Değerli TUİÇ Üyeleri ve Gönüllüleri,
Kış dönemi stajyerlerimizden Ecem ÖZAYAN ve Gül MURİÇ TUİÇ’i daha yakından tanımak, anlamak ve TUİÇ’i merak edip neler yaptıklarını öğrenmek isteyenleri bilgilendirmek adına Burak YALIM ile TUİÇ’in yapısı, işleyişi ve gelecek planları üzerine bir röportaj gerçekleştirdiler.
Dünya sürekli bir değişim ve gelişim evresinde. Bunu yakalamak, takip etmek ve aktarımını sağlamak çok kolay bir iş değil. TUİÇ’te her geçen gün gelişmekte ve yenilenmekte. Sizler bunun farkındalığını nasıl yansıtıyorsunuz?
Zamanın çok hızlı aktığı bir dönemde yaşıyor olmanın getirdiği ağır yüklerden birisi de etkin ve verimli bir iletişimi tesis etmenin zorluğu. Bir günde 24 saat olduğu gerçeği devam etmekle birlikte çok küçülmüş ve her köşesinden haberlerin gözümüzün önüne geldiği bir dünyada yaşıyor olmayı “zamanın daha hızlı” akması olarak tanımlıyorum. TUİÇ olarak gerçekleştirdiğimiz faaliyetleri etkili bir şekilde sizlere iletme konusunda bazen zorlanıyor ve eksik kalıyoruz. Bu durum biraz da sizlerin etkin takip yapıp yapmaması ile ilgili olduğundan buradan hepinize “sosyal medya” üzerinden TUİÇ’i takip etmenizi, en hızlı ve doğru bilgiye bu yolla ulaşabileceğinizi hatırlatmak isterim. Bir öğrenci derneği, sivil toplum örgütü olarak kendi tanıtımımızı gerçekleştirmede kullanabildiğimiz alanın çok sınırlı olduğu hepimizin malumu. TUİÇ’in medya görünürlüğü hakkında çokça eleştiri aldık ve alıyoruz. Bu eleştirilerin azalmasına ve dolayısıyla TUİÇ’in medya üzerindeki görünürlüğünün artmasına vesile olacak bir gelişmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi son sınıf öğrencisi Zeynel Adıgüzel arkadaşımız yönetim kurulumuzun istişare sürecinden sonra TUİÇ’in Medya Koordinatörlüğü görevini üstlenmeye başladı. Kendisinin genç bir gazeteci adayı olarak TUİÇ ailesine büyük katkılar sağlayacağından şüphesiz bir şekilde hepimiz adına hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Yakın zamanda gerçekleştirdiğiniz ve gerçekleştirmeyi planladığınız faaliyetleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
TUİÇ olarak en son 21-22-23 Şubat tarihlerinde “Yerel Yönetimler” temalı sempozyumu Ankara’da ODTÜ ve Yenimahalle Belediyesi işbirliği ile başarıyla tamamladık. Uluslararası İlişkilerle ilgili çalışmalar yürüten bir dernek olarak niçin yerel yönetimleri konu edindiğimizi soranlara etkinlik dahilinde yaptığım açış konuşmamda belirttiğim hususu bir kere daha dile getirmek istiyorum; Küyerelleşme kavramı en az küreselleşme kadar önemlidir ve bu iki kavramı birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. TUİÇ’in 2009 Şubat’ta kaleme aldığı “Ortak Deklarasyona” baktığımız zaman küyerelleşmenin eş anlamlısı olan glokalizasyon kavramına yapılan referansı görmek mümkün olacaktır. Sempozyumun konusunu önemseyip bizlerle olan tüm konuşmacılara ve katılımcı arkadaşlarıma bir kere de buradan teşekkür etmek istiyorum. Türkiye’nin önündeki büyük tartışmalardan birisinin yerel yönetimler ve şehir planlamaları olduğunu sempozyum vesilesiyle bir kere daha hep birlikte idrak etme fırsatı bulduk.
