“Taktik- Stratejik- Diplomatik Mücadele 1922-1923”
Özgün Adı: Strategies and Struggles-British Rethoric and Turkish Response: The Lausanne Conference 1922-1923
Yazarlar: Sevtap DEMİRCİ
İngilizce Aslından Çeviren: Mehmet MORALI
Alfa Yayınları – Tarih/Türkiye 3
Yayın yılı: 1.Basım, Mayıs 2011
Lozan Barış Antlaşmasıyla ilgili olarak bu zaman kadar hep akıllarımızda kalan yurt içerisinde belgelere dayandığı ve bu belgelerin yorumlanmasıyla bir kanı oluşturulduğu aşikardı. Fakat Yazar Sn. Sevtap DEMİRCİ ’nin kitapta yapmış olduğu yani bu araştırması süresince izlediği yol tamamıyla bire bir gerçek belgeler ve ince analizler ele alınmıştır. Bu da temelde ele alınıp tam olarak gerçeklerin yansıtılmasını bizlere sunmaktadır.
Kitabın diğer içerik isminde olduğu gibi İngiltere ve müttefikleriyle olan stratejik, taktik ve diplomatik mücadelenin nasıl işlediğini, arka plandakilerle ileriki uzlaşma süreçlerinde izlenen politikaların akıbetini, öncesi ve sonrasını ele alıp sonuç olarak da tamamlanmasıyla beraber incelenerek sunulmuştur. İngilizlerin, Konferans süresince genel görüşlerimiz açısından yani Türkiye açısından düşüncelerimizde yanılmadığımızı anlıyoruz. İngilizlerin gayesinin temelinde belirtildiği üzere şark meselesinde sınırların belirginleştirilmesidir. Irak ve Suriye üzerindeki egemenliğimizin tamamen durdurulması amacını ilke edinmişlerdir. Bu en başta gelen ‘vazgeçilmezleri’ olmuştur. Bizim Musul’dan vazgeçmeme diretmelerimiz yani söz konusu halini aldığımızda, İngiltere’nin kesinlikle konferansa tepkisi antlaşmanın bozulması yönünde olduğunu açıkça bizlere gösteriyor. Musul meselesi sonucuna gelecek olursa kısaca; Lozan’da imzalanmış fakat Musul sorunu askıya alınarak bırakılmıştı. Daha sonraki milletler cemiyetindeki toplantıda ele alınmasına karar verilmişti fakat sonuç olarak Musul’daki Türk hakları birkaç önemsiz avantajın dışında tamamıyla İngilizlerin taleplerinin kabulüyle sonuçlanmıştı.
Antlaşmaya göre öne çıkan maddelerini ele alacak olursak;
12.madde,15.madde,16.madde,20.madde ve 23.maddelerde söz konusu; şark meselesinden Orta Asya sınırına, ege ve Akdeniz ile birlikte Kıbrıs, İtalya ve boğazlar sorunları mutabakatlara varılmıştır. Maddelere göre antlaşma da tam metin esasına, 12 ve 15. Madde esaslarına göre; “Asya kıyısından üç milden az bir uzaklıkta bulunan adaları Türk egemenliğine” terk edilerek, Ege’de Türkiye’yi sahil şeridine mahkûm bırakılıyor, 12 adalardan İtalya yararına vazgeçiyordu. Antlaşmanın 16. Maddesi ise, Türk tarafının “barış” arzusunun aciliyetini göstermesi bakımından garip bir hüküm taşıyor; buna göre Türkiye bu anlaşmada belirtilen sınırlar dışında bulunan topraklar üzerindeki ya da bu topraklara ilişkin olarak, her türlü haklarıyla sıfatlarından ve egemenliği iş bu anlaşmayla tanınmış adalardan başka, bütün öteki adalar üzerindeki haklarından ve sıfatlardan vazgeçmiş olduğunu” kabul ediyordu.
20. Madde de ise Türkiye, Kıbrıs’ın İngiltere’ye katıldığını tanıyordu. 23. Madde ile Boğazlar üzerinde “geçiş serbestisi” tavizini kabul ediyordu. Bu sonuçlardan ve maddelerden yola çıkacak olursak nihayetinde Lozan’dan memnun olan ülke İngiltere’ydi. Kitaba göre sonuç esasında Türkiye’nin hedefinde olan sonuçlara ulaştığı belirtiliyor. Diğer müttefikler ve Türkiye açısından tarafları memnun eden bir antlaşma olarak tarihe geçiyor.
Bunu geniş olarak ele alan yazar vurgu yaptığı noktalar şunlardır; “Konferans içeriye olduğu kadar dışarıya atılan bir adımdı. Batı’ya karşı da Türk siyasetinde temel kaymanın ilk adımlarından biriydi. Bir nevi Türkiye’nin dünyadaki yeni rolünü böylece tanımlamış oldu. Antlaşma da Misak-ı Milli koşulları doğrultusunda eski Osmanlı topraklarındaki Türk nüfuzuna son vermek suretiyle bu toprakların kaderini belirlemiştir.’’ Osmanlı topraklarında İngiliz etkisini yerleştirme sürecinde olan İngiltere, önemli bir dönüm noktasıyla karşı karşıya kalmıştır. Sevres ve Lozan’ı karşılaştıracak olursak, İngilizlerin siyasal bir yenilgiye uğradıkları fakat sonucunda pek de bir şey kaybettiklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Lozan’dan sonra genelde çıkarlarını korumayı başarmışlardır. Ve bunun diğer bir yandan Ortadoğu’da büyük bölümünde denetimlerini sağlamaya devam etmişlerdir. Türkiye açısından bakacak olursak İngiltere üzerinde diplomasinin derin amaçlarını yıktı diyemeyiz. İngiltere, yukarıda da bahsettiğimiz maddelerde de geçen (15-23 arası) boğazların uluslararasılaştırıldığı, Musul sorununu dışarıda bırakarak en sonunda ise Irak’a verilmesiyle sonuçlandığını görüyoruz. Lozan konferansı Ortadoğu’nun kaderinden bakacak olursak tamamıyla bir dönüm noktası olmuştur. Yeni bir sistem içinde yer alan Türkiye adeta yeni bir haritayı meydana getirmiştir, yeni bir coğrafyada kendini bulmuştur. Türkiye ve İngiltere bu yeni dönemlerinde ilişkilerinde yeni rollerine bürünmeye başlamışlardır.
Açık ve net olarak görülüyor ki, yeni Türkiye Lozan’da eski de kalan imparatorluk siyasetini ve bunun gerektirdiği görüşleri, bakışları reddetmiştir. Bundan memnuniyet duyduğunu da gizlememiştir. Yeni Türkiye’nin buradaki rolü çok renkli, canlı bir ülke olmayı emellerine yazdırdığını Dünya’ya bildirmişlerdir.
Onur ÖTKÜR
İstanbul Aydın Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
UİÇ Avrasya Çalışmaları Grubu