Çin, Rusya, İran, Hindistan, Brezilya ve Türkiye bu altı ülkenin ortak bir kaderi var. Siyaset ve ekonomi uzmanları tarafından bu altı ülkenin geleceğe damgasını vurması öngörülüyor. ABD’nin hegemonyasında ki dünya siyasetinin bu altı ülkeden birinin eline geçmesi ve ABD saltanatının bitmesi bekleniyor. Bunu başarabilecek en güçlü aday ise şu an için Çin görülüyor.
Çin Halk Cumhuriyeti son yıllarda yaptığı sanayi atılımlarıyla ekonomide büyük devrimlere imza attı. Nüfusunun yüksek olması nedeniyle ucuz işgücüyle üretim miktarında zirveye vurdu ve bu ihracat rakamlarına yansıdı. Yüksek ihracat rakamlarıyla pazarını genişletti ve dünyanın dört bir yanına yayıldı. Dış ticaret dengesinde istikrarlı bir olumlu grafiğe ulaştı. Bu başarıları ekonomilerine yansıdı. Çin 2007 yılından beri istikrarlı bir şekilde yüzde ortalama 12 ile büyüyor. Çin’in bu istikrarlı ekonomiyle en geç 2050 yılına kadar dünyada egemen güç olması ve uluslararası sistemde ABD’nin yerini alması bekleniyor.
Hindistan ve Brezilya’da son yıllarda ekonomilerinde büyüme istikrarını sağlayan ülkelerden. Hindistan fazla nüfus ve ucuz işgücüyle ekonomisini büyüttü ve yılda ortalama 7 ile büyüyor. Brezilya ise akıllı ve planlı devlet politikalarıyla ekonomide ve işsizliğin bitirilmesinde devrim yaptı.
Rusya tarihsel büyüklüğünü özellikle Putin döneminde yaptığı yatırım ve politikalarla taçlandırdı. Özellikle enerji alanında büyük projelere imza attılar. Milli kaynaklarını değerlendirmesini bildiler.
İran’da Rusya gibi enerji alanında yaptığı atılımlarla ekonomik bağımsızlığını kazandı. Son dönemin yükselen değerlerinden biri oldu. Özellikle nükleer enerji alanında yaptıkları başarılar dikkat çekiciydi. Bu beş ülkede bu atılımlarla Dünya’da etken güç olmayı başardılar.
Türkiye’ye gelecek olursak, Türkiye son 9 yıllık AK Parti hükümetiyle dünya da söz sahibi olmaya başladı son dönemde ki atılımlarla birlikte ise uluslararası sistemde bir güç odağı haline gelmek yolunda önemli adımlar attı. Özellikle bu beş ülkeyle geliştirdiği politikalar ve kurduğu ortaklıklar bunda önemli etken oldu. Bu ortaklıkları inceleyecek olursak: RUSYA: Rusya ile başta enerji olmak üzere birçok alanda ortaklık kuruldu. Mavi akım projesi gerçekleştirildi. Mersin-Akkuyu’da nükleer santral kurulması konusunda anlaşıldı, 2006 da 15 milyar dolar olan ticaret hacmi 40 milyar dolara yükseldi, stratejik ortaklık kabul edildi, iki ülke arasında ki vizeler kaldırıldı. İRAN: İran ile enerjinin alternatifini güçlendirmek amacıyla antlaşmalar yapıldı, Brezilya ve İran ile birlikte uranyum takas antlaşması yapıldı ve Türkiye küresel sorunlara müdahale etmeye başlayıp, arabuluculuk görevi üstlendi. BM güvenlik Konseyinde çıkan yaptırım kararında Türkiye sözünün eri ve sağlam duruşunu sürdürdü ve İran lehinde oy kullandı. BREZİLYA: Brezilya ile resmi temaslar ve ziyaretler sıklaştırıldı. Ekonomi ve askeri alanda antlaşmalar yapıldı. Türkiye’nin kendi uçağını üretmesi konusunda Brezilya destek vermeyi kabul etti. HİNDİSTAN: Abdullah Gül bu yıl yaptığı ziyaretle Hindistan’ı son 15 yılda ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı oldu. Türkiye ile Hindistan arasında ki ticaret hacmi 2002–2008 yılları arasında 3,8 kat artmış. Son üç yılda ise 3 kat artmıştır. ÇİN: Çin ile ilişkiler son yıllarda adeta tavan yaptı. Önceki ay askeri alanda ortak bir tatbikat yapıldı. Geçen hafta Çin başbakanını ziyareti ile devrim gibi bir karara imza atıldı. Türkiye-Çin ticaretinde dolar saf dışı bırakıldı. Artık ikili ticarette Türk Lirası ve Çin Yuan’ı kullanılacak. TL’nin konvertibl yani uluslar arası para olması yolunda büyük bir adım bu. Askeri alanda karadan karaya füze fırlatma sistemi çalışma ortaklığı başladı. 2005 yılında 5 milyar olan ikili ticaret hacmi şu an 17 milyar dolar ve 2020 yılında bu rakamın 100 milyar dolar olması yolunda anlaşıldı.
Türkiye, AK Parti Hükümetiyle birlikte artık bölgesel güçlerle değil küresel güçlerle oynuyor. Bu oyunlar ve politikalar Türkiye’yi bölgesel güç olmaktan küresel güç olmaya götürüyor. Şu da net ki sürdürülen aktif dış politikayla Türkiye bölgesel güç olmaktan çıkmaya başladı ve kabına sığmıyor. Bu başarılı politikaların devamıyla Türkiye’yi küresel güç olma başarısı apaçık bekliyor. Ancak her şeye rağmen şu an için dış politika da şimdilik biraz daha alçakgönüllü olmak da yarar var. Dış da büyük olmak için önce içte büyük olmak şart.İç sorunların halledilmesi Türkiye’yi uluslar arası arenada daha cesur yapacaktır ve akıllı politikalar uygulamamıza yardımcı olacaktır.
Erdem EREN
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi