Çeviri: Putin’in Son Direnişi

Rus Yenilgisinin Vaadi ve Tehlikesi

Bu yazı, Liana Fix ve Michael Kimmage’ın Ocak/Şubat 2023 tarihinde ‘Foreign Affairs’ için kaleme almış olduğu “Putin’s Last Stand” başlıklı makaleden çevrilmiştir. Yazının aslına aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz.

Putin’s Last Stand

Rus devlet başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna Savaşı, Putin’in en büyük başarısı ve Sovyet imparatorluğunun 1991’de çöküşünden bu yana Rusya’nın ne kadar yol kat ettiğinin bir göstergesi olması gerekiyordu. Ukrayna ilhakının, bir Rus imparatorluğunu yeniden inşa etmenin ilk adımı olması gerekiyordu. Putin, ABD’nin Batı Avrupa olmadan bir kâğıt kaplan olduğunu ortaya çıkarmayı ve Rusya’nın kaderinde Çin ile birlikte yeni, çok kutuplu bir uluslararası düzende liderlik rolü olduğunu göstermeyi amaçlamıştı. Fakat sonuç öyle olmadı. Kiev güçlü olan oldu ve Ukrayna ordusu, kısmen ABD ve Batılı müttefiklerle yakın ortaklığı sayesinde ezici bir güce dönüştü. Buna karşılık Rus ordusu, zayıf bir strateji ve organizasyon sergiledi. Rus ordusunun arkasındaki siyasi sistem, önceki hatalarından ders çıkaramadığını kanıtladı. Putin’in eylemlerini kontrol etme ihtimali çok az olan Batı, Rusya’nın feci seçim savaşının bir sonraki aşamasına hazırlanmak zorunda kalacak. 

Savaş, doğası gereği tahmin edilemezdir. Gerçekten de çatışmanın gidişatı, Ukrayna’nın hızla düşeceğine dair erken tahminleri geçersiz kıldı ancak talihin tersine dönmesi göz ardı edilemez. Rusya’nın yenilgiye doğru gittiği görülüyor. Bundan sonraki aşama ise yenilginin nasıl bir şekil alacağı. Üç temel senaryo var ve her birinin Batı ve Ukrayna’daki politika yapıcılar için farklı sonuçları olacaktır.

İlk ve en az olası senaryo, Rusya’nın Ukrayna’nın şartlarına göre müzakere edilmiş bir çözümü kabul ederek yenilgisini kabul etmesidir. Bu senaryonun gerçekleşmesi için çok şeyin değişmesi gerekecek çünkü Rusya, Ukrayna ve Batı arasındaki herhangi bir diplomatik diyalog görüntüsü ortadan kalkmış vaziyette. Rus saldırganlığının kapsamı ve savaş suçlarının boyutu, Ukrayna’nın Rusya’nın tamamen teslim edilmesinden daha azına varan herhangi bir diplomatik çözümü kabul etmesini zorlaştıracaktır.

Bununla birlikte Putin veya halefi yönetimindeki bir Rus hükümeti, Kırım’ı elinde tutmaya çalışabilir ve başka bir yerde barış için arayışa girebilir. Kremlin, ülke içindeki itibarını kurtarmak için Ukrayna’da uzun soluklu bir oyuna hazırlandığını iddia ederek yeni askeri saldırılara açık kapı bırakabilir. Ukrayna’nın gücünün değil ittifakın silah sevkiyatının Rusya’nın zaferini engellediğini öne sürerek düşük performansının suçunu NATO‘ya yükleyebilir. Bu yaklaşımın rejim içinde kabul görmesi için -muhtemelen Putin’in kendisi de dahil olmak üzere- aşırılık yanlılarının marjinalleştirilmesi gerekecek. Bu zor olacaktır ama imkânsız değildir. Yine de savaşa yaklaşımının başından beri maksimalist olduğu göz önüne alındığında, Putin yönetimi için bu sonuç pek olası değil.

Rusya’nın yenilgisini öngören ikinci senaryo ise gerilimi tırmandırarak başarısızlığa uğramayı içermektedir. Kremlin bir yandan nihilist bir şekilde Ukrayna’daki savaşı uzatmaya çalışırken öte yandan da Kiev’i destekleyen ülkelerde ve Ukrayna’nın kendisinde kabul edilmemiş sabotaj eylemleri kampanyası başlatacaktır. En kötü durumda Rusya, Ukrayna’ya nükleer saldırı düzenlemeyi tercih edebilir. Bu durumda savaş, NATO ile Rusya arasında doğrudan bir askeri çatışmaya doğru ilerleyecektir. Rusya, revizyonist bir devletten haydut bir devlete dönüşecek ve bu Batı’nın, Rusya’nın emsalsiz ve kabul edilemez bir tehdit oluşturduğuna dair halihazırda mevcut olan inancını pekiştirecektir. Nükleer eşiğin aşılması, NATO’nun savaşa konvansiyonel katılımına yol açarak Rusya’nın karadaki yenilgisini hızlandırabilir.

Ukrayna’nın Harkiv bölgesinde tahrip edilmiş bir Rus havan mermisi Eylül 2022 Ukrayna Silahlı Kuvvetleri / Reuters

Savaşın sona erdirilmesi için son senaryo ise Ukrayna’da değil, Kremlin’in salonlarında veya Moskova sokaklarında belirleyici çatışmaların yer aldığı ve rejimin çökmesiyle sonuçlanan yenilgidir. Putin, gücü katı bir şekilde kendi ellerinde yoğunlaştırdı ve kaybedilen bir savaşın peşine düşme konusundaki inadı, rejimini sallantılı bir zemine oturttu. Ruslar, beceriksiz çarlarının arkasında yürümeye ancak bir yere kadar devam edeceklerdir. Putin, Rusya’ya siyasi istikrar getirmiş olsa da -Sovyet sonrası yıllardaki kırılmalar göz önüne alındığında değerli bir durum- savaş genel bir yokluğa yol açarsa vatandaşları ona sırt çevirebilir. Putin rejiminin çökmesi, Rusya’nın devam eden iç kaos ortamında yürütemeyeceği savaşın derhal sona ermesi anlamına gelebilir. Bir darbe ve ardından gelen bir iç savaş, Rusya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmesini hızlandıran 1917’de Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra yaşananların bir benzeri olacaktır.

Nasıl olursa olsun, bir Rus yenilgisi elbette memnuniyetle karşılanacaktır. Ukrayna’yı işgalden bu yana maruz kaldığı terörden kurtaracaktır. Başka bir ülkeye yapılan saldırının cezasız kalmayacağı ilkesi pekişecektir. Belarus, Gürcistan, Moldova ve Batı için Avrupa’yı kendi imajlarına göre düzenlemeleri için yeni fırsatlar yaratacaktır. Belarus için diktatörlüğün sona ermesine ve özgür ve adil seçimlere giden bir yol ortaya çıkacaktır. Gürcistan, Moldova ve Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Orta ve Doğu Avrupa hükümetlerinin modelini izleyerek Avrupa Birliği’ne ve muhtemelen NATO’ya nihai entegrasyon için birlikte çabalamaları da muhtemeldir.

Rusya’nın yenilgisinin birçok faydası olsa da ABD ve Avrupa bunun yaratacağı bölgesel ve küresel düzensizliğe hazırlıklı olmalıdır. 2008’den bu yana Rusya revizyonist bir güç olmuştur. Sınırları yeniden çizdi, toprakları ilhak etti, seçimlere karıştı, kendisini çeşitli Afrika çatışmalarına soktu ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı destekleyerek Orta Doğu’nun jeopolitik dinamiğini değiştirdi. Rusya, müzakere yoluyla bir yenilgiyi kabul etmek yerine radikal tırmanışa devam ederse veya kaosa sürüklenirse bunun yansımaları Asya, Avrupa ve Orta Doğu’da hissedilir. Düzensizlik, dünyanın en büyük kara ülkesi olan Rusya’da ve çevresinde ayrılıkçılık ve yenilenen çatışmalar biçimini alabilir. Rusya’nın iç savaşın parçaladığı başarısız bir devlete dönüşmesi, Batılı politika yapıcıların 1991’de boğuşmak zorunda kaldığı soruları yeniden gündeme getirecektir: Örneğin, Rusya’nın nükleer silahlarının kontrolünü kim ele geçirecek? Düzensiz bir Rus yenilgisi, uluslararası sistemde tehlikeli bir boşluk bırakacaktır.

Müzakeresiz Çıkış Yok

Putin’i müzakere yoluyla yenilgiye uğratmaya çalışmak zor, belki de imkânsız olurdu (Bir halefin yönetiminde bu çok daha olası olacaktır). Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski; Moskova’nın Donetsk, Herson, Luhansk ve Zaporizhzhia’daki sözde Rus kontrolündeki topraklar üzerindeki iddiasından vazgeçmesini talep edecektir. Putin bu bölgelerin ilhakını şimdiden ihtişamla kutladı. Rusya’nın bu topraklardaki zayıf kontrolüne rağmen bu hamasi gösterisinden geri adım atacağı şüphelidir. Putin ya da herhangi bir Rus lider, Rusya’nın 2014’te ilhak ettiği parçası olan Kırım’dan vazgeçmeye direnecektir.

