BÇG faaliyetlerini gördükçe ‘Yeni Anayasa’ da devletin vatandaşına güvenmesi için neler yapılacağı daha çok önem kazandı.
Özellikle Temel Özgürlükler ve Haklarla ilgili komisyona “Mahalle Baskısı”nı önlemek için başvurulması devletin vatandaşını fişleyerek iç tehdit olarak tanımlamasının baskısını da gündeme getirmeyi zorunlu kıldı.
Batı Çalışma Grubu’nun çalışmaları ortaya çıktıkça “Siz fişlemeyi iyi bilirsiniz” diyeceğimiz örnekleri sık sık görmeye başladık.
Hatta daha ağır bir ifade ile BÇG röntgencilik yapmıştı.
Akit gazetesi ve Sayın Hasan Karakaya BÇG’nin ipliğini çok güzel pazara çıkardı.
28 Şubat öncesi TSK içinde subay astsubayların evine tamirci kıyafeti ile insan sokup dini tezahür arayıp sonra bunu istihbarat raporu halinde sunan, kendi subayını fişleyen bu sistem deşifre olmaya başladı.
Murat Alan’ın haberine göre Şubat 1997’de 17 vali, 296 kaymakam, 370 yüksek bürokrat irtica yanlısı olarak fişlenmiş ve tasfiye edilmeye çalışılmış.
“İrtica eğilimli… Eşi türbanlı iken yakın zamanda başını açmıştır… Başını açmış ama fikirleri değişmemiştir.”
“İrticai faaliyet içinde olduğuna dair duyumlar alınmaktadır”
“….siyah çarşaf kullandığı söylenmekte olup evden hiç çıkmadığı için kimse tarafından görülmemiştir.”
1915 Ermeni Katliamı, Dersim Katliamı, 1955 6-7 Eylül azınlık kışkırtması, darbeler öncesi toplumsal olaylar, 1 Mayıs 1977 Taksim (Halil Berkay her ne kadar sol fraksiyonlara bağlasa da fraksiyonlar içinde BÇG görevlilerini gözardı etmemek gerekir tıpkı Aczimendilerin içindeki BÇG görevlileri gibi) Çorum, Kahraman Maraş, Sivas Madımak olaylarını sayabiliriz. Bütün bu olaylar “Güvenlik Sendromu”na maruz yönetim anlayışının sonucudur.
TSK’nın normal işleyişi şartlarında istihbari faaliyet ve fişleme dış düşmana karşı yapılır. Dış düşmanın iç uzantıları buna dâhil edilir. Eğer devlet dostunu düşmanın karıştırırsa adalet ilkesinden uzaklaşır.
Adalet ilkesinin temel değeri “orantılılık”tır. Orantılı olmayan korku ve kuşku büyüklük hastalığı olan merhametsiz ve insafsız yöneticilerde sıklıkla gözlemlenir. Böylece kişi öz evladını düşman gören baba durumuna düşer.
Böylece aile içerisine fitne sokmak isteyenler aile bireylerinin küçük hatalarını büyüterek düşmanlıkları artırırlar.
Batı Hitler’in ve öncesinin paranoyakça hatalarını ve kurgularına karşı şu çözümü bulmuştur. Demokrasinin “Açıklık” ilkesini.
İncelenirse görülecektir İşviçre’de devlet halkını fişler sonra kendisine “şu dernek faaliyetin nedeniyle izleniyorsun” diye bildirir.
Bunun sonucu fişleyen ve fişlenen konuya “Double Check” yapabildiği için çift denetim sonucu hem paranoya kalkar hem de fitnecilerin oyunu bozulur.
Niyet okuyan kişiler her zaman olacaktır. Belirsizliğe tamammül edemeyen niyet okuyucular hakikatı araştırmak yerine varsayımlara dedikodulara inanma eğilimindedirler.
Niyet okuyucular açık bilgi ve verilere rağmen davranışlarına devam ediyorlarsa ya hastadırlar. Tedavi gerekir yahut da kayıp vakadırlar. Bu kişilerden yılandan akrepten kaçıldığı gibi kaçılmalıdır. Yönetimde karar mekanizmasında olmamaları sağlanmalıdır.
Bu sebeple memleketimize 100 senedir huzur vermeyen İttihat Terakki karakterinin yeni anayasamızda yaşam hakkı bulmamasını sağlamalıyız.
Halkını tehdit gören zihniyetin hayat hakkı bulmaması için BÇG tarzı yapıların üzerine gidilmesi hayati önem taşımaktadır.
Ankara’ da 28 Şubat soruşturmasını ve kovuşturmasını yürüten savcılarımızın yargıçlarımızın içi rahat etsin, doğru yoldalar. TSK’nın içinde bu zihniyetten yaka silken binlerce subay astsubay sevinçle süreci izlemektedir.
BÇG gibi kanserli dokuyu söküp çıkarmak isteyenleri tarih övgü ile alkışlamaya hazırdır.
Anayasa Komisyonumuz umarım “Devlet birimleri yasalara uymayan suç tanımlaması yapamaz” gibi bir temel hakkı göz önüne alır.
Nevzat TARHAN
Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: Haber 7