Başbakan Erdoğan’ın Kuveyt ve Katar Ziyaretleri

Başbakan Erdoğan’ın 9-11 Ocak 2011 tarihleri arasında ilk önce Kuveyt ve ardından Katar’a düzenleyeceği resmi ziyaretler bir kez daha dikkatlerin Körfezin bu iki önemli ülkesine çevrilmesine yol açmıştır. Başbakan Erdoğan’ın bu ülkelerde yapacağı üst düzey temasların yanında Türkiye-Kuveyt İş Forumu ile Türkiye-Katar İş Forumu’na katılacak olması ziyaretin ekonomik yanının ağır basacağına işaret etmektedir.

Erdoğan, 9-11 Ocak tarihlerinde Kuveyt’teki temaslarda, Kuveyt Emiri Şeyh Sabah El Ahmed El Cabir, seçimle iş başına gelen Ulusal Meclis’in Başkanı Casim Muhammed Abdulmuhsin El Harafi ve Emir’in yeğeni olan ve 5 yıldır aralıklı bir şekilde Başbakanlık görevini sürdüren Başbakan Şeyh Nasır El Muhammed El Ahmed El Sabah ile bir araya gelecektir. Ziyaret kapsamında; Erdoğan ayrıca 2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün katılıp bir konuşma yaptığı Türkiye-Kuveyt İş Forumu Toplantısı’na katılacak ve Kuveyt Fonu Başkanı Abdulvahab El Bader ile Kuveyt Yatırım İdaresi Başkanı Bader El Saad’la da görüşüp iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi konularını ele alacaktır. Erdoğan bu arada, Şeyh Fahd El Ahmed Uluslararası Hayır İşleri Ödülü Kurulu tarafından kendisine takdim edilecek “Üstün Müslüman Şahsiyet” ödülünü de alacaktır. Başbakan Erdoğan, 11-12 Ocak tarihlerinde gerçekleştirileceği Katar ziyaretlerinde ise ilk başta Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Thani ve Başbakan ve Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad Bin Casim Bin Cabir ile görüşmelerde bulunacaktır. Erdoğan, Kuveyt’te olduğu gibi Katar’da da Türkiye- Katar İş Forumu Toplantısı’na katılarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunu gündeme getirecektir.

Bu bağlamda, Başbakan Erdoğan’ın Kuveyt ve Katar ziyaretlerinde öne çıkan konuların başında ekonomik ve ticari alanlarda karşılıklı iş birliğinin ve yatırımların artırılması gelmektedir. Özellikle enerji alanında iş birliği, alt yapı yatırımlarında Türk inşaat şirketlerine öncelik verilmesi, gıda güvenliği konularında karşılık yatırımlar ve son olarak da 2005 tarihinden beri gündemde olan Körfez İşbirliği Konseyi ile Serbest Ticaret Anlaşması’nın hayata geçirilmesi gündemde olacaktır. Nitekim, her iki ülkede gerçekleştirilecek ziyaretlere Türkiye’den 100’ü aşkın iş insanın da katılıyor olması dikkat çekicidir. Bu noktada, Kuveyt ve Katar hakkında öne çıkan bazı noktalara vurgu yaparak ziyaretin önemine kısaca değinmekte yarar vardır.

2003-2009 arası döneme bakıldığında Türkiye-Kuveyt ilişkilerinin resmi düzeyde ciddi bir gelişme gösterdiği ancak bunun ekonomik alanda yetersiz kaldığı görülmektedir. 2005 yılında Başbakan Erdoğan’ın Kuveyt ziyaretinin ardından resmi düzeyde karşılık birçok ziyaret gerçekleştirilmesine rağmen ticari alanda iş birlikleri 2011 yılının başına kadar oldukça yetersiz olduğu görülmektedir. 2009 yılı sonlarına doğru Kuveyt’in Türkiye’deki doğrudan yatırım miktarı yaklaşık 600 milyon dolar civarına çıkarken bu rakam 2011 yılı itibariyle 2 milyar dolar civarına çıktığı ileri sürülmektedir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi de oldukça düşük bir seviyede seyretmektedir. IGEME’nin 2010 Kuveyt Ülke Raporu’na göre, Türkiye ile Kuveyt arasında 2009’da 395 milyon dolar olan dış ticaret hacmi 2010 yılında 552 milyon dolara çıkmıştır. Buna göre karşılıklı ticaret hacmi Kuveyt’in ekonomik zenginlikleri dikkate alındığında oldukça önemsiz bir düzeyde kalmıştır.

