BMGK’NIN KARAR ALMASINI ETKİLEYEN NEDENLER VE VETO HAKKI

ÖZET

Geçmişte büyük yıkımların yaşanmasının ardından uluslararası sistemde devletlerin tek bir çatı altında birleşerek barış odaklı bir sistem kurma amacı ile ortaya çıkan uluslararası örgütler, zaman geçtikçe daha da önemli bir rol üstlenmektedir. Bu örgütlerden en önemlileri olan Birleşmiş Milletler’in en etkili organı olan Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerinin ulusal çıkarları üzerinde etkili olan veto hakkı ve bu hakkı ulusal çıkarları doğrultusunda kullanmaları, örgütün bütüncül yapısının bireysel amaçlı bir yapıya evrilmesine sebep olmaktadır. Bu çalışmada BMGK üyelerinin veto haklarını hangi nedenlerle kullandıkları incelenmiştir.

 

GİRİŞ

Tüm devletleri tek bir çatı altına toplamak ve işgal, savaş gibi olayların küresel boyuta ulaşmasını engellemek ya da olmasını geciktirmek için böyle bir kurumun oluşturulması, dünya için yeni bir düzenin başlangıcı olmuştur. BM, daha önce denenmiş bir durumdan sonra bütün hataların görülüp yalnızca savaş galiplerinin kalkıştığı bir cesaret sonucu meydana gelmiş bir örgüttür. Uluslararası sistemde bugün gelinen nokta, örgütlerin kişisel amaçlardan sıyrılabildiği vakit bambaşka bir dünyanın kapılarını açılacağını göstermektedir.

BM’nin sadece tek bir yönüyle değerlendirilmesi sistem içerisinde bu zamana kadar yapmış olduklarının yok hükmüne çıkarılmasına neden olmaktadır. Bugün yapılacak bir küresel savaşın geciktirilmesini sağlayabiliyorsa bu örgüt için büyük bir başarıdır.

Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması, dünyanın herhangi bir yerindeki devlet için önemlidir fakat jeopolitik konumu geçiş noktalarında olan ülkeler için daha fazla öneme sahiptir. Bugün, BM’nin kurulduğu zamanki kadar dünyada daha fazla toprak sahibi olma düşüncesi önemli değildir çünkü artık silahlar şekil ve içerik değiştirmiştir: biyolojik silahlar, kimyasal silahlar vs. Günümüz teknolojisi gereği topraktan daha kıymetli şeyler ortaya çıkmıştır. İnternetin olmadığı dönemlerde bilgi çok büyük bir güçtü fakat bugün bilgi kullanılmaz ise bir hükmü kalmamaktadır. Artık devletlerin topraklarını işgal etmeden o devleti sömürmek mümkün olmaktadır. Bilgi çağında BM gibi büyük ve önemli örgütlerin niteliği gün geçtikçe artmaktadır.

 

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ

Güvenlik Konseyi’nin İşlevi

Günümüzde uluslararası sistemin en önemli aktörlerinden biri uluslararası bir örgüt olan Birleşmiş Milletler (BM)’dir. BM’nin ortaya çıkışını sağlayan sürecin örgütün[1] kurulmasından çok daha öncesine dayandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bugünkü uluslararası sistem kimi yazarlarca “Birleşmiş Milletler Sistemi” olarak da anılmaktadır.[2] Bu durum BM örgütünün uluslararası sistemdeki öneminin açık bir göstergesidir. Bugün var olan uluslararası sistemin oluşumunda etkili olan faktörler BM örgütünün kuruluşunun da temellerini oluşturmaktadır. BM kendi bünyesinde birçok farklı organ[3] bulundursa dahi bunların arasında en önemli ve etkili organı Güvenlik Konseyi (BMKG)’dir. Güvenlik Konseyi, Genel Kurul ile birlikte, sahip olduğu nitelikler nedeniyle, BM’nin en önemli iki organından biridir. BM’nin en önemli kuruluş amacı olan uluslararası barış ve güvenliği koruma görevinin birincil sorumluluğu Güvenlik Konseyi’ne verilmiştir.[4]

