Doğu Çin Denizi’nde iki komşu ülke Çin ve Japonya arasında yarım asırdır süren adalar krizi son yıllarda tırmanışa geçerek savaş tehdidi oluşturmaya başladı. Adaların resmi sahibi Japonya’nın başbakanı Şinzo Abe adalar konusunda geri adım atmayı asla düşünmediklerini ifade ederken Çin tarafı ise bu bölgenin yüzyillardan beri kendilerine ait olduğunu ve adaları geri alana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini dile getiriyor. Japonya ile aralarında bulunan karşılıklı işbirligi ve güvenlik antlaşması hasebiyle konu ABD’yi de yakından ilgilendiriyor.
Çinlilerin ‘Diaoyu’ Japonların ise ‘Senkaku’ dedikleri ada bölgesi, 5 ada ve 3 kayalıktan oluşmaktadır. Bu bölge Tayvan’a 170 km, Japonya’ya bağlı Okinawa adasına 410 km, Çin’e ise 330 km uzaklıkta bulunmaktadır.Tayvan da bu adalar üzerinde hak iddia etmektedir, ancak krizin baş aktörleri Çin ve Japonya’dır. Aralarında ki egemenlik sorunundan dolayı Tayvan bu meselede Çin ile müşterek hareket etmekten geri durmaktadır. Senkaku bölgesi sağladığı geniş karasuları ve hava sahasıyla stratejik, yer altında bulundurduğu zengin petrol ve doğalgaz rezervleriyle de ekonomik anlamda büyük öneme sahiptir. Ayrıca deniz nakliyesi için kilit bir noktada durmaktadır. Dolayısıyla Doğu Çin Denizi’nde hakimiyet isteyen bu üç ülke için de vazgeçilmezdir.
Bu mesele Çin toplumu için tarihsel anlamlar da taşımaktadır. Zira Çin ve Japonya 19. yy.’ın sonlarında ve 20. yy.’ın başlarında iki kez karşı karşıya gelmiş, yapılan savaşlarda her iki taraf da büyük zayiat vermiştir. Özellikle de savaşların ev sahibi Çin’de derin izler bırakmıştır. Bugün Çin’de gerek okullarda anlatılan resmi tarihle, gerek açılan katliam müzeleriyle, gerekse o günleri görmüş kişilerin müşahadelerini aktarmasıyla savaş hatıraları insanların zihinlerinde canlı tutulmuştur. Bu durum toplumun önemli bir kısmında Japonlara karşı intikam duygusu uyandırmıştır. 1970lerde ortaya çıkan adalar krizi de taraflar arasındaki asırlık kan davasını yeniden gündeme getirmiş, Çin tarafındaki intikam duygusunu körüklemiştir. Japonlar karşısında elde edilebilecek en ufak bir başarı zedelenmiş milli gururlarının telafisi için büyük bir önem arz etmektedir. Bu nedenle birçok Çinli aktivist adalar üzerinde ve çevresinde sayısız eylem gerçekleştirmiştir.
Diaoyu/Senkaku adaları bölgesinin tarihiyle alakalı ihtilaflı varsayımlar vardır. Çin bu bölgenin Ming ve Qing (Mançur) hanedanlıkları tarafından (1368-1911) Japon korsanlara karşı öncü korunma mevzisi olarak kullanıldığını, bulunan harita ve seyahatnamelerde bu bölgenin hep Çin’e bağlı olarak kaydedildiğini iddia ediyor. Japon tarafı ise adalar üzerinde 1895’ten (Japon imparatorluğunun adaları ilhak ettiği tarih) önceye ait herhangi bir yaşam belirtisi bulunmadığını dolayısıyla bu bölgenin terra nullius (kimseye ait olmayan topraklar) olduğunu ileri sürmektedir. Meiji restorasyonu sonrasında Ryukyu krallığının (1429-1879 yıllarında varlığını sürdüren bu krallık, Japonya’nın güney batısındaki Ryukyu adaları üzerinde kurulmuştur ve zamanla Qing hanedanlığına vergi verir hale gelmiştir.) Okinawa eyaletine bağlanmasıyla Senkaku adaları bölgesi Çin-Japonya arasında doğal sınır oldu. Bölge 1. Çin-Japon savaşları sırasında Japon topraklarına katıldı. Savaş sonrası imzalanan Şimonoseki Antlaşmasıyla Tayvan ve diğer başka adalarla beraber Japonların sayıldı. Adalar 2. Dünya Savaşı sonuna kadar Japonya’nın elinde kaldı. Savaş sonrasında önce Potsdam Konferansıyla beraber adalardaki Japon hakimiyetine son verildi. Daha sonra 1951’de imzalanan San Francisco Antlaşmasında Senkaku bölgesi, Ryukyu adalarıyla beraber birçok ada geçici olarak ABD’nin vesayetine bırakıldı. Buna ne Tayvan ne de Çin’den bir itiraz geldi. 1971’de imzalanan bir antlaşma ile ABD Ryukyu ve Senkaku adalarının Japonya’ya iadesini kabul etti ve adalardan 1972’de çekildi. Bu antlaşma hem Tayvan’ın hem de Çin’in tepkisini çekti ve böylelikle malum kriz ortaya çıktı.
Japon tarafı yapılan bu itirazların geçersiz olduğunu, ABD vesayeti devam ederken iki tarafın da sessiz kalmayı tercih ettiğini, hatta bu dönemde (1945-1971) Tayvan ve Çin’de çıkartılan tüm harita ve atlaslarda Senkaku bölgesinin Japonca isimleriyle yazılı olduğunu, hem Tayvan hem de Çin ulusal sınırları dışında gösterildiğini iddia ediyor. Bu ani tavır değişikliğini ise BM’nin 1969’da adaların yeraltı zenginliklerine dair yayınladığı rapora bağlıyor. Zira bu rapora göre bu bölgede yeraltında yüksek miktarda petrol ve doğalgaz bulunmaktadır. Buna karşılık Çin ve Tayvan ise ne Potsdam Deklarasyonu ne de San Francisco Antlaşması’nda Senkaku bölgesinin Ryukyu adaları içerisinde olduğuna veya Japonya’ya iade edilmesi gerektiğine dair bir ibare olmadığını, dolayısıyla ABD’nin söz konusu adaları Japonya’ya vermesinin anlamsız olduğunu ifade ediyorlar. Ayrıca Çin tarafı ABD’nin taraflar arasında nifak tohumu olarak bu meseleyi bıraktığını, düzeltilmesine uğraştıkları Çin-Japon ilişkilerinin büyük zarara uğratıldığını belirtiyor. ABD ise olayların patlak verdiği zamandan beri tavrını aynı şekilde koruyor. Bu meselede kesinlikle tarafsız olduğunu, ancak müttefiki Japonya’nın toprak bütünlüğü tehlikeye girdiği takdirde aralarındaki antlaşma gereği müdahale edeceğini belirtiyor. Bilindiği üzere ABD ile Japonya arasında 1960 yılında “Karşılıklı İşbirliği ve Güvenlik Antlaşması” imzalandı. ABD ise adalar üzerinde Çinli ve Tayvanlı aktivistlerin eylemler yapmaya başladığı 1996 yılından bu yana Senkaku krizinin Japonya ile yapmış oldukları antlaşmanın kapsamında olduğunu, müttefikinin sınır güvenliğini tehlikeye düştüğü durumda müdahale edeceğini belirtiyor. Japonya’nın Senkaku adalarına en yakın adası olan Okinawa adasında ABD’ye ait bir Deniz Piyade Birliği bulunuyor.
1996 yılında BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin onaylanması sırasında ilişkiler gerilince Japon aktivistler adalar üzerinde deniz feneri inşası girişiminde bulundu. Bu girişimle birlikte adalar üzerindeki olaylar silsilesi başlamış oldu. Bu bağlamda hem Çin, hem Tayvan hem de Japonya menşeili sayısız teşebbüs oldu. Bu teşebbüsler sırasında birçok tutuklamalar, deniz kazaları, sınır ihlalleri, geçici işgaller görüldü. Yaşanan tüm bu gelişmeler taraflar arasındaki gerilimi had safhasına çıkardı. Bu nedenle Japon hükümeti bölgenin güvenliğini daha rahat sağlama adına adaların kamulaştırılmasına karar verdi. Eylül 2012’de ise adalardan üçünü asıl sahibi olan Japon işadamı Hiroyuki Kurihara’dan 26 milyon dolara satın aldı. Bu durum, Çin tarafını çılgına çevirdi ve Çin’in birçok bölgesinde gösterilere neden oldu. Gösteriler sırasında Japon şirketlere ait mağazalar, fabrikalar ve iş merkezleriyle Japon okulları hedef alındı. Ayrıca Japon mallarına da boykot uygulandı. Bu durum Japonya-Çin ticaretini geçici olarak duraksattı. Ayrıca bu gerilimli hava Japon halkını da tedirgin etti ve seçimlerdeki tercihlerini etkiledi. Senkaku krizi halkta seferberlik etkisi yaptı, sol ve sağ kanat partilerini ortak hareket etmeye sevk etti. Halk Aralık 2012’deki seçimlerde bu meseledeki tutumu daha da sertleştireceğini söyleyen milliyetçi ve muhafazakâr bir partiyi ve başkanı (Şinzo Abe) başa getirdi.
Senkaku adaları meselesi ve Doğu Asya yaşanan diğer güvenlik sorunları (örn:Kuzey Kore’nin nükleer programı) tarafların güvenlik tedbirlerini artırmasına da yol açtı. Çin hızla yükselen ekonomik gücünü askeri güce de çevirmeye başladı. 2011’de donanmasına kattığı ve Eylül 2012’de denize indirdiği uçak gemisiyle de dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Japonya ise 11 yıldır ilk kez savunma bütçesini artırdı. 9 Temmuz 2013’te yayınlanan, savunma politika ve stratejilerinin ele alındığı raporda da savunmaya daha çok önem verileceği ve ‘Yumuşak Güç’ Japonya imajından sıyrılacakları ifade ediliyor. Çin’e olan ekonomik bağlılığından dolayı sert çıkışlardan kaçınan Tayvan da Çin’in artan ekonomisine bağlı artan askeri gücünü bölge için bir tehdit olarak algılıyor. Mart 2013 ‘te yayınladığı Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporu’nda artan bu askeri gücün Tayvan’ı ve bölgedeki diğer ülkeleri savunma harcamalarını ve askeri güçlerini artırmaya, Amerika’nın bölgedeki askeri varlığına olumlu yaklaşmaya ittiğini belirtiyor. Tayvan en son 2011 yılında ABD’den 2 milyar dolar değerinde füze savunma sistemi satın almıştı.
Her ne kadar yaşanan tüm bu gelişmeler savaş çıkabileceği görüşünü güçlendirse de meseleye ekonomik ve politik açıdan yaklaşıldığında bunun pek mümkün olmadığı görülür. Zira ne Çin ne de Japonya barışsever devlet imajına zarar vermek istemiyor. Ayrıca hem Çin-Japonya hem de Çin-Tayvan ilişkilerini ele alırsak bu ülkelerin aralarında güçlü ticari bağların olduğunu görebiliriz. Çin ve Japonya’nın ithalatında iki ülke de birinci gelmektedir. Aralarındaki ticaret hacmi 333 milyar dolardır. Ayrıca çeşitli sektörlerde de birbirlerine bağımlı bulunmaktadır. Tayvan’ın ise en çok ticaret yaptığı ülke Çin’dir. Üstelik Çin’de bir milyonun üzerinde Tayvanlı işçinin bulunduğu belirtiliyor. Çin için de Tayvan hatırı sayılır bir yabancı sermaye kaynağıdır.
Sonuç olarak, her ne kadar taraflar arasında gerilim tırmansa da hiçbiri ne ekonomik bir darbe yemek istiyor ne de Doğu Asya’daki barış ortamının bozulmasını istiyor.
Özetlersek Senkaku krizi yakın gelecekte taraflar için savaş ihtimali olmaktan uzak görünüyor. Ama uzun vade de düşünürsek bölgenin hassas meselesi olarak duruyor ve bölge ülkelerinin arasındaki anlaşmazlıklardan faydalanmak isteyen devletler için(ABD gibi) iyi bir koz teşkil ediyor.
İmran TOPUZ
TUİÇ – Avrasya Araştırmaları Masası (AVRAM)
KAYNAKÇA
1.www.eastasiaforum.org
2.www.kasem. org
3.www.turksam.org
4.www.chinadaily.com.cn
5.www.japantimes.co.jp
6.www.jetro.co.jp
7.www.mfa.gov.tr
8.www.bilgesam.org