlik güçlerini öldürme eylemleri olarak gördüklerini, bu kesimlerin taleplerine boyun eğmeyecekleri gibi bunlara tolerans tanımayacaklarını ve şayet Türkiye Suriye’nin “terörle mücadelesine” destek vermeye hazırsa Ankara’nın girişimlerini dost ve kardeş bir ülkenin dostane girişimi olarak değerlendireceklerini aksi durumda ise buna sert bir şekilde karşılık vermeye hazır oldukları mesajlarını vermiştir. Böylelikle Türkiye’nin Mart ayında olayların başlamasının ardından yaptığı halkın meşru taleplerinin karşılanması gerektiği ve sivillere karşı güç kullanılmaması uyarılarının dikkate alınmayacağı mesajları verilmiştir. Nitekim görüşmeden önce Cumhurbaşkanlığı Siyasi ve Basın Danışmanı Büseyna Şaban da yaptığı açıklamada “Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na, kararlı bir mesaj iletmek amacıyla Suriye’ye geliyorsa; silahlı terör gruplarının sivil vatandaşlara, askerlere ve polislere yönelik vahşice katletme eylemlerini hala kınamayan Türkiye’nin tutumuyla ilgili Suriye’den daha kararlı bir cevap duyacak” ifadesini kullanmıştır. Suriye tarafından görüşmenin içeriğine dönük yapılan açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla Suriye yönetiminin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na Büseyna Şaban’ın verdiği mesajı doğrudan iletmiştir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Esad’ın doğrudan Davutoğlu’na Suriye’de yaşananlar hakkında rejimin resmi tezlerini haklı çıkartıcı bir brifing vermesi dikkat çekicidir. Ayrıca Esad yönetimi tarafından yapılan açıklamada Türkiye’nin Suriye’de yaşananları bir iç sorun olarak gördüğü gibi Suriye’nin Türkiye’de yaşanan sorunları bir iç sorun olarak görme hakkına sahip olduğunun ifade edildiği ileri sürülmektedir. Esasında bu sözlerin anlamı Şam’ın da gelecek günlerde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar karşısında açık bir eleştiri getirmeye hazırlandığı şeklinde olmuştur. Daha açık bir deyişle Şam rejimi Suriye’de yaşananları bir iç mesele olarak gördüğünü açıklayan Türkiye’ye Kürt sorunu veya demokratikleşme konusunda yaşanan sorunlar karşısında daha fazla sessiz kalmayacağının mesajlarını üstü örtülü bir şekilde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na iletmiştir.
Diğer yandan görüşmeden bağımsız olarak Şam’daki toplantının devam ettiği saatlerde Suriye Ordusunun ülkenin değişik bölgelerinde askeri operasyonlarını kesintisiz sürdürmesi de önemlidir. Ziyaret öncesinde Der el Zor’da başlatılan operasyonlar ikili görüşmelerin başlamasıyla birlikte Türkiye sınırına da kaydırılmış ve böylelikle Türkiye’nin iletmeye çalıştığı operasyonları durdurun yönündeki çağrılara açık bir cevap verilmiştir. Suriye Ulusal İnsan Hakları Örgütü Başkanı Ammar Qurabi, Suriye ordusunun Türkiye sınırı yaklaşık 30 kilometre uzaklıktaki Binniş kasabasında düzenlediği operasyonlarda 4 sivilin yaşamını yitirdiği ileri sürmüştür.[2]
Ziyaretin Ardından Davutoğlu’nun Verdiği Mesajlar
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Şam ziyaretinin ardından Esenboğa Havaalanında düzenlediği basın toplantısına “Suriye halkı ebediyen Türkiye’nin dostu olarak kalacaktır”[3] sözleriyle başlaması oldukça anlamlı olduğu kadar Şam ziyaretinin de nasıl geçtiğini de özetlemektedir. Yukarıda belirtildiği gibi Esad yönetimi yaklaşık 6.5. saat Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na Suriye’deki olayları terör gruplarının eylemleri olarak gördüğünü kanıtlamaya çalışmış ve halkın meşru taleplerine karşı tolerans gösterilmeyeceği ifade edilmiştir. Dolayıyla Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun görüşmeye ve ziyarete ilişkin yaptığı kısa basın toplantısına Suriye halkının yanında olduklarını ifade ederek başlaması Türkiye’nin Şam’ın tutumundan ve politikalarından duyduğu rahatsızlığı açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu basın toplantısında belirttiği gibi görüşmede Türkiye’nin temel beklentilerini ve taleplerinin sivil halka karşı güç kullanılmaması, sivil kayıpların önüne geçilmesi, Suriye halkının siyasal sürece katılması için gerekli reformların başlatılması, Banyas, Humus ve Hama’da yaşanan olayların kabul edilemez olduğu, Türkiye’nin tek hedefinin tüm Suriyelilerin hangi etnik ve mezhepten geldiğine bakılmaksınız Suriye’nin geleceğini tayin etmede söz hakkı olduğunu, Suriye halkının temel talepleri doğrultusunda bir siyasi reform sürecinin yaşanması gerektiğini somut bir şekilde iletildiğidir. Bu bağlamda Türkiye’nin temel talebinin ve Davutoğlu’nun Şam’a ilettiği mesajın açık bir şekilde Suriye’deki azınlık rejiminin barışçıl ve demokratik bir şekilde değişimi kabul etmesi gerektiği bunun dışındaki her türlü politikanın ise Türkiye tarafından kabul edilmeyeceği olduğu anlaşılmaktadır. Basın açıklamasında Davutoğlu’nun birkaç kez Suriye halkının iradesinden söz etmesi ve Esad yönetimine halkın taleplerini karşılayacak somut adımlar konusunu ilettiklerini dile getirmesi de bu varsayımları doğrulamaktadır. Görüşmede Türkiye’nin Esad rejiminden çok kısa süre içerisinde Suriye halkının kendi geleceğini barışçıl yöntemler tayin etmesini yol açacak politikaları hayata geçirme baskısı yaptığı anlaşılmaktadır. Daha açık bir deyişle Davutoğlu’nun da belirttiği üzere Türkiye önümüzdeki günlerde (aylarda değil) Esad rejimin barışçıl ve demokratik bir şekilde iktidarı bırakmaya razı olacak siyasi ve hukuki düzenlemeleri hayata geçirme taleplerini Şam’a ilettiği anlaşılmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla şayet Esad yönetimi iktidarı bırakmaya razı olmaz ise Türkiye’de Esad rejimine yönelik daha somut adımlar atmaya hazır olduğu mesajları Şam’a iletmiştir.
Bu kapsamda Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yaptığı açıklamaların Esad rejimi tarafından yapılan açıklamadan oldukça farklı olduğu anlaşılmaktadır. Diğer yandan Davutoğlu da görüşmede Suriye tarafının görüşme esnasında resmi tezleri dille getirdiği belirterek bir anlamda Şam’ın Türkiye tarafından somut olarak ortaya konan yaklaşımı kabul etmediği ifade etmiş olmaktaydı. Dışişleri Bakanı Şam’ın sorunlara terör odaklı yaklaşım gösterdiğini üstü örtülü bir şekilde ifade ederken Türkiye’nin ise Suriye’de yaşananları terör sorunu olarak görmediğini ve sorunun halkın siyasal sürece katılımı ile ilişkili olarak değerlendirildiği bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu kapsamda Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Türkiye’nin her kesimden Suriyeli ile temaslarını sürdüreceğini açıklaması da önemlidir. Böylelikle Türkiye’nin Haziran başından itibaren başlattığı Suriyeli muhaliflerle ilişkisini Esad rejiminin baskısına rağmen sürdüreme kararlılığında olduğu anlaşılmaktadır. Davutoğlu açıklamasında her ne kadar Suriye’ye Türkiye’nin mesajlarını ilettiğini ifade etmiş olsa da ziyaret öncesinde bir çok ülke lideriyle görüştüğünü belirtmesi, Şam’a verilen somut taleplerin arkasında bir uluslararası uzlaşı olduğunu göstermektedir. Ancak Davutoğlu’nun açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla Esad yönetimi hiçbir şekilde siyasi taviz vermeye yanaşmadığıdır. Üstüne üstünlük görüşme esnasında olaylara ilişkin olarak da resmi tezlerini daha kapsamlı ve daha ayrıntılı bir şova dönüştürerek Dışişleri Bakanı Davutoğlu iletmiştir. Bu durum ziyaretin taşıdığı anlamın ve önemin Şam tarafından dikkate alınmadığının işaretlerini içermektedir. Bu aşamadan sonra Şam’ın Türkiye’nin neler yapabileceğini beklemeye başladığını ileri sürebiliriz.
Sonuç Yerine
Sonuç olarak Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Şam ziyaretinde Türkiye’nin ilk kez Esad rejiminden barışçıl ve demokratik bir yöntemle iktidarı bırakması gerektiğini yüksek sesle dile getirdiği ancak Esad yönetiminin de iktidarı bırakmayı kabul etmediği gibi Türkiye’nin girişimlerine meydan okuduğu ileri sürülebilir. 9 Ağustos Salı günü gerçekleşen Şam görüşmesinin ardından Türkiye-Suriye ilişkilerinin gerginlikten çatışmaya doğru hızlı bir şekilde evrileceği öngörülmektedir. Çatışmanın boyutu ise ekonomik yaptırımdan askeri müdahaleye kadar oldukça geniş bir hat üzerinde olacağı ve Arap toplumu ile uluslararası toplumunda bu süreçte aktif bir rol olacağı düşünülmektedir. Karşı cephede ise İran ve Tahran ile Esad rejimi tarafından desteklenen Iraklı, Lübnanlı gruplar gibi siyasi aktörler ile paramiliter gruplar olacaktır. Nitekim Lübnan’da Hizbullah’a bağlı yayın organı olan al Manar’da yayınlanan bir mülakatta Türkiye’nin girişimleri sert bir şekilde eleştirilmesi dikkat çekicidir. Politika Danışmanı Galip Kandil (Ghaleb Qandil) ile yapılan mülakatta silahlı gruplar olarak tanımlanan Suriye’deki muhalif grupların Türkiye’den aldıkları istihbarat desteğine yer verilmiştir. İçerisinde Türkiye ve Katar’ın da yer aldığı kutsal olmayan bir ittifakın Suriye rejimine karşı gerçekçi bir komplo kurduğunu ve ittifakın başının ise ABD olduğu ileri sürülmüştür. Mülakat yukarıda belirttiğimiz Türkiye’nin Orta Doğu’da yeni bir mücadeleye giriştiği farklı kelimelerle özetlemektedir.[4]
Bu kapsamda Arap ülkelerinin Büyükelçileri geri çekmesine paralel olarak birçok ülkenin bireysel olarak Suriye’ye karşı diplomatik ve siyasi yaptırım kararı alması, Uluslararası Ceza Mahkemesi kapsamında Beşşar Esad dahil olmak üzere Suriyeli liderlerin yargılanmasına başlanması, BM nezdinden Şam’a yaptırım kararlarının alınması, komşu ülkelerin yaptırım kararlarını desteklemeye başlaması, yaptırımların ambargo ve abluka yöntemleri ile desteklenerek rejimin yönetemez hale getirilmesi, Suriyeli muhaliflerin uluslararası siyasi temsiliyetlerinin yolunun açılması ve örgütlenmelerine her türlü ekonomik, lojistik ve diplomatik desteğin sunulması, Suriye rejimi içinde görev alan askeri, siyasi, idari kadroların ve bireylerin rejimle ilişkilerini kopartarak muhalif hareketlere katılmasının sağlanması gibi birçok somut adımın atılması gündeme gelebilir.
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Doç. Dr. Veysel Ayhan
ORSAM Ortadoğu Danışmanı
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: ORSAM
————————————————
[1] “El-Esad’tan Davutoğlu’na: Terör Gruplarına Tolerans Tanımayacağız” Ağustos 09, 2011 http://www.sana.sy/tur/236/2011/08/09/363149.htm
[2] Syria’s Assad vows unrelenting battle against ‘terrorist groups’ Tuesday, 09 August 2011 http://english.alarabiya.net/articles/2011/08/09/161579.html
[3] Hürriyet Gazetesi, Esad’la “açıkça” konuşan Türkiye, gelişmeleri izleyecek Hürriyet Planet9 Ağustos 2011, http://www.hurriyet.com.tr/planet/18451147.asp?gid=381
[4] Hussein Assi, “Qandil Questions Wisdom Behind Destroying Only Anti-Israel State”, http://www.almanar.com.lb/english/adetails.php?eid=24026&cid=43&fromval=1&frid=43&seccatid=14&s1=0