Uluslararası barış ve güvenliğin korunması kavramı BM sisteminde oldukça geniş bir biçimde anlaşıldığından dolayı Güvenlik Konseyi’ne bu amaçla doğrudan bağlantılı olmayan birtakım görev ve yetkiler de tanınmıştır. Konsey, bu yetkilerin bazılarını tek başına kullanırken bazılarını ise Genel Kurul ile birlikte kullanmaktadır: Yeni bir üyenin kabulü, üyelik haklarının durdurulması ve bu hakların iadesi, üyelikten çıkarma, Genel Sekreter’in tayini, BM Şartı’nda değişiklik yapılması, UAD yargıçlarının seçilmesi.[5]

BM’nin 6 organı vardır. Bunlar; Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Vesayet Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Sekreterya’dır. Güvenlik Konseyi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında etkin işleyebilecek bir ortak güvenlik sistemi kurulmasına duyulan gereksinim sonucu, büyük güçlerin ve diğer devletlerin çıkarlarının bağdaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Her Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletin eşit olarak temsil edildiği Genel Kurul’dan farklı olarak Güvenlik Konseyi, savaşın galibi beş daimi üyenin ve sınırlı sayıda geçici üyenin temsil edildiği bir organdır.[6]

Güvenlik Konseyi’nin önemi, BM’nin temel amacı olan uluslararası barış ve güvenliği sağlamayı gerçekleştirme imkânına sahip asli organ olmasından kaynaklanmaktadır. Teorik açıdan net olarak görünse de pratikte farklı şekilde tezahür etmektedir.[7] Uluslararası barış ve güvenlik oldukça geniş kavramlardır ve tüm devletleri bu kavramlar altında kontrol etmek de pek mümkün görünmemektedir. Ancak beş devletin olaylara objektif bir pencereden bakması ile teori pratiğe uygulanabilir.

Güvenlik Konseyi, yapısı bakımından BM’nin diğer organlarından ve hatta pek çok uluslararası oluşumdan farklıdır. Bu farklılığı yaratan en temel özellik beş daimî üyenin ve bu üyelere tanınan ayrıcalıkların olmasıdır. Daimî üyelerin ayrıcalıkları onları yalnızca Konsey ve BM içinde değil, bütün uluslararası sistem içinde özel bir konuma getirmektedir.[8] Bu özel konum, sorunları çözüme kavuşturmaktan çok; daha fazla soruna neden olmaktadır.

Güvenlik Konseyi, hem Birleşmiş Milletler örgütü içerisinde hem de uluslararası alanda etkili ve merkezi konumda bir yapıya sahiptir. Uluslararası barışın ve güvenliğin korunmasında hızlı ve etkin bir şekilde harekete geçilebilmesi için Konsey önemli yetkilerle donatılmıştır. Yapı içerisinde kilit rol üstlenen Güvenlik Konseyi daimî üye statüsü ve daimi üyelere tanınan veto yetkisi ile sistem içerisinde belirleyici rol üstlenmiştir. Güvenlik Konseyinin bu bileşimi 1945 yılındaki iktidar dağılımını yansıtmaktadır. Veto yetkisiyle donatılmış daimî üyelerin varlığı, Vestfalya düzeninin sağlamış olduğu egemen eşitlik ilkesinin günümüzdeki ana sembolü olan Birleşmiş Milletler’in üzerine inşa edildiği eşitlik ilkesiyle ne kadar bağdaştığı, Güvenlik Konseyinin yapısındaki eşitsizlikle fiiliyattaki açık göstergesi olmuştur. Güvenlik Konseyinde oluşturulan yapıyla eşitler, daha eşitler ve daha da eşitler sistemi yaratılmıştır.[9]

Beş Daimi üyenin her biri zaman içinde bir şekilde veto hakkını kullanmıştır. Daimi üye söz konusu karara tam olarak katılmadığı ama bu kararı veto da etmek istemediği durumlarda çekimser kalabilir. Böylece gereken 9 olumlu oyun bulunması durumunda karar alınmasına olanak sağlar. Geçici on üyenin karar almada pek etkisi bulunmamaktadır, nihai karar beş daimi üyenin ortak bir karar almasına bağlıdır.[10] Ortak kararlar yok denecek kadar azdır.

Konsey üyeleri veto yetkisini kullanarak ya da kullanma tehdidinde bulunarak, Konseyin gündemini belirleyebilmekte ve kendi istek ve çıkarlarına uymayan bir kararın çıkmasına mâni olabilmektedirler. Daimî üyelerin sahip olduğu veto yetkisi, adalet ve çoğulculuk ilkesiyle bağdaşmamakla birlikte devletlerin eşitliği ilkesine aykırı bir durum yaratmıştır. Var olan sistem içerisinde daimî üyelerin istemediği bir kararın Konseyden çıkması mümkün değildir. Güvenlik Konseyi’nin, daimî üyelerin sahip olduğu özel yetkiler nedeniyle, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit altında olduğu durumlarda etkin bir şekilde harekete geçememesi, Birleşmiş Milletler’e yöneltilen eleştirilerin odak noktası haline gelmiştir. Bu durum örgütün başarmış olduğu olayların göz ardı edilmesine sebep olarak örgütün prestijini olumsuz yönde etkilemektedir.[11]

 

Güvenlik Konseyi’nin Yapısı

Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 23. maddesi Güvenlik Konseyi’nin oluşturulma şartlarını belirlemiştir. BMGK’nın kurulduğunda üye sayısı 11’di, sonradan BM’nin 17 Aralık 1963 tarihli ve 1991 sayılı kararı uyarınca yapılan değişiklik neticesinde üye sayısı 15 olmuştur.[12]

ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin, BMGK’nın beş daimi üyesidir. BM’nin kuruluşunda daimî üye olan Sovyetler Birliği 1991 yılında dağıldıktan sonra yerini ana varisi olan Rusya Federasyonu’na bırakmıştır. 1949 yılında komünist rejimin iktidara gelmesiyle ABD’nin itirazlarına karşı Konsey’de temsil edilemeyen Çin ise 1971 yılından sonra Konsey toplantılarına katılmaya başlamıştır. Geçici üyeler ise, coğrafi dağılımı da göz önünde tutularak, iki yıl için seçilen devletlerdir (mad.23).[13] Bu üyelerin yeniden seçimi ancak bir dönem geçtikten sonra olanaklıdır. Ayrıca, Güvenlik Konseyindeki karar alma usulü de 4–11 Şubat 1945 tarihleri arasında yapılan Yalta Konferansı’nda belirlenmiş; beş daimî üyeye veto yetkisinin tanındığı sistem kabul edilmiştir.[14] Milletler Cemiyeti döneminde yaşanan tıkanıkların tekrar etmemesi gerekçe gösterilerek izlenen bu yöntem, diğer devletlerce daha başlangıçta güçlü devletler lehine ortaya çıkan bir dengesizlik olarak görülmüş, uluslararası hukuka ve adalete olan güveni derinden zedelemiştir.

Savaşın galiplerinin kendilerine özel olarak verdikleri bu hak, o zaman için tek çözüm yolu olarak ortaya çıkmıştır. Fakat veto hakkının, bugüne kadar barışa yönelik alınacak kararların önüne engel olarak çıktığı düşünülmektedir. Güvenlik Konseyi’nin ana görevi uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasıdır (mad.24/1). Bu çerçevede Konsey iki türlü yetki ile donatılmıştır: Andlaşma‟nın VII. Bölümünde düzenlenen, uluslararası barışın ve güvenliğin tehdit edilmesi, bozulması ve saldırı durumunda alacağı bağlayıcı karar yetkisi, Andlaşma‟nın VI. Bölümünde düzenlenen uyuşmazlıkların barışçı çözüm yollarla konusunda vereceği tavsiye kararı yetkisi (mad.33–38). Bunların dışında Güvenlik Konseyi, Genel Kurul ile birlikte Genel Sekreter’in (97.madde) ve U.A.D. yargıçlarının (93/2.madde) seçimi gibi konularda da yetkilidir.[15]

Uluslararası barış ve güvenliği korumayı kendilerine görev edinen örgütün, bugüne dek başarılı oldukları durumlar pek fazla değildir. Dünya savaşları kadar büyük yıkımlar olmasa da bugüne kadar az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sorunlara bulunan çözümlerin bir hayli az olduğu belirtilmektedir.

