Güney Amerika kıtasında denize kıyısı olmayan sadece iki ülke vardır. Bunlardan biri Paraguay diğeri ise Bolivya’dır. Aynı zamanda Paraguay ve Bolivya Güney Amerika’nın en fakir iki ülkesidir. Fakat Bolivya’nın denize 1879-1884 Pasifik Savaşına kadar denize kıyısı vardı. Pasifik Savaşında Atacama bölgesini kaybeden Bolivya aynı zamanda gühercile madenlerini ve denize kıyısını da kaybetmiş oldu.
Savaştan en karlı çıkan ülke Şili ve en fazla zararlı çıkan ülke de Bolivya olmuştur. Savaş sonrasında savaşan ülkeler arasında ikili anlaşmalar imzalandı. Bolivya topraklarını kaybettiğini bu anlaşmalarla kabullenmiş oldu.
Pasifik Savaşı
Sili’nin bir çöl bölgesi olan Atacama bölgesini Şilili nüfusun varlığından ötürü kendi toprakları olarak görmesinden çıkan bir savaştır. Asıl neden ise bu bölgede nitrat madenlerinin varlığının keşfedilmesidir.
Latin Amerika bölgesi bağımsızlığını kazandıktan ve bölgede devletler birbiri ardına kurulmaya başladığında sınırlar tam olarak oturmamıştı buna karşın çok az bölgede sınır sorunları yaşanmıştı. Zaten ülkeler iç yönetimleri konusunda fikir birliğine varamamış ya da yeni kurulan devletler olmanın getirdiği zorluklarla uğraşıyorlardı. Bu sebeple dış ilişkiler ve sinir sorunları ikinci planda kalmaktaydı. Fakat denize kıyısı olan ülkeler limanlarının varlığı ve balıkçılık faaliyetlerinden dolayı ekonomilerini geliştirebilecek konumdaydılar. Bağımsızlığın getirdiği yeni duruma eski ekonomik koşullar yetmemeye başladı[1].
İlk olarak Şili ve Peru arasında anlaşmazlıklar başladı. İç siyaseti son derece karmaşık bir durumda olan Şili ekonomisini de düzeltme isteğiyle Valparasio limanı(Şili) ve Callao limanı(Peru) arasında kalan deniz egemenliği için Peru-Bolivya Konfederasyonuna savaş açtı ve savaşı kazandı. Daha sonra Macellan boğazında koloni kuran Şili ekonomik olarak yükselişe geçti. Bu yükseliş ve de Bolivya’nın Antofagasta bölgesinde ortaya çıkan madenlerle birlikte 1879 yılında Pasifik Savaşı patlak verdi.
İngiltere o yıllarda nitrat (gühercile) ticaretine son derece önem veriyordu. Zaten Şili orduları da maddi ve askeri mühimmat olarak İngiltere tarafından desteklenmekteydi[2]. Peru ve Bolivya güçlerini yenen Şili Peru’nun başkenti Lima’ya kadar geldi. Savaşın sonunda kazanan taraf Şili oldu ve topraklarını 18. Pareleldeki Tacna(Peru)ya kadar genişletti ayrıca bütün madenleri ele geçirdi. Daha sonra da madenlerin İngiliz firmaları tarafından işletilmesine izin verildi. Eldeki kaynaklar ve İngiltere’den gelen yardımlar sayesinde Şili ekonomik olarak büyüdü ve bölgedeki en güçlü ülkelerden biri haline geldi.
1929’da Peru ve Şili arasında Peru’nun başkenti Lima’da sınırları belirlemek üzere bir anlaşma imzalandı. Sınır çizgisinin Arıca ve Tacna arasından geçmesine karar verildi. Fakat Peru eskiden sahip olduğu, artık Şili topraklarında olan limanlarını Şili’nin bilgisi ve izni olduğu takdirde kullanabilir hale geldi. 1952 ve 1954 yıllarında Peru’nun Şili ve Ekvator ile yaptığı anlaşmalar sonucunda üç ülkenin de deniz sınırları 200 mil olarak belirlendi.
Savaş Sonrası Bolivya
Savaş sonrasında Şili-Peru ve Şili- Bolivya arasında Dostluk ve Barış anlaşmaları imzalandı. Ayrıca anlaşmalarla birlikte Arıca ve Tacna, Arıca ile La Paz arasında demiryolu yapımı karara bağlandı.
Bolivya kendi ekonomik gelişimi için gerekli olan en önemli kaynaklarını kaybetti. 158.000 kilometrekareden daha fazla toprak, denize kıyı ve gühercile madenleri savaş sonrası Bolivya’nın anlaşma imzalayarak kaybettiğini teyit ettiği unsurlardır.
Denize kıyısı olmak Bolivya’yı sadece ulaşım ve balıkçılık faaliyetleri açısından etkilememektedir. Son derece zengin doğal gaz kaynaklarına sahip olan Bolivya bu doğal gazı sıvılaştırarak ihraç etmektedir ve bu yüzden en ekonomik, en pratik çözüm olarak denizyolu ulaşımını kullanabilir. Denize kıyısı olmaması Bolivya’nın sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatını daha az karlı bir hale getirmektedir. Ulaşım masrafları gazın fiyatını artırmakta ve bu da doğal gaz pazarında Bolivya’nın daha az tercih edilen ülke olmasında sebep olmaktadır.
Bu durum karşısında Bolivya çeşitli zamanlarda çeşitli önerilerle Şili ve Peru ile görüşmeler başlatmıştır. Fakat bu durum günümüzde hala çözüme ulaşamamıştır[3].
Bolivya’nın Liman Arayışları
Bolivya denize kıyısını kaybettiğinden beri sık sık çözüm arayışlarına yönelmiştir. Aynı zamanda uluslararası arenada bu durumu dile getirerek çözüm konusunda kendilerine yardımcı olunmasını beklemişlerdir. Özellikle Amerikan Ülkeleri Örgütünde yaptığı konuşmalarla da denize kıyısı olan bir Bolivya’dan asla vazgeçmeyeceklerini dile getirmişlerdir. 24 Eylül 2003’de Bolivya Devlet Başkan Yardımcısı Carlos Mesa’nın Birleşmiş Milletler Genel Meclisi çerçevesinde 58.Genel Meclisin önünde şu sözleri sarf etmiştir. »Bugün bu forumun önünde Bolivya’nın bir daha asla denizalanı iddiasından vazgeçmeyeceğini belirtirim çünkü cumhuriyetimiz bağımsız bir deniz alanıyla doğdu. Bir yüzyıldan fazladır ileri sürdüğümüz bu iddia kapris ve ya kafa tutma değildir, bu bizim ekonomik kaynaklarımızın yetersizliğinden ve coğrafik engellerimizin büyüklüğünden ileri gelmektedir ki bu bizim rekabetçiliğimizi azaltmaktadır. »[4]
Bolivya’nın ilk önerisi 1975 yılında Şili’nin Peru ile olan sınırına bir Bolivya koridoru yapılmasıydı. Böylece Bolivya denize ulaşabilecekti. Bunun karşılığında Şili Lauca Nehrinin şu kaynaklarına erişim hakkına sahip olacaktı. Lauca Nehrinin yüzde 85’i Bolivya topraklarında bulunmaktadır. Fakat bunun karşılığında Peru Arıca Limanında üçe ayrılmış bir bölge istedi. Bunun üzerine Şili bu öneriyi kabul etmeyerek Peru ile olan görüşmeleri kesti. Bu durum üzerine de Bolivya tepki olarak Şili Büyükelçisini geri çağırdı.
1979 yılında Amerikan Ülkeleri Örgütü Bolivya’nın denize ulaşımı konusunun önemini tanıdılar fakat ekonomik ve siyasi yönden daha güçlü olan Şili karşısında Bolivya’nın şansı yoktu.
2000li yıllarla birlikte Bolivya denize karşı gaz kozunu kullanmaya başladı. Bolivya Amerikan menşeili Pasifik LNG ile sıvılaştırılmış gaz üzerine bir projede anlaştı fakat bu proje kapsamında taşıma için öngörülen liman Şili topraklarındaydı. Bu proje Bolivya içerisinde daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ayaklanma çıkmasına sebep oldu. Bunun üzerine devlet başkanı Gonzalı Sanchez de Lozada çıkan ayaklanmada sürgüne gönderildi onun yerine halefi Carlos Mesa bir referandum düzenledi. Referandum sonucunda Şili’ye doğalgaz satışı durduruldu. Bolivya’nın bu tavrı karşısında Şili hükümeti de limanlarını kapattı.
Son olarak 2010 yılında Bolivya 99 yıllığına Peru’dan küçük bir sahil şeridi kiraladı. Bu şeritte kendine bir liman inşa eden Bolivya deniz ulaşımı, balıkçılık ve sıvılaştırılmış doğal gazın taşınma işlemleri bu limandan yapılacak[5].
Sonuç
Pasifik Savaşıyla en önemli topraklarını ve doğal kaynaklarını kaybeden Bolivya ekonomik olarak dezavantajlı duruma gelmiştir. Doğal gazın çokluğunun keşfedilmesinden önce ekonomik olarak kötü durumda olan Bolivya hala Paraguay’la birlikte Güney Amerika’nın en fakir ülkesidir. Hızlı bir ekonomik kalkınma yaşamak isteyen Bolivya’nın elinde ticaret yapabileceği koko bitkisi ticareti ve doğal gaz vardır. Doğalgaz da taşıma masrafları yüzünden daha az kar getirmektedir.
Fakat Bolivya’nın denize ulaşma tutkusu Şili ile olan ilişkileri bozmaktadır. Her iki ülkede git gide milliyetçi söylemlere başvurmaktadır. Üç ülke arasındaki bu anlaşmazlık çözülemedikçe halklar arasındaki uçurum ve hoşgörüsüzlük artacaktır. Ayrıca Bolivya ekonomik olarak dezavantajlı kalmaya devam edecektir.
Aslıhan BAŞER
[1] http://latinamerika.ankara.edu.tr/ulkeraporlari/sili_rapor.pdf 21.09.2011, 19.58
[2] http://www.ieim.uqam.ca/IMG/pdf/CasgrainA_BolivieChiliPerou2010.pdf 17.09.2011, 14.45
[3] http://www.persee.fr/web/revues/home/prescript/article/afdi_0066-3085_1977_num_23_1_2043 17.09.2011, 19.50
[4] http://www.guidebolivia.com/divers/histoire/images/FRANCES%20D.M.pdf 18.09.2011, 15.15