Cumhuriyet ve Ödipus’ları

Ödipus var mitolojide. Sofokles’e göre, Ödipus yola çıktı. Karşısına Sfenks çıktı. Bilmeceyi sordu. Ödipus bilmeceyi çözdü: “sabahleyin tek ayaklı, öğlen vakti iki ayaklı, akşam vakti üç ayaklı olan varlık” insandı. Kaderinden kaçıyordu Ödipus. Üvey babasını gerçek baba sanıyordu ve ebeveyni öldüğü için rahattı. Katil olmayacaktı, kehanetin dediğinin aksine. Tam kaderi alt ettiğini sanırken, gerçek babasının katili oldu Ödipus. Freud’un Rüyaların Yorumu’nu okumamıştı. Kahinden dinlemişti istikbalini.

Evet! Ödipus’un kompleksi yoktu aslında, ama “Ödipus kompleksi” 20. yüzyılda nice kimliklerin oluşmasında anahtar oldu. Osmanlı Devleti, Baba Laius oldu öncelikle; tarihsel mirası Anne Jocasta. Osmanlı Devlet’inden ayrılan devletlerin hepsinde belirdi bu kompleks. Sonra Osmanlı’dan doğan Türkiye Cumhuriyetinde. Baba’yı öldürmek kimlik edinmenin tek oldu.

Ödipus kompleksi, yakın tarihin en belirgin kimliklerin izine düşen izdüşümü. Önce Osmanlı’nın tarihten silinmesi, kendi milli ve kültürel kimliğini Osmanlı Devleti üzerinden edinen Avrupa ülkelerinde belirdi: anti-Osmanlı oldu kimlik. “Hasta adam,” hasta babaydı aynı zamanda. Babanın ölmesi ile kendi kimliklerine soğuk damgayı eklediler. Terekeyi paylaştılar, veraset ilamına gerek kalmadan…

Aranan hayat iksiri petrol kuyularındaydı. Sonra Arap ülkeleri ve Balkanlarda yaşandı bu ideolojik Ödipus. Baba ölmeliydi, kötüydü. Öyle anlatılmıştı BBC’den, demek ki öyleydi! İşitti, itaat ettiler. Lawrence poşuyla gezdi Ortadoğu’yu deve üstünde; bazen de huşuyla fes takıyordu Rumeli’de Türk kahvesi içerken.   

Ödipus’u cumhuriyete geçişte de gördük; yorgundu, kızgındı, ama şişen ayakları üzerinde durmakta kararlıydı. Babanın borçları ağırdı, redd-i  miras etmek istedi, olmadı. Yük ağırdı, ama gene de ödedi borcunu babasının, düyûn duymayın! Baba gidince, Ata girdi devreye… Sonra Ata, bir türlü “ta” o zamandan beri “A” demekte zorlanan farklı evlatlarıyla uğraştı. İkinci Ödipal dönem bitti.

Üçüncü Ödipal dönem, farklı evlatların Ata’ya kızgınlıklarıyla başladı, devam ediyor. Kimi ezasını gördüm der, kimi ezanı Türkçe duydum, kimi cezasını yedim, der. Akıllara zarar durumlar yaşanır Anavatanda.

İd, ID (identity=kimlik) olursa, ego’nun kurşunlu hali çıkar ortaya. Ancak, oktanı düşük olsa da “süper ego” diye adlandırılır. “Ben’i ben’de demen, ben’de değilem” diye başlarsınız, ama “bende” (esir) olmak için değil. Bende olmayan “ben” kimliğini, kendi varlığının özünden algılamak ve algılatmakla olur. “Batı!” dersiniz, “kaç batındır?” diye sorarlar. “Doğu!” dersiniz, ölü doğu’mdur. Orta’nın Doğu’su ile Doğu’nun Batı’sı arasında bir tahtırevalli olmak tercihi çıkar ortaya.

Batı ile Doğu arasında köprü olmak istersiniz, ama birdirbir oyunu başlar hemen. O bitti derken, körebe başlar. Seksen bir türlü, sekmesen eksen olur! Gözlerini açsanız da gözbağını görürsünüz ancak. Sonra rüya başlar. Yedi cüceler ıkınmaya başlar, ancak Pamuk Prens uykuya dalar. Elmayı yemiştir işte. Sonra rüyaların yorumuna geçersiniz…

Hani ne demişler?  Tarih, tefekkürden ibarettir. Tefekkürün olmadığı zamanlarda, savaşlar tarih üzerinden verilir, tekeffül olur. Kimlik tanımlamak, tarihi tersinden okumak üzerinden olur. Tarih yazmak ise, tarihe yazılmakla mümkündür. Tarih size yazılırsa, siz tarih olursunuz ve tarih düşerler.

Döner bakarsınız geriye, dönmüşsünüzdür. Bir de bakarsınız, masaldaki Kırmızı Başlıklı Kız aklınıza gelmiştir. Sonra tahtıverallinin merkezine bakarsınız. Bir yükselen var, bir alçalan. Ama alçalandır, yükselten tahtanın diğer ucunda oturanı. Yüksekten bakarsınız bir süre, ama sizi kaldıran merkeze yükünü oturtarak alan, sizi kaldırandır. İnmek istersiniz, ancak o da ani çakılmayla olur. Karşı tarafta boşluk.

Eksen ne olur? Ekmesen ne olur? Sen eksen olmayınca, sen ek ol! diye isteyenler çok olacaktır. Akmaz kokmaz, bir merkezdir. Mevlanâ’nın ifadesiyle, pergelin sabit ucu, sağlam bir kimlik odağına oturduktan sonra, diğer ucun bütün evreni gezmesinde sıkıntı yoktur. Çünkü o eksen oluşurken, merkezin etrafında dâireler çizer ve çizdikçe aslında merkezi büyütür.
Ödipus’un kimliği epeydir Güneydoğu’da kayıp. Bir rivayete göre, İsrail aldı götürdü… Diğerine göre zaten hiçbir zaman olmadı ki!

 

Metin BOŞNAK

 

http://www.haberiniz.com/yazilar/koseyazisi30773-Cumhuriyet_ve_Odipuslari.html

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...