BM’nin küresel barış ve güvenliği koruma noktasındaki en önemli rolü kuvvet kullanma ya da kullanmaya izin verme noktasında ortaya çıkmaktadır. BM Antlaşması’nın özellikle VII. bölümünde düzenlenen uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve tartışmalı olmakla birlikte Uluslararası Adalet Divanı’nın kararlarına uyulmasını sağlamak amacı ile 94. maddesi çerçevesinde BM organlarının kararları uyarınca kuvvet kullanılması BM Antlaşması’nın hukuka uygun kuvvet kullanılması olarak değerlendirdiği bir durumu oluşturmaktadır.[16]

Ayrıcalıklı bir topluluk oluşturan sürekli üyeler, II. Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkan devletler olup, kendilerini veto yetkisi ile ödüllendirmişlerdir. Veto hakkı bulunan devletlerin desteklemediği herhangi bir kararın Konsey’den çıkması imkânsızdır. Tüm devletler eşittir ama “bazıları daha eşittir” anlamına gelen bu ayrıcalıklı durum, BM’nin en temel problemini teşkil etmektedir. Bu ayrıcalıklı durumda net çözümlere ulaşılamamaktadır.[17] Konsey’in veto hakkını kullanmadığı durumlar kendi ulusal çıkarları ile çatışmayan nadir olaylardır. Bir sonraki bölümde bu olaylara değinilecektir.

 

Güvenlik Konseyi’nin Aldığı Kararlar

Dünya üzerinde yaşanan acı olaylar karşısında bazı devletler tepkilerini hızlıca ortaya koymakta ve düşüncelerini BM’ye iletmektedir. Daimî üyeler de böyle durumlarda toplantı talebinde bulunmaktadır. İşgal, insan hakları ihlali gibi olaylarda BM üyeleri tepkilerinde kararlıyken daimî üyeler, çeşitli nedenler ile veto haklarını kullanmaktadır. Veto hakkının, uluslararası barışın önüne çoğu zaman engel olarak çıktığı görülmektedir.

Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliğin korumasına yönelik karar alırken seçici davranarak kimi olaylarda sessiz kalma veya esasa yönelik önem taşımayan kararlar alma veya geç müdahale etme yönünde bir tutum takınmıştır. Konseyin benzer olaylarda aldığı kararlar bu durumu yansıtır niteliktedir. Filistin-İsrail barış sürecinde ve öncesinde, ABD sahip olduğu veto yetkisiyle müttefiki olan İsrail’e karşı koruma sağlayarak bir anlamda herhangi bir yaptırıma maruz kalma endişesi olmaksızın uluslararası hukuk kurallarını ihlâl edebilme yetkisini diğer devletlere de sunabilmektedir. Filistin-İsrail örneğinin yanı sıra, Irak’ın Kuveyt’i işgalinde son derece aktif bir tutum takınan Güvenlik Konsey’nin, aynı dönemlerde yaşanan Bosna-Hersek’te ve Ruanda’da yaşanan olaylara karşı etkisiz ve geç kalmıştır. Bu, BMGK’nin en çok eleştirildiği ve çözüme kavuşturulması beklenen konulardan biridir.[18]

 

Filistin Meselesinde Veto Edilen Kararlar

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 1970’lerden itibaren İsrail’i uluslararası eleştirilerden, kınamalardan ve yaptırım kararlarından korumak amacıyla birçok kez Güvenlik Konseyinde veto gücünü kullanmıştır. 1980’li yıllar boyunca işgal edilen topraklarda İsrail’in uluslararası hukuk ihlallerini ve bu yerlerdeki politikalarını kınayan birçok karar tasarısı sunulmuş ancak ABD vetosu sonucunda kararlar yaptırım niteliğinde olmamıştır. ABD tarafından birçok kez, İsrail’in illegal yerleşim yerleri ve Filistin halkının haklarının göz ardı edilmesi, Ortadoğu’da barışın tesis edilmesinin önündeki engeller arasında sayılmamıştır. ABD, İsrail ile daha yapıcı bir diyalog geliştirilmesi gerektiği sebebiyle BM’nin varlığına karşı oy kullanmıştır.[19]

BMGK üyelerinin veto haklarını yalnızca kendi çıkarları için kullandıkları birçok kararlarında olduğu gibi burada da açıkça görülmektedir. Küresel barış tehdidini önlemek amacıyla bir araya gelen devletlerin, saldırılar ve işgaller karşısında veto haklarını kullanmaları, barışa engel olmalarının bir tezahürüdür. Adı özgürlük ve demokrasi kavramlarıyla birlikte anılan bir ülkenin insan haklarını ihlal eden bir ülkeyi koruması, barış kavramını yeniden yazdığının bir göstergesidir.

Sivil halkın güvenliğinin korunması, Filistin halkının ihtiyaçlarına çözüm aramak ve sorunun uluslararası toplum tarafından daha yakından takip edilmesi amacıyla Genel Kurul’un isteği üzerine 1994 yılında Gazze’de BM Özel Koordinatörlüğü Ofisi kurulmuştur. 1949-1993 yılları arasında Oslo sürecine kadar BM’nin Filistin-İsrail sorunu için tam zamanlı bir temsilcisi bulunmamıştır. BMGK’ nin veto yetkisini kullandığı ve kesin çözümlere varılmadığı zamanlarda BM Genel Kurulu problemlere daha ılımlı yaklaşarak sorunların büyümesini engellemeye çalışmaktadır.[20] Bu durum BM’ye üye devletlerin çıkar esaslı değil de dünya barışını ve insan hakları ihlallerini düşünerek hareket ettiklerini göstermektedir.

BMGK’nin Genel Kurul’a geniş yetkiler vermeyi düşünmemesi kendi hak ve yetkilerini paylaşmak istememesinden kaynaklanmaktadır. Özel statüsünü kaybetmek istemeyen GK bu konuda hiçbir şekilde taviz vermemektedir. 1950’de Kore Savaşı için net bir karara varamayan GK bu durumu çözmek amacıyla Genel Kurula 24 saat içinde karar çıkmazsa konu ile ilgili tavsiye verme yetkisi sunmuştur. Bu yetkinin kullanılmasına müsaade ettiği olaylar da az olarak görülmektedir.

BMGK’nin S/17769/Rev.1 sayılı kararında, Kudüs’ün özel durumu ve şehrin eşsiz manevi ve dini boyutlarını korumanın gerekliliği hatırlatılarak, İsrail’in Güvenlik Konseyi’nin 216 numaralı kararına uymayı reddeden tutumunu kınanmış ve Kudüs’te İsrailliler tarafından yapılan eylemlerden duyulan derin endişe dile getirilmiştir. Karar tasarısında işgal altındaki topraklarda uluslararası hukuku açıkça ihlal eden İsrail’in politikalarının kınanması kararı, ABD’nin tek olumsuz vetosuyla reddedilmiştir. ABD’nin vetosu dolayısıyla alınamayan karar, İsrail’in yapmış olduğu işgali meşru kılmaya yönelik bir durumdur. Bu gibi durumlar karşısında örgüt güven kaybı yaşamaktadır.[21]

S/20677 sayılı karar tasarısında, İsrail’in işgal altındaki topraklarda insan haklarına aykırı tutumuna dikkat çekilmiştir. ABD, İsrail’in uluslararası hukuka uymasını öngören bu karar tasarısını, Ortadoğu’da İsrail’e karşı proaktif önlemler almanın başarısız olacağı ve baskıcı yaptırımlardan kaçınılması gerektiğini ifade ederek olumsuz oy kullanmıştır.[22]

Filistin meselesi BM gündemine alındığı günden itibaren BMGK’ye sunulan İsrail karşıtı tasarıların yalnızca ABD tarafından veto edilmesi, İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesinin ardından Trump’ın hamlesiyle ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan ilk ülke olmasının birbirleri ile bağlantılı olduğu görülmektedir.[23]

Karar açıklandıktan 2 gün sonra konu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) ile görüşülmüştür. Toplantı sonrası İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç ve İtalya tarafından yapılan ortak açıklamada; Trump’ın aldığı kararın BMGK’nın önceden aldığı kararlarla uyuşmadığı ve bölgede sağlanmaya çalışılan barışa yardım etmediği ifade edilmiştir.[24]

Barışı sağlayabilecek bir güce ve uluslararası sistemde kuruluşundan bu yana en yüksek üye sayısına sahip büyük bir uluslararası örgütün, işlevlerini kısıtlayan en büyük engel veto hakkıdır. Daimî üyelerin bu hakkın bir ayrıcalık olduğunu bilmeleri ve buna göre kararlarına yön vermeleri diğer üye devletleri bu durum karşısında savunmasız bırakmaktadır. Veto hakkının yanı sıra GK üyelerinin silah üretimi, sağlık, ordu, ticaret, finans ve eğitim gibi teknolojiden ekonomiye her alanda oldukça güçlü ve gelişmiş oldukları bilinmektedir. Bu alanlarda güçlü olmaları örgüt içerisindeki konumlarını daha fazla güçlendirmektedir. Diğer devletlere bakışları ve onları kendi çıkarlarına uydurmak amacıyla kullanmaları hem örgütün itibarını zedelemektedir, hem de ikili ilişkilerin sarsılmasına neden olmaktadır.

‘’Bütün devletler eşittir, bazıları daha eşittir’’ anlayışının halen kırılmadığının acı bir tezahürü olan veto yetkisinin yanında, üye kabulü ve BM Genel Sekreterinin atanması konuları da uluslararası kamuoyunda havada asılı kalmış sorunlardandır.[25] BM’nin egemen eşitliği ilkesi ile çakışan bu durum ne yazık ki kuruluşundan bugüne hala devam etmekte ve BM’nin örgütsel yapısına zarar vermektedir.

 

BMGK’nin Irak’ın Kuveyt’i İşgali ile İlgili Kararı

660 Sayılı Karar

Bu karar 2 Ağustos 1990’da Güvenlik Konseyi tarafından Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinden saatler sonra çıkartılmıştır. Bu tarihte Irak Kuveyt’i ani ve hızlı bir şekilde işgal etmiştir. Bu işgalin sonrasında Irak, çok hızlı bazı adımlar atmıştır. Bu adımlardan en önemlileri Kuveyt’i Irak’a katması ve daha önce de belirttiğimiz üzere onu Irak’a bağlı 19. vilayet olarak belirlemesidir.[26] GK’nin ivedilikle almış olduğu nadir kararlardan birisidir. Hiçbir daimi üye veto hakkını kullanmamıştır. Burada alınan ortak karar insani amaçlı olmasa da büyük bir felaketin önlenmiş olması açısından oldukça önemlidir. Irak’ın bu karara direnmesi karşısında Irak’a çeşitli yaptırımlar uygulanmıştır. GK’nin bu olayda örgütün amaçlarına uygun olarak hareket etmesi örgütün hale işlevlerini yerine getirebileceğini göstermektedir.

 

Tablo 1: Soğuk Savaş Dönemi İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından veto edilen kararlar .

Kaynak: http://research.un.org/en/docs/sc/quick

 

Daimî üyelerin veto kararları, bölgelerle ilgili politikaları ve devletlerle olan ilişkileri ile orantılı olarak değerlendirilmektedir. İngiltere ve Fransa’nın, Mısır ile ilgili politikaları ve bu yönde kullandıkları veto hakkı bize şunu göstermektedir: İngiltere ve Fransa BM’nin kararlarıyla değil; yalnızca kendi söz haklarını kullanabilecekleri bir düzen istemektedirler. Sovyetler Birliği, Suriye yanlısı bir politika izleyerek bu doğrultuda alınan kararlarda veto hakkını kullanmıştır. GK üyelerinin küresel barışı önemsemedikleri ve yalnızca kendi amaçları uğruna ayrıcalıklarını kullandıkları bir gerçektir. BMGK’nin veto hakkı sebebiyle savaş karşıtı kararlar alamaması güven zedeleyici bir durumdur. Barışı sağlama gücüne sahip böylesine büyük bir örgüt istenilen amaca ulaşamamaktadır. Bu nedenle devletler sorunlara çözüm odaklı yaklaşmaktan ziyade örgütün işlevsizliğinden bahsetmektedir.

 

Sonuç

BMGK 193 üyesi ile büyük bir uluslararası bir örgüttür ve en önemli organı Güvenlik Konseyi’dir. Bu zamana kadar almış olduğu kararlar çoğu sosyal bilimciler tarafından eleştirilse de halefi sayılabilecek Milletler Cemiyeti’nin başaramadığı bir sistemi BMGK oluşturmuştur. BM’nin dünyanın başka bir küresel acıyı daha kaldıramayacağını düşünerek bu yönde göstermiş olduğu birliktelik bu zamana kadar amacını muhafaza etmekte muvaffak olmuştur. Yalnızca, kendilerine tanımış oldukları taviz sebebiyle dünyanın bu güç karşısında haksız olaylarla mücadele etmekte zorlandığı görülmektedir. Bu durum da GK’nin kişisel amaçlarının ön plana çıkmasına ve örgütün, uluslararası barış ve güvenliği koruma hedefinden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Yine de konseyin nadiren ortak bir karara vararak hedefine ulaşabileceği de gözlemlenmiştir. Bu kararların neticeleri diğer devletlerin örgüte dair bakış açılarını bir nebze de olsa olumlu etkilediği görülmektedir.

Dünya, 5’e karşı müthiş bir mücadele vermeye çalışmaktadır. Ancak, her seferinde daha çok kaybetmektedir. Silah üreticilerine karşı onların silahlarını kullanmak bir çözüm olmayacaktır. Ancak, onların eriştiği noktaya erişilebilinir ise dünya galip olarak nitelendirilebilir.

2.Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar küresel bir savaş yaşanmaması BMGK’nin amacına ulaştığının bir göstergesidir. Uluslararası sistemde böyle bir mekanizmanın bulunması ve bunu başarması yadsınamaz. Dünya üzerinde her ne kadar küresel krizler meydana getirecek olaylar yaşanmış olsa da BMGK’nin almış olduğu kararların bu felaketleri önlediği ve uluslararası barış ve güvenliğe katkı sağladığı büyük bir gerçektir. BMGK’nin bölgesel olaylara nesnel bir gözle bakabilmesi küçük görünen fakat ciddi problemlere dönüşebilecek olayların engellenmesi için bir çözüm yoludur. BM’nin kendi içinde bir dönüşüm yaşaması sosyal bilimcilerin hemfikir olduğu bir konudur ve bu konuda çeşitli öneriler bulunmaktadır. Ancak, BM Şartı’na göre böyle bir değişiklik ancak GK’den veto hakkının kaldırılması ile mümkündür. Sonuç olarak, BM’de bu sorunları çözmek adına reformlar yapılırsa örgüt uzun ömürlü bir yapı olarak ayakta kalacaktır.

 

HANİFE GÜL

Uluslararası Örgütler Programı Stajyeri

 

 

KAYNAKÇA

1) ABDULAZEİZ, Saddam Dahham Abdulazeiz (2016) Eylül, “Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın Kuveyt’i İşgali Sonrasında Aldığı Kararlara İlişkin (1990-1991) Ampirik Bir Çalışma”.

2) Aral, Berd.al (2013), “Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Eşitsizlik”. Analiz, 72,1-28, http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920161924_birlesmis-milletler-ve-uluslararasi esitsizlik.p df (06.08.2020).

3) Ateş, Davut (2012), Uluslararası Örgütler, Devletlerin Örgütlenme Mantığı, Bursa: Dora Yayıncılık.

4) Bayraktar, Bora (2013), Oslo Barış Süreci (İsrail- Filistin Barış Görüşmeleri 1991- 2000), İstanbul: Küre Yayınları.

5) Birdişli, Fikret, (2010) “Birleşmiş Milletler (BM)‟in Uluslararası Sorunları Önleyebilme  Yeteneği”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3(11)..

6) Canan, Fuat (2017), “Ortadoğu ve Araştırmacıları Derneği, Durum Değerlendirmesi ABD’nin Kudüs Kararı ve Yansımaları”, sayı:11.

7) Çalık Topuz, Zuhal (2016), “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Filistin- İsrail Barış Sürecine Etkileri”.

8) Denk, Erdem (2014), “Birleşmiş Milletler”, Şaban Kardaş ve Ali Balcı (Ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular içinde (541-553), İstanbul: Küre Yayınları.

