GÖÇ
2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 virüsü tüm kıtaları etkisi altına almıştır. Virüsün yayılış hızı ve kuluçka süresinin uzunluğundan dolayı devlet yönetimleri seyahat kısıtlamalarına gitmiş, uluslararası uçak seferlerini durdurmuş, kara sınırlarını kapatıp göç programlarını askıya almışlardır. Böylece insanların yer değiştirmeleri olabildiğince kısıtlanmıştır.
Birleşmiş Milletler Göç Kuruluşu (IOM), göçmenlerin gözaltında tutulması bağlamında Covid-19’u önleme ve bunlara müdahale etme konusunda devletler ve paydaşların rehberliğinde acilen pratik önerilere ihtiyaç duymuştur. Öneriler neticesinde; Birleşmiş Milletler (BM), yeni tip koronavirüs ile mücadelede göçmenlerin, mültecilerin ve vatansızların korunması ile tutuklu mülteci ve göçmenlerin derhal serbest bırakılması için uluslararası topluma çağrıda bulunmuştur. Buna ek olarak merkezleri İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Uluslararası Göç Örgütü (IOM), BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ) yapılan ortak açıklamada, koronavirüs salgını nedeniyle göçmenler, sığınmacılar ve vatansızların yüksek risk altında olduğu vurgulanmıştır. “Resmi ve gayri resmi gözaltı yerlerinde, sıkışık ve sağlıksız koşullarda tutulan mülteci ve göçmenlerin durumu özellikle endişe vericidir.” ifadesine yer verilen açıklamada, bu kişilerin Covid-19 salgınının ölümcül sonuçları göz önüne alınarak gecikmeden serbest bırakılmaları istenmiştir.[1] Ayrıca “Göçmen çocuk ve ailelerle birlikte yeterli yasal dayanak olmadan gözaltına alınanların da derhal serbest bırakılması’’ çağrısı yapılmıştır. OHCHR açıklamasında, ülkeler sınırlarını kapatırken veya sınırlama getirirken uluslararası insan hakları ve mülteci koruma standartlarına saygı göstermeye davet edilmiş; “geri göndermeme” ve “sağlık kontrolleri” prensiplerine de uymaları gerektiği hatırlatılmıştır.[2] Bu durum, uluslararası arenada hem insani hem de siyasi bir ciddiyet taşımaktadır. Çünkü 70 milyondan fazla yerinden edilmiş mülteci ve sığınmacı, bu hastalıktan en çok etkilenecek olanlar gibi görünmektedir. Yerinden edilmiş ve korunmasız aileler genellikle aşırı kalabalık mülteci kampları veya böyle bir hastalığın hızla yayılabileceği kentsel alanlarla sınır bölgelerde yaşamaktadır.[3] Kurumların önerileri doğrultusunda elleri sabun ve temiz suyla yıkama, semptomatik durumda bir sağlık kliniğini ziyaret etme ve sosyal mesafeyi kullanma talimatları uygun ve yerinde olsa dahi sığınmacıların bunları her zaman yapmaları mümkün olmamaktadır.[4] Keza, 1 nisan 2020 tarihinde Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) analizinde çoğu mülteci kampında sosyal mesafeye uymanın mümkün olmadığı vurgulanmış ve örnek olarak Yunanistan’daki Moria kampında 1000 metrekare 240 insan düştüğü ortaya konulmuştur.
Konuyu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) üzerinden ele aldığımızda; DSÖ, “Covid-19 Stratejik Hazırlık Planı”nda ve “Covid-19 Teknik Rehberi” ile uyumlu olarak, üye devletlere rehberlik sunmakta ve küresel halk sağlığı çabalarına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. DSÖ, toplumda Covid-19 salgınına yanıt vermek için bütünsel çabaların bir parçası olarak göçmenlerin ve mültecilerin dâhil edilmesi çağrısında bulunmuş ve temel ilkeleri hatırlatmıştır.[5] Bu ilkeler fiziki, anatomik, sosyolojik açıdan bireylere sağlıklı ortam sunulması, sağlık hizmetlerinde ayrımcılık yapılmaması ve sosyal hayatta eşit muamele olarak özetlenebilir.
Türkiye özeline geldiğimizde ise ülkemizin bu süreçte yükü ağır olmuştur. Yaklaşık 3,7 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, burada virüsün yayılmaması için önlemler almıştır. Bu konuda açıklamada bulunan İltica ve Göç Araştırmalar Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, “Acil durum haline geri dönmüş durumdayız” şeklinde durum özeti yapmıştır. Suriyelilerin 1,7 milyonunun Avrupa Birliği (AB) fonlarından gelen Kızılay kartlardan yararlandıklarını, bunun dışındakilerin kayıtsız çalıştığını söyleyen Çorabatır, koronavirüs krizi nedeniyle pek çok Suriyelinin işini kaybettiğini belirtmiştir. Suriyelilerin salgından önce genellikle hukuki işleriyle ilgili danışmak üzere geldiklerini söyleyen Çorabatır, “Şimdiyse ‘işimi kaybettim, kiramı, elektriğimi, suyumu ödeyemiyorum’ diyen, gıda yardımı isteyen onlarca insan her gün bizi arıyor” açıklamasını yapmıştır. Çorabatır’ın açıklamalarından, ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların önceliklerinin köklü değişiklikler gösterdiği sonucunu çıkarabiliriz. Türkiye 700 bin sığınmacı çocuğu okula göndermiştir, ancak salgın döneminde pek çok çocuk internet ve televizyonun olmaması gibi teknik imkânsızlıklar nedeniyle uzaktan eğitime katılamamıştır.[6] Türkiye, sağlık konusunda ise gereken önemleri almış, Suriyeli sığınmacılara Göçmen Sağlık Merkezi (180 GSM) aracılığıyla hizmet vermiştir.[7] Osmaniye Kampı’nda giriş çıkışlar sınırlandırılmış; kampa giriş çıkış günde 3000 kişiden 1000 kişiye düşürülmüştür. Kayıtsız/belgesiz göçmenlerin kayıt ve testlerini yapılması için HSYS ye “vatansız” girişi uygulaması başlatılmıştır. Korona testi pozitif çıkan, geçici koruma altında ya da uluslararası koruma altındaki kişilerle dil bariyeri sorunları giderilmeye çalışılmış ve gerekli hijyen koşulları sağlanmıştır.
Sonuç itibariyle küresel pandemi süreci her şeyi değiştirmiş ve bu duruma karşı örgütler, ülkeler önemlerini alsalar bile sığınmacılar için çok daha ağır sonuçlar doğurmuştur.
ENERJİ
Covid-19 virüsü neticesinde tüm endüstriyel faaliyetler olduğu gibi enerji de en çok etkilenen alanların başında gelmiştir. İçinde bulunduğumuz süreçte ulaşım kısıtlamaları, tüketimin azalması, Suud-Rus petrol krizi nedeniyle varil petrol fiyatlarının düşmesi, tedarikteki sorunlar enerji piyasalarını ve politikalarını kökten etkilemiştir.
Virüsün Çin’de ortaya çıkması, üretimde büyük bir düşüşe neden olmuştur.[8] İnsanların öncelikli ihtiyaçlara yönelmeleri tüketim piyasasında alışkanlıkları değiştirmiş ve bazı ürünlerde talep patlaması yaşanırken bazı ürünlerde de arz yığılması gözlenmiştir. Arz yığılması olanlardan biri de enerji olmuştur: Ülkelerin birbirlerine uçuş kısıtlamaları getirmeleri, kara sınırlarını kapatmaları, kendi sınırları içinde geçiş kısıtlamaları getirmeleri enerji tüketiminde büyük bir düşüşe neden olmuştur. Buna ek olarak Suud-Rus gerilimi ile petrol varil fiyatının düşmesi, enerji şirketleri ve OPEC ülkelerini olumsuz etkilemiştir.[9] Şirketleri etkileyen başka bir sorun da vadeli işlemler borsasında alacaklı olan şirketlerin tam tersi borçlu duruma düşmeleridir ve New York Borsası’nda Batı Teksas tipi (WTI) ham petrol fiyatının eksi fiyattan işlem görmesi bu korkuyu güçlendirmiştir.[10] Uzmanlara göre enerji piyasası son 70 yılın en kötü dönemini yaşamaktadır. Bu süreçte petrol ithalatçısı ülkeler ve şirketler ucuz fiyattan petrol stoklamaktayken, petrol ihracatçısı şirketler arz fazlasını stoklayarak zararlarını azaltmaya ve fiyatı artırmayı denemektedirler.[11] Bu petrol krizinde hükümetler şirketlere fon dağıtıp, stok olanakları sunmuş olsalar dahi, 1980 yılında kurulan ve 485.4 milyon varillik kanıtlanmış rezervi bulunan Whiting Petroleum şirketi krizin ilk büyük şirket kurbanı olmuş ve iflasını açıklamıştır.[12] Öte yandan, konuyu çevre açısından ele aldığımızda enerji piyasası büyük bir krizin içinde olması ve virüs kaynaklı kısıtlamalardan azalan enerji tüketimi neticesinde bu süreçte çevreye zarar veren sera gazı, karbon monoksit gibi etmelerde büyük düşüş olmuştur.
Sonuç olarak göründüğü kadarıyla petrol ihracatçısı ülkeler bu süreçte ciddi kayıp yaşayan kısım olmuş ve görüşmeler petrol üreticisi ülkelerin faydasına olmamıştır.[13] Amerikan petrol şirketleri, hükümetin onlar için ayırdığı fondan memnun olsalar da bu süreklilik taşımamakta ve şirketler için yeterli olmayacağı düşünülmektedir. İthalatçı ülkeler ve şirketler uzun süreli sabit fiyatlı anlaşmaları da sorgulamaktadırlar. Bu süreçten şüphesiz en faydalı çıkanlar uzun süreli sabit fiyatlı anlaşmalar yapmayan stok kapasitesi yüksek olan petrol ithalatçısı ülkeler ve şirketler olmuştur. Gelecek yıllarda bu sektörde süreç boyunca avantajlı olup atılım yapan yeni ülkeler ve şirketler görebiliriz.
MERT ASAN
KAYNAKÇA
[1]https://www.unicef.org/press-releases/covid-19-immigration-detention-what-can-governments-and-other-stakeholders-do
[2]https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bmden-kovid-19-ile-mucadelede-gocmenleri-koruyun-cagrisi/1787084
[3] https://www.rescue.org/covid-19-threatens-refugee-camps
[4] https://www.rescue.org/article/refugees-do-not-have-luxury-social-distancing
[5] https://data2.unhcr.org/en/documents/download/75773
[6]https://www.dw.com/tr/pandemi-d%C3%B6neminde-t%C3%BCrkiyede-g%C3%B6%C3%A7men-ve-m%C3%BClteciler/a-53098563
[7] https://korona.hasuder.org.tr/pandemi-surecinde-gocmenler-ve-multecilerle-ilgili-durum/
[8] https://www.npr.org/sections/coronavirus-live-updates/2020/04/17/836687299/chinas-economy-retreats-with-pandemic-causing-biggest-gdp-drop-in-decades
[9] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/petroldeki-dusus-suudi-arabistan-rusya-ve-abdyi-vuracak/1759334
[10]https://www.ntv.com.tr/ekonomi/petrol-fiyatlari-tarihte-ilk-kez-eksiye dustu,nLQEBXfE_EO_m7uCPtZWjQ
[11]https://money.usnews.com/investing/stock-market-news/slideshows/the-best-energy-stocks-to-buy-this-year
[12]https://www.sozcu.com.tr/2020/ekonomi/petrolde-fiyat-savasinin-ilk-kurbani-belli-oldu-5719824/
[13] https://www.drozdogan.com/koronavirus-pandemisinin-cevreye-etkisi-resimli-anlatim/