ABD güçleri Afganistan’dan aceleyle geri çekilerek ülkeyi Taliban yönetiminde belirsiz bir geleceğe teslim ederken, ABD Başkanı Joe Biden ve üst düzey ulusal güvenlik danışmanları diplomasinin askeri müdahaleden daha önemli olduğunu söylediler. Biden geçen ay yaptığı açıklamada, “Diplomasimiz, uluslararası nüfuzumuz ve insani yardımlarımızla liderlik edeceğiz.” dedi.
Ancak Washington, sahada bir ABD büyükelçisinin bile olmadığı bir ülkede diplomasinin sınırlamalarına paldır küldür koşarken bir dizi bölgesel güç, özellikle Çin ve Rusya, ABD’nin ülkenin yeni yöneticileri üzerinde uygulayabileceği her türlü baskıyı azaltmaya çalışıyor. Son haftalarda Birleşmiş Milletler’de, Çin, Rusya ve Pakistan, olası bir ABD diplomatik baskı çabasının üç temel unsuruna açıkça meydan okudular: uluslararası yaptırım tehdidi, diplomatik tanınmanın durdurulması ve yeni bir hükümet kurmaya çalışan Taliban’a yapılan yeniden yapılanma yardımının kısıtlanması.
Üst düzey Çinli diplomat Geng Shuang, BM Güvenlik Konseyi’ne hitaben yaptığı konuşmada, Taliban’ı uluslararası arenaya taşımanın ve ABD ile diğer Batılı güçleri Afganistan’daki suçlardan sorumlu tutmanın zamanının geldiğini söyledi. Rusya, Afgan profesyonellerin ülkenin yönetimi ve kalkınma hedeflerini takip etme çabalarını tehlikeye atabileceğini belirterek ABD liderliğindeki tahliye çabasına da itiraz etti.
Çinli diplomat bu hafta 15 uluslu Güvenlik Konseyi’ne verdiği demeçte, “Uluslararası toplumun Taliban ile ilişki kurması ve onlara aktif olarak rehberlik etmesi gerekiyor,” dedi. “Uluslararası toplum, mümkün olan en kısa sürede barışçıl yeniden yapılanma yolunda yeni otoritenin yönetim kurumlarının normal işleyişini sürdürmesine, kamu düzenini ve istikrarını korumasına, para biriminin değer kaybetmesini ve fiyat artışını frenlemesine yardımcı olmak için Afganistan’a ekonomik, geçimlik ve insani ihtiyaçlar için gereken yardımı mümkün olduğunca hızlı bir şekilde sağlamalıdır.”
Pakistan da daha çok havuç ve daha az sopa gösterdi. Pakistan’ın BM Büyükelçisi Munir Akram Foreign Policy’e “Yaptırımlar, çoğunlukla işe yaramayan körelmiş bir araçtır. İran’da bir çözüm değildi, Kuzey Kore’de bir çözüm değildi ve Afganistan’da da bir çözüm olmayacak” dedi. Uzun süredir Taliban savaşçıları için güvenli bir sığınak olan Pakistan, kilit güçleri yeni Taliban ile ilişki kurmaya ve ülkeyi yeniden inşa etmelerine yardım etmeye çağırıyor.
Taliban, ABD’nin barışçıl bir siyasi geçiş müzakeresi yapma sözünü görmezden gelip bunun yerine ülkenin büyük şehirlerini zorla ele geçirse de, ABD’li yetkililer, on yıllardır askeri güç kullanarak yatıştırmayı başaramadıkları bu hareket üzerinde hakimiyetleri olduğu konusunda ısrar ediyor.
Taliban ise, ABD’nin 120.000’den fazla yabancı ve Afgan’ı ülkeden tahliye etme çabasında işbirliği yaptıklarını söylüyor. Üst düzey ABD’li yetkililer, 11 Eylül terör saldırılarından önce terörist Usame bin Ladin ve El Kaide’ye güvenli bir sığınak sağlayan Taliban ile, ortak bir düşman olan İslam Devleti’ne karşı savaşmak için sınırlı işbirliği olasılığını bile gündeme getirdi.
ABD’li yetkililer ayrıca, Afganistan’ın uluslararası teröristler için bir sığınak haline gelmesini önlemede ABD ile aynı çıkarları paylaşan Çin ve Rusya’nın da işbirliği yapacağını umuyorlar. Yaklaşımlarındaki farklılıklara rağmen, ABD’li yetkililer, Çin ve Rusya’nın hükümet kurmaya çalışan Taliban’ı henüz resmen tanımadıklarını da belirtti. İki ülke ayrıca yakın zamanda, Afgan topraklarının terörizmi desteklemek için kullanılmaması, yardım görevlilerine sınırsız erişim hakkı verilmesi, kadınlar ve azınlıklar için insan haklarının korunması, Afgan seçmenler için “kapsayıcı, müzakere edilmiş bir siyasi çözüm” teşviki gibi ABD’nin politika hedeflerini yansıtan bir BM Güvenlik Konseyi kararının geçmesine de izin verdi. Biden yönetimi, yakında Taliban’a baskı uygulamaya dair istekliliği konusunda zorlu bir sınavla karşı karşıya kalacak.
Bu ayın sonlarında, BM Güvenlik Konseyi’nin, üst düzey Taliban liderlerinin eski hükümetle barış görüşmelerine katılmak için Doha, Katar ve diğer dünya başkentlerine seyahat etmesine izin veren bir yaptırım muafiyetini uzatması gerekecek. Ağustos başında, Taliban büyük bir askeri agresiflik gösterdiğinde, ABD’nin Birleşmiş Milletler Misyonu’nun özel siyasi ilişkiler kıdemli danışmanı Jeffrey DeLaurentis, ABD’nin “Afganistan’ın askeri olarak ele geçirilmesini veya Taliban İslam Emirliği’nin geri dönüşünü kabul etmeyeceği” ve Afganistan’ın istikrarı ve güvenliğine yönelik herhangi bir tehdidin konseyin muafiyetin uzatılıp uzatılmayacağına ilişkin kararını etkileyeceği konusunda uyardı.
Ancak ülkenin büyük bölümünün kontrolü Taliban’dayken ve ABD diplomatik heyetini Doha’ya taşırken, feragatin sona erdirilmesi davası, ABD’nin Taliban liderliğiyle teması sürdürme konusundaki çıkarlarıyla çelişiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Abd çekildikten sonra Afganların ve yabancı vatandaşların ülkeyi serbestçe terk etmelerine izin vermek de dahil olmak üzere Taliban’a taahhütlerini yerine getirmeleri için baskı yapmak için çok taraflı diplomasiye ağırlık verdi. Son haftalarda Blinken, uluslararası bir tepkiyi koordine etmek için NATO, G-7 ülkeleri ve diğer yabancı ülkelerdeki mevkidaşlarıyla telefon görüşmeleri ve sanal toplantılar düzenledi.
Afganistan’daki eski bir BM yetkilisi, şu anda ABD Barış Enstitüsü’nde Afgan barış süreci konusunda kıdemli uzman olarak görev yapan Scott Smith, diplomasinin önemi hakkındaki tüm konuşmalara rağmen, ABD’nin tahliye çabalarının ötesinde ciddi müzakerelere henüz girmediğini söyledi. Washington’ın yaptığı şey denemek ve kaslarını esnetmek: Geçen ay, ABD Hazine Bakanlığı, şu anda ABD Federal Rezervi tarafından tutulan milyarlarca Afgan hükümet dolarını dondurdu.
Smith, Afganistan’ın merkez bankası varlıklarının dondurulması kararının “Afgan ekonomisini çökertme” tehdidi olduğunu ve Taliban’ın kamu hizmeti maaşlarını ödemesini veya uluslararası ticarete girmesini imkansız hale getirdiğini ve bunun da enflasyondaki artışı körüklediğini söyledi. Smith, Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu ancak Washington vermeye ve almaya istekliyse Taliban’a karşı koz olarak kullanabileceğini söyledi. “Bütün bu diplomasi konuşmalarına rağmen, bu konuşma gerçekleşmiyor,” dedi. “Müzakere olmadan, koz olmaz.”
ABD’li yetkililer, Taliban’la ilişki kurmak için bekle-gör yaklaşımı izlediklerini söylüyorlar. ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland, Çarşamba günü bir basın toplantısında Taliban hükümetinin tanınmasıyla ilgili soruya yanıt olarak, “Taliban ile ilişkimize, söyledikleri değil, yaptıkları yön verecek,” dedi. “Bence bu yolda çok adım atmadan önce onların kendi sözlerini yerine getirdiklerini ve BM Güvenlik Konseyi tarafından belirlenen standartlara göre yaşadıklarını görmemiz gerekiyor.”
“Taliban Afganistan’ı en son iktidarda oldukları zamandan çok daha farklı bir şekilde yönetebilirse kazanacakları çok şey var.” diye ekledi.
Ancak pek çok eleştirmen, Taliban’ın vaatlerinden herhangi birine uyacağına güvenilebileceği konusunda şüphelerini koruyor. Clinton yönetimi sırasında Taliban ile ABD müzakerelerine liderlik eden Karl Inderfurth, geçen ay Taliban Kabil’e ilerlerken yapılan bir röportajda, “Kuruntulu bir diplomasi yürüttük.” dedi.
“’Ben demiştim’ türünden bir adam olarak görülmek istemiyorum ama İslam Emirliği’nin tam restorasyonunun peşinden gitmeyeceklerini düşünen varsa, kendilerini kandırıyorlardı.” dedi. “Şimdi Taliban’ın gerçek yüzünü görüyoruz. Eylemleri, barışçıl bir siyasi çözüme gitmek gibi bir arzuları olmadığını gösteriyor. Eylemleri, ülkeyi ele geçirmek ve Taliban yönetimine iade etmek niyetinde olduklarını gösteriyor.”
