11 Eylül 2001 sonrasında küçük devletlerin büyük devletleri ne denli büyük zarara uğratabileceği görüldü. Tüm bunlardan sonra artık “demokrasi”, “insan hakları” gibi kavramlar güvenlik kavramının gölgesinde önemsizleşir oldu. Bu noktada ABD’nin gücünü dengeleyecek bir devlet ya da bir örgüte ihtiyaç duyuldu. Çünkü birçok devletin belirli bölgelerde güç olmasından çok tek bir devletin yegâne güç olması daha elem ve zarar dolu sonuçlara götürecektir ve en nihayetinde bu gelişmeler doğrultusunda terörle mücadele kapsamında çalışmalar yapıldı, mekanizmalar kuruldu. Sovyetlerin dağılmasıyla önemini yitiren NATO’nun ise miadını doldurduğu düşünülmekteydi. Fakat gene de terörle mücadele kapsamında NATO’ya önemli bir görev düştü; Daha hızlı ve küçük birliklerle bu mücadeleye destek vermek.
Kafkasya ise enerji kaynakları ve bu kaynaklarının ulaşımı konusunda oldukça önemli bir jeostratejik bir konuma sahiptir. Fakat bağımsızlıklarından sonra yaşanılan iç olaylar, etnik ve toprak sorunları Güney Kafkasya ülkeleri olan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ı başarısız devlet konumuna getirmeye başlamıştı. Bu bağlamda Güney Kafkasya ülkeleri güvenlik endişeleriyle NATO’ya üye olmak ve batıya entegre olmak istemişlerdir. Ve bu yönde adımlar atmışlardır.
Azerbaycan ve Gürcistan daha çok batı yanlısı bir politika izlerken buna nazaran Ermenistan Rusya ve İran’a umut bağlamıştır. Azerbaycan’ın İran ve Ermenistan ile Gürcistan’ın Rusya ile güvenlik sorunları vardır. Bu noktada Azerbaycan ve Gürcistan’ın Rusya ve İran’ı dengelemeleri gerekmektedir. Bunun için de dış devletlerden güvenlik için yardım almak istemektedirler.
Ermenistan ise ambargo ve komşularına kötü tutum sergilemesi nedeniyle Rusya ve İran ile işbirliği içindedir. Savaş ve ekonomik şartlar nedeni ile Ermenistan nüfusu hızla erimektedir fakat daha fazla dış yardım almak amacıyla nüfus sayımlarında nüfusu fazla göstermektedirler. Ermenistan kopuntu (Diaspora) (Vatanından ayrı topraklarda, farklı bir kültürde yaşayan fakat asimile olmamış özünü unutmamış çoğunluğa göre etnik azınlık sayılan insanların oluşturduğu topluluk) ve lobilerinin gücüyle Türkiye’ye sınır kapılarını açtırmak istemektedir. ABD’nin ise tercihini Rusya’dan yana kullanan Ermenistan’ı yanına çekmek için Türkiye’ye baskı yapması olasıdır. Bunun bilincinde olan Ermenistan, politikasından geri adım atmayabilir. Göstereceği tepki önemlidir. Öyle ki yanlış politikalar izlerse Gürcistan’daki gibi bir olay yaşaması kaçınılmaz sondur.
Her üç ülkenin de Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yer alıp almadığı tartışma konusuyken güvenlik ve istikrarın sağlanması için Batı Dünyası ve Uluslararası örgütler kadar bölgesel güç olan Rusya, İran ve Türkiye ile yapacakları işbirlikleri Güney Kafkasya’ya çok şey kazandıracaktır.
Sonuç olarak her üç ülkenin şunun farkında olması gerekir ki; kötü yönetim, yolsuzluk, antidemokratik anlayış, halkın refah durumunun kötüleşmesinin fazla uzun sürmeyeceği gözükmektedir. Bu duruma başta kendi toplumları olmak üzere başka devletler ve Uluslararası örgütler tahammül etmeyecektir. Söz konusu devletler bu durumu göz önünde bulundurmamaları halinde dış politikada ve Uluslararası arenada çok güç durumda kalacaklardır. Büyük sineğin küçük sineği yuttuğu bir Uluslararası ilişkiler ortamında büyük sineğe yem olamamalarını umuyorum.
Ezgi Geçin
Çankırı Karatekin Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler 2. öğrencisi