AB Balkanlarda Kendi Oluşturduğu Zorlukla Yüzleşiyor

Bu yazı, Toby Vogel (@tobyvogel)’in The Parliament Magazine için kaleme aldığı “EU facing a challenge in the Balkans that is largely of its own making” makalesinden çevrilmiştir. Yazının aslını aşağıdaki bağlantıdan bulabilirsiniz.

https://www.theparliamentmagazine.eu/news/article/not-for-the-first-time-the-eu-is-facing-a-challenge-in-the-balkans-that-is-largely-of-its-own-making-writes-toby-vogel

Bosna Hersek’te çıkan son krizin kaynağı, AB’nin 1990’larda çeşitli silahlı çatışmaların sona ermesinden bu yana bölgenin kaydettiği ilerlemeyi baltalayarak güçlerini sağlamlaştırmaya kararlı milliyetçi liderlerle yüzleşme konusundaki isteksizliğinde yatmaktadır. Bosnalı Sırp Lider Milorad Dodik’in Bosna Hersek’in silahlı kuvvetler de dâhil olmak üzere merkezi kurumlarından çekildiğini açıklamasıyla çözümsüzlük patlak vermiştir.

Dodik’in bu çıkışını tetikleyen, uluslararası toplumun ülkedeki yüksek temsilcisi Valentin Inzko tarafından Temmuz ayında soykırım inkar yasasının uygulamaya konmasıydı. Dodik’in çoğunlukla Belgrad ve Moskova tarafından desteklenen ayrılıkçı ajandası, Bosna’nın önde gelen Hırvat Partisi HDZ’nin Zagreb tarafından desteklenen ayrımcı gündemiyle uyum göstermektedir.

Sırp ve Hırvat birlikteliği Bosna’nın zaten zayıf olan merkezi kurumlarının içini daha da boşaltmak için baskı yapmakta, 1995 Dayton Barış Anlaşmaları’nın yerleştirdiği anayasal düzene en ciddi meydan okumayı oluşturmaktadır. Ancak AB diplomasisi ABD ile birlikte Dodik ve HDZ’ye karşı adım atmak yerine, onların taleplerini karşılamak için elinden gelen her şeyi yapmıştır.

AB liderliğindeki seçim reformu konulu müzakereler, büyük ölçüde, üç üyeli Bosna cumhurbaşkanlığındaki Hırvat koltuğunun milliyetçi HDZ’ye geçmesini sağlamak için tasarlandı. AB genişlemeden sorumlu komisyon üyesi Olivér Várhelyi geçen hafta Saraybosna, Mostar ve Banja Luka’ya yaptığı ziyarette, merkezi kurumların mı yoksa alt devlet birimlerinin mi sorumlu olması gerektiği meselesinin yanı sıra soykırım inkâr yasasının da müzakereye hazır olduğunu açıkça belirtti (Dodik’in bir diğer temel talebi). Várhelyi’nin, AB’nin soykırımı inkar yasası üzerinde bir “uzlaşma” bulmaya istekli olduğuna dair çarpıcı itirafı – yani, Dodik’in 1995’te Srebrenica’da meydana gelen soykırımı inkar etmesinin yanına kâr kalmasına izin vermesi – daha büyük bir soruna işaret etmektedir: AB’nin Balkanlar’a yönelik en düşük ortak payda yaklaşımı, başta Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in yardımıyla Várhelyi’yi göreve getiren Macaristan Başbakanı Viktor Orbán olmak üzere kendi illiberalleri tarafından şekillendirilmektedir.

Orbán, ayrılma krizinin en yoğun olduğu Kasım ayı başlarında Dodik’i memleketi Laktasi’de ziyaret etti; ve Bosna Hersek muhalefetindeki aktörlerin Demokratikleşme Politikası Konseyi’ne aktardığına göre, AB diplomatları Bosna Hersek’in parçalanmasından memnun olabilecek birkaç AB başkentini işaret ederek muhalefettekileri seçim yasasındaki değişiklikleri onaylamaya razı etmeye çabaladı.

AB, yaklaşık 15 yıl önce Bosna’daki “uluslararası toplumun” liderliğini üstlendiğinden beri, nihai AB üyeliğinin çekim gücünün ülkenin demokratik dönüşümünü sağlayacağına dair temel teori tamamen gözden düşmüştür. Aradan geçen yıllar, üyelik beklentisinin anlamlı reformları yönlendirmek için yetersiz olduğuna dair bol miktarda kanıt üretmiş: görevdeki seçkinler politikanın uygulayıcılarını oynamayı öğrenirken, istikrarsızlık korkusu ve alternatifleri hayal edememe başarısızlığı AB ve ABD’yi statükonun aktörleri haline getirmiştir.

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, güçlerini sağlamlaştırmak için bu dinamiği büyük bir beceriyle kullandı. Bölge genelinde demokratik siyasetin gerilemesi şu ana kadar AB’yi stratejisini yeniden değerlendirmeye ve üyelik olasılığının Balkanlar’da neden daha fazla demokratik hesap verebilirlik sağlamadığını sormaya itmedi. Hem Avrupa Komisyonu hem de Avrupa Dış Eylem Servisi’nin sağlam bir politika inceleme kültürü olmaması geçici çözümlere ve bürokratik atalete alan oluşturdu.

Ne zaman bir kriz meydana gelse (2015’teki büyük ölçekli göç hareketleri gibi) veya kötü niyetli aktörler tarafından tasarlansa (Dodik’in çeşitli ayrılma tehditleri gibi), AB kısa vadeye odaklanan, mevcut güç ilişkilerini pekiştiren ve şımarıklarla taraf tutan varsayılan işlem moduna geçmektedir. AB’nin yüzeysel istikrara takıntısı ve politikalarını yeniden değerlendirmekten hoşlanmaması, Komisyonun sonuçtan çok süreç konusundaki köklü saplantısıyla birleşmiştir. Bu koşullar AB’nin illiberallerini genişlemenin en ateşli savunucusu haline getirirken, komşularla ilişkiler ve yeni üye kabul süreci üzerinde orantısız bir etkiye sahip olmalarını sağlamaktadır.

Avrupa Komisyonu’nun AB’nin temel değerlerine ilişkin ilkeli bir savunması olmadığı durumlarda AB’nin genişleme politikasını Orbán ve müttefikleri tarafından yıkıma karşı korumak için Avrupa Parlamentosu liderlik rolü üstlenmelidir.

Bütün parlamenterler, gruplar, Balkanlar’daki liberal olmayanları güçlendiren Komisyon ve Dış Eylem Servisi’ndekilerden hesap vermelerini talep etmek için bir araya gelmelidir. Bu bir parti politikası sorunu değil, temel değerler ve iyi politika sorunudur. Müstakbel üyelerinin, hatta aslında sadece komşularının hukukun üstünlüğünü ve demokratik siyasetini zayıflatmak AB’nin çıkarına değildir.

Çeviren: Burak YALIM

Sosyal Medyada Paylaş

Burak Yalım
Burak Yalım
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde lisans ve "Yugoslavya'nın Dağılmasının Uluslararası Politikaya Etkileri" başlıklı teziyle yüksek lisans eğitimini tamamladı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde (IUS) başladığı doktora çalışmalarını Kocaeli Üniversitesi Göç Çalışmaları Programında sürdürmektedir.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...