Bitmeyen Savaş: Kosova-Sırbistan

Bağımsızlık ilanından sonra sekteye uğrayan ve zaten 90’lardan bu yana “kan dökecek denli gergin” olan ilişkiler, nihayet AB arabuluculuğu ile başlatılan diyalog sayesinde Belgrad ile Priştine’nin 2 Temmuz’da yeniden masaya oturması ile normalleşme dönemine girmiş görünüyordu.  Ancak normalleşmeden Kosova’nın anladığı Sırbistan’ın artık iyi bir “komşu” olması, kendi iç işlerine karışmaması ve Kosova vatandaşları üzerinden siyaset yürütmemesidir. Sırbistan içinse Kosova’nın hala BM Kosova Misyonu UNMIK yönetiminde olduğunun vurgulanması, bağımsızlık deklarasyonunu fiilen işlevsizleştirmektir. Sonuçta Brüksel’in baskıları ile müzakerelere isteksizce başlandı.  

Görüşmeler kapsamında seyahat özgürlüğü, nüfus kayıtları ve üniversite diplomalarının karşılıklı tanınması konuları ele alındı. Kosova pasaportlarının Sırbistan için hiçbir anlamı olmadığı düşünülecek olursa salt seyahat özgürlüğü dahi oldukça netameli bir başlıktı. Uzlaşı metninde, her iki taraf vatandaşlarının birbirinin toprakları içinde veya toprakları çerçevesinde serbest dolaşma imkânına sahip olma gereği ifade edildi. Ancak bunun nasıl gerçekleşeceğinin düzenlenmesi noktasında kullanılan terimler son derece önemliydi. Nitekim vatandaş kelimesi yerine daimi ikametgâhı olan (mukim) anlamına gelen, İngilizce “residents” kelimesi kullanılmış; sınır (border) sözcüğü ile birlikte idari sınır (boundary) kelimesi de kullanılmış ve sınırın kimlik belgeleriyle geçilmesi kararlaştırılmıştır.[1] İnce ayarlamalarla oluşturulan belgeye göre ayrıca araba plakaları ve ehliyet gibi araç kullanımına ilişkin tüm evraklar da karşılıklı kabul edilecektir.  Nüfus kayıtları konusunda da nüfus kayıt örneklerinin birer kopyasının karşılıklı olarak verilmesi kararlaştırıldı. Üniversite diplomalarının karşılıklı tanınmasının da iki tarafın kabul edeceği bir uluslararası kurum aracılığıyla yapılması konusunda anlaşıldı.

Varılan uzlaşı Sırbistan Kosova’nın bağımsızlığını tanımadığı için bir anlaşma metni şeklini almadı ve tarafların imzasına açılmadı ancak müzakerelerin arabulucusu Robert Cooper, metni toplantı sonuç bildirgesi olarak “Başkanın Sonuçları” adı altında taraflara yolladı. Gerek Kosova gerekse Sırbistan yönetimleri, müzakereler nedeniyle ülkelerinde ağır şekilde eleştirildiler. Kosovalı Arnavutlara göre Sırbistan’ın herhangi bir şeyi kabul etmesine Kosova’nın ihtiyacı yok ve müzakereler de sadece Sırbistan’ın AB ile ilişkilerindeki Kosova engelini aşmasına hizmet ediyor, Kosova’nın ise kazandığı hiçbir şey olmayacak. Aynı şekilde, anlaşmaya imza atmadığı müddetçe de tüm görüşmeler ve çıkan uzlaşı metinleri Sırbistan’ın planlarını işlevselleşmektedir. Sırbistan muhalefetine göre ise hükümet Kosova’nın Sırbistan’ın parçası olduğunu belirleyen Anayasayı ihlal etmektedir, ihanet içerisindedir ve kendi toprakları ile ilişkisini müzakere etmesi Kosova’nın varlığını tanıdığını göstermektedir. Üstelik muhalefet açısından hükümetin yıl sonuna dek AB’den aday ülke statüsünü alma politikasının da Kosova’nın kaybı yanında hiçbir önemi bulunmamaktadır; AB’nin müzakere baskısını kabul etmek AB için Kosova’dan vazgeçilebileceği imajını yaratmaktadır.  

