Basra‘da Türkiye’ye Yönelik Protesto Gösterileri ve Düşündürdükleri

Yaklaşık 6 aydır gergin ilerleyen, özelikle terörist eylemlere destek vermekle suçlanan Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşimi’nin Türkiye’ye gelmesinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Nuri El-Maliki arasındaki söz düellosuyla daha da gerginleşen Türkiye-Irak ilişkileri, Basra’da Türkiye karşıtı yapılan eylemlerle başka bir boyuta taşımıştır. 19 Mayıs 2012 Cumartesi günü Basra’da 200’e yakın kişi olduğu söylenen bir grup Iraklı, Türkiye’nin Basra Başkonsolosluğu’na yakın bir caddede Türkiye karşıtı eylem düzenleyerek, Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmakla suçlayan sloganlar atmıştır.

Basra İşçiler Sendikası Birliğinin de iştirak ettiği protesto gösterilerinde “Hayır Hayır, Türkiye Hayır” ve halk Türkleri çıkarmak istiyor sloganları atılmış, Tarık El-Haşimi’nin iadesi istenmiş ve 15 gün içerisinde verilmemesi halinde Türkiye’nin Irak’taki çıkarlarının zarar görebileceği yönünde tehditler ortaya atılmıştır. Basra İşçi Sendikaları Birliği Başkanı Hasan Hamdi El-İnzi de bir açıklama yaparak ”Türk Hükümetinin müdahalelerini ve Irak halkı içinde ayrımcılığa yönelik tavırlarını kınıyoruz” ifadesinde bulunmuştur. Açıklamalarını ağırlaştırarak devam eden El-İnzi, ‘Türk Hükümetinin Irak halkından özür dilemesini talep ediyoruz, aksi takdirde Basra’daki Türk Başkonsolosluğunu ve Basra’daki tüm Türk şirketlerini kovacağız’ şeklinde tehditlerde bulundu ve ‘Irak Hükümetinden, Türkiye ile olan sınır kapılarının kapatılmasını istediklerini’ belirtti. Gösterilerde Türk bayrağı da yakıldı. Basra’da gösterilerin devam ettiği de gelen haberler arasında. Gösterilerin çapı şimdilik küçük olsa da Türkiye ve Irak arasındaki siyasi ilişkilerdeki tansiyonun yüksek olması, olayların devam edeceğinin göstergesi gibi. Öte yandan bu olayların sadece Basra ile sınırlı kalmayacağının ihtimali de yüksek görünüyor. Tabii ki Haşimi’nin Türkiye’de bulunuyor olmasının Irak’ta bir kesimin tepkisini çekmesi doğaldır. Ancak burada olayların fiili katılımcıları, kim tarafından ya da neden yapıldığının yanı sıra, olayların arka planına odaklanmanın büyük resmin görülmesi açısında daha faydalı olduğu söylenebilir.

Aslında Türkiye ve Irak ilişkileri şimdiye kadar dönemsel olarak bozulsa da bu siyasi düzeyde kalmış,  Irak halkının Türkiye’ye olan ilgisi yükselerek devam etmiş ve buna paralel olarak Türkiye’nin Irak’taki ekonomik etkisi de artmıştır. Türkiye, Bağdat Büyükelçiliğinin yanı sıra, Musul ve Erbil’de bulunan başkonsolosluklarıyla birlikte 18 Mart 2009 tarihinde açılan Basra Başkonsolosluğu, Basra vilayeti ile birlikte Meysan, Zikar ve Muthanna vilayetlerinden sorumlu olarak konsolosluk faaliyetlerine başlamış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da katılımıyla 30 Ekim 2009 tarihinde resmi olarak açılmıştır. Basra’da Türk Başkonsolosluğu’nun açılmasıyla birlikte Türkiye’nin Irak’ın orta ve kuzey bölgelerinde etkisi de yavaş yavaş güneye doğru yayılmaya başlamış, özellikle 2012 yılı Türkiye’nin Irak’ın güney vilayetlerinde parlamaya başladığı yıl olmuştur. Türkiye, 2011’den itibaren Irak’ın güneyine yönelik ekonomik faaliyetlerini arttırmış, 28 Haziran 2011 tarihinde haftada 4 sefer olmak üzere Türk Hava Yolları direkt İstanbul-Basra seferlerine başlamıştır.  Diğer taraftan 5 Mayıs 2011 Basra’nın yeni Valisi olarak seçilen Halaf Abdulsamad Halaf’ın göreve başlamasının ardından dönemin Basra Başkonsolosu Ali Rıza Özcoşkun’un Basra Valisi’ni ziyaretinde yeni valinin Basra’da özellikle konut ve hastane inşaatlarında önceliği Türk firmalarına vermek istediğini basına ve gazetecilere açıklamasının ardından Türk firmaları için Irak’ın güneyinde bir koridor açılmış ve Türk firmaları Irak’ın güneyine de girmeye başlamıştır.

Türkiye ve Irak’ın güney vilayetleri arasındaki etkileşimin artmasıyla birlikte, 1 Ekim 2011’de göreve gelen Türkiye’nin yeni Basra Başkonsolosu Fuat Kaymakçı’nın da aktif çabasıyla birlikte Türkiye’nin Irak’ın güneyindeki ağırlığının giderek hissedildiği görülmektedir. Kaymakçı, göreve başlar başlamaz sorumluluk sahasındaki vilayetlerde bulunan resmi kurumları ziyaret etmiş, siyasi grup temsilcileri ile görüşmüş, aşiretlerle bir araya gelmiştir. Hatta 2011’in Aralık ayında düzenlenen Aşura Törenlerine katılmış ve halkla bir araya gelmiştir. Ayrıca Basra Başkonsoluğu’nun desteğiyle 10 Şubat 2012’de Basra’da ilk kez Türk fuarı açılmıştır. 90’dan fazla Türk firmasının katılımıyla “Yapı, Yapı ve Altyapı Malzemeleri, Teknolojileri ve Makineleri Fuarı” olarak açılan fuara, Basra İl Meclis Başkanı Sabah El Bezuni, Zikar Valisi Kazım El Hasan ve Türkiye Başkonsolosu Faruk Kaymakçı katılmıştır. Nisan ayında Basra Valisi Halaf Abdulsamad Halaf’ın da katılımıyla Basra Başkonsolosluğu bünyesinde Irak’ın güneyinde faaliyet gösteren firma temsilcilerinin yer aldığı toplantıda ikili ilişkiler gündeme gelmiş, yapılan açıklamada 90’dan fazla Türk firmasının başta Basra olmak üzere Irak’ın güneyinde inşaattan sağlığa, ulaşımdan fuarcılığa farklı birçok sektörde faaliyet gösterdiği, 2000 Türk işçinin yanı sıra 8000 civarında Iraklı kardeşine de iş imkânı sağladığı ifade edilmiştir.

Türkiye’nin yükselen ekonomik faaliyetlerinin siyasetine aynı paralelde yükselttiği düşünülmektedir. Ancak makro düzeydeki siyasetin gergin ilerlemesi, yerel siyaseti de sekteye uğratmaktadır. Diğer taraftan Irak’taki yerel siyasetin genel siyasi dinamikleri de etkilediği düşünüldüğünde, Türkiye’nin etkinliğinin hem Irak’taki hem de bölgedeki bazı aktörleri rahatsız etmiş olabileceği değerlendirilmektedir. Özellikle bu etkinliği Basra da olması, durumu farklılaştırmaktadır. Basra, Irak’ın dışarıya açılan kapısı konumundadır. Irak’ın en büyük üçüncü vilayeti olan ve yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip Basra’da Irak’ın en büyük limanı bulunmakta ve petrol ihracatının beşte dörtlük kısmına yakını bu kentten yapılmaktadır. Siyasi olarak düşünüldüğünde ise Basra Irak iç siyaseti, özellikle Şii gruplar, açısından önemli bir mücadele alanı olmuştur. 2008’in yaz aylarında Maliki ve Mukteda El-Sadr arasındaki çatışmalar halen akıllardadır. 2009’da yapılan yerel seçimlerde Maliki 20 sandalye elde ederek, Bağdat’tan sonra vilayetlerdeki en büyük sandalye sayısına sahip olmuştur. Tabii şehrin büyüklüğünün de bunda etkisi olmakla birlikte, Maliki’nin grubu, Irak’ın güneyinde birinci geldiği 9 vilayette, en yakın rakibine farklı Basra da atmıştır. Diğer vilayetlerde sandalye sayıları birbirine yakındır. Ancak Basra’da Maliki’nin oluşturduğu Kanun Devleti İttifakı, en yakın rakibi olan Irak İslam Yüksek Konseyinden 4 kat daha fazla sandalye kazanmış, nitekim daha sonra Irak İslam Yüksek Konseyi ve Bedr Örgütü ile Basra’da ittifak yapmıştır. Buradan hareketle Türkiye’ye yönelik protesto gösterilerinin Basra’da başlaması dikkat çekmektedir.

Ayrıca İran’ın tüm Irak’taki etkisinin yanı sıra özellikle Irak’ın güneyindeki ağırlığı da dikkat çekmektedir. Irak’ın güneyindeki vilayetler ile İran arasındaki geçişkenlik son derece yüksektir. Şiiliğin dini merkezlerinin Irak’ta olması da bu etkiyi arttırmaktadır. Son dönemde ise İran’ın Irak’ta dini liderlik rolünü sahiplenmeye çalıştığı da görülmektedir. Zira Irak’taki en büyük ve Şiiler arasında en saygın dini lider olan, ancak çok yaşlandığı ve hasta olduğu bilinen Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin yerine Irak’ta yargı erkinin en üst kademesinde yaklaşık 10 yıl görev yapan, Irak asıllı Büyük Ayetullah Mahmoud Hashemi Şehrudi’nin hazırlandığı iddia edilmektedir. Nitekim Şehrudi’nin geçtiğimiz günlerde Irak’ı ziyaret ederek, birçok vilayette konferanslar verdiği ve hatta Necef’te kendisine bir yer yaptırdığı bilinmektedir.

Sonuç olarak tüm söylenenler bir araya getirildiğinde, Türkiye’nin etkin Irak politikasının hem yerel hem de bölgesel düzeyde rahatsızlık yaratmış olabileceği ve bu anlamda Türkiye’nin etkisinin kırılmak istendiği düşünülmektedir. Ancak burada Türkiye’nin şimdiye kadar siyasal çıkar odaklı düşünmediği, özellikle Irak halkına yönelik hiçbir suretle ayrımcılık gözetmediği açıktır. Öte yandan Türkiye’nin bölgede bir kamplaşmanın tarafı yapılmaya çalışıldığı söylenebilir. Bu durumun Türkiye’nin hem bölgedeki hem de Irak’taki politikasına zarar vereceği açıktır. Zira Türkiye bugüne kadar bölge politikasında dengeyi gözetmiş ve bütün taraflarla iletişim ve etkileşim sağlamaya çalışılmıştır. Bölgede kamplaşmanın bir tarafı olmak diğer tarafın karşıt olmakla eş tutulduğundan, son dönemde Irak’ta Türkiye’nin içine çekilmek istenen tabloda, Türkiye’nin Irak politikasının yanı sıra bölge politikasının da ciddi zarar göreceği ve Türkiye’yi yeni problemlerle karşı karşıya bırakabileceği düşünülmektedir.

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Bilgay DUMAN

ORSAM Ortadoğu Uzmanı

 

Kaynak: ORSAM

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...