BM’de İlginç Gelişmeler

İngiltere Daimi Temsilciliği, UNFICYP’in Kıbrıs’taki görev süresini uzatan raporuna ilişkin hazırladığı ilk taslağı birkaç gün evvel Kıbrıs konusu ile ilgili ve söz sahibi taraflara sundu.

Bu taslak bu sefer ilginç düşünceler ve gelişmeler içeriyor.

Kıbrıslı Türklerin hiçbir zaman kabul etmedikleri, o dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’nün de kararın tavsiye niteliğinde olması ve adada hüküm süren Türk katliamını durdurmak için kerhen, geçici bir süreliğine kabul ettiği bu karar, adaya BM Barış Gücünün gelmesini sağlarken, Rumların da resmi Kıbrıs Hükümeti olarak tanınmalarının yolunu açmıştı.

İngiltere’nin Güvenlik Konseyi’ne yönelik BM Barış Gücü’yle ilgili sunduğu karar taslağında, 4 Mart 1964 günü BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı 186/1964 sayılı Tavsiye” kararı ile adaya gelmiş olan Birleşmiş Milletler Barış Gücünün, 2012 yılında adadaki rolü konusunu yeniden gündeme getirme girişimi çok önemli bir gelişme.

Kararın 4. maddesi, “Kıbrıs Hükümetinin de rızasıyla Kıbrıs’ta bir Birleşmiş milletler Barış Gücü oluşturulmasını tavsiye eder” şeklinde olduğundan, dönemin Makarios hükümeti bu maddenin ilk iki kelimesinin arkasına saklanarak, Kıbrıs Hükümeti adı altında Kıbrıs Cumhuriyetini gasp etmiş, Kıbrıslı Türkleri 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm oluşumlarından dışlamıştı. O günden sonra da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti, günümüzde hala varlığını sürdüren Kıbrıs (Rum) Cumhuriyetine dönüşmüştü.

Şimdi İngiltere bu karardan dolayı 1964 yılından beri adada bulunan BM barış Gücünün adadaki varlığının ve görevinin tekrardan ele alınmasını ve sorgulanmasını talep ediyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da BM barış Gücünün adadaki rolünün, Kıbrıs sorununun halledilmesi gereği şartlarına cevap verecek şekilde gözden geçirilmesini birkaç ay evvel dile getirmişti. 

İngiltere, Güney Kıbrıs’ın bu dönem içinde AB Dönem Başkanı olması nedeni ile Güvenlik Konseyi üyelerinin sert tepki ve yoğun hareketlilikten kaçınacağını düşünerek önerisinde ısrarlı.

İngiltere’nin bu ısrarı biraz da Hristofyas’ın patavatsızlığından ve AB Dönem Başkanı olunca kendini dünyanın kralı zannedip, Kıbrıs’ta ne anavatanlara, yani Türkiye ve Yunanistan’a, ne de üvey anneye, yani İngiltere’ye gerek var demesinden kaynaklanıyor.

Zaten ne vakit Rumlar politik yollardan İngiliz üslerine saldırsalar, İngiltere hemen Türkiye ve Kıbrıs Türkleri lehinde girişimler başlatır ve Rumları küllü su gibi yerlerine oturtur. Bazen bunun aksi de olur tabi. Ne vakit İngiltere Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye’nin tezlerine yakın konuşsa, Rumlar hemen “İngiliz Üsleri dışarı” demeye başlarlar.

Yıllardır bu adada bu politik çekişmeler sürüp gitmekte.

İngiltere’nin bu düşüncesi, Güvenlik Konseyi’nde, ABD’nin desteğini almasına rağmen Fransa, Rusya ve Çin’den elle tutulabilir bir destek bulmadı ama Almanya gibi bazı AB ülkeleri kendisine arka çıktı.

Raporun içinde “2008 yılında başlayan Kıbrıs sorununa ilişkin müzakereler sürecinin durduğu ve sorunun özünün görüşülmesinin ileriye götürülmesi için artık iki tarafın anlaşmasının gerekli olduğu” tanımlaması da yer almakta.

Raporun genel hatlarının BM Güvenlik Konseyi üyelerinin çıkarları doğrultusunda hazırlandığı,  bu nedenle de BM’nin saygınlığının ve inandırıcılığının BM Güvenlik Konseyi üyelerinin çıkarları altında ezildiği de bir başka gerçek.

Uluslararası hukuk kim güçlüyse, onu haklı çıkaracak şekilde yorumlanıyor ve o doğrultuda uygulanıyor.

Bu raporun en önemli kısmı Rumların deyimi ile “Uluslararası Konferans”, Türklerin deyimi ile de “Çok Taraflı Toplantı” ile ilgili bölüm. Ban Ki-moon’un, Çok taraflı Toplantı’nın yapılması için yeterli ilerlemenin sağlanmadığını belirtmesi, söz konusu toplantının yapılması için Rumların ortaya koymak istedikleri koşulların çokta dikkate alınmadığını göstermekte.

Raporda taraflar arasında yakınlaşma sağlanamadığının belirtilmesi, iyi kullanılırsa Mart 2013’de Kıbrıslı Türklerin masaya oturma koşullarının zemini oluşturabilir. 

Bu zemin, müzakerelerin yıllarca süremeyeceği ve Kıbrıslı Türklerin bir anlaşmaya varılamazsa masadan hangi statüde kalkacakları olabilir.

 

Prof. Dr. Ata ATUN

Yakındoğu Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Dünya Ticaretinde Yeni Bir Süreç 4 Şubat İtibariyle Başlıyor

ABD’nin 20 Ocak 2025 de yemin ederek II. kez...

Ukrayna’nın Batı Sınırları, Çatışma Sonrası Büyük Olasılıkla Değişmeyecek

Andrew Korybko Son dönemde yaşanan iki gelişme, uzun süredir devam...

Slavoj Zizek: Solcular, Ukraynalıların Savaş Sırasındaki Seçimini Yanıltıcı Şekilde Sunuyor

Savaş zamanlarında, hayatta kalma, ahlak ve kimlik gibi temel...

Orta Güçler ve Anlaşma Sanatı

Middle Powers and the Art of the Deal Anne-Marie SlaughterDonald...