Bir İstihbaratçının Ölümü (Ömer Süleyman)

Mısır’ın devrilen eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek döneminin istihbarat şefi Ömer Süleyman’ın, geçtiğimiz günlerde, ABD’de tedavi görmekte iken hayatını kaybettiği açıklanmıştır.

1993-2011 yılları arasında Mısır Genel İstihbarat Servisi (EGIS)’nin başkanlığını yürütmüş olan Ömer Süleyman, Hüsnü Mübarek’in örtülü operasyonlarında ve uluslararası politika yapımında kullandığı taşlardan bir tanesi olmasına rağmen, dikkat çekici hususlardan bir tanesi icraat ve Mübarek’e desteğinden dolayı soruşturmaya veya yargılanmaya tabi tutulmamış hatta neredeyse devlet başkanlığına aday olabilecek konuma kadar yol alabilmiştir.

Ömer Süleyman’ın görevde bulunduğu süre içerisinde, başta Hüsnü Mübarek ve sonrasında başta ABD olmak üzere bölgedeki ülkelere hizmetlerinin olduğu sıklıkla ifade edilmiştir. Bu hizmetlerden başlıcaları; Mısır’daki Mübarek rejiminin devamı adına ülkedeki muhaliflerin zor tedbirlerle sindirilmesi, ABD’nin ve İsrail’in bölgedeki güvenlik politikalarının sözkonusu ülkelerin menfaatleri doğrultusunda hareket edilmesi, arabuluculuk çalışmaları ve İslami aşırıcılığın dizginlenmesi olarak kaydedilmiştir. Ömer Süleyman’ın kariyeri boyunca tüm bunları gerçekleştirirken kirli istihbarat yöntemlerine başvurduğu da iddia edilmiştir. Buna göre; içerisinde sorgulamaların yapıldığı CIA uçakları, gizli cezaevleri, işkence merkezleri gibi uygulamaların odağında Ömer Süleyman’ın olageldiği, aşırı İslamcılar ile Filistin’e gidiş-geliş yapanların sorgulanması ve Hamas ile bağlantılarının öğrenilmeye çalışılması, Hamas ile ilgili olarak İsrail’in işlerinin ve aksiyonlarının kolaylaştırılmasının Süleyman’ın icraatları arasında yer aldığı söylenegelmiştir.

Wikileaks Belgeleri ile ortaya çıkan hususlara göre ise; İsrail, 2008 yılı itibariyle, Hüsnü Mübarek’ten sonra Mısır’ın yönetiminin başına Ömer Süleyman’ın gelmesinden yana tavır koymuştur. Yine Wikileaks’e göre; İsrail’in Mısır’da kırmızı telefon hattı ile günlük olarak irtibat kurabildiği ilk kişi olan Süleyman’ın Gazze’ye ilişkin fikri ise; “Aç kalsınlar ama ölmesinler” şeklinde idi.

Ömer Süleyman’ın ölümünün ardından ölüm şekline dair birkaç iddia da ortaya atılmıştır. Bunlardan birincisi; bilinen bir rahatsızlığı olmayan ve ABD’ye gittiğine dair bir bilgi de bulunmayan ve devlet başkanlığına adaylığını koyamamış olmasıyla etkinliğini yitirdiği anlaşılan Süleyman’ın “Son kullanma tarihinin geçtiğinin” anlaşılarak ortadan kaldırıldığıdır. İkincisi; Süleyman’ın Şam’da ulusal güvenlik kurulunun toplantısında bulunduğu, aynı toplantıda İsrail-Suriye arasındaki bir pazarlığa arabuluculuk yaptığı ve bu esnada gerçekleşen patlamada öldüğü şeklindedir.

Bir dönem Ortadoğu’nun en güçlü istihbarat şefi olarak gösterilen Süleyman’ın başarısı (!) iyi derecede İngilizce bilmesi, soğuk savaş yıllarının iki eski bloğunun istihbarat yöntemlerini harmonize ederek Mısır istihbaratı için bir tarz geliştirmesi ve zekasından daha çok ABD ve İsrail tarafından desteklenmesi ile açıklanabilir. Diğer taraftan, Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin, Süleyman’ın cenazesine katılmadığı bildirilmiştir. Buradan hareketle; Mursi’nin, Ömer Süleyman’ın icraat ve yöntemlerini onaylamamış olduğu sonucunu çıkarmak çok da zor olmayacaktır.