Diğer yandan Türk müteahhitlerinin 2010 Şubatına kadar Kuveyt’te üstlendikleri projelerin toplam değeri 594 milyon dolar olmuştur. Diğer Körfez ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu rakamın düşük kaldığı görülmektedir. Türk müteahhitlik firmalarının 2003-2010 arası dönemde KİK ülkelerinde üstlenmiş oldukları projelerin değeri ise 20 milyar doları bulmuştur. 2002-2008 arası dönemde KİK üyeleriyle Türkiye’nin ticaret hacmi 17,6  milyar dolara çıkmasına karşın Kuveyt ile yapılan ticaretin ve doğrudan yatırımların sınırlı düzeyde kaldığı görülmektedir. Kuveyt’te Türk inşaat firmalarının üstlendikleri projeler arasında; Fahaeel Otoyolu  İnşaatı, Acquila Su Rezervuarları, Kuveyt-Irak sınırında 800 km2’lik alanın mayından temizlenmesi, Altamer 4 adet petrol depolama tankı yapımı, 8 adet çelik petrol tankı imalatı, Wafra Mina Sauda 20 petrol boru hattı, okul inşaatları, polis merkezi inşaatı, 500 adet müstakil konut inşaatı, Subiya-Mutla arasında boru hattı ve kablo kanatı inşaatı, kargo apronu beton kaplama ve derzlerin inşaatı, Kuwait Oil Company Petrol ihraç tesisleri kapasite arttırımı tesisleri işi ve T.C. Kuveyt Büyükelçiliği inşaatı yer almaktadır.

Öte yandan, Türkiye-Katar ilişkilerinde ise ticaret hacmi itibariyle farklı bir tablonun ortaya çıkmadığı görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın Katar ziyaretinde öne çıkan konuların başında artan petrol ve doğal gaz gelirleri sayesinde ülkesini yeniden yapılandırmaya başlayan ve son olarak 2022 Dünya Kupasına ev sahipliği yapmaya hazırlanan Katar’daki açılacak ihalelere Türk firmalarının daha fazla pay almasını sağlamak gelmektedir. Türkiye ile Katar arasındaki ticaret hacmi  2005 yılında 132 milyon dolardan 2009 yılında 375 milyar dolara çıkmış olmasına karşın Katar’ın ekonomik büyüklüğü düşünüldüğünde bunun oldukça önemsiz kaldığı görülmektedir.

Bu noktada dikkat çeken en önemli konu, dünyanın en önemli kaynakları arasında sayılan petrol ve doğalgaz kaynaklarının Katar ve Kuveyt’teki varlığıdır. Doğal olarak hammadde satışlarından kazanılan gelirlerin önemli bir kısmını yeniden yapılandırma kapsamında ülke içinde harcayan bu ülkeler, aynı zamanda ellerinde birikim nakit paraları farklı iş ortaklıklarıyla veya doğrudan yatırımlarla başka ülkelere aktarmaktadırlar. Örneğin; Katar’ın 2022 Dünya Kupasına hazırlık için öncelik vereceğini duyurduğu projelerin toplam maliyetinin 100 milyar doların üstünde olması dikkat çekicidir. Yalnızca inşa edilecek statlar veya oteller olarak bakmamak gerekir. Aynı zamanda diğer Körfez ülkelerini de içine alacak olan entegre projelerin de hayata geçirilmesi için çalışmalar başlatılmış bulunmaktadır.

Her iki ülkedeki ekonomik zenginlik oldukça dikkat çekicidir. Kuveyt’te kişi başına düşen milli gelir 54 bin dolar iken Katar’da 75 bin dolardır. 2022’de Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak olan Katar’ın yabancılarla birlikte toplam nüfusu 1.1 milyon civarındadır. Katar vatandaşı olmayanlar hariç tutulduğunda bu nüfus 400 bin civarına düşmektedir. Kuveyt’in nüfusunun yaklaşık 3 milyon civarında olduğu öne sürülmektedir. Buradaki yabancı nüfus ise %60-65’in altındadır. Körfezin diğer Arap ülkeleri gibi Kuveyt’te 1991 işgali sonrası Filistinli mülteciler veya Arap iş gücü yerine ağırlıklı olarak Asya kökenli göçmenlere istihdam sağlamaktadır. Körfez’deki nüfustan Suudi Arabistan’ı çıkartırsanız; Katar, Kuveyt, BAE, Umman ve Bahreyn’in toplam nüfusunun en iyimser rakamlarla 5-6 milyon civarında olduğunu ileri sürebiliriz. Bu ülkelerdeki petrol rezervi ise yaklaşık 235 milyar varildir. İran ve Irak dışındaki Körfez ülkelerinin Suudi Arabistan’la birlikte toplam yerli nüfusu 25-28 milyon civarındadır. En iyimser rakamlarla ifade etmek gerekirse buda 35 milyon olur. Sosyo-ekonomik bir analiz yaptığımızda, dünyanın en önemli iki enerji rezervinin önemli bir kısmında, yaklaşık 30 milyonluk bir nüfusun yaşadığı ülkelerin denetimde olduğu gerçeğini tespit ederiz. 2010 yılında Körfez İşbirliği Konseyi üyesi 6 ülkenin yalnızca petrol gelirleri 2009 yılın oranla %15 büyüyerek 465 milyar dolar olmuştur.