Rusya’da sahadaki koşulların uzlaşmaya elverişli olması gerekecektir. Yeni bir Rus liderliği, morali bozuk bir orduyla mücadele etmek ve teslimiyeti kabul eden kayıtsız bir halk üzerinde kumar oynamak zorunda kalacaktır. Savaş net bir çözüm olmadan sürerse, Ruslar sonunda kayıtsız hale gelebilir. Ancak Doğu Ukrayna’nın bazı bölgelerinde çatışmalar muhtemelen devam edecek ve iki ülke arasındaki gerilim yüksek kalmaya devam edecektir.

Yine de Ukrayna ile yapılacak bir anlaşma, Batı ile ilişkilerin normalleşmesini sağlayabilir. Bu, Putin’den daha az militarist bir Rus lider için güçlü bir teşvik olacak ve birçok Rus’un ilgisini çekecektir. Batılı liderler de savaşı sona erdirmek için müzakereleri zorlamaya ikna edilebilir. Buradaki pürüz zamanlama. Şubat 2022’deki işgalden sonraki ilk iki ayda Rusya’nın Zelenski ile müzakere etme ve savaş alanındaki kozlarını kullanma şansı vardı. Ancak Ukrayna’nın başarılı karşı saldırılarından sonra, Kiev’in herhangi bir şeyi kabul etmek için çok az nedeni var. İşgalden bu yana, Rusya uzlaşmaya istekli olduğunu göstermek yerine bahsi yükseltti ve düşmanlığı tırmandırdı. Putin’den daha az uzlaşmaz bir lider, Ukrayna’yı müzakere etmeyi düşünmeye sevk edebilir. Yenilgi karşısında Putin, küresel sahnede saldırıya başvurabilir. Batı’nın ülkeyi yok etmek amacıyla Rusya’ya karşı bir vekalet savaşı yürüttüğünü iddia ederek savaşın çerçevesini giderek genişletti. Putin’in 2022 konuşmaları, 15 yıl önce Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD’nin “ulusal sınırlarını her şekilde aştığını” öne sürerek Amerikan istisnacılığını kınadığı konuşmasının daha megalomanyak versiyonlarıdır.

Kısmen palavra, kısmen saçmalık, kısmen test balonu olan Putin’in retoriği Rusları duygusal olarak harekete geçirmeyi amaçlıyor. Ancak bunun arkasında taktiksel bir mantık da var: savaşı Ukrayna’nın ötesine genişletmek, Putin’e arzuladığı toprakları kazandırmasa da Ukrayna ve Batı’nın çatışmayı kazanmasını engelleyebilir.  Putin’in kavgacı dili, çatışmanın tırmanışı için zemin yaratırken 21. yüzyılda Rusya’nın Batı ile haydut veya terörist bir devlet olarak asimetrik avantajlarından yararlanarak girişeceği bir çatışmaya ortam yaratmaktadır.

“Rusya’nın nükleer saldırısının sonuçları sadece Ukrayna için değil, tüm dünya için felaket olacaktır.”

Rusya’nın çatışma araçları arasında Ukrayna içinde veya dışında kimyasal veya biyolojik silahların kullanılması da yer alabilir. Putin, enerji boru hatlarını veya deniz dibi altyapısını yok edebilir veya Batı’nın finans kurumlarına siber saldırılar düzenleyebilir. Taktik nükleer silahların kullanımı Putin için son çare olabilir. 30 Eylül’de yaptığı bir konuşmada Putin, Hiroşima ve Nagazaki’den söz ederek İkinci Dünya Savaşı’nın bitiş aşamasına dair karışık yorumlar yaptı. Bu benzetme en hafif tabirle kusurludur. Rusya, Ukrayna’da taktik nükleer silah kullanacak olsaydı Kiev teslim olmazdı. Öncelikle Ukraynalılar, Rus işgalinin ülkelerinin yok olması anlamına geleceğini biliyorlar ki, 1945’te Japonya için durum böyle değildi. Ayrıca Japonya o sırada savaşı kaybediyordu. 2022’nin sonları itibariyle kaybeden nükleer güç Rusya’dır.

Bir nükleer saldırının sonuçları sadece Ukrayna için değil bütün dünya için felaket olurdu. Yine de savaş devam ediyor ve nükleer silahlar Rus askerlerine karada pek yardımcı olmamaktadır. Bunun yerine Rusya, uluslararası öfkeyle karşı karşıya kalmaktadır. Şimdilik Brezilya, Çin ve Hindistan Rusya’nın işgalini kınamayan ülkeler arasındadır. Ancak hiçbir ülke Moskova’yı bu korkunç savaşta gerçekten desteklemiyor ve hiçbiri nükleer silah kullanımına sıcak bakmıyor. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, bunu Kasım ayında açıkça dile getirdi: Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile görüştükten sonra liderlerin “nükleer silahların kullanılmasına veya kullanılması tehdidine müştereken karşı çıktıklarını” beyan eden bir bildiri yayınladı. Putin bu uyarıya karşı gelseydi küresel bir koalisyon tarafından ekonomik ve belki de askeri olarak cezalandırılan izole edilmiş bir parya olurdu.

O halde Rusya için nükleer silah kullanma tehdidinde bulunmak, bunu gerçekten yapmaktan daha faydalı. Ancak Putin yine de bu yola girebilir. Ne de olsa işgali başlatmak son derece kötü düşünülmüş bir hareketti ve yine de yaptı. Eğer nükleer tabuyu yıkmayı seçerse NATO’nun kıyamet benzeri bir nükleer mübadele riskinden kaçınmak için aynı şekilde karşılık vermesi olası değildir. Ancak ittifak büyük olasılıkla Rusya’nın ordusunu zayıflatmak ve daha fazla nükleer saldırıyı önlemek için konvansiyonel güçle karşılık verecek ve karşılığında Rusya’nın NATO‘ya konvansiyonel saldırılar başlatması durumunda tırmanan bir sarmalı riske atacaktır.

Bu senaryo önlenebilse bile nükleer kullanımdan sonra bir Rus yenilgisinin yine de tehlikeli sonuçları olacaktır. Soğuk Savaş’ın ve Soğuk Savaş sonrası 30 yıllık dönemin kusurlu nükleer dengesinin olmadığı bir dünya yaratılacaktır. Bu, dünyanın dört bir yanındaki liderleri nükleer silahlanmaya teşvik edecektir çünkü güvenliklerinin ancak nükleer silah edinerek ve bunları kullanmaya istekli olduklarını göstererek sağlanabileceği görülecektir. Küresel güvenliğe büyük zarar verecek bir silahlanma çağı başlayacaktır.

Lider Olmanın Yükü

Bu noktada Rus halkı savaşa karşı çıkmak için ayağa kalkmış değil. Ruslar Putin’e şüpheyle yaklaşabilir ve hükümetine güvenmeyebilir. Ama aynı zamanda oğullarını, babalarını ve üniformalı kardeşlerini de savaş alanında kaybetmek istemiyorlar. Yüzyıllar boyunca Rusya’nın büyük güç statüsüne alışmış ve Batı’dan izole edilmiş Rusların çoğu, ülkelerinin Avrupa’da herhangi bir güçten ve nüfuzdan mahrum kalmasını istemiyorlar. Bu, Rusya’nın Ukrayna’daki yenilgisinin doğal bir sonucu olacaktır.

Bir Ukraynalı asker Donetsk bölgesinde bir havan mermisinin üzerine yazı yazıyor, Ukrayna Kasım 2022 Serhii Nuzhnenko / Radio Free Europe / Reuters

Yine de uzun bir savaş Rusları kasvetli bir geleceğe sürükleyecek ve muhtemelen ülkede devrimci bir kıvılcımı ateşleyecektir. Rus kayıpları yüksek ve Ukrayna ordusu güçlendikçe daha da büyük kayıplar olabilir. Birçoğu çok yetenekli olan yüzbinlerce genç Rus’un göçü hayret vericidir. Zamanla savaş, yaptırımlar ve beyin göçünün birleşimi olarak büyük bir bedel ödeyecek olan Ruslar sonunda başkanlık kariyerine kendini modernleştirici ilan ederek başlayan Putin’i suçlayabilirler. Rusların çoğu Putin’in önceki savaşlarından etkilenmemişti çünkü bu savaşlar genellikle cepheden uzakta gerçekleşmiş ve asker takviyesi için kitlesel bir seferberlik gerektirmemişti. Ukrayna’daki savaşta ise durum böyle değil.

Rusya, başarısız savaşların ardından bir rejim değişikliği geçmişine sahip. 1904-5 Rus-Japon Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı, Bolşevik Devrimi’ne yol açtı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşü, Sovyet ordusunun Afganistan’daki talihsiz macerasının sona ermesinden iki yıl sonra geldi. Rusya’da hükümet ekonomik ve siyasi hedeflerinde başarısız olduğunda ve krizlere tepkisiz kaldığında devrimler meydana geldi. Genel olarak, coup de grâce (son darbe, bardağı taşıran son nokta ç.n.), 1917’de açlık, yoksulluk ve bocalayan bir savaş çabasının ortasında Rusya monarşisinin ve çarlığının meşruiyetini kaybetmesi gibi, hükümetin temelinde yatan ideolojinin delinmesi olmuştur.

Putin tüm bu kategorilerde risk altındadır. Savaşın yönetimi berbattı ve Rus ekonomisi daralıyor. Bu kasvetli eğilimler karşısında Putin, savaşın “plana göre” gittiği konusunda ısrar ederken hatalarını ikiye katlamaktadır. Baskı, onun bazı sorunlarını çözebilir: Muhaliflerin tutuklanması ve kovuşturulması ilk başta protestoları bastırabilir. Ancak Putin’in ağır eli, daha fazla memnuniyetsizliği teşvik etme riskini de taşıyor.

Putin görevden alınırsa yerine kimin geçeceği belli değil. 1999’da iktidara gelmesinden bu yana ilk kez, Putin’in “güç dikeyi” -Rusya başkanına sadakate dayalı, oldukça merkezi bir hükümet hiyerarşisi- dikeyliğini bir dereceye kadar kaybediyor. Geleneksel seçkin yapıların dışında kalan iki olası rakip, Ukrayna savaşı için paralı askerler sağlayan özel bir askeri müteahhit olan Wagner Group’un başkanı Yevgeny Prigozhin ve Çeçen Cumhuriyeti lideri Ramzan Kadirov. Bu rakipler, Putin’in ayrılmasından sonra, Rusya’nın yeni güç yapısının merkezinde bir konum elde etme umuduyla rejim içindeki iç çatışmayı teşvik ederek, Putin’in dikey gücünden kalınları parçalamak isteyebilirler. Ya da kendileri de güç talep etmeye çalışabilirler. Savaştaki başarısızlıklara yanıt olarak Rus ordusunun ve Savunma Bakanlığı’nın liderliği üzerinde zaten baskı kurdular ve sadık paramiliter güçlerin desteğiyle kendi güç tabanlarını genişletmeye çalıştılar. Diğer adaylar, başkanlık yönetimi, kabine veya ordu ve güvenlik güçleri gibi geleneksel seçkin çevrelerden gelebilir. Putin, saray entrikalarını bastırmak için, son 20 yıldır etrafını sıradan insanlarla çevreledi. Ancak başarısız savaşı, iktidarı elinde tutmasını tehdit ediyor. Son konuşmalarına gerçekten inanıyorsa, astlarını bir hayal dünyasında yaşadığına ikna etmiş olabilir.

Kharkiv bölgesindeki yıkım, Ukrayna, Aralık 2022 Vyacheslav Madiyevskyy / Reuters

Batı yanlısı bir demokratın, Rusya’nın bir sonraki başkanı olma şansı yok denecek kadar az. Putinist kalıpta otoriter bir liderin gelmesi çok daha olası. Güç dikeyinin dışından bir lider savaşı bitirebilir ve Batı ile daha iyi ilişkiler kurmayı düşünebilir. Ancak Putin’in, Kremlin’inden gelen bir liderin böyle bir seçeneği olmayacaktır çünkü bu kişilerin savaşı desteklediğine dair kamuya açık bir sicil bulunmaktadır. Putin’den sonra “Putinist” olmanın zorlukları çok büyük olacaktır.

Savaş; bir halef için, özellikle de Putin’in Rusya’nın büyük güç statüsünü yeniden kazanma hayalini paylaşan biri için, yönetimi kolay olmayan zorluklardan biri olacaktır. Diğer bir zorluk, geleneksel kaynaklarından herhangi biri olmayan bir siyasi sistemde meşruiyet inşa etmek olacaktır. Rusya’nın ne bahse değer bir anayasası ne de bir monarşisi var. Putin’i takip eden herhangi biri halk desteğinden yoksun kalacaktır ve Putin’in cisimleştirmeye başladığı neo-Sovyet, neo-emperyal ideolojiyi somutlaştırmakta zorlanacaktır.

En kötü durumda, Putin’in düşüşü iç savaşa ve Rusya’nın dağılmasına dönüşebilir. Güç tepede tartışılacak ve devlet kontrolü ülke genelinde parçalanacaktır. Bu dönem, on 16. yüzyılın sonları ve 17. yüzyılın başlarında isyan, kanunsuzluk ve yabancı istilasının damgasını vurduğu 15 yıllık bir veraset krizi olan Sorunlar Zamanı ya da smuta‘nın bir tekerrürü olabilir. Ruslar o dönemi ne pahasına olursa olsun kaçınılması gereken bir aşağılanma dönemi olarak görüyor. Rusya’nın yirmi birinci yüzyıldaki sorunları, çok sayıda etnik azınlığa ev sahipliği yapan ülkenin ekonomik açıdan sıkıntılı bölgelerinde güvenlik servislerinden savaş ağalarının ve şiddet yanlısı ayrılıkçıların ortaya çıkmasına tanık olabilir. Kargaşa içindeki bir Rusya, Ukrayna’daki savaşı resmen sona erdiremese de savaşı yürütemeyebilir, bu durumda Rusya anarşiye sürüklenirken Ukrayna barışını ve bağımsızlığını geri kazanabilecektir.

Kaosun Temsilcisi

Putin’in, bir Rus imparatorluğunu yeniden şekillendirmenin ilk adımı olarak Ukrayna’yı işgal etmesi tam tersi bir etki yarattı. Savaş, Rusya’nın komşularını güçlü bir şekilde silahlandırma yeteneğini azalttı. Azerbaycan geçen yıl Ermenistan ile sınır çatışmasına girdiğinde Rusya, Ermenistan’ın resmi müttefiki olmasına rağmen Ermenistan adına müdahale etmeyi reddetmişti.

Kazakistan’da da benzer bir dinamik yaşanmaktadır. Kiev teslim olmuş olsaydı, Putin bundan sonra Kazakistan’ı işgal etmeye karar verebilirdi çünkü Eski Sovyet Cumhuriyeti’nde büyük bir etnik Rus nüfus var ve Putin’in uluslararası sınırlara saygısı yok. Şimdi farklı bir olasılık beliriyor: Kremlin rejim değişikliğine giderse, Kazakistan’ı Rusya’nın pençesinden tamamen kurtarabilir ve ülkenin sürgündeki Ruslar için güvenli bir sığınak olarak hizmet etmesine izin verebilir. Bölgedeki tek değişiklik bu olmayacaktır. Güney Kafkasya ve Moldova’da eski çatışmalar canlanabilir ve şiddetlenebilir. Ankara, Ermenistan’a karşı ortağı Azerbaycan’ı desteklemeye devam edebilir. Türkiye, Rusya’nın kınamasından duyduğu korkuyu kaybederse, Azerbaycan’ı Ermenistan’a daha fazla saldırmaya teşvik edebilir. Rusya’nın geri çekilmesi halinde Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını artırmak için bir nedeni olacaktır.

Rusya kaosa sürüklenirse Gürcistan daha rahat hareket edebilir. 2008’deki Rusya-Gürcistan savaşından bu yana ülkenin üzerinde beliren Rus askeri gücünün gölgesi kalkacaktır. Gürcistan, geçen yıl iç karışıklıklar ve iç reform eksikliği nedeniyle adaylığını atlamış olsa da sonunda Avrupa Birliği’ne üye olma arayışına devam edebilir. Rus ordusu bölgeden çekilirse, bir yanda Gürcistan ile Güney Osetya, öte yanda Gürcistan ile Abhazya arasında yeniden çatışmalar çıkabilir. Bu dinamik, Moldova’da ve 1992’den beri Rus askerlerinin konuşlandığı ayrılıkçı Transdinyester’de de ortaya çıkabilir. Moldova’nın Haziran 2022’de açıklanan Avrupa Birliği üyeliği adaylığı, onun bu uzun süredir devam eden çatışmadan kaçışı olabilir. Avrupa Birliği, anlaşmazlıkların çözümünde Moldova’ya yardım etmeye kesinlikle istekli olacaktır.

“Putin’in düşüşü iç savaşa ve Rusya’nın parçalanmasına yol açabilir.”

Rusya’daki liderlik değişiklikleri, diktatör Aleksandr Lukaşenko’nun Rus parası ve askeri gücüyle desteklendiği Belarus’u sarsabilir. Putin düşerse, sıradaki düşüş muhtemelen Lukaşenko’nun olacaktır. Sürgünde bir Belarus hükümeti zaten var: Litvanya’da yaşayan Svetlana Tikhanovskaya, kocasının Lukaşenko’ya karşı yarışmaya çalıştığı için hapse atılmasının ardından 2020’de ülkenin muhalefet lideri oldu. Özgür ve adil seçimler düzenlenebilir, bu da ülkenin kendisini Rusya’dan izole etmeyi başarması halinde diktatörlükten kurtulmasına olanak tanır. Belarus bağımsızlığını sağlayamazsa Rusya’nın potansiyel iç çekişmeleri oraya sıçrayabilir ve bu da Letonya, Litvanya, Polonya ve Ukrayna gibi komşuları etkileyebilir.

Rusya gerçekten parçalanır ve Avrasya’daki etkisini kaybederse Çin gibi diğer aktörler devreye girer. Savaştan önce Çin bölgede çoğunlukla askeri değil, ekonomik nüfuz kullanıyordu. Bu durum şimdi değişiyor. Çin, Orta Asya’da ilerleme kaydediyor. Güney Kafkasya ve Orta Doğu, Çin’in bir sonraki müdahale alanları olabilir.

Yenilmiş ve kendi içinde istikrarsızlaştırılmış bir Rusya, yeni bir küresel düzen paradigması talep edecektir. Hüküm süren liberal uluslararası düzen, gücün yasal yönetimi etrafında dönmektedir. Bu düzenin kuralları ve çok taraflı kurumları vardır. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın favorisi olan büyük güç-rekabet modeli, güç dengesiyle ilgiliydi ve nüfuz alanlarını üstü kapalı veya açık bir şekilde uluslararası düzenin kaynağı olarak görmektedir. Rusya, Ukrayna’da bir yenilgiye uğrayacak olursa politika yapıcılar gücün varlığını ve yokluğunu, özellikle de Rus gücünün yokluğunu veya şiddetli düşüşünü hesaba katmak zorunda kalacaklar. Rusya’nın gücünün azalması, Avrupa’nın yanı sıra Afrika ve Orta Doğu’dakiler de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki çatışmalar üzerinde etkili olacaktır. Yine de küçülmüş ya da çökmüş bir Rusya’nın altın bir düzen ve istikrar çağı başlatması şart değil.

Yenilmiş bir Rusya, ülkenin yükselen bir güç olduğu son yirmi yıldan farklı olacaktır. 1990’lar boyunca ve bu yüzyılın ilk on yılında, Rusya gelişigüzel bir şekilde Avrupa’ya entegre olmayı ve Amerika Birleşik Devletleri ile ortak olmayı arzuladı. G-8’e ve Dünya Ticaret Örgütü’ne katıldı. ABD’nin Afganistan’daki savaş çabalarına yardım etti. Dmitry Medvedev’in 2008’den 2012’ye kadar Rusya’nın başkanı olduğu dört yılda, perde arkasına çok yakından bakılmadığı takdirde, Rusya kurallara dayalı uluslararası düzene uyum sağlıyor gibi görünüyordu.

Batı ile barış içinde bir arada yaşamaya uygun bir Rusya, en başından beri bir yanılsama olabilirdi. Putin, başkanlığının başlarında uzlaşmacı bir hava sergilese de başından beri Batı’ya karşı nefret, kurallara dayalı düzeni küçümseme ve Ukrayna’ya hükmetme hevesi beslemiş olabilir. Her halükârda, 2012’de başkanlığı yeniden geri aldığında, Rusya kurallara dayalı düzenden çıktı. Putin bu sistemi, otoriter bir ABD için kamuflajdan başka bir şey olmadığı gerekçesiyle alaya aldı. Rusya, Kırım’ı ilhak ederek Ukrayna’nın egemenliğine şiddetle saldırdı, Suriye iç savaşında Esad’ı destekleyerek Ortadoğu’ya yeniden yerleşti ve Afrika’da Rus askeri ve güvenlik nüfuz ağları kurdu. İddialı bir Rusya ve yükselen bir Çin; Pekin, Moskova ve hatta Trump sonrası Washington’da bir büyük güç rekabeti paradigmasına katkıda bulundu.

“Eğer Rusya dağılır ve Avrasya’daki etkisini kaybederse Çin devreye girecekti.”

Saldırganlık eylemlerine ve önemli nükleer cephaneliğine rağmen Rusya hiçbir şekilde Çin ya da ABD’nin denk bir rakibi değildir. Putin’in Ukrayna’daki aşırılığı bu önemli noktayı kavrayamadığını gösteriyor. Ancak Putin dünyanın dört bir yanındaki bölgelere müdahale ettiği için, Ukrayna’da Rusya’yı parçalayan bir yenilgi, uluslararası sistem için büyük bir şok olacaktır.

Yenilgi, kuşkusuz, Rusya’nın komşusu olan birçok ülke için olumlu sonuçlar doğurabilir. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün Avrupa’da bir düzineden fazla özgür ve müreffeh ülkenin ortaya çıkmasını sağladığı Soğuk Savaş’ın sonundan başka bir şeye bakmaya gerek yok. ABD Başkanı George H. W. Bush’un Soğuk Savaş sona erdikten sonra Amerika’nın kıtaya yönelik emellerini tanımlamak için kullandığı ifadeyi ödünç alırsak içe dönük bir Rusya “bütün ve özgür bir Avrupa’nın gelişmesine yardımcı olabilir. Aynı zamanda, Rusya’daki kargaşa bir istikrarsızlık girdabı yaratabilir: Büyük güç rekabetinden çok büyük güç anarşisi, bu da art arda bölgesel savaşlara, göçmen akışlarına ve ekonomik belirsizliğe yol açar.

Rusya’nın çöküşü aynı zamanda bulaşıcı olabilir veya bir zincirleme reaksiyonun başlangıcı olabilir; bu durumda ne ABD ne de Çin kâr elde edemez çünkü her ikisi de yayılmayı kontrol altına almakta zorlanacaktır. Bu durumda, Batı’nın stratejik öncelikler belirlemesi gerekecektir. Rusya’nın düzensiz bir yenilgisinin yaratacağı boşluğu doldurmaya çalışmak imkansız olacaktır. Orta Asya ve Güney Kafkasya’da ABD ve Avrupa’nın, Çin ve Türkiye’nin boşluğa doğru ilerlemesini engelleme şansı çok az olacaktır. Onları dışarıda bırakmaya çalışmak yerine etkilerini sınırlamaya çalışmak ve özellikle Çin’in hakimiyetine bir alternatif sunmak daha gerçekçi bir ABD stratejisi olacaktır.

Rusya’nın yenilgisi ne şekilde olursa olsun, Balkanlar da dahil olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Avrupa’yı istikrara kavuşturmak zorlu bir görev olacaktır. Avrupa genelinde Batı, 1991’den sonra asla çözülemeyen sorulara yaratıcı bir cevap bulmak zorunda kalacaktır: Rusya Avrupa’nın bir parçası mı? Değilse, Rusya ile Avrupa arasındaki duvar ne kadar yüksek olmalı ve hangi ülkeleri çevrelemelidir? Rusya Avrupa’nın bir parçasıysa nereye ve nasıl uyuyor? Avrupa’nın kendisi nerede başlar ve nerede biter? Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılması bu projenin sadece başlangıcı olacaktır. Beyaz Rusya ve Ukrayna, Avrupa’nın doğu kanadını korumanın zorluklarını gösteriyor: Bu ülkeler, Rusya’nın büyük güç olma hayallerinden vazgeçeceği son yerlerdir. Yıkılmış bir Rusya bile tüm nükleer ve konvansiyonel askeri kapasitesini kaybetmeyecektir.

Son 106 yılda iki kez -1917’de ve 1991’de- Rusya’nın çeşitli versiyonları parçalandı. Rusya’nın versiyonları kendilerini iki kez yeniden oluşturdu. Rusya’nın gücü geri çekilirse Batı; Avrupa’da NATO üyelerini, müttefiklerini ve ortaklarını korumaya hizmet eden bir ortamı şekillendirmek için bu fırsattan yararlanmalıdır. Bir Rus yenilgisi pek çok fırsat ve pek çok ayartıcı unsur getirecektir. Bu unsurlardan biri, yenilmiş bir Rusya’nın esasen Avrupa’dan tamamen silineceğini beklemek olacaktır. Ancak mağlup Rusya bir gün kendini yeniden gösterecek ve kendi şartlarına göre çıkarlarının peşinden koşacaktır. Batı hem Rusya’nın yenilgisi hem de Rusya’nın dönüşü için siyasi ve entelektüel olarak donanımlı olmalıdır.

Çeviri: Hicran ÇOKYAMAN

Editör: Gizem GÜVEN

Sosyal Medyada Paylaş

Hicran Çokyaman
Hicran Çokyaman
Hicran Çokyaman 2016 yılında Erciyes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. 2017 yılında Çukurova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde başladığı yüksek lisanstan 2020 yılında mezun oldu. 2021 yılı Şubat ayında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde başladığı doktora eğitimine devam etmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...

Küresel Göç Yönetiminde Sivil Toplumun Etkisi: Sivil Toplumun Katkısı ve Sınırları

Kaancan Koçak  Sivil Toplum Çalışmaları O-Staj Programı Özet Göç insanlık tarihinin en...