Mısır’da Hüsnü Mübarek’in yetkilerini Ocak 2011’de Ömer Süleyman’a devretmesinin akabinde boşalan Mısır İstihbarat Teşkilatı’nın başına Murad Muvafi getirilmiş idi. Mısır’da Devlet Başkanı Mursi’nin işbaşına gelmesinin akabinde Ordu ve İstihbarat Teşkilatı’nın kendisine tebriklerini sunması -Aslında ironik bir şekilde- Mursi’nin Ordu ve İstihbarat’a henüz hakim olmadığını göstermektedir. Mısır’ın Devlet Başkanı’nın Mısır’da Ordu, Polis ve İstihbarat’a teşekkür ederek kibarca artık gitmeleri ve gücü devretmeleri gerektiği yönündeki mesajını birkaç kez çeşitli ortam ve törenlerde tekrarlaması, her üç güç grubunun kısa sürede çekileceği anlamına gelmeyecektir.  Her ne kadar Mursi, Mısır halkına 5 konuda (Yakıt, Güvenlik, Trafik, Ekmek, Temizlik) iktidara geldikten itibaren 100 gün içinde çözümler getireceğini vaat etmiş ve de bu konuların içerisinde yer alanlardan bir tanesi güvenlik olsa da, Mursi’nin güvenlik konusunda düzenlemeler getireceğini beyan ettiği dal polis teşkilatıdır. Mübarek’i besleyecek şekilde dizayn edilen güvenlik kümesinin diğer elemanları olan Ordu ve İstihbarat Teşkilatı’na bu noktada gönderme yapılmamıştır. Bu da Mursi’nin şu an için istihbarat konusuna dokun-a-mayacağına işaret etmektedir. Diğer tüm konularda olduğu gibi topyekün güvenlik konularında da Mursi’yi uzun, ince bir yol beklemektedir.

Öte yandan, Mısır’da Mübarek’in devrilmesinin hemen akabinde Hamas ve El Fetih’in Kahire’de Murad Muvafi başkanlığında görüşmeleri Mısır istihbaratının arabuluculuk rolünü devam ettireceğine, Mursi’nin ilk yurtdışı gezisi olan Suudi Arabistan gezisinde yanında istihbarat şeflerinin de bulunması dış politika yapımında Mısır istihbaratının rolünün süreceğine (Ya da istihbaratın Mursi’yi izleyeceğine) dair işaretler taşısa da Mısır’da Ordu’nun istihbarat aygıtını devlet başkanı dahil hiç kimseye kolay kolay bırakma niyetinde olmadığı söylenebilir.

Bununla birlikte, günümüz Mısır istihbaratı, Ömer Süleyman’ın başkanlığı döneminde kendisine biçtiği; Camp David’in kerhen devamına yönelik politikalar üretmek, arabuluculuk, CIA’nın sorgucu taşeronluğu, İsrail’e günlük rapor verme, iç muhalefetin sindirilmesi gibi hususlardan kendini arındırır ve Mısır’ın ulusal güvenliğine dair tehdit ve tehlike algılamalarına duyarlı olmak, Mısır için bağımsız uluslararası politikalar üretebilmesine katkı sunmak, eskiden olduğu gibi ne olursa olsun rejimin devamına değil demokratik güvenlik ve demokratik istihbarat yöntemlerini kullanarak demokratik sistemin devamına hizmet etmeye karar verirse, ülkede varoldurulmaya çalışılan  yeni ve en azından Mübarek dönemine nazaran çok daha demokratik gerçekleşen sistemin ve gelişmelerin devamına yönelik katkılar sağlayabilecektir.

Hüsnü Mübarek, Ömer Süleyman, Muammer Kaddafi ve Arap Baharı sürecinde ve sonrasında yaşayan, ölen ve ülkesinden kaçan eski yöneticiler anılarını büyük ihtimalle kitaplaştıramayacaklarından, bu isimlerin bizzat gerçekleştirdiği veya onayını verdiği ülke içindeki ve dışındaki operasyonların derinliğinin ortaya çıkma ihtimali artık son derece zayıflamıştır. Yaşanılan dönemlerin üzerinin ölümlerle örtülmesi ne yazık ki olayların en azından birinci ağızlardan anlaşılması ve irdelenmesi imkanını ortadan kaldırmıştır.

 

Murat TEKEK

Gazi Üniversitesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...