OPEC ve Körfez İşbirliği Konseyi üyesi olan Kuveyt’e gelince, dünya petrol rezervinin yaklaşık %9’ına denk gelen yaklaşık 101 milyar varil rezervi bulunmaktadır. Tarafsız bölgeyle birlikte bu rakam 104 milyar varile çıkmaktadır. Ekonomisi diğer Körfez ülkeleri gibi büyük ölçüde petrole dayalı olup, dış ihraç gelirlerinin %90-95’ini oluşturmaktadır. Kuveyt’te günlük petrol üretiminin 2020’de 5 milyon varile çıkacağı tahmin edilmektedir. 1980’de yaklaşık 37 milyar dolar olan petrol geliri, 2004 yılında 26.4 milyar dolara çıkmış ve 2010 yılında ise 52 milyar dolara çıkmıştır. Kuveyt 1976 tarihinden itibaren, “Gelecek Nesiller Fonu” adı altında her yıl petrol ve diğer gelirlerden elde ettiği kazancın %10’nu biriktirmektedir. Fon ilk kurulduğunda devlet gelirlerinin %50’si aktarılmıştı. Yasa ile kurulan Gelecek Nesiller Fonu kapsamında Kuveyt yönetimi Fon’da biriken paralarla yurtdışında yatırımlar gerçekleştirmektedir. Temmuz 2009 itibariyle Gelecek Nesiller Fonu’ndaki paranın değerinin yaklaşık 165 milyar dolar olduğu belirtilmektedir.

2002 yılından beri kansız bir darbeyle babasından iktidarı devralan Şeyh Hamad bin Halife Thani tarafından yönetilen Katar’da ise hem ekonomik hem de politik liberalizasyon yönünde önemli adımlar atılmıştır. Başkent Doha’da başlatılan inşaat çalışmaları sonucu şehir kısa sürede bir şantiye dönüşmüş ve yeniden kurulmaktadır. Yaklaşık 100 çok katlı iş ve alışveriş merkezinin önemli bir kısmı tamamlanmıştır. Yalnızca 2009 yılı itibariyle Türk firmaları Katar inşaat sektöründe yaklaşık 8 milyar dolarlık iş almıştır. Şeyh Thani Doha’yı Ortadoğu’nun uluslararası eğitim, toplantı ve konferans merkezi haline getirmek için yoğun bir çaba harcamaktadır. Bu kapsamda Doha’da inşa edilen Education City’de dünyanın en seçkin üniversitelerinin bir şubesi açılmıştır. Bunlar arasında en dikkat çekenleri: Carnegie Mellon University, Georgetown University (isim hakkı için 20 milyon dolar ödenmiştir), Texas A&M University ve Weill Cornell Medical College gelmektedir. Öte yandan basın yayın alanında da El Jezire kanalının faaliyetlerine ekonomik ve politik olarak destek verilmektedir.

Katar’ın bölgede artan politik etkisini ülkenin son yıllarda artan doğalgaz ve petrol gelirlerinden bağımsız değerlendirmemek gerekir. Katar hükümeti, petrol ve özellikle doğalgaz konusunda çok sayıda uluslararası firmayla yapılan sözleşmelerle ülkede yabancı sermaye yatırımlarını artırma çabası içindedir. Son beş yılda yoğunlaştırılan doğalgaz arama ve üretim çalışmaları sonucu hem rezerv hem de üretim ikiye katlanmıştır. 2004-2009 arası yaklaşık 100 milyar dolar doğalgaz geliri elde edilmiştir.

Sonuç olarak, Başbakan Erdoğan’ın Kuveyt ve Katar ziyaretlerinde ağırlıklı olarak bu ülkelerle ekonomik ve ticari iş birliğinin artırılması ve Türkiye’nin Körfez bölgesinde biriken sermayeden daha fazla pay almasının hedeflendiