Başkan Obama’nın Brezilya Ziyareti

Geçtiğimiz haftalarda ABD Başkanı Obama kısa bir Latin Amerika ziyareti gerçekleştirmeye karar verdi. Brezilya, Şili ve El Salvador’u içeren bu ziyarette uğradığı ilk ülke Brezilya oldu. Başkan Obama’nın ziyaretinin en önemli noktası da Brezilya’ydı

19 Mart 2011 günü Brezilya’ya ulaşan Başkan Obama’yı Brezilya Devlet Başkanı Dilma Rousseff havaalanında karşıladı. Fakat Brezilya halkı Başkan Obama’yı aynı içtenlikle değil protestolarla karşıladı. Rousseff yönetimi polisin eylemcilere orantısız güç kullanmasına izin vermekle suçlandı[1].

Birleşik Devletler karşıtı eylemlerin yapılması zaten beklenen bir şeydi. Başkan Obama’nın ziyaret planları son derece dikkatli hazırlandı. Halka hitap edecek olan bir konuşma yapılması planlanmıştı fakat son dakikada bu konuşma planı değiştirildi. Ünlü Hz. İsa heykelini de ziyaret eden Obama dini içerikli söylemlerde bulundu[2].

İki gün süren gezide iş konseyleri oluşturuldu ve çok önemli ekonomik gelişmeler kaydedildi. Eski devlet başkanlarının da katıldığı özel yemeğe Luiz İnacio Lula da Silva katılmadı.

Şüphesiz ki Japonya’da yaşanan deprem, nükleer sızıntı sorunu, Libya ve bombardımanın başlaması olayları gölgesinde hızla gerçekleştirilen bu ziyaret kafalarda bazı soru işaretleri yaratmıştır.

Brezilya’nın Önemi

Brezilya Güney Amerika’nın en büyük ülkesidir. Okyanusa kıyısı vardır. Ekvador ve Şili dışında diğer Güney Amerika ülkelerinin hepsiyle sınır komşusudur. Amazon ormanı ülkenin büyük bir kısmını kaplar ve Amazon nehri en büyük nehridir. Zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahiptir. Madencilik ekonomide önemli yer tutar. Manganez, demir, grafit ile kobalt gibi önemli maden kaynaklarına sahiptir. Tarımda, özellikle kahve üretiminde dünyanın en büyük kahve üreticisi ve ihracatcısı sıfatına sahiptir[3].

Yine sanayisi en gelişmiş Güney Amerika ülkesidir. Hava taşıtı üreten Embraer adında bir şirketi vardır. Sanayisi gelişmeye açıktır. Birleşik Devletler ile beraber bioyakıt projesi yürütmektedirler. Embraer’in ayaklanmaları bastırmak üzere ürettiği hava taşıtlarının en önemli alıcısı Birleşik Devletler’dir.

Bütün bu sebepler ve Brezilya’nın yüksek nüfusu ve gelir dağılımındaki eşitsizlikler bir araya geldiğinde Brezilya İşçi Partisi’nin izlediği politika yer yer Birleşik Devletler’e göz kırpan bir merkez sol olmaktadır.

Brezilya hızlı bir ekonomik kalkınma programına girişmiştir. Bu yüzden ekonomisini çeşitlendirmek istemekte, kıta ülkeleriyle olan ticari hacmini bozmamak ve kıtasal bütünleşme hareketlerinden dışlanmamak için tam bir denge politikası izlemeleri gerekmektedir.

Brezilya-Birleşik Devletler İlişkileri

Lula da Silva’nın iki dönem üst üste göreve seçilerek tekrar seçilme hakkını yitirmesi Brezilya için bir dönüm noktası olmuştur. Yakaladığı hassas denge politikası ile birlikte bu politikanın bozulma ihtimali, Brezilya ekonomik kalkınmasını derinden etkileyebilecek bir yapıdadır.

Dilma Rousseff’in 2011 senesinin ilk gününde resmi olarak görevine başlamıştır. Kendisinden bir önceki eski devlet başkanı Lula da Silva’nın yerine geçen Rousseff, seçim kampanyalarında başkan Lula’nın ekonomi politikalarını izleyeceğini belirtmişti. Lula’nın da desteği ile eski gerilla Rousseff seçimleri İşçi Partisi’nden kazandı. Lula da Rousseff de aynı partiden olmalarına karşın komünist söylemlere değinmemektedir.

Partido dos Trabalhadores yani İşçi Partisi’nin genel yapısına bir göz atmak gerekirse parti, Brezilya’nın en önemli partilerinden biridir[4]. İki dönem devlet başkanlığı yaparak Brezilya’yı G20 zirvesinde dokuzuncu ülkeye yükselten Lula da Silva da bu partidendir. Lula döneminde İşçi Partisi’nden geldiği halde “pragmatist” ve “kapitalist” faaliyetlerde bulunması ile eleştirilmişti. Kabinede İşçi Partililerden çok sermaye sahiplerinin bulunması, hızla çok uluslu şirketlerin artması, pek çok İşçi Partiliyi ve Lula’nın İşçi Partisi’nden gelerek kapitalist sistemi değiştireceği beklentisi içinde olanları hayal kırıklığına uğrattı[5].

Lula ile birlikte Rousseff’in de benzer politikalar izleyecek olması Birleşik Devletler için önemlidir. Zira ilk başta Fidel Castro ile yakın arkadaşlığı olan Lula’nın seçilmesi tedirginlik yaratmıştı. Obama, Rousseff’in de aynı yolu izleyeceğinden emin olmak istemiştir. Bölgedeki tek müttefiki Kolombiya’dır ve kıtada etkinliğini sağlamak için Amerikan karşıtı söylemleri olmayan iş birliği yapabilecek bir başka güçlü ülkeye daha ihtiyaç duymaktadır.

Sonuç

Ekonomisini geliştirmek isteyen, elinde önemli kaynakları olan ve dünyanın en büyük ekonomisine sahip ülkeleri arasında olan hiçbir ülke kapitalizme karşı olamaz. Neredeyse tamamı sol hükümetlere sahip, uyanış içindeki kıtada uç sol hükümeti olmayan, büyük ve sürekli Amerikan karşıtı söylemleri olmayan ender ülkelerden biridir Brezilya. Lula döneminde az da olsa Birleşik Devletler’le ortak projelere girişmiştir. Bunlardan en önemlisi bioyakıttır. Başkan Obama, Rousseff yönetimini ziyaret ederek Brezilya-ABD ilişkilerinin eskisi gibi devam edeceğinin garantisini almak istemiş olabilir. Hatta Rousseff yönetiminden çok şey beklendiği için ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi mümkündür.

Yine aynı zamanda Orta Doğu’daki sorunlar ABD yönetimini meşgul etmektedir. Orta Doğu’da sorunlar henüz dinmeyecek gibidir. Dikkatler bir süre daha bölgede yoğunlaşacağından küçük bir Latin Amerika ziyareti ile Obama gelişmeleri bölgede yakından incelemiş ve anlaşmalarla ülkeler arası iş birliğini pekiştirmek istemiştir.

Son olarak Libya’ya bombardımanın başlamasıyla birlikte Birleşik Devletler’den çok Fransa öne çıkmıştır. Obama bu durumdan uzak kalarak herhangi bir başarısızlık durumunda doğrudan eleştirilere maruz kalmak yerine olaylara uzak görünmek istemiş olabilir.

Bir gerçek vardır ki bu olaylardan en fazla Birleşik Devletler kazançlı çıkmıştır.

Aslıhan BAŞER

Akdeniz Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler Bölümü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...