Zaman hızla akıyor ve 2008’de yola çıkan TUİÇ treni güçlendikçe peşine yeni vagonlar ekliyor ve yeni vagonlarla birlikte daha güçlü bir hale geliyor. Bu gücün temelinde ise ısrarla vurguladığımız samimiyetin sahada olup paylaşılabilmesi yer alıyor. Geçtiğimiz yıldan bugüne 19 defa “Türkiye’de Uluslararası İlişkilerci Olmak” ve “Diplomaside Kariyer” konu başlıkları üzerine hasbıhal etmek üzere Malatya’dan Çankırı’ya, Edirne’den Trabzon’a, İzmir’den Mersin’e kadar ülkemizin birçok üniversitesini ve şehrini dolaştık. En son 25 Şubat günü Niğde Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler Kulübünün misafiri olduk ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Sadece konuşmanın, sohbet etmenin yeterli olmayacağını bilerek ve teoriler, analizler, dış politika kitaplarının arasında eksikliğini hissettiğimiz bir kaynağı da inşallah önümüzdeki hafta raflara indiriyoruz. Bir yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığımız “Türkiye’de Uluslararası İlişkilerci Olmak” isimli, uluslararası ilişkiler okuyan, okuyacak olan ve bölüme ilgi duyanların “biz ne olabiliriz” sorusuna cevap bulacağı kitabımız çok kısa zaman içerisinde elinizde olacak. Kitapta İbrahim Kalın, Beril Dedeoğlu, Sedat Laçiner, Fuat Keyman, Yücel Acer, Kamer Kasım, Veysel Ayhan, Erol Kurubaş, Gün Kut, Savaş Genç, Atilla Sandıklı, Mehmet Hasgüler, Bekir Günay ve Tayyar Arı hocalarımızın bakış açılarıyla uluslararası ilişkiler öğrencileri neleri nasıl yapmalı, bölümdeki eksik yönler neler, nasıl bir kariyer vizyonu çizilmeli gibi temel sorulara cevaplar aranırken en büyük temennimiz bu kitabın uluslararası ilişkiler bölümlerine başlayan ve başlamayı düşünen gençlere bir pusula niteliği oluşturmasıdır.
İlk başta da ifade ettiğim gibi TUİÇ her geçen gün değişiyor ve yenileniyor. Bunun için manevi desteğin yanında bir de maddi bir desteğin olması gerekir. TUİÇ’in finansal desteği nedir?
TUİÇ’in her yeni günde çeşitlenen etkinlik yelpazesi ve artan görünürlüğü haklı bir biçimde “finansmanın nereden geldiği” sorusunu doğuruyor. İstanbul’un güzide semti Beşiktaş’taki ofisimizi de görenler bu finansman konusuna haliyle daha fazla odaklanıyor. Türkiye’de öküzün altında buzağı aramanın yaygın olduğu ve bazen gerçekten öküzün altından buzağı çıktığı düşünüldüğünde bu soru anlamlı bir hale geliyor. Öğrenci temelli bir yapının bu kadar istikrarlı bir şekilde faaliyet göstermesinin temel sırrı “gönüllülük” ve “ideale olan inanç” ancak bunun yanında realist olmak da gerekiyor. TUİÇ’in bir başka SIR’rı da School of International Relations, yani Uluslararası İlişkiler Okulu Yurtdışı Eğitim ve Danışmanlık faaliyetleri. Adını yıllar önce koyduğumuz iktisadi işletmemizi geçtiğimiz yıl faaliyete geçirdik ve bugüne kadar hatırı sayılır ölçüde iş gerçekleştirdik. Klasik anlamda yurtdışı eğitim danışmanlık hizmeti vererek İngiltere, ABD, Kanada, Malta gibi ülkelerdeki dil kurslarına öğrenci göndermekle birlikte “Study in Turkey” bölümümüzle Türkiye’nin kamu diplomasisi faaliyetlerine de katkı sunan Türkiye’deki üniversitelere özellikle yakın coğrafyamızdan öğrenci getirme işini yürütmekteyiz. İşte bu ticari faaliyetler TUİÇ’in ayakta kalmasına, hiçbir yere yaslanmaksızın faaliyet gösterebilir bir yapı olmasına olanak sağlıyor. TUİÇ’in ayakta kalmasına gönül verenlerin de bu anlamda çevrelerinde yurtdışına dil kursuna veya üniversiteye gidecek olanları bize yönlendirmeleri, en azından bu vesileyle TUİÇ’e katkı sunmalarını bekliyoruz.
Biliyoruz ki Türkiye’ye olan ilgi son zamanlarda hızlı bir şekilde arttı. Bu da özellikle eğitim alanında Türkiye’yi cazibe merkezi haline getirmeye başladı. Gerçekleştirdiğiniz bu faaliyetlerin dışında ‘uluslararası öğrenciler’ için yapmayı planladığınız bir şeyler var mı?
Elbette. O zaman hazır yeri gelmişken TUİÇ üyeleri ve kolaylaştırıcılarına çok yeni oluşturduğumuz bir departmanımızdan bahsedeyim. Bildiğiniz gibi Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu öğrenci sayısında son dönemde inanılmaz bir artış var. Bununla birlikte sadece İstanbul’a her yıl azımsanmayacak sayıda Erasmus öğrencisi gelmekte. Uluslararası ilişkilere gönül vermiş, kamu diplomasisi faaliyetlerini değer olarak addeden bir gençlik ve öğrenci yapılanması olarak buna kayıtsız kalmamız mümkün olamazdı. Bu anlamda ofisimiz de İstanbul’da olduğu için öncelikle “E-Buddy İstanbul” adıyla İstanbul’a gelen Erasmus da dahil olmak üzere yabancı uyruklu öğrencilerin yaşamını kolaylaştıracak, onları gündelik yaşama entegre edip Türkiye’nin hikayesini daha sağlıklı öğrenmelerine imkan tanıyacak bir kolaylaştırıcı mekanizma oluşturduk. Makedonya vatandaşı ve yüksek eğitimini Türkiye’de tamamlamış olan Arber Jashari arkadaşımızın koordinatörlüğünde çalışmalarına başlayan E-Buddy İstanbul ekibimiz çok kısa zamanda yeni dönemde Erasmus eğitimini İstanbul’da gerçekleştirecek olan farklı ülkelerden 10 öğrencinin yerleşim, konaklama ve ön bilgilendirmeleriyle ilgili çalışmaları gerçekleştirdi. E-Buddy İstanbul departmanımızın çalışma sistemi tam anlamıyla oturduğunda hızlı bir şekilde Türkiye sathına yayılan bir yapıyı oluşturmaya başlayacağımızı buradan duyurmak istiyorum. Eminim kendi üniversitesindeki yabancı uyruklu öğrencilere yardımcı olmak isteyecek, onlarla sıkı bir iletişim kuracak TUİÇ gönüllüleri vardır ve bu konuyla ilgili koordinatörümüz Arber Jashari’ye yardımcı olacaklardır. E-Buddy departmanının sadece yabancı uyruklu öğrencilerin işini kolaylaştırmayacağı, aynı zamanda Türkiyeli öğrenci ve gençlerin yabancı uyruklu arkadaşlarla kuracağı diyalog sayesinde daha küresel bir vizyon ve bilgi birikimine sahip olacaklarını da düşündüğümüz zaman toplamda bu yeni departmanın önemi daha net anlaşılabilir.
Geçen yıldan bu yana düzenli bir şekilde Ankara’ya eğitim gezileri gerçekleştiriyorsunuz. Gelenekselleşen bu gezilerin hedefi hakkında bizlere bilgi verebilir misiniz?
Biz 2007 yılında henüz Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesindeyken başlattığımız bu etkinlik sürecini şimdi bir kere daha ele alıp genişletiyoruz. 11-12-13 Mart 2013 tarihlerinde bu yıl iki kez gerçekleştirmiş olmamıza rağmen oluşan talep sebebiyle üçüncü gezimizi gerçekleştireceğiz. Bu gezilerde politika yapım sürecindeki kurumları siyasetten diplomasiye ve düşünce kuruluşlarına kadar yerinde görme ve genç öğrenci arkadaşların kariyer ve staj planlamaları hakkında fikir edinmelerine vesile oluyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren ise bu geziyi 4 aşamalı yapmayı planlıyoruz. Siyaset – Medya – Diplomasi ve STK olmak üzere 4 ayrı temada bir gezi programımız olacak ve amacımız daha odaklanmış, konusu belli geziler tertip edebilmek. Böylelikle hem dağılmayı engelleyici hem de bir alan hakkında daha fazla vakit ayırıp daha detaylı bilgi edinmeyi sağlayacağız.
Yeni dönemde bizi ne gibi değişiklikler bekliyor?
Önümüzdeki yıl etkinlik çeşitliliğimizde yine bazı değişiklikler bizleri bekliyor. Mesela bu yıl oluşturduğumuz araştırma merkezlerimizle öğrenci sunumunu önceleyen, öğrencilerin daha çok katkı koyup aktif katılım sağlayacağı kongreler gerçekleştireceğiz. Bildiğiniz gibi TUİÇ çatısı altında Balkan, Avrasya, Latin Amerika ve Yakın Doğu olmak üzere 4 tane araştırma merkezimiz mevcut. Bu merkezlerin direktörleri yüksek lisansını tamamlamış veya sürdüren uzman adayları ve en az 5 kişiden oluşan ekipleri mevcut. Mesela ben Balkan Araştırmaları Merkezi’nin direktörlüğünü yürütüyorum ve bizim çalışma esasımız ülke odaklı. Her bir merkez münhasıran kendi metodolojisini belirliyor, burada baskıcı, zorlayıcı olmaktan ziyade yaratıcı ve özgür bir ortam oluşturmayı hedefliyoruz. Biz Balkan Araştırma Merkezinde haftalık haber analizleri üzerinden ilerliyoruz. Her bir arkadaşımız birer balkan ülkesini takip ediyor ve hafta sonunda o ülkede yaşanan hadiselerle ilgili haber analizleri oluşturuyor. Bu süreç takip eden arkadaşımızı o ülke hakkında süreç içerisinde derinlemesine bilgi sahibi kılarken diğer yandan yapılan analizleri tuicakademi.com adresimizde yayımlayarak kamuoyunun da bilgilenmesine imkan tanımış oluyoruz. Şimdi hedefimiz bu merkezlerimizin her sene bir öğrenci kongresi gerçekleştirmesini sağlamak. Tabi burada merkezlerimizin 4 tane ile sınırlı kalmayacağını da söylemek lazım. Biz gerçekten bir alana odaklanmış, ömrünü o alana yönelik vakfetmek isteyen arkadaşlarımızın rol almasını ve yeni merkezler oluşturmasını istiyoruz ve bu anlamda kapımız her zaman yeni tekliflere açık. Önümüzde Mayıs ayında Yalova’da gerçekleştireceğimiz Yakındoğu Çalıştayı mevcut. Bu etkinlikle edineceğimiz tecrübe önümüzdeki yılların kongreleri için bizi biraz daha ileri taşıyacak.
Akademi alanında çalışan bildiğimiz kadarıyla iki tane yayın organınız mevcut. Bunlardan birisi sosyal medya diğeri ise çok yeni olan derginiz. Bunlar hakkında bilgi verebilir misiniz bize?
Burada tuicakademi.com ve anatoliadaily.com adreslerimizin işleyişine değinmek gerekiyor. İsimlerinden de belli olduğu üzere biri Türkçe diğeri İngilizce yayım yapan bu sitelerin de münhasır ekipleri mevcut. Anatolia Daily daha uluslararası bir hüviyete sahip zira orada Mısır’dan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan, Bosna-Hersek’ten ve değişik ülkelerden yazı gönderen arkadaşlarımızda var. Alanımızı çok fazla daraltmamak adına sadece uluslararası ilişkiler değil, bu disiplinin içerisindeki tarih, sosyoloji, siyaset bilimi, hukuk gibi alanlardan da yazıları kabul ediyoruz. TUİÇ Akademi ise Türkiye’de lisans, yüksek lisans eğitimini sürdüren uzman adayları ile kıymet verdiğimiz ve bize izin vererek yazılarını sitemize taşıdığımız akademisyenlerin yazılarının birlikte yayımlandığı bir alan. Bu iki sitenin en temel misyonu yazmayı, okumayı teşvik etmek. Açıkçası çok üst düzey ve akademik bir kriterimiz yok. Bu işin zamana yayıldığına inanıyoruz ve bir yerden başlanacaksa orası TUİÇ Akademi olsun istiyoruz. Sitelerimizin hatırı sayılır bir takipçisi de mevcut, örneğin TUİÇ Akademi aylık 20-25 bin arası ziyaret alıyor. Aslında toplu bir biçimde baktığımız zaman TUİÇ içerisindeki hemen her yapı birbirini besleyecek nitelikte oluşturulmuştur. Araştırma Merkezleri yaptıkları çalışmaları hem Türkçe hem İngilizce online olarak yayımlayacakları TUİÇ Akademi ve Anatolia Daily gibi iki alana sahipken tersten düşündüğümüz zaman bu iki sitemiz de yayın sıkıntısı çekmeyecek bir arka plana sahip olmaktadır. Yayımcılığı da sadece online olarak düşünmemek gerekir. Bu amaçla biz TUİÇ Yayınları’nı oluşturduk ve sertifika aldık. Önümüzdeki dönemlerde ciddi çalışılmış yüksek lisans tezleri başta olmak üzere rapor ve kitaplarla TUİÇ Yayınları raflarda yerini alacaktır. Ayrıca tabi bizim şimdi heyecanla ikinci sayısını beklediğimiz TUİÇ Akademi Dergimizi de burada anmadan olmaz. Yine yıllar önce vizyon notlarımıza koyduğumuz basılı yayınımız olmasını istediğimiz TUİÇ Akademi Dergisi geçtiğimiz Kasım ayında yayına başladı. İnşallah iki ayda bir “Akademi Sokakta” sloganı ile okuyucuyla buluşacağız. Çok profesyonel bir ekip çalışmasının ürünü olan TUİÇ Akademi Dergisi de yine uluslararası bir vizyon ortaya koymak, uluslararası gündemi her yönüyle ele almak maksadını taşıyan kıymetli danışma kurulu üyesi akademisyenlerin yönlendirmesi ve tamamen öğrencilerin çaba ve çalışması ile çıkan bir dergi. Dergiye yazı göndermek, dergi ekibinde rol almak ve dergiyi temin etmek isteyenler www.dergi.tuicakademi.com adresini ziyaret edebilirler. Detaylı bilgiyi, aboneliği, yazı kabul sürecini bu adresten rahatlıkla inceleyebilirler.
Hazır online yayıncılıktan bahsederken Konsept Dışı ve One Dergi’ye de değinmek istiyorum. Hatta bu konularla ilgili bir kafa karışıklığı mevcut, belki bu vesileyle onu da gidermiş olabiliriz. Konsept Dışı biz TUİÇ mensuplarının desteklediği, lojistik ve kurumsal manada sahiplendiği bir e-dergi. Orada yazan arkadaşlarımız mevcut ve ortaya gerçekten çeşitliliği yüksek ve özgün bir yapı çıktı. Adı üzerinde “Konsept Dışı”. Ancak bu e-dergimizin de uluslararası ilişkiler odaklı olduğu gibi bir yanılsama oluştu. Bunu düzeltmemiz lazım. Biz madem uluslararası ilişkilere ilgili değilsiniz ama yine de yazmak istiyorsunuz, o zaman bu konular dışındaki yazılarınız için Konsept Dışı var diyoruz. Bir gençlik ve öğrenci oluşumu olarak yazma-okuma faaliyetlerini her alanda destekliyoruz ve Konsept Dışı da bunlardan sadece birisi. Diğer yanda sırf işletmeci, iktisatçı, sosyal girişimci ve finansçı arkadaşlar için One Dergi’yi bünyemize dahil ettik. Özellikle üniversitelerin kariyer ve girişimcilik kulüplerinin etkinliklerine yer vermek, yukarıda saydığımız alanlara yönelik fikirlerini yazıya dökenlere alan açmak ve iş adamları ile girişimcilerle de yakın olmak adına One Dergi’yi önemsiyoruz. Şimdi yeniden yapılanma sürecindeyiz ve kısa zaman içinde One Dergi’yi eski günlerinden daha ileriye taşıyacağımızı umuyorum. Bir kere daha altını çizerek ifade etmek isterim; Konsept Dışı ve One Dergi TUİÇ’le birliktedir, paydaştır ancak uluslararası ilişkiler disiplininden sıyrılan, daha farklı alanları konu edinen birer kaynaktır.
Staj programına ve stajyerlere verdiğiniz önemi biliyoruz. Üç haftadır da burada sizlerle birlikte bir çalışma içerisindeyiz. Sizden bir kez daha duyalım ve aktaralım istiyoruz; TUİÇ’in staj sistemini anlatabilir misiniz?
TUİÇ’te staj son dönemde epey popüler hale geldi, talepleri karşılamakta da zorlanıyoruz. Bu elbette bizi mutlu eden bir durum ve aslında bugüne kadar stajyerimiz olan arkadaşların memnuniyetini de ortaya koyuyor. TUİÇ’te iki tür staj yapma olanağı mevcut. Birincisi dönemlik, kış dönemi ve yaz dönemi olarak ikiye ayrılıyor. Kış dönemi üniversitelerin tatil olduğu 1 aylık dönemi kapsıyor, yaz dönemi ise yine 2 periyottan oluşan 1’er aylık dönemleri kapsıyor. Bunun dışında bir de uzun dönemli staj olanağı var. Bu stajyerlerimizi ofisimiz İstanbul’da olduğu için İstanbul içerisindeki üniversitelerden seçiyoruz. Uzun dönemli stajyerler haftanın en az bir gününü bizimle ofiste geçiriyor, yaz ve kış dönemi stajyerleri ise çalışma günleri olan 5 gün boyunca ofiste oluyor. Stajyerlerden beklentimiz öğrenme odaklı olmaları ve samimiyet göstermeleri. Öyle çok yüksek kriterler koymuyoruz çünkü üniversiteye gelen öğrencilerin eğitim arka planını da göz önünde bulunduruyoruz. Yıllarca İngilizce eğitimi görmemiş, gördüğü de yarım olan öğrencilerden iyi bir İngilizce beklentisi çok adil olmuyor mesela. Biz stajyerlerimizle birlikte çay içen, yemeğe çıkan, sohbet ortamı oluşturan samimi bir atmosfere sahibiz ki en verimli öğrenme ve paylaşımın bu şekilde gerçekleştiğine inanıyoruz. Peki, stajyerler ne yapıyor? Öncelikle bir çalışma konusu belirliyoruz, sonra o konu ile ilgili kitap okuması ve akabinde kitap analizi istiyoruz. Çalışma konularına yönelik haber takibi ve yazımı yapıyorlar. Staj sonunda ise bir ppt sunumu hazırlayıp bizlere dönem içerisinde seçtikleri konu hakkında bir genel sunum gerçekleştiriyorlar. Aslında biraz nasıl yazılır, nasıl kitap analiz edilir, nasıl okuma yapmak gerekir gibi sorulara cevaplar bulacakları bir süreçten bahsediyorum. Tabi biz bir de staj sonunda bizim için yazacakları bir samimi gönül notu istiyoruz. Staj nasıl geçti, eksikler nelerdi, neleri beğendiler nelerden rahatsız oldular sorularını cevaplayan bir buçuk iki sayfalık metinler bizi de besleyici nitelikte oluyor.
Gerçekleştirdiğiniz çalışmalara ve sosyal medya hesaplarınıza baktığımız zaman gönüllü sayınızın oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Nedir sizi böyle bir arada tutan?
Biz TUİÇ olarak eğlenceli öğrence süreçlerini ön alıyoruz. Mutlaka her etkinliğimizin sonunda yorgunluğu atacak, ekiplerin kaynaşmasını sağlayacak ortamlar oluşturuyoruz. Bunlar da yeterli gelmediği için ayrıca bir yaz ve bir de kış kampı düzenlemeye başladık. Bu kampların içerisinde küçük çalıştaylar veya seminerler olmakla birlikte ağırlık insanların birbirini tanımasına olanak veren aktivitelerde oluyor. Bugüne kadar Antalya Olimpos’ta bir yaz kampı ve Kayseri Erciyes’te bir kış kampı gerçekleştirdik. Geri dönüşler çok güzeldi. TUİÇ’i hiç tanımayan bireylerin bu kamplarla tanıma şansı olduğunu, mevcut üye ve kolaylaştırıcıların birbirini daha yakından tanıdığını tespit ettik. Şimdi önümüzdeki yaz için yine Olimpos’ta yapılacak olan 2. Yaz kampımızın hazırlıklarına başladık. Buradan TUİÇ üyesi ve kolaylaştırıcı arkadaşlara, bizi yakından tanımak isteyenlere önümüzdeki Temmuz ayının başı için plan yapmamalarını, TUİÇ Yaz Kampını kaçırmamalarını öneririm. Bu kamp organizasyonlarımızla ilgili ifade etmek istediğim bir başka konu ise ilerleyen süreçlerde bu kampları uluslararası bir hüviyete çevirme hedefimizdir. Daha önce bahsettiğimiz E-Buddy İstanbul departmanımızın da sistemli bir şekilde çalışmaya başlamasıyla birlikte Türkiye’deki yabancı uyruklu öğrenciler ile TUİÇ mensuplarının buluşacağı yaz ve kış kamplarına hazır olmamız gerekiyor. Bunu tabi Avrupa Birliği Projesi şeklinde de yapmamız mümkün. Bu anlamda ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını yapıyor ve altyapıyı oluşturuyor. Zaten TUİÇ halihazırda Ulusal Ajansa akredite olmuş hatta Avrupa Gönüllü Hizmeti (AGH) dahilinde gönderici kuruluş yetkisi mevcut olan bir dernek. Bu konuyla ilgilenen; proje yazarım, AGH ile yurtdışına çıkarım diyen arkadaşlarımız için de imkanlarımız yeterli, sadece ilgilensinler, bizlerle çalışmak istesinler yeter.
Son olarak bize TUİÇ’in uluslararası vizyonundan bahsedebilir misiniz?
TUİÇ’in uluslararası vizyonu elbette var. Bugüne kadar Bakü ve Saraybosna’da birer kongre gerçekleştirdik. Dikkat edilirse kademeli bir uluslararasılaşma stratejisi izliyoruz. Takdir edersiniz ki bir anda her bölgeye ilgi duymak odaklanma krizi oluşturacağı gibi başarısızlığı da getirebilir. Biz genişletilmiş komşuluk perspektifi kavramından bahsediyoruz. Türkiye’nin sınır komşuları değil, tarihi kültürel coğrafyasını tamamen komşu görüyoruz. Mesela nedir bu, kuzey batıda komşumuz sadece Bulgaristan değil, onun da kuzeybatısında kalan Sırbistan da bizim bir komşumuz niteliğindedir. Zaten hali hazırda araştırma merkezlerimizin isimleri ve var oluş süreçleri de bu kavramsallaştırmayı doğrular. Mesela biz Ortadoğu değil Yakındoğu diyoruz. Dikkat etmişseniz merkezlerimiz Türkiye merkezli bir çevreleme ile kurgulanmış. İşte nedir Avrasya, Balkanlar, Yakındoğu. Onun dışında Latin Amerika merkezimiz de yine Türkiye’nin yeni ilgi coğrafyalarından birisidir. Şimdi uluslararası etkinlik olarak önümüzdeki Nisan ayının 17-18-19’unda gerçekleştireceğimiz “Uluslararası Kıbrıs Kongresi” var. Bulgaristan’da bir kongre ve Saraybosna’da ikinci kongreyi gerçekleştirmek için çalışmalar sürüyor. Takvimin darlığını, zamanın hızlı akışını dikkate aldığımız vakit bizde epey zorlanıyoruz tabi.
Peki TUİÇ’in geleceği nedir?
TUİÇ nereye gidecek, bu çalışmaların nihai hedefi nedir sorusu ara sıra gündeme geliyor. Neticede bir öğrenci derneği ve ilânihaye biz başında olmayacağız. Ama bu TUİÇ’in gelişerek büyüyeceği gerçeğini değiştirmiyor. Biz 2008 yılında yola çıkarken hem büyük hedefler koyduk hem de büyüklerimize eleştiriler getirdik. Eleştirilerimizin başında gençlerin yeterince rol almasına fırsat verilmemesi, gençliğin öneminin söylemde kalması geliyordu. Mesela yıllarca koltuk işgal etmenin sorunlu yanına hep vurgu yaptık. Hal böyle olunca bugün biz de sözümüz ile eylemimizi tutarlı götürmeliyiz. Ben 2008 yılında TUİÇ fikrinin kurucu kadrosundaydım. Dernek olmadan önceki süreçte genel koordinatörlük görevini yürüttüm ve derneğin kurucu başkanlığını üstlendim. Şimdi dönüp bakınca yaklaşık üç sene genel koordinatörlük ve akabinde iki sene başkanlık yapmış oluyorum. Hal böyle olunca artık yeter demenin ve farklı arkadaşlara alan açmanın zamanı geldi de geçiyor. Önümüzdeki dönem yapılacak genel kurulda aday olmayıp bugüne kadar taşıdığım bayrağı devredeceğim. Bunun Türkiye’de STK’ların da demokratikleşmesi anlamında önemli olduğunu düşünüyorum. Ekibimizle uyum içerisindeyiz, yaşım da henüz 26 ancak ben yeni dönemde aday olmayacağım diyorum. Bunun bir anlamı var ve dilerim mesajımız yerine ulaşacaktır. Tabi bu noktada Türkiye’deki sivil toplumun siyasetle iç içe olmasını da sorgulamak lazım. Bu önemli çünkü zamanla ilişki içinde olduğunuz yapıya benzemeniz kaçınılmaz. Ben siyasetle sivil toplumun ilişkisiz olmasını savunmuyorum ama siyasete eklemlenmiş, yöneticilerinin aynı zamanda siyaseti temsil ettiği yapıların hem kalıcı olmak hem de eleştirel tavrı korumak açısından zorlanacağını düşünüyorum. TUİÇ’in vizyonuna gelecek olursak eğer; TUİÇ bir fikirdi, bazılarına göre hayaldi ama bugün geldiği nokta önemli. Ben TUİÇ’in zaman içerisinde daha kökleşip vakıf haline gelmesini ve akabinde bir üniversiteye dönüşmesini hayal ediyorum. Türkiye eğer küresel bir aktör olacaksa, bizler dünya ile ilgili verileri artık batı literatüründen takip etmeyeceksek bizim bir Uluslararası İlişkiler Üniversitesi kurmamız şart. TUİÇ’in bugünkü yapısına, değerlerine, vizyonuna baktığım zaman Türkiye’nin Uluslararası İlişkiler Üniversitesi olabileceğini düşünüyorum. Bir ekol olabilir, kendi uzmanlarını yetiştiren, gençler ile temasını sıkı sıkıya koruyan ve uzmanlarının da ilk günkü heyecanını yitirmediği bir üniversite olmaması için bir neden yok.
Burada 2008’den bu yana süre gelen bir emekten bahsediyorsunuz. Her şey yoluna giriyorken görevi bırakmak çok kolay olmasa gerek. Sizin bu süreçteki planlarınız nelerdir?
Tabii ki görevi bırakana kadar yapacağım işler var. Öncelikle TUİÇ için bir “istişare takımı” kuracağız. Bizim en büyük özelliğimiz icazet almayan, kendi kendini yürüten bir yapı olabilmekti. Geçirdiğimiz 5 yıllık süreç sonunda bugün çeşitli iş kollarında çalışan, kamu da görev alan kıymetli dostlarımız, TUİÇ mezunu arkadaşlarımız var. Onları unutmadık, TUİÇ ile diyaloglarını sürdürmelerini istiyoruz ve bu diyalogdan da büyük bir enerji çıkacağına inanıyoruz. Her sene bir kere toplanan ve TUİÇ yönetim kurulu ile istişareye dayalı toplantı gerçekleştiren bir yapıdan bahsediyorum. Hiçbir yetkisi olmayacak, aksi durumda vesayet oluşur. Sadece senenin bir günü gelip TUİÇ’li arkadaşlarına, kardeşlerine tecrübelerini aktaracak ve giderken de pamuk ellerini cebine atıp destek bırakacak bir yapı kurabilmeliyiz. Bunun dışında TUİÇ’i yaygınlaştırmamız lazım. Temsilcilik modelini denedik ama başarılı olamadık. Sanıyorum yeni bir model olarak “kolaylaştırıcılığı” teşvik edeceğiz ve bir iki şube açma çalışmasına gireceğiz. Önce Türkiye içerisinde bir bölgeselleşme ve sonra yakın coğrafyamızda aynı stratejiyi izleyebiliriz. Tabi bunları arkadaşlarımızla sürekli istişare ediyoruz ve hep birlikte TUİÇ’in geleceğine dönük stratejileri oluşturacağız. Sorunuz siz ne yapacaksınız üzerineydi ama ben yine TUİÇ’i anlattım. Alışkanlık veya TUİÇ’li olmak, ne derseniz deyin böyle bir şey işte. Ben uzaktan izleyeceğim dersem yalan olmaz. Aksilik olmazsa Bosna-Hersek’te olacağım, doktora eğitimimi tamamlamayı ve derinliğimi arttırmayı planlıyorum. Siyasete mi gireceksin diye soranlar oluyor, aktif siyaseti düşünmüyorum ve ben zaten her nefeste siyasetin içinde olduğuma inanıyorum.
Bu röportaj Gül Muriç ve Ecem Özayan tarafından TUİÇ Başkanı Burak Yalım ile yapılmıştır…