Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı öncesi sömürge yarışı başlamış ve ABD, İngiltere, Fransa gibi büyük devletler Ortadoğu petrolüne sahip olmak için sömürge yarışına girişmişlerdir. Ortadoğu petrollerine sahip olmak ABD ve Avrupa Devletleri’nin Ortadoğu’daki birincil amacı haline gelmiştir. Bu amaç doğrultusunda geçmiş zamanlarda sömürge elde eden bu devletler, sömürgeler bağımsızlıklarını kazanınca petrol hâkimiyetlerini ellerinde tutmak için çeşitli politikalar izlemişlerdir. Başka bir deyişle petrol sahibi ülkelerin yaptığı saldırılara göz yummuşlardır.
Birleşmiş Milletler ve Amerika Birleşik Devletleri, Libya’nın daha önce kendilerine karşı olan saldırgan tutumuna rağmen herhangi bir büyük yaptırımda bulunmamış, ancak Kaddafi’nin kendi halkına karşı olan müdahalesi ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi askeri müdahale kararı almıştır. ABD başta olmak üzere birçok Avrupa lideri, Libya’da başlayan isyana kadar, terör örgütlerine desteği ve sivillere saldırmasına rağmen Kaddafi ile iyi ilişkiler sergilemişlerdir.
Libya’nın saldırıları arasında, 1981’de ABD’nin Washington’daki Libya konsolosluğunu kapatması üzerine, uluslararası karasularında seyreden iki ABD gemisine saldırma, IRA, Filistin Özgürlük Organizasyonu, Moro Ulusal Özgürlük Cephesi ve ETA gibi terör örgütlere yardım etme, 1986’da Berlin’deki bir diskoteğe bombalı saldırı düzenlemesi, 1989’da Fransız Havayolu şirketi UTA’nın tarifeli uçağını düşürme gibi eylemler bulunuyor.
Bu olaylar sonrası Libya’ya herhangi bir ciddi müdahale olmamasının en büyük sebebi, bu ülkelerin ekonomik olarak Libya üzerindeki çıkarlarını tehlikeye sokmamaya çalışmaları denilebilir. Öncelikle bu ülkeler, dünya petrol piyasasında Libya’nın önemli bir yere sahip olması, ayrıca da büyük bir petrol ihracatçısı konumu sebebiyle ve buradaki diktatör rejimin bu ticari ilişkileri sağlamada stabil olmaması dolayısı ile ilişkileri iyi tutma çabası içine girmişlerdir. Libya’da başlayan isyanların uzaması ve etkisiyle, ekonomilerinin büyük bir kısmını petrol ticareti üzerinden yürüten ülkeler, kendi ekonomilerinin tehlike altına girmesi ile müdahale kararı almışlardır.
Bir diğer konu ise Fransa’nın Birleşmiş Milletler kararı doğrultusunda ve öncesinde, Libya’ya müdahale konusunda başı çekmesidir. Bunun başlıca sebebi Fransa’nın, Afganistan ve Irak savaşlarındaki İngiltere ve ABD’nin öncü durumu ve o bölgelerde oluşturulan yönetimlerde söz sahibi olmaları dolayısıyla Libya’da oluşacak yeni konjonktürde aslan payını kendisi almak istemesinden kaynaklanmaktadır. Bir diğer sebebi ise tarihi olarak birinci dünya savaşı öncesinde sömürge haline getirmek isteyip de İtalya’ya kaptırdığı Libya’yı bu kez yüz yıl sonra kendi gözetimi altına almak istemesidir.
Türkiye’nin BM kararı doğrultusunda Libya’ya uygulanacak silah ambargosunu denetleme misyonuna bir denizaltı ve gemilerle katılacağı açıklandı. Konuyla ilgili tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na geleceği bildirildi. NATO sözcüsü yağtığı açıklamada Türkiye’nin Libya’ya 4 firkateyn, 1 yardımcı gemi ve 1 denizaltı göndereceğini söyledi. Türkiye’nin Libya’ya müdahalesi veya müdehalesizliği Türkiye için bir takım kazanç ve kayıplara sebebiyet verecektir. Öncelikle, Türkiye’nin bölgeye olan tarihi bağı ve Irak Savaşı sonrasında aldığı müdahalesizlik kararı ve son dönemdeki İsrail ilişkileri neticesinde Arap dünyasındaki imajı, Müslüman bir ülke olan Libya’ya müdahalesi sonrasında zedelenebilir. Diğer bir taraftan da BM ve olası bir NATO müdahalesine katılmaması, Türkiye’nin bu örgütlerdeki güvenilirliğini sarsabilir.
Sonuç olarak, BM’nin Libya’ya müdahalesi, bölgede düzensiz ve belirsiz bir ortam yaratacağı aşikârdır. Irak Savaşından sonra Irak’ta yaşanan olayların Libya’da da yaşanabilecek olması bölge halkı için tehlike arz etmektedir. Libya’ya müdahalenin bu sebeplerle, BM kararına uygun bir şekilde sadece sivil halkı korumaya yönelik olması gerekmektedir.
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Kulübü
Akademik Çalışma Grubu
Gürhan TOMRUKÇU
Recep Serhat SARU
Aslıhan GÜDEK
Ayşegül BIÇAK
Ahmet ÇETİN
Emin Kağan CEVİZLİDERE