Esasen kendi kamuoylarındaki tepkileri azaltmak üzere Kosova Başmüzakerecisi Edita Tahiri ve Sırbistan Başmüzakerecisi Borislav Stefanoviç’in yaptığı açıklamalar da karşı tarafın kamuoyunu olumsuz etkiledi. Edita Tahiri’nin varılan uzlaşmayla Sırbistan’ın Kosova’yı tanıma doğrultusunda ilk adım attığı yönündeki açıklaması, Kosova muhalefeti üzerinde inandırıcı bir etki yaratmazken Sırbistan muhalefeti için iyi bir destek olmuştur. Kimsenin faydasına inanmadığı ve tarafların uzun vadede farklı planlar için kullanmayı düşündüğü görüşmelerin ikinci turunun 5 Eylül’de yapılacağı ilan edilmiştir. Hesapta telekomünikasyon, kadastro, gümrük mühürleri ve enerji gibi konularda pratik çözümler bulunması hedeflenmekteydi. Ne var ki Kosova yönetiminin “kendi sınırını” basması, yeni gerginlik sürecini de başlattı.   

Sınırda Dökülen Kan 

Kosova Başbakanı Haşim Taçi’nin emriyle harekete geçen Kosova polisi özel birlikleri 25 Temmuz gecesi gerçekleştirdiği operasyon sonucunda Sırbistan sınırındaki 1 ve 31 numaralı iki gümrük kapısını ele geçirdi. Sırp nüfusun yoğun yaşadığı Kosova’nın kuzeyiyle Sırbistan arasındaki sınır geçişleri AB Hukuk Misyonu’nun (EULEX) kontrolü altındaydı ve sorun Kosova Hükümeti’nin 20 Temmuz’da aldığı Sırp mallarını boykot kararının bu iki sınır kapısında iyi uygulanamaması ve etkisiz kalmasıydı. Bu anlamda Kosova bir anlamda yasama kararının icrası yönünde adım atmış yani egemenliğini etkin biçimde kullanmıştır. Ne var ki Kosova’nın kuzeyinde yaşayan Sırpların ayaklanması ve Sırbistan’dan da destek alması, NATO’ya bağlı Kosova Barış Gücü’nün (KFOR) devreye girmesine rağmen sınırdaki çatışmaların bastırılamaması, tam da müzakere sürecinde bir kriz ve çatışma ortamı yaratmıştır. KFOR’un çözümü Mitroviça’yı etnik olarak ikiye ayıran köprünün üzerinde 24 saat nöbet tutmak oldu ancak sınır kapılarına giden yollar da Sırpların kurduğu barikatlarla kapatılmış durumda. Bu anlamda Kosova sınır kapılarını kontrolünde tutamamış, dolayısıyla egemenlik hakkı kullanımı girişimi başarısız olmuştur. Ancak 5 Eylül’deki görüşme öncesinde toplantının gündemini ve gidişatı tam da Arnavut yöntemleriyle fiilen belirlenmiş olmuştur. Eylül’de üstelik gümrük mühürleri uygulamasının da görüşülmesi üzerine tekrar bir araya gelindiğinde Kosova’nın neyi kabul etmeyeceği şimdiden vurgulanmış oldu.  

Taçi’nin Kosova polisini gümrük kapılarındaki operasyon için görevlendirmesinin ardında sadece kamuoyunun baskısı ve özellikle Self Determinasyon Hareketi’nin (Vetevendosje) protestoları bulunmuyor. İkinci tur görüşmeler öncesinde kamuoyunu yeni anlaşmalara hazırlamak da tek başına neden değil. Taçi sınır kapılarındaki sorunun önemini tekrar tartışma konusu haline de getirmiştir. Ancak Taçi’nin müzakerelerin sürdüğü bir aşamada aldığı operasyon kararının arkasında AB ve diğer uluslararası güçlerin baskıları ile önümüzdeki süreçte hayata geçirmek zorunda kalacağı koşulların bulunduğu da düşünülebilir. Nitekim savaş suçlularının uluslararası mahkemeye teslim edilmesi konusunda sıranın Kosova’ya geldiği dile getirilmektedir. Sırbistan’ın Karaciç, Mladiç’den sonra Goran Hadzic’i de teslim etmesinin ardından Taçi’nin de aile dostu da olan ve hali hazırda parlamentoda yer alan, eski UÇK’lı Fatmir Limaj’ı teslim etmeye hazırlandığı ciddi iddialar arasındadır. Tıpkı Karaciç ve hatta Miloşeviç ve diğerlerinin Sırbistan’da milli kahraman kabul edilmesi gibi Kosova’da da Arnavutlar için her bir UÇK üyesi milli kahraman, kendilerini korumak için savaşmış askerlerdir. Yeni bir ismin daha mahkemeye sevk edilmesi öncesinde nicedir beklenen vatansever bir tavırla sınırlara sahip çıkılması, belki tepkileri dengeleyebilecektir. 

