Çin Kuşak Yol Projesi ve Orta Asya’daki Güvenlik Tehditleri

ÖZET

Çin, her geçen gün yükselen güç olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Büyüyen Çin ekonomisinin başta Orta Asya ülkeleri olmak üzere dünyadaki birçok ülkeyi etkilediği gerçeği karşımızda durmaktadır. Çin, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılmasından sonra Orta Asya’da oluşan otorite boşluğunu, bağımsızlığını yeni kazanan devletlerle siyasi, ekonomik ve ticari ilişkiler seviyesinde geliştirerek doldurmayı başarmıştır. Hem ekonomik büyüme hem de bu siyasi etkinlikler Çin’i daha fazlasını istemeye itmiştir. Çin’in 2013 yılında duyurduğu Bir Kuşak Bir Yol Projesi, eski İpek Yolu’nu canlandırma adında gerçekleştirilen ve Çin’in otoritesini daha da artırmaya yarayan bir proje şeklinde dizayn edilmiştir. Proje deniz ve kara ayaklarından oluşmaktadır. Proje tamamlandığı takdirde birçok ülke ticari yollarla birbirine bağlanacaktır. Ancak, bu projenin artılarının yanında eksilerinin de olduğunu unutmamak gerekir. Ülkeler siyasi, ticari, askeri olarak bu projeden etkilenmektedirler. Çalışmamızda Bir Kuşak Bir Yol projesinin kara ayaklarından biri olan Orta Asya’daki ülkelerin siyasi, askeri ve ticari durumunu hem avantajlarını hem de dezavantajlarını incelemeye çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: Çin, Orta Asya, Bir Kuşak Bir Yol Projesi

ABSTRACT

China is taking firm steps towards becoming a rising power in the world every day. The fact that the growing Chinese economy affects many countries worldwide, especially Central Asian countries, stands in front of us. China has managed to fill the authority gap created in Central Asia after the collapse of the Union of Soviet Socialist Republics (USSR) by developing political, economic and commercial relations with the newly independent states. Both economic growth and political effectiveness have led China to want more. China’s One Belt One Road project, announced in 2013, was designed as a project called Reviving the Old Silk Road, which serves to increase China’s authority further. The project consists of sea and land legs. If the project is completed, many countries will be connected by commercial means. However, it is essential to note that this project has its pros as well as its cons. Countries are politically, commercially and militarily affected by this project. In our study, we will examine both the advantages and disadvantages of the political, military and commercial situation of the countries in Central Asia, which are one of the black legs of a generation Road project.

Keywords: China, Central Asia, One Belt One Road Project

1. Giriş

İnsanlık tarihinden günümüze kadar birçok uygarlık yaşayan bir organizma gibi doğmuş, gelişmiş, yaşlanmış ve ölmüştür. Uygarlıklar, hüküm sürebildikleri zaman zarfı içerisinde başka medeniyetler ile savaşarak, ticaret yaparak, teknoloji geliştirerek ve günümüz diplomasisinin temellerini atarak sürekli olarak etkileşim içinde bulunmuşlardır. Çeşitli etkileşimler doğrultusunda tarih şeridindeki önemli şahsiyetler ve yaşanan olaylar bir yana, ulaşım ağı, tarih şeridinin günümüz dünyasını biçimlendirmesinde en önemli unsurlardan biri olmuştur. Ulaşım ağı veya ulaşım yolu uygarlıkların ticaret yapması, kültür etkileşiminde bulunması, kimi zaman savaşması, coğrafi bilginin geliştirilmesi gibi alanlarda etkileşim kurmalarına olanak sağlamıştır. Ulaşım yolunun önemi, güzergahı boyunca jeopolitik konumu doğrultusunda uygarlıkların güvenle geçiş yapabilme seviyesine bağlıdır (Kutluay Tutar ve Bahsi Koçer, 2019, s. 619).

Geçmişteki Kral Yolu, Baharat Yolu gibi ticari yollar yukarıda bahsetmiş olduğumuz ulaşım ağının en bilinenlerindendir. Bu ticaret yollarından biri olan İpek Yolu da unutulmamalıdır. Çin’den başlayıp Batı’ya uzanan bu ticaret yolu bugün Çin’in tekrar canlandırmaya çalıştığı bir proje olarak karşımıza çıkmaktadır Bir Kuşak Bir Yol projesi adı altında hayata geçirilmeye çalışılan İpek Yolu tüm dünyada ilgi ile takip edilmektedir.

Bu projenin dünyaya yansımaları neler olacaktır veya proje tamamlanabilecek midir gibi sorulara bugünden net bir şeyler söylemek için vakit çok erkendir. Ancak, belli başlı göstergeler bize bu projenin ne gibi sonuçlar yaratacağını belli etmektedir. O sonuçlardan biri Orta Asya üzerinde gerçekleşecektir.

2. Bir Kuşak Bir Yol Projesi

Yukarıda bahsettiğimiz gibi tarihteki en önemli ulaşım ve ticari yollardan biri İpek Yolu’dur. İpek Yolu, Avrupa ve Çin arasında uzanan, Anadolu ve Akdeniz bölgelerinden geçen ve geçmişten günümüze kadar ticari amaçla kullanılan bir yoldur (Tanas Karagöl, 2017, s.1). İpek Yolu, birçok milletin sadece ekonomik değil, kültürel anlamda da birbirlerinden güvenli bir şekilde etkilendiği bir yapıydı. Adının İpek olarak geçmesinin sebebi zamanın ticaret ağında ipeğin, para kadar değerli görülmesidir (Şakı, 2020 s.4).

İpek yolu üzerindeki ticaret tarım ve hayvancılık ürünlerinden ipek, baharat ve diğer malların alınıp satıldığı uzun mesafeli ve çeşitli ticari ilişkilere dayanmaktadır. Birçok kaynakta Çin’den başlayıp Avrupa’nın bir diğer ucuna kadar uzanan İpek Yolu tek bir güzergahtan ibaret değildir” (Kutluay Tutar ve Bahsi Koçer, 2019, s.619).

Antik çağlara adını altın harflerle yazdıran İpek Yolu, uzun yıllar boyunca aktifliği ile gelişmiş, değişmiş ve kollara ayrılmıştır. Sanayi devrimi, coğrafi keşifler ve ulusların teknolojik birikiminin artmasıyla ve yeni tedarik zincirlerinin geliştirilmesiyle eski önemini yitirmiş olsa dahi halen aktif olarak kullanılmakta ve günümüze ulaşmayı başarabilmiş medeniyetler için etkileşim kapısı oluşturmaktadır.

Soğuk savaş bittiğinde dünya ekseninde güvenlik tehdidi ve ekonomik algılar değişmiştir. Özellikle SSCB’nin yıkılmasından sonraki süreçte dünyada birçok güçsüz ulus-devlet türemiş, güç boşluğu meydana gelmiştir (Kutluay Tutar ve Bahsi Koçer, 2019, s.620). Asya kıtasında bağımsızlık ilan eden ulus-devletler coğrafyası içerisinde güçlü konumda yer alan Çin, kendi ekseni etrafında ve Asya’da etkisini arttırmak için Yeni İpek Yolu projesini tasarlamış ve komşu ülkelere sunmuştur.

Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 7 Eylül 2013 tarihinde Kazakistan’da Nazarbayev Üniversitesi’ni ziyaretinde ortaya atılmıştır” (Zorlu, 2019, s.145).

Çin’in Kazakistan’dan başlayarak sırayla Dünya ülkelerine duyurduğu projenin; Modern İpek Yolu, Çin Kuşak-Yol Projesi, Yeni İpek Yolu Yapılanması veya borç diplomasisi gibi çeşitli isimlendirmeleri mevcuttur. Yeni İpek Yolu, enerji yollarından, kara yollarından, demiryollarından, hava yollarından ve internet ağı sisteminden oluşmaktadır.

Görsel: https://natoassociation.ca/bridging-eurasia-the-new-silk-road/

3. Bir Kuşak Bir Yol Projesinin Orta Asya Ülkelerine Sunduğu Fırsatlar

Orta Asya ülkelerinin, Bir Kuşak Bir Yol projesinin (One Belt One Road- OBOR) kara ayağının önemli bir parçasını hatta merkezini (Nogayeva, 2019, s.29) oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çin liderinin söz konusu açıklamayı Kazakistan’da yapması projede Orta Asya’nın en büyük gücü olan bu ülkeye verilen ehemmiyeti göstermesi açısından önemidir (Özdaşlı, 2015, s.585). Orta Asya jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli ve enerji kaynakları Çin için vazgeçilmez bir değere sahiptir (Duran ve Yılmaz, 2011, s.37). SSCB’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan jeopolitik, ekonomik ve kültürel mücadeleye (Alperen, 2018, s.19) ev sahipliği yapan Orta Asya, Çin için bütün dikkatini vermesi gereken bir alan olmuştur. Çin ile hatırı sayılır ortak sınıra sahip olmaları, Çin’in hem ham madde hem de yeni pazar arayışları, (Abdyldaeva Salman ve Özbay 2019 s.318) Orta Asya ülkelerinin cazibesini artırmıştır. Bu noktada Çin proje kapsamında büyük yatırımlar gerçekleştirmiştir. Çin’in bağımsızlıklarını kazanan devletlerle ilişkilerini üç döneme ayırmak mümkündür.

Birinci dönem olarak 1992-1995 yılları; ikinci dönem olarak Çin’in Tayvan krizinden sonraki dönem yani 1996-1999 yılları ele alınırken; üçüncü dönem ise 21. yüzyıl başlarına tekabül etmektedir (Abdyldaeva Salman ve Özbay 2019, s.319-322). Yatırımların elbette ki Orta Asya ülkeleri için bazı fırsatlara veya avantajlara gebe olduğu açıktır. BYBK projesinin Orta Asya ülkelerine sunduğu fırsatlara iki başlık halinde bakmayı çalışmamız kapsamında uygun gördük. Bu yüzden ilk önce BKBY projesinin siyasi daha sonra da ticari olarak ne gibi fırsatlar sunduğuna değinmek isteriz.

3.1. Siyasi

SSCB’nin dağılması uluslararası sistemin tüm aktörlerinin politikalarını alt üst ettiği gibi Çin’in de Orta Asya’ya yönelik politikasında büyük bir değişikliğe neden olmuştur (Duran ve Purevsuren 2016, s.282). Çin, SSCB’nin dağılmasından sonra Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan ile komşu olmuştur. Siyasi açıdan istikrara sahip olmayan bu devletler “Avrasya Balkanları” (Duran ve Purevsuren 2016, s.282) benzetmesine sahip olarak Çin’in dış politika güzergahının önemli durakları haline gelmişlerdir. Sınır komşularında oluşacak herhangi bir tehlikenin Çin bakımından da tehlike arz edeceği aşikardır. Çin, 1992 yılına gelindiğinde yeni bağımsız olan Orta Asya ülkelerinin hepsini tanımış ve bu ülkelerle siyasi ilişkilerini geliştirmiştir (Duran ve Purevsuren 2016, s.282). Çin ile bağımsızlığını kazanan yeni devletler arasında sınır sorunlarını çözmek için Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ile “4+1” adı verilen ve daha sonra Şangay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ)’ne (Abdyldaeva Salman ve Özbay 2019, s.320) giden yol hazırlanmıştır. Çin, Rusya, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan‘ın bu örgütün üyeleri olması; Moğolistan, Hindistan, Pakistan ve İran’ın gözlemci üye olması ve Türkiye’nin de diyalog ortağı ülkesi konumunda olması, örgütün önemini göstermektedir (Abdyldaeva Salman ve Özbay 2019, s.323). 1994 yılına gelindiğinde Çin hükümeti, yeni kurulan bu devletlere ziyaretler gerçekleştirerek siyasi ilişkilerini artırmıştır. Bu ziyaretler sırasında Çin’in bölgeye ait bölgesel olumsuzlukları ve belirsizlikleri (Alperen, 2018, s.21) gidermeyi öncelediği, bu minvalde antlaşmalar yaptığı gözlenmektedir.

Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan ile “kapsamlı stratejik ortaklık” (comprehensive strategic partnership) anlaşmalarını imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre taraflar birbirlerinin egemenliğini, güvenliğini ve toprak bütünlüğünü; Çin’in “Tek Çin” politikasını yani terörizm, bölücülük ve aşırıcılık olarak tespit edilen üç kötü güce karşı mücadelesini desteklemeye devam edeceklerini uluslararası arenada deklare etmişlerdir (Omonkulov, 2020, s.79). Özbekistan tarafı, Çin hükümetinin Çin’i temsil eden tek meşru hükümet olduğunu, Tayvan ve Tibet’in Çin topraklarının ayrılmaz parçası olduğunu teyit etmiştir (Omonkulov, 2020, s.79).

2017 yılında Pekin’de düzenlenen Kuşak ve Yol İş Birliği Forumu’na katılan Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev BKBY projesi hakkında görüşünü şöyle ifade etmiştir;

İnanıyorum ki, dünya nüfusunun yüzde altmışını kapsayacak bir şekilde tasarlanan bu devasa proje barış, refah ve gelişmeyi temin ederek, ülkeler ve halklar arasındaki dostluğu pekiştirecek ve iş birliğini sağlamaya hizmet edecektir” (Omonkulov, 2020, s.80).

3.2. Ticari

Orta Asya ülkelerinin ekonomik karakteristiği bakımından coğrafya, alt yapı sorunları, denize direk bir ulaşımın olmaması gibi birkaç ortak (Erol ve Seyfettin 2013, s.113) özellik sayabiliriz. Gene olumsuz bir unsur olarak sayabileceğimiz SSCB’den kalan ekonomik sistem, bu ülkelerin sadece ham madde üreticisi veya tedarikçisi (Erol ve Seyfettin 2013, s.114) olmasına neden olmuştur. Böyle bir mirasla bağımsızlık yolculuğuna başlayan Orta Asya devletleri, 1992 yılında %5 ile %20 arasında büyüme gösterebilmişlerdir (Erol ve Seyfettin 2013, s.115). 1990’larda Orta Asya ülkeleri ekonomik olarak yeni pazar arayışı, yabancı sermayeyi ülkeye getirme yolları gibi sorunlarla uğraşmaktaydılar. Ülke içi istikrar mevzularının da ekonomik yansımalarını göz ardı etmemek gerekir. Çin hükümeti oluşan bu ekonomik boşluğu iyi değerlendirerek siyasi ilişkilerin yanında ticari ilişkilerini de geliştirmiştir. 1996-2000 yılları arasında Çin ile Orta Asya ülkeleri arasında ticari ilişkiler birinci döneme göre iki katına çıkmıştır (Abdyldaeva Salman ve Özbay 2019, s.321).

Böyle bir ortamda Çin’in BKBY projesi ülkelerin ekonomik açıdan kalkınması için bir umut olmuştur. Sadece Orta Asya ülkeleri için değil Çin için de yanı başında doğal kaynakların olması, Orta Doğu, Güney Asya ve Avrupa’ya alternatif bir yol olma ihtimali (Abdyldaeva Salman ve Özbay, 2019, s.322) Orta Asya’yı cazip hale getirmiştir. Örneğin; Çin 2013 yılında Kazakistan’da Kashagan Petrol Yatağı da içinde olmak üzere 22 projeye toplam 30 milyar dolar yatırım yapacağını bildirmiştir (Omonkulov, 2020, s. 51). Çin; Kazakistan’dan petrol, doğalgaz, uranyum, Türkmenistan’dan ve Özbekistan’dan doğal gaz ithalatı yapmaktadır (Kodaman ve Gonca 2016, s.1257). Yaptığı yatırımlarla Çin, özellikle Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın en büyük dış ticaret ortağı haline gelmiştir (Omonkulov, 2020, s.51; Nogayeva 2019, s.31). Orta Asya ülkeleri, sahip oldukları enerji kaynaklarının yanı sıra diğer hammadde sağlayıcı ülkelerle de bu maddeleri transfer konusunda Çin’e bağlayabilecek güvenli bir coğrafyaya sahiptir (Duran ve Purevsuren 2016, s.288).

Kazakistan ile Çin birçok anlaşmaya imza atmışlardır. Bunun yanında Kazakistan’da üretilen toplam uranyumun %55’i Çin’e ihraç edilmiştir (Omonkulov, 2020, s.54). Kazakistan’ın “Nurlu Yol” programı, son beş yıl içerisinde uluslararası yatırımcılar ve BYBK projesi kapsamında sağlanan krediler sayesinde enerji, alt yapı ve lojistik projeleri hayata geçirmiştir (Omonkulov, 2020, s.54). Çin, Kazakistan’a kurulan ilk ilişkilerden bu yana toplamda 15 milyar dolardan fazla doğrudan yatırım yapmıştır; petrol, gaz, kimya, enerji, madencilik, tarım ve madencilik sektörlerinde ise 27 milyar dolar civarında projeyi uygulamaya koymayı beklemektedir (Omonkulov, 2020, s.54).

Tacikistan Çin’in BKBY projesini ilk imzalayanlar arasındadır. Eylül 2017’de Çin ile Tacikistan ilişkileri “kapsamlı stratejik ortaklık” (comprehensive strategic partnership) düzeyine yükseltilmiş ve enerji, ulaştırma ve tarım sektörü gibi alanlarda birçok yatırım için anlaşmalar imzalanmıştır (Omonkulov, 2020, s.62). Tacikistan’a en fazla döviz geliri sağlayan en büyük tekstil ihracatçısı Zhongtai (Dangara) Yeni İpek Yolu Tekstil Sanayii A.Ş., Çin yatırımıyla Çinli şirketler tarafından kurulmuştur (Omonkulov, 2020, s.62).

Kırgızistan, Avrupa Ekonomik üyesi olmasına rağmen alt yapı sorunları ve kalkınmanın sürdürülmesi için BKBY projesini destekleyeceğini açıklaması ve açıklamadan sonra Çin’in Kırgızistan’a yatırımları hız kazanmıştır (Omonkulov, 2020, s.71). 2015 yılı itibariyle Çin’in Kırgızistan’a yaptığı doğrudan yatırım miktarı 984 milyon dolara yükselmiştir, ayrıca yatırımlar bu ülkede ulaştırma projeleri ağırlıklı yapılmıştır (Omonkulov, 2020, s.71). Kırgızistan da Tacikistan gibi “kapsamlı stratejik ortaklık” (comprehensive strategic partnership) anlaşmasını imzalamış ve üç kötü güce karşı Çin’i desteklemiştir (Omonkulov, 2020, s.75). 

Yukarıda belirttiğimiz gibi Özbekistan hükümeti BYBK projesine açık destek vermiştir. Karşılıklı yapılan anlaşmalar sonucunda Özbekistan ve Çin arasında toplam 23 milyara dolara denk gelen ar-ge, turizm, kültürel ekonomik alanlara yönelik yatırım yapmıştır (Omonkulov, 2020, s.79). Son yıllarda, Çin’in Özbekistan’da yapmış olduğu yatırımlar 7,8 milyar dolara ulaşmış ve karşılıklı ticaret hacmi ise 4,2 milyar doları aşmıştır (Omonkulov, 2020, s.83).

Türkmenistan, diğer Orta Asya ülkelerinden farklı olarak “daimî tarafsız” statüsüne sahiptir. Bu da onun birçok bölgesel veya uluslararası örgüte üye olmaması sonucunu doğurmuştur. Dünya ile ilişkilerini genel olarak ikili düzeyde gerçekleştirmiştir. Bu noktada Çin’in BYBK projesine yaklaşımı önemlidir. Türkmenistan, bu projeyi ikili ilişkiler çerçevesinde desteklemiştir (Omonkulov, 2020, s.85). Özellikle Türkmenistan doğal gaz, temiz enerji, ulaşım gibi alanlar için bu projenin önemli olduğuna vurgu yapmıştır. Çin ve Türkmenistan ilişkilerinin ticaret hacmi 2017 senesinde 6,9 milyar doları aşmıştır.

Görüldüğü üzere, Orta Asya ülkelerinin ticari alandaki en büyük ortağı Çin’dir. Çin özellikle ham madde ve enerji ihtiyacını bu ülkelerden temin etmektedir. Çin bu ülkelerle ticari ilişkileri sıkı tutarak BYBK projesine destekleri sürdürmeyi planlamaktadır.

4. Bir Kuşak Bir Yol Projesinin Orta Asya Ülkelerinde Oluşturduğu Tehditleri

Çin, BKBY projesini hayata geçirdiği zaman küresel GSYH’n yaklaşık %55’ini üreten ve keşfedilmiş enerji rezervlerinin yaklaşık %75’ini topraklarında barındıran dünya nüfusunun %70’ini bir araya getirmiş olacaktır (Omonkulov 2020, s.47). Çin her fırsata bu projenin “barış, kalkınma, iş birliği ve çıkar” (Atawulla 2020, s.143) odaklı olduğunu belirtmiştir. Bu kadar büyük bir etki alanı oluşturabilecek bir projenin bölge açısından elbette ki olumsuz etkileri de olacaktır. Özellikle Çinli şirketlerin ülkelerde nüfus sahibi olmaları ve Çinli işçilerin yoğunluğu konusunda bölgede tedirginliklerin oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu olumsuz etkileri aşağıda üç başlık altında incelemeye çalıştık.

4.1. Siyasi

Çin, yukarıda da belirttiğimiz gibi Orta Asya ülkelerini ilk tanıyan ve ülkelerle hemen ilişkiler kuran bir devlet olmuştur. Hatta bölgedeki bazı ülkeler için Çin, “vakit sınavından geçen güvenli ortak” (Omonkulov, 2020, s.50) sayılmıştır. Her ne kadar hükümet seviyesinde bu tip söylemler duyulsa da halk nezdinde Çin’e duyulan güven konusunda farklı yaklaşımlar görülmektedir.

Kazakistan halkı Çin’e güvenme konusunda derin endişelere sahip olup; Çin’in ülke kaynaklarını ele geçirme niyetinde olduğunu düşünmektedir (Omonkulov 2020, s.57). Çin’in Kazakistan ile kurulan ikili ilişkiler süresince bölgenin toplamda 16 bin km2’lik bölümünü kendi topraklarına katması da bu argümanı destekler nitelikte halkın önünde durmaktadır. Kazakistan halkı bu durum hakkındaki endişelerini 2009 ve 2016 yıllarında protestolar düzenleyerek göstermiştir. Bu protestolar kapsamında eski Pekin büyükelçisi Murat Auezov’un açıklamaları dikkat çekicidir. Eski büyükelçi şu ifadeler ile Çin’in politikasına dair endişelerini dile getirmiştir;

“Çin’in stratejik amaçlarının neler olduğunu ve Çin’in hedeflerine ulaşmak için her türlü terminolojiyi nasıl kullanabileceğini biliyoruz. Çinliler, farklı seviyelerde rüşvet verme konusunda ustalar… Başkanın (Nursultan Nazarbayev’in) son gezilerinden birinde Kazakistan’a 10 milyar dolar “kredi” veren Çin bu… Bu konuda Çin’den gelen teklif lehine (hükümetten) bir karar çıkarsa, o zaman bu Kazakistan’ın kolonileştirilmesi anlamına gelecektir” (Omonkulov, 2020, s.58).

Auezov, sınır antlaşmaları sırasında Çin’in jeopolitik bakımından önemli noktaları elde ettiğini de belirtmiştir. Ayrıca, Kırgızistan’da Ocak 2019’da yolsuzluk ve Çinlilere vatandaşlık verme vb. meseleleriyle ilgili olarak da protestolar düzenlenmiştir (Nogayeva, 2019, s.33).

Çin, bölge halklarındaki bu kötü imajı silebilmek için yumuşak güç kullanma politikasına büyük önem vermiştir. Çin’in yumuşak güç politikasına başvurmasının temel nedenleri olarak; Çin yatırımlarının olduğu yerde artan çevre kirliliği, Çinli şirketlerin olduğu sektörlerdeki kötü çalışma koşulları, Çinli göçmen işçilerin yaratmış olduğu rekabet dolayısıyla işsiz kalan yerel işçiler, Çin’in bölgedeki çatışmacı tarihsel geçmişini (Birgül ve Yılmaz 2020, s. 1146) sayabiliriz. Çin bu politika kapsamında kültür ve eğitim alanlarında değişim programları başlatmış, Çin televizyon ve radyo yayınlarını uluslararası bir sistemde kurmuş, Çin kültürünü tanıtmak, ülkenin imajını iyi yönde değiştirmek ve Çinceyi yaygınlaştırmak amacıyla Konfüçyüs Enstitülerini kurdurmuştur (Birgül ve Yılmaz 2020, s. 1145).

Çin’in gerçek niyetini anlamak o kadar kolay olacağa benzememektedir. Fakat Çin’in izlediği yöntemler bize birkaç ipucu da vermektedir. Bu ipuçlarından biri de Kırgızistan-Özbekistan demir yolu projesidir. Bilindiği gibi eski SSCB coğrafyasında ray aralığı 1520 milimetre iken Çin demir ray aralığı 1435 milimetredir. Bu durum bize sıfırdan alt yapı ve ulaşım imkanlarının yapılması gerektirdiği sonucuna ulaştırmaktadır. Bu proje hayata geçirilecek olursa Çin’e maliyetinin çok fazla olacağı aşikardır. Burada, peki Çin bu maliyetli projeyi neden istemektedir sorusu akla gelmektedir. Bu soruya, projenin Çin’in yayılmacı politikasının bir parçası olduğu ve Çin standartlarında bir demir yolu yapımı sonucunda Çin ordusunun bölgeye erişimin kolaylaşacağı cevapları verilmektedir (Omonkulov, 2020, s.74).

4.2. Ticari

Yukarıda belirttiğimiz gibi Çin, Orta Asya ülkelerine birçok yatırım yapmıştır. Bunun yanında bu ülkelere yüksek miktarlarda kredi temini de sağlamıştır. Anlaşmaların kamuoyuyla paylaşılmaması ve bazı sonuçları bölge halklarında rahatsızlığa neden olmuştur. Bu durum Orta Asya halklarının Çin’e daha şüphecilikle yaklaşmasına neden olmuştur. Örneğin; Kırgızistan’da altın madenlerini işleten Çinli şirketlere karşı yerel direniş çıkmıştır (Kodaman ve Gonca 2016, s.1257). 2013 yılında Kazakistan haber ajansı KazTAG mevcut Kazakistan enerji sektöründeki Çin şirketlerinin payının %40’ı aştığını ve önümüzdeki yıllarda Kazakistan topraklarında doğal gaz ve petrol üretimindeki Çin payının %50’ye ulaşabileceğini tahmin etmektedir (Duran ve Purevsuren, 2016, s. 288). Forum sonunda ayrıca Çin Kalkınma Bankası 36 milyar dolar ve Çin İhracat/İthalat Bankası 18 milyar dolar özel kredi düzenlemeleri ile BKBY’a yönelik desteklerini artırmıştır (Nogayeva, 2019, s.30). Ayrıca Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), Kazakistan’dan 1,3 milyar dolar karşılığında Uzen petrol yatağının %60’ını satın almıştır (Omonkulov, 2020, s.53). Yapılan bu yatırımlar, sahip oldukları özel şartlar nedeniyle endişeyle karşılanmaktadır. Özellikle kredi anlaşmalarının şeffaf olmaması ve kamuoyuyla paylaşılmaması büyük tepkilere yol açmıştır.

Dış borcu GSYH’nin %35-40’ına ulaşmış ülkeler, bağımsızlığı tehdit edilmeye başlanmış ülkeler olarak algılanır. Kırgızistan’ın Çin’e bilinen borcu 1 milyar 711 milyon dolar civarındadır. Ayrıca yakın gelecekte de Kırgızistan’ın borcunun GSYH’nin %62’sinden %71’e çıkacağını tahmin edilmektedir (Kırgız Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı’na göre, ulusal borç yüzde 53,6’ydı); Kazakistan’ın Çin’e borç miktarı 13, 6 milyar dolar veya Kazakistan’ın toplam dış borç miktarının %8, 8’i denilebilir, Tacikistan’ın ise Çin’e 1, 8 milyar dolar borcu vardır (Nogayeva, 2019, s.33). Bu rakamlar ülkeler bakımından pek iç açıcı gözükmemekte ve Çin’in elde ettiği kazanımlar düşünülünce “kazan kazan” durumundan bir tarafın kazandığı bir tarafın kaybettiği duruma geçildiğini bizlere göstermektedir.

Tacikistan, Çin’den aldığı 331 milyon dolar karşılığında ülkenin kuzeyindeki iki altın madeninin işletme lisansını Çinli bir şirket olan Xinjiang Tebian Electric Apparatus Stock Co. Ltd.’ye vermiştir (Omonkulov, 2020, s.53). Çin, Tacikistan’ın en büyük yabancı kreditörüdür. Bu durum Tacikistan’ı Çin’e bağlı konuma getirmiştir. 2016 yılı itibariyle Tacikistan’ın Çin’e borcu yaklaşık 1,2 milyar dolara yani ülkenin toplam dış borcunun %53’üne ulaşmıştır (Omonkulov, 2020, s.53). Çin hükümeti Tacikistan’dan bu borçlara karşılık toprak da talep etmiştir. Ülke, Çin ile yapılan müzakereler sonucunda, borcuna karşılık 28 bin 500 km2 şeklinde talep edilen toprak parçasının yaklaşık %5’ini Çin’e teslim etmiştir (Omonkulov, 2020, s.66).

Çin’in bu şekilde ülkeleri borçlandırarak onlardan doğal kaynak, toprak veya Çin’e bağımlılık elde etmeyi planladığı düşünülen ve tartışılan bir gerçektir. Hatta bu taktiğe “Çin’in borç tuzağı diplomasisi” denilmiştir (Omonkulov, 2020, s.66). Çin yaptığı bu yatırımlarla bölgedeki etkinliğini son derece artırmıştır (Atawulla, 2020, s. 143). Çin, eskiden beri alışkın olduğu “böl, parçala, yönet” politikasını gelişen ve değişen siyasi atmosfere göre “borçlandır, satın al ve yönet”e çevirmiş gibi gözükmektedir. Elbette bu durum sadece bölge ülkeleri için değil, diğer devletler için de dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Orta Asya, Çin’in “ekonomik arka bahçesine” dönüşme yolunda ilerlemektedir (Omonkulov, 2020, s.66).

4.3. Güvenlik

Çin, SSCB’nin dağılmasından sonra bölgede oluşan veya oluşabilecek tehditler konusunda dikkatli davranmıştır. Çin’in BKBY projesinin bir diğer amacı da batı sınırlarında güvenli ve istikrarlı bir bölge oluşturmayı hedeflemesidir (Alperen, 2018, s.20) Bu noktada da bölge ülkeleri ile kurduğu ilk ilişkilerden itibaren çatışma ve istikrarsızlık durumunun ortaya çıkmaması (Duran ve Purevsuren 2016, s.283) için girişimlerde bulunmuştur.

Özellikle de üç Orta Asya ülkesi ile sınırını paylaştığı Doğu Türkistan Özerk bölgesindeki Müslüman Uygur etnik azınlığının (Duran ve Purevsuren 2016, s.283) kendisi için bir tehdit unsuru oluşturmasını engellemeye çalışmıştır. Çin, komşu ülkelerin Uygur ayrılıkçı gruplarına herhangi bir destek sağlamaması (Duran ve Purevsuren 2016, s.285) için ilişkilerini her açıdan geliştirmeyi amaçlamıştır. Çin ,Uygur azınlık konusundaki endişesini ŞİÖ’yü kurarak belli bir zemine oturtmaya çalışmıştır (Duran ve Purevsuren 2016, s.284). Çin, ŞİÖ kapsamında, “mücadele edilmesi gereken üç tehdit” olarak belirlediği “ayrılıkçılık, aşırıcılık ve terörizm”e karşı karşılıklı güven arttırıcı önlemler çerçevesinde ortak güvenlik sistemi inşa etmeyi hedeflemiştir (Alperen, 2018, s.21).

Çin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin askeri varlığını bölgeden çıkarmak için ŞİÖ’nün terörle mücadele konusunda NATO’yla kıyaslanabilecek bir yapısı olduğunu Orta Asya ülkelerine inandırmak için yoğun bir çaba harcamaya başlamıştır (Duran vePurevsuren 2016, s.285). Ancak 2005 ve 2010 yılında Kırgızistan’da meydana gelen siyasi istikrarsızlık ve Özbek-Kırgız etnik çatışmalarında, ŞİÖ’nün herhangi bir müdahalede bulunmaması için Çin’in Kırgızistan’ın içişlerine karışmama kararı almasıyla, Orta Asya ülkeleri örgütün gerçek rolünün ne olduğunu sorgulamaya başlamıştır (Duran ve Purevsuren 2016, s.285). Her ne kadar Çin, ŞİÖ ve BKBY projesi kapsamında bölgedeki devletlerin güçlü ilişkilere sahip olacağını belirtse de somut durumda Çin’in önceliğinin kendi güvenliği olduğu düşünülebilir.

5. Orta Asya’da Rusya ve Çin İlişkileri

Orta Asya arenası, büyük güçlerin etki mücadelesinde yeni bir dengelenmeye gitmektedir. SSCB’nin dağılmasına kadar Rus egemenliğinde kalan bölge, günümüzde özellikle belirgin bir Rusya – Çin rekabetine sahne olmaktadır. Birçok uluslararası durumda müttefik olan Rusya ve Çin’in arasındaki rekabet özellikle Orta Asya’da açığa çıkmaktadır. Kültür bakımından halen daha yoğun bir Rus etkisi görülmektedir. Orta Asya toplumlarının çoğunluğu Rusça bilirken, kimi ülkelerde resmi işlemler dahi Rusça üzerinden yapılmaktadır. Bunun dışında haber ve dizi gibi televizyon programları, sinema ve radyo gibi Rus medya araçları da bölgede yoğun olarak takip edilmektedir. Rus temelli okullara bölgede yoğun katılım sağlanırken eskiden bölgedeki eğitim yüzdesi düşük olan devletlerden olan Çin de günümüzde bu konudaki katkısını arttırmaktadır. Bölgedeki sert güç ve yumuşak güç üzerine yoğunlaşmalara baktığımızda ise Çin’in ağırlıklı olarak yumuşak güç üzerine hareket ettiğini, Rusya’nın ise çoğunlukla sert güç politikaları üzerine yoğunlaştığı kolaylıkla fark edilmektedir. Rusya-Çin ilişkileri, Vladimir Putin’in 2000 yılında Rusya’nın devlet başkanı olması ve iç politikada istikrarı sağlayarak daha etkin bir dış politika izlemeye başlamasıyla da yeni bir boyut kazanmıştır (Güneş, 2015, s.840).

Asıl sorumuza gelecek olursak, uluslararası arenada çok yoğun ilişkileri olan iki müttefik gibi görünen Rusya ve Çin neden Orta Asya’da belli bir rekabet yaşamaktadır? Bu soruya cevap verebilmek için öncelikle bölgenin tarihsel sürecinden bahsetmemiz elzemdir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bölge uzun yıllar boyunca SSCB’nin egemenliği altında kalmıştır. SSCB’nin dağılmasını izleyen süreçte bağımsızlıklarını kazanan bölge ülkelerinin kaynaklarını uluslararası pazara taşıma yatırımlarını uzun yıllar tek başına sürdüren ülke Rusya’dır. Bu noktada bölgeye yeni bir yatırımcı olarak giriş yapan Çin’in, yatırım yollarında Rusya’dan ayrılan ciddi niteliksel farkları vardır. İki ülke de bölgedeki yatırımlarının ve etkilerinin güvencesi için bölgede istikrarın sağlanmasını ve sürdürülebilir olmasını istemektedir lakin bunu sağlamaya yönelik aktiviteleri birbirlerinden farklıdır. Rusya yaptığı yatırımlar ve bölge ülkelere pazar sağlarken çeşitli politik yaptırımları da uygulamak yoluyla bölgede de facto bir egemenlik kurmak istemektedir. Bu egemenliği ve politik yaptırım gücünü bölge istikrarının anahtarı olarak görmektedir.

“Ülke sınırlarının korunması, herhangi bir bölgesel istikrarsızlığın Rusya’ya sıçramaması ulusal güvenliğin temel amacı olmuştur. Orta Asya bölgesinde istikrarsızlık Rusya’nın güvenliğini tehdit edecek olursa, Rusya gerekli müdahalede bulunacağını açıklamıştır. Orta Asya, Rusya’nın güvenliği için bir tampon bölgedir ve asla ihmal edilemez. Bu nedenle bölge ülkeleriyle yakın ilişkiler kurulması gereklidir. Buradan da anlaşılacağı üzere Rusya’nın Orta Asya politikasında temel kaygısı, ulusal güvenlik üzerine şekillenmektedir” (Aydın, 2015 s.6)

Çin ise salt ekonomik gelişmenin ve büyümenin istikrarı da beraberinde getireceği düşüncesinde gözükmektedir. Bu sebeple bölge ülkelere herhangi bir politik veya askeri yaptırım uygulamamaktadır. Bu durum da güncel şekli ile Çin’i, Rusya’ya kıyasla daha cazip yapmaktadır.

Bunun ardında yatan sebep, hızla büyüyen ekonomisiyle gelecekte küresel bir güç olma amacı taşımasıdır. Bu sebeple Soğuk Savaş’ın sona ermesinden günümüze kadar Orta Asya konusunda en istikrarlı politikalara sahip ülke Çin’dir” (Aydın, 2015 s.8)

Geçmiş yıllarda bütün bölge ülkelerin petrol ve doğal gaz kaynaklarının uluslararası piyasalara sunulmasında başat olan Rusya, git gide bu etkisini yitirmektedir. Günümüzde Kırgızistan yeraltı kaynaklarının pazarı için neredeyse bütünüyle Çin’e bağlıdır.

Aynı zamanda Çin ve Rusya’nın bölge için kurdukları ekonomik projeksiyonlar da farklılık göstermektedir. Rusya kendisine bağlı, kapalı bir tek market ekonomisi arzularken, Çin ise çok taraflı ve uluslararası piyasalara açık bir ekonomi kurmayı istemektedir. Çin bölgeye yaptığı altyapı yatırımları, petrol ve doğalgaz boru hatları ile bölge ülkeleri her geçen gün yumuşak güç açısından kendine bağımlı hale getirmektedir. Bu durumdan belli oranlarda rahatsız olan Rusya, Çin ve bölge ülkeler arasında yapılan ikili antlaşmaların ŞİÖ gibi ortak örgütlerin altında yapılmasını istemektedir lakin bu isteği şimdiye kadar pek gerçekleşmemiştir.

Çin tarafından yapılan bu antlaşmaların ve yatırımların çoğunluğu ise Kuşak Yol Projesi kapsamında gerçekleşmektedir. Projenin beklentileri fazlasıyla uzun vadeli olmasına rağmen projenin basamakları olarak yapılan yatırımlar şimdiden Çin’in bölgedeki etkisini arttırmıştır. Rusya ise projeye dahil olmasına rağmen bu dahil olma durumu, bölgedeki etkisini arttırmasına hizmet etmemektedir. Proje bir bütün olarak değerlendirildiğinde, projenin bölgeye yapılan en büyük ekonomik yatırım aracı olduğunu söylersek yanılmış sayılmayız. Çin bölgeye yaptığı yatırımlar sayesinde hem kendi taşımacılık ve lojistik sektörünü geliştirmekte hem bölge ülkelerinin gelişimine bir katkı sağlama vaadindedir. Yakın dönemde finansal olarak çeşitli sıkıntılar içerisinde olan Rusya’nın ise böyle büyük çaplı bir ekonomik yatırım projesi uygulaması kısa vadede mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple de Rusya, bölgede geçerli olan kültürel egemenliğini ve ortak geçmiş söylevini elinden geldiği kadar kullanmaya çalışmaktadır. Bununla birlikte bölgedeki askeri kaynaklarını arttırmaya çalışan Rusya, tam da bu sebeplerle yukarıda bahsettiğimiz gibi sert güç unsurlarına daha yatkındır. Zira Çin’in uyguladığı gibi bir yumuşak güç potansiyeli mevcut değildir.

Araştırma yazımızın konusu olan Kuşak Yol Projesi’nin özeline inmemiz gerekirse, projenin Orta Asya ölçeğinde Çin’in en büyük Orta Asya odaklı hedeflerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Çin bu amaçları doğrultusunda uluslararası müttefiki olan Rusya’yı elinden geldiğince az tedirgin etmeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda ise yaptığı yatırımların Rusya’nın kısa vadeli çıkarlarına ters düşmemesine dikkat etmektedir. Kendi açısından ise bu projeyi kısa vadeli bir yatırım veya çıkar amacı olarak görmemektedir. Çin’in bu alanlara yaptığı yatırımlar, yüksek hızlı demiryolları, köprüler, tüneller ve altyapılar uzun vadeli yatırımlar olarak görülmektedir ve bu doğrultuda Orta Asya’daki kısa vadeli yatırımlarının yaklaşık %30’unu kaybetmeyi göze almıştır. Bu yatırımlar ve özellikle Kuşak Yol Projesi’nin aracılığı ile eskiden 350-750 milyon dolar civarında olan Orta Asya – Çin ticareti, proje ile birlikte 30 milyar dolara kadar çıkmıştır. Bu miktar ise Rusya’nın 18 milyar dolar civarında olan ticaret kapsamını neredeyse yarı yarıya olacak şekilde daha az bırakmıştır.

Çin’in Orta Asya üzerindeki bu etkisi belli bir miktarda sürpriz olmuştur. Çin’in bölgedeki varlığına kadar bölgede hegemon güç olan Rusya’nın hegemonyasını beklenildiği gibi Avrupa ülkeleri veya ABD değil, müttefiki olan Çin kırmıştır. Lakin Kuşak Yol Projesi genel etki alanı olarak Çin’in avantajına ve Rusya’nın dezavantajına gibi gözükse de projenin yatırım yaptığı ülkelere getirdiği belli dezavantajları da vardır. Orta Asya devletleri, ulusal altyapılarını modernize etmek veya Kuşak Yol Projesi’nin bağlantı vizyonundan yararlanabilecek yeni ekonomik fırsatlar ve endüstriler yaratmak için kendilerine ait geniş ölçekli planlar geliştirmemişlerdir. Bu durum Kuşak Yol Projesi’nin Orta Asya devletlerini en basit şekliyle bir dizi transit devlet haline mi getireceği veya bu devletlerin yeni altyapı projelerinden yararlanabilecek daha sürdürülebilir ekonomilere dönüşüp gelişebileceği sorusunu gündeme getirmektedir. Bu devletlerin Çin için transit devletler olarak kalması ise Rusya’nın çıkarları ve bölgedeki etki alanı açısından daha tercih edilebilirdir. Zira bölgedeki fakir devletlerin Rusya’ya bağımlılıkları daha yüksekken, görece zengin devletler daha bağımsız hareket edebilmektedir. Uluslararası arenada Avrupa ve ABD’nin dayattığı sisteme birlikte karşı duruyormuş gözüken iki ülke olan Çin ve Rusya’nın belki de en büyük rekabet alanıdır Orta Asya.

Yakın gelecekte olmasa da orta veya uzun ölçekli bir gelecek projeksiyonuna bakıldığında iki ülke arasındaki müttefiklik bağlarının bozulmasına dair bir ihtimal var ise dahi bunun Orta Asya’dan çıkacağını söyleyebiliriz. İki ülkenin potansiyel ve fikirsel ayrılıklarının ön gösterimi gibi duran bölge sürekli yumuşatılmaya çalışılan karşılıklı gerilimin Kuşak Yol Projesi’nin her geçen gün gelişimi ile birlikte dengelerin bozulmasına sebep olacağını söyleyebiliriz. Orta Asya’yı ayrıcalıklı etki alanı olarak gören Rusya’nın bölgedeki gücü azaldıkça, bölgeyi taşıma, lojistik ve altyapı ağları ile saran Çin’in gücü artmaktadır. Bu durum Çin ve Rusya arasındaki ayrılıkların ana sebebi olmasa da bunun belirgin başlangıcı olma kabiliyetini taşımaktadır ve Çin de bu gücünü kaybedecek gibi gözükmemektedir.

6. Sonuç

SSCB’nin ardından bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya devletleri Çin ile siyasi, ticari ve ekonomik alanda sıkı bir çalışma yürütmektedirler. Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında da bu ilişkiler giderek artmaya devam etmektedir. Çin, zengin doğal kaynaklara sahip olan Orta Asya’da her geçen gün nüfusunu artırmaktadır. Bu durum projenin sağladığı kolaylıkla da yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Çin, Şangay İş Birliği Örgütü’nün kurulmasına öncülük ederek güvenliği bakımından gerekli önlemleri almaya çalışmıştır. Özellikle, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan’ın Çin’in belirlediği “üç kötülük” ve “Tek Çin” politikasına verdikleri destek, Çin’in bölgedeki güvenlik politikasının sağlamlaşmasına yardımcı olmuştur.

Orta Asya devletleri tarafından benimsenen Bir Kuşak Bir Yol projesi, Orta Asya halkları açısından aynı memnuniyetlikle karşılanmamaktadır. Ülkelerdeki Çin işçilerinin yoğunluğu, Çin şirketlerinin etkileri gibi faktörler halklar arasında protestolara giden hoşnutsuzluklara neden olmaktadır. Bu da devletlerin iç güvenlik politikalarına yansımaktadır.

Bir Kuşak Bir Yol projesinin bir diğer önemli sonucu da Orta Asya devletlerine verilen kredilerdir. Her ne kadar ilk başta yatırım açısından olumlu bir gelişme gibi gözükse de geri ödeme zamanında Çin’in ülkelerden borç karşılığındaki talepleri Orta Asya ülkeleri bakımından borç diplomasisi gibi sorunlara yola açabilmektedir.

Rusya, bölgedeki etkinliğini kısa vadede bırakmamaya niyetli olmakla birlikte ekonomik açıdan Çin ile yarışabilecek seviyede gözükmemektedir. Bu da ilerde Rusya ve Çin arasında gerilimli bir ilişkinin olabileceğinin habercisidir.

Arda Atakan Yığın

Şeyma Nur Demiray

Kerem Çetiner

Güvenlik Çalışmaları Staj Programı

Kaynakça: 

Abdyldaeva Salman Z., Özbay, İ. (2019). Çin’in Orta Asya Politikası ve Kırgızistan. Asya Araştırmaları Dergisi 3(2), 317-328.

Aljazeraa Turk (2014, Mart). Orta Asya’da Rusya-Çin Mücadelesi [Basın bülteni]. Erişim adresi: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/orta-asyada-rusya-cin-mucadelesi

Alperen, Ü. (2018). Bir Kuşak Bir Yol Girişimi ve Çin’in Orta Asya Politikası, Bilge Strateji, 10(19), 17- 38.

Atawula, M. T. (2020). Çin: Ulusal Güvenlik Politikaları ve Küresel Rekabet Stratejileri Mao’dan Deng’e, Deng’den Xi’e. Ankara: Seçkin Yayınları.

Aydın, A. (2015). Küresel Mücadele Politikaları: Orta Asya’da Rusya, ABD ve Çin. Vizyoner Dergisi, 6(13), 1-11.

Birgül S., Yılmaz, O. (2020). Çin’in Orta Asya’da Yumuşak Gücü, International Social Sciences Studies Journal, 6(58), 1142-1150.

Carnegie Endowment for International Peace. (2018). Cooperation and Competition: Russia and China in Central Asia, the Russian Far East, and the Arctic. Erişim adresi: https://carnegieendowment.org/2018/02/28/cooperation-and-competition-russia-and-china-in-central-asia-russian-far-east-and-arctic-pub-75673

Duran, H., Purevsuren, N. (2016). Güvenlik, Enerji ve Pazar Ekseninde Çin’in Orta Asya Politikası, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (Afro-Avrasya Özel Sayısı), 281-294.

Duran, H., & Yılmaz, K. K. (2011). The Ties That Binds the Giant: China’s Interests in Energy Sources of Central Asia. International Conference on Eurasian Economies, 36-43.

Erol, M. S., Şahin, M. (2013). Bağımsızlıklarının 20. Yılında Orta Asya ve Kafkasya’daki Türk Cumhuriyetlerinin Entegrasyon Süreci (1991– 2011) Karadeniz Araştırmaları, 37(37), 111-136 .

Güneş, E. (2015). Çin-Rusya İlişkilerindeki Asimetrik Denge ve Amerika Birleşik Devletleri, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 70(4), 839-867.

Karagöl, E. T. (2017). Modern İpek Yolu Projesi. SETA Perspektif, 174 Erişim adresi: https://www.setav.org/modern-ipek-yolu-projesi/

Kodaman, T., Gonca, İ. B. (2016). Jeoekonomik Hayaller: Çin’in Yeni İpek Yolu Girişimi’nin Orta Asya’da Algısı, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 5(5), 1251-1261.

Kutluay Tutar, F., Bahsi Koçer, F. Ş. (2019). Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi: Bir Kuşak Bir Yol, Journal Of Social, Humanities and Administrative Sciences, 5(16), 618-626.

Nogayeva, A. (2019). Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi ve Orta Asya, II. Uluslararası Kahramanmaraş Yönetim, Ekonomi ve Siyaset Kongresi, 26-37. 

Omonkulov, O. (2020). Kuşak ve Yol Projesi Bağlamında Çin-Orta Asya İlişkileri, Bölgesel Araştırmalar Dergisi, 4(1), 45-115.

Özdaşlı, E. (2015). Çin’in Yeni İpek Yolu Projesi ve Küresel Etkileri, Turkish Studies 10(14), 579-596.

Şakı, M. (2020). Çin’in Dünya Ekonomisindeki Yeni Yüzü: Kuşak ve Yol Projesi. İktisat Ve Toplum, 114, 4-11.

Wishnick, E. (2009). Russia, China, and the United States in Central Asia: Prospects for Great Power Competition and Cooperation in the Shadow of the Georgian Crisis, Carlisle: Strategic Studies Institute.

Zorlu, K. (2019). Nazarbayev Liderliği, Ankara: Kripto Yayıncılık.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...