Çay Partisi: “İki Ucu Keskin Kılıç”

Demokratlar, Çay Partisi hareketinin heyecan, disiplin ve birliğinin zaman içinde kişisel çatışmalar, ideolojik bölünmeler, iç tutarsızlıklar ve ekonomide yaşanabilecek iyileşmeler nedeniyle kaybolacağını umuyorlar. Ama …

ABD’deki son seçime damgasını vuran Çay Partisi’nin Cumhuriyetçiler için “iki ucu keskin bir kılıç” gibi olduğu söylenebilir[1]. Cumhuriyetçiler önemli ölçüde kendiliğinden oluşan ve harcamalara karşı olmak gibi bir konu etrafında birleşen bu “ele avuca gelmez” hareket sayesinde bir yandan enerji kazandılar, ama aynı zamanda hareket partinin yerleşik bazı unsurlarını ön seçimlerde saf dışı bırakarak partinin çehresini ve bir parça ruhunu değiştirmektedir[2]. Arnold Schwarzeneger gibi ılımlı Cumhuriyetçiler Çay Partisi’nden rahatsızdır. Önseçimlerde, normalde ılımlı bir Cumhuriyetçinin Demokratlara karşı daha şanslı olacağı bazı seçim bölgelerindeki Çay Partisi adaylarının Cumhuriyetçi adaylığı kazanması partiye zarar verdi[3]. Çay Partisi’nin etkisi, iç uyumu ve kendine güveni devam ederse, 2012 için Cumhuriyetçiler’in ılımlı bir aday seçmeleri kolay olmayabilir.

Çay Partisi’nin söylemi, üyeleri ve oy aldığı kesimler arasında enteresan çelişkiler olabilir. Bu hareket popülist bir söyleme sahip olmasına rağmen hem faal “üyeleri”, hem de mali destekçileri önemli ölçüde ortalamanın üstünde gelire sahip kişilerden oluşuyor. Çay Partililer ekonomide söylem olarak popülist olmalarına rağmen pratikte daha fazla zenginlerden yanalar. Çay Partisi Washington’un çıkar grupları tarafından işgal altında olduğunu iddia etmektedir ki, bu büyük oranda doğrudur. Ama sorun şu ki, bu hareketi destekleyen ve ondan çıkar umanların da çıkar gruplarıyla ilişkili olduğu söylenebilir[4]. Çay Partisi çok büyük oranda bir beyaz hareketi olarak ortaya çıkıyor. Hareketin söylemi bazen çok hafif bir şekilde gizlenen türden bir ırkçılığa da varabiliyor. Çay Particilerin tümünün değilse de önemsiz sayılamayacak bir kısmının ırkçı ya da “çılgın” olduğunu iddia etmek yanlış olmayabilir. Çay Partililer çok büyük oranda sert göçmen kanunlarını savunuyor, Manhattan’daki camiye karşı çıkıyor, Obama’nın Amerika doğumlu olduğuna inanmıyor ve eşcinsellerin evliliğine ya da orduda olmalarına şiddetle muhalefet ediyorlar. Çay Partisi “bir kerelik” bir hareket de ileride sadece dipnotlarda mı yer alacak, yoksa Amerikan siyasetinin geleceğinde yeri ve rolü kalıcı ya da en azından uzun soluklu mu olacak? Çay Partisi giderek dağınık bir gruplaşmadan daha organize ve ileri bir yapı olmaya doğru gidebilir. Hareketin birliğini koruyup koruyamayacağı ve üçüncü bir parti olarak ortaya çıkma ihtimali önemli ama cevabı henüz belirsiz sorular olarak görülebilir. Amerikan sisteminde üçüncü partilerin şansı yok ama elbette her şeyin bir ilki olabilir.

Çay Partisi’nin bir dış politikası var mı?[5] Bunu kısmen ve şimdilik, kavgacı bir izolasyonizm, her türlü sorumluluktan kaçınan ama saldırgan olmaktan da vazgeçmeyen “Bush’un ileri bir versiyonu” şeklinde tanımlayabiliriz. Neoconların önemli bir kısmı Çay Partisi’ni Cumhuriyetçilerin dış politikasını kontrol etmek için değerlendirilmesi gereken bir fırsat ve enstrüman, küçük bir kısmı ise onu partilerini uzun vadede ellerinden alabilecek bir tehdit olarak görüyorlar. Ama harekette müdahalecilik eğilimlerinin yanında izolasyonist bir damar da bulunmakta. Yeni senatör seçilen Rand Paul gibi bazı Çay Partililer askeri harcamaların kısılması ve Afganistan’dan çekilme politikaları savunurken, Sarah Palin gibi daha büyük kısmı ise uluslararası kurumlara düşman, yabancı ve İslam karşıtı, saldırgan, militarist bir dış politikayı savunuyorlar.[6]

Ama Cumhuriyetçiler Çay Partisi’nin getirdiği enerjiden korkmak yerine onu kontrol etmek, şekillendirmek ve onu istedikleri gibi yönlendirmeyi başarabilirlerse sadece bu seçimde değil 2012’de de başarılı olabilirler. Demokratlar, Çay Partisi hareketinin heyecan, disiplin ve birliğinin zaman içinde kişisel çatışmalar, ideolojik bölünmeler, iç tutarsızlıklar ve ekonomide yaşanabilecek iyileşmeler nedeniyle kaybolacağını umuyorlar. Ama eski Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın da dediği gibi “umut bir plan değildir”.

Ş.Bahadır KOÇ

21.YY Türkiye Enstitüsü

Amerika Araştırmaları Bölüm Başkanı

 

Bibliyografya


[1] Cumhuriyetçilerin % 55’in üzerinde başarılı oldukları seçimde Çay Partisi adaylarının sadece %32’sinin kazandığını hatırlayalım. Alexandra Moe, “Just 32% of the Tea Party Candidates Won”, First Read, 3 Kasım 2010. Ama elbette burada hareketin adaylarının seçime genelde ilk defa giren kişilerden oluştuğunu ve genelde sandalyeye sahip adaylara karşı bu oranın çok büyük bir başarı olarak kabul edilebileceğini de kabul etmek gerekiyor. Ayrıca bu harekete bir şekilde olumlu bakanların oranları bazı kamuoyu yoklamalarında % 40’lara kadar yükseliyor. 2010, sandalyeye sahip adaylara (incumbents) çok büyük bir tepkinin olduğu bir seçim oldu. O yüzden hem kazanan bireysel adayların, hem de seçimin galibi Cumhuriyetçilerin “tam olarak üzerilerine alınmamaları” da doğru olabilir.    

[2] Çay Partili milletvekili ve senatörler ileride Cumhuriyetçi Parti içinde uyum ve disiplin problemi yaratabilirler. Ama bu politikacıların çok karşı oldukları banka kurtarma operasyonlarına evet diyen Cumhuriyetçi liderleri hiç sorun etmeden tekrar parti liderliğine seçmeleri ilginçti.

[3] Bunun en çarpıcı örneği Delaware’deki Christine O’Donnell. Cumhuriyetçiler bu gibi “hatalar” yüzünden Senato’da çoğunluğu ele geçirme fırsatını kaçırdı. Nevada’da da daha ılımlı bir Cumhuriyetçi aday Demokratların Senato’daki yıpranmış lideri Harry Reid’e karşı daha şanslı olabilirdi.

[4] Örneğin, Çay Partisi’nin “karanlık” finansörleri arasında gösterilen Koch kardeşler için bkz. Jane Mayer, “The Billionaire Brothers Who are Waging a War Against Obama”, New Yorker, 30 Ağustos 2010.

[5] Jacob Heilbrunn, “The Tea Party and the Neocon Triumph”, National Interest, 15 Ekim 2010.

[6] Sarah Palin yeni muhafazakarlara “dişi bir Bush” gibi görünüyor olmalıdır. William Kristol gibi önde gelen neoconlar Sarah Palin’e oldukça yakınlar ama Charles Krauthammer gibi medyanın belki de en etkili yeni muhafazakarı ise Başkanlık seçimlerinde McCain’in yardımcısı olan Palin tercihinin oldukça “sorunlu olduğunu” yazmıştı. Charles Krauthammer, “Palin’s Problem,” Washington Post, 5 Eylül 2008.

Bu yazı ilk olarak             yayınlanmıştır.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...