“Gücü paylaşmayacaklar ve sahip olduğumuzu söylediğimiz tanınma, meşruiyet, güvenilirlik, dış yardım, BM yaptırım listesinden çıkarma gibi sahip olduğumuzu söylediğimiz tüm bu kozları umursadıklarını düşünmüyorum. Bununla daha sonra ilgilenecekler. Şu anda uğraştıkları şey askeri bir zafer,” dedi.
Ayrıca Birleşmiş Milletler de Taliban’la nasıl başa çıkılacağını bulmaya çalışıyor ve özellikle Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan Çin ve Rusya daha uzlaşmacı bir yaklaşım benimserken, Afganistan için daha geniş bir diplomatik strateji oluşturmadan önce bekleyecek.
Uluslararası Kriz Grubu’nda bir BM uzmanı olan Richard Gowan, “Çin ve Rusya, Taliban’a karşı zorlayıcı bir yaklaşımı kabul etmeyeceklerinin sinyallerini veriyor gibi görünüyor,” dedi. “Günün sonunda, Çinliler ve Ruslar, Batılı devletlerin Afganistan’daki insan hakları konusundaki endişeleri için Taliban ile ilişkilerini feda etmeyecekler. Onlar bölgelerini istikrarlı tutmak için ne gerekiyorsa yapacaklar.”
Neredeyse her ülke, Taliban Kabil’e yaklaşırken diplomatik personelini Afganistan’dan tahliye etti, ancak hem Çin hem de Rusya büyükelçiliklerini açık tuttu. Bu, her iki ülkenin de ABD yenilgisinden yararlanmanın ve yeni Taliban galipleriyle ilişkilerinde ilerleme kaydetmenin yollarını araştırdığının en net işareti.
Bu arada Biden yönetimi, yeni bir hükümet kuran Taliban ile bağlantı kurmak ve ülkeden kaçmaya çalışan Afganların vize işlemlerine yardımcı olmak için Kabil’den yaklaşık 1200 mil uzaklıktaki Katar’ın başkenti Doha’da Afganistan için yeni bir diplomatik ofis açacak.
Kıdemli ABD’li diplomatlar, ülkede yerel halkla bir araya gelmek veya diplomasiye katılmak için ABD’nin herhangi bir kalıcı diplomatik adımı olmadan Çin ve Rusya’nın Afganistan’daki artan nüfuzunu savuşturmanın son derece zor olacağını kabul ediyor.
Aynı zamanda, Pekin ve Moskova, 20 yıllık savaşın ardından ABD’nin Afganistan’daki şiddetli yenilgisini Washington’a karşı propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Rusya’nın önde gelen devlet destekli medya kuruluşlarından biri olan RT’nin genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan, “Hikayeden alınacak ders şu: Amerikan Bayrağı’na yardım etmeyin” tweetini attı. Çin’in en önde gelen propaganda araçlarından biri olan Global Times, Taliban zaferini “Batı medeniyetinin genişlemesinin büyük bir başarısızlığı” olarak nitelendiren köşe yazıları yayınladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Moskova ve Pekin’den gelen konuşmalara sertçe cevap verdi.
Sözcü, “Afganistan’da olan hiçbir şey, çıkarlarımızı savunmak, uzun süredir devam eden anlaşma ittifaklarımızı uygulamak ve Amerikan halkını korumak için gerekli olanı yapma kararlılığımızı zayıflatmaz,” dedi.
Sözcü, “Çin ve Rus devlet medyasının Afganistan’daki insan acılarını ABD’ye saldırmak için kullanması da talihsiz bir durum,” dedi. “Bu, sorumlu güçlerin yapacağı şey değil.”
Yine de bazı uzmanlar, bölgesel güçler belirsiz bir geleceğe ve kaostan doğacak yeni terörist grupların olası yükselişine hazırlanırken Moskova ve Pekin’deki Amerika’nın başarısızlığına duyulan sevincin kısa ömürlü olacağına inanıyor. The Center for a New American Security uzmanı ve eski bir ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi olan Lisa Curtis, “Rusya ve Çin, ABD’nin Afganistan’daki başarısızlığından yararlanmaya çalışıyor,” dedi. “Ama bence ortalık yatışınca ve ABD güçlerinin Afganistan’dan gelen terör tehditlerini örtbas etmede ne kadar önemli bir rol oynadığını anladıklarında, gerçekten endişelenecekler.”
ÇEVİRİ: Tuğçe Pulurluoğlu
Orijinal metin: https://foreignpolicy.com/2021/09/02/afghanistan-withdrawal-china-russia-outflank-geopolitics-united-nations/