Balkanların Bozulan Dengesi 

Barışın sağlandığı değil savaşın durdurulduğu bir coğrafyadan bahsedildiği için çatışmalar da, kaybettiğini geri alma girişimleri de, kazandığını resmileştirme istekleri de belki olağan kabul edilmelidir. Sırbistan için Kosova’yı tanımadığının göstergesi, arada bir sınır yokmuş ve Kosova hala kendi toprak bütünlüğünün bir parçasıymış gibi davranmaktır. Kosova için bağımsızlığının ispatı, Sırbistan’a gümrük uygulayabilmek, kendi sınırının başladığı noktadan itibaren kendi güvenlik güçlerini kullanabilmektir. Bu noktada büyük ölçüde belirleyici olan ise tam sınırda yaşayan Kosovalı Sırpların Priştina ile Belgrad yönetimleri arasındaki tercihi olacaktır.  

Sırbistan, Balkan ülkelerine yayılmış Sırplar üzerindeki etkinliğini sürdürüyor. İşin aslı bir NATO müdahalesi, BM kararı ve ardından BM kararını hiçe sayarak Kosova’nın bağımsızlığını tanıyarak topraklarını rızası hilafına parçalayan uluslararası sistemle mücadelesini de bu şekilde verilecek gibi görünüyor. Sırbistan İçişleri Bakanı Ivica Daçic’in olaylardan hemen sonra uluslararası toplumu çifte standartlarla hareket etmekle suçlayan ve tıpkı Sırbistan’la yaşamak istemeyen Arnavutlar gibi Kosova’daki Sırpların da yasal yollardan aynı yolu izleme hakkı vardır[2] yönündeki açıklaması önemlidir. Zira Daçic, Sırbistan’ın Kosova stratejisini de özetlemiş olmaktadır. Nitekim Sırbistan’ın Kosova’nın bağımsızlığını kabullenememesinden ziyade Kosova’nın kuzeyinde yaşayan ve hala daha Belgrad’ı başkent kabul eden Sırpların Kosova’nın bağımsızlık ilanını tanımaması sorunun en önemli boyutudur. Öte yandan Makedonya’daki Arnavutların Kosova-Sırbistan sınırında çıkan olayların ardından esasen uluslararası toplumu tehdit etme amacındaki Kosova’nın kuzeyinde statü değişirse Makedonya’da da değişir yönündeki açıklamaları, hiçbir sorunun kendi sınırında kalmayacağının göstergesidir. Görülüyor ki uluslararası toplumun Balkanlar’daki sorunlara çözüm üretme yolu olarak “yeni devletler oluşturma” yaklaşımı, yeni sürdürülebilir sorunlar yaratmaktan başka bir işe yaramamıştır. Kosova, sorun olmayı sürdürüyor. 2008’e dek Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılma isteği ile anılan Kosova sorunu, bugün artık Kosova’nın Sırplarının Kosova’dan ayrılma talebiyle anılıyor.

 

Gözde KILIÇ YAŞIN

21.YY Türkiye Enstitüsü

Kıbrıs ve Balkan Uzmanı

 

Kaynak: 21.YY Türkiye Enstitüsü

 


[1] Bundan önce Sırbistan, Kosova pasaportu gibi Kosova’nın verdiği kimlik belgelerini de tanımıyordu.

[2] “Serbia will not Trade Kosova for EU Accession”, Tanjung, 4 Ağustos 2011

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...