9) Karabulut, Bilal (2014), Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Boyutu, Ankara: Barış Kitap, s.51.

10) Kütükçü, M. Akif ve Erdal, Selcan (2011), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları, Mimoza Yayınları, Konya.

11) Pazarcı, Hüseyin (2004), Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara. 

12) Topal, Ahmet Hamdi (2014), “Uluslararası Barış ve Güvenliğin Sürdürülmesi Kapsamında Barış için Birlik Kararı’nın Uygulanabilirliği”, TAAD, 5(19), 101-126.

 

[1] Fikret Birdişli, Birleşmiş Milletler (BM)‟in Uluslararası Sorunları Önleyebilme Yeteneği, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 3(11), 172-182(2010), s. 173

[2] Erdem Denk, Birleşmiş Milletler Sistemi, Siyasal Kitabevi, Ankara, Şubat 2015, s.127

[3] Elif Süzer, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Yargısal Denetimi, 2019, s.4

[4] BM Şartı Madde 24.

[5] Elif Süzer, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları Yargısal Denetimi 2019,s.4

[6] Zuhal Çalık Topuz, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Filistin- İsrail Barış Sürecine Etkileri, 2016, s.52

[7] Süzer, s.4      

[8] Erdem Denk, Birleşmiş Milletler Sistemi, Siyasal Kitabevi, Ankara, Şubat 2015, s.132.

[9] Erdem Denk, “Birleşmiş Milletler”, Şaban Kardaş ve Ali Balcı (Ed.), Uluslararası İlişkilere Giriş: Tarih, Teori, Kavram ve Konular içinde (541-553), İstanbul: Küre Yayınları, 2014, s.178-179.

[10] Bilal Karabulut, Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Boyutu, Ankara: Barış Kitap, 2014 s.51.

[11] Ahmet Hamdi Topal, “ Uluslararası Barış ve Güvenliğin Sürdürülmesi Kapsamında Barış için Birlik Kararı’nın Uygulanabilirliği ”, TAAD, 2014, 5(19), s.101

[12] Saddam Dahham Abdulazeiz Abdulazeiz, Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın Kuveyt’i İşgali Sonrasında Aldığı Kararlara İlişkin (1990-1991) Ampirik Bir Çalışma, Eylül, 2016, s.40

[13] Davut Ateş, Uluslararası Örgütler, Devletlerin Örgütlenme Mantığı, Bursa: Dora Yayıncılık, 2012 s.162.

[14] Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Turhan Kitabevi, Ankara 2004, s.75 Pazarcı, s.192 16 M. Akif Kütükçü, Selcan Erdal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları, Mimoza Yayınları, Konya 2011, s.6

[15] M. Akif Kütükçü, Selcan Erdal, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları, Mimoza Yayınları, Konya 2011, s.6

[16] Pazarcı, a.g.e., s.192-193.

[17] Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri IV , Turhan Kitabevi, Ankara 2000, s.112-122

[18] Berdal Aral, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Eşitsizlik. Analiz, 72,1-28(2013), s.8-9,

http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920161924_birlesmis-milletler-ve-uluslararasi-esitsizlik.pdf (06.08.2020)

[19] Ahmet Hamdi Topal, “ Uluslararası Barış ve Güvenliğin Sürdürülmesi Kapsamında Barış için Birlik Kararı’nın Uygulanabilirliği ”, TAAD, 2014, 5(19), s.108-109.

[20] Zuhal Çalık Topuz, “ Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarının Filistin-İsrail Barış Sürecine Etkisi” 2016, s.213.

[21] Çalık Topuz, s.224

[22] Çalık Topuz, s.213

[23] Çalık Topuz, s.213

[24] Canan, Fuat,“Ortadoğu ve Araştırmacıları Derneği, Durum Değerlendirmesi ABD’nin Kudüs Kararı ve Yansımaları ”, 2017, sayı:11 s.6

[25] Canan,, s.9.

[26] Berdal Aral, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Eşitsizlik. Analiz, 72,1-28(2013), s.8-9,

http://file.setav.org/Files/Pdf/20130920161924_birlesmis-milletler-ve-uluslararasi-esitsizlik.pdf (06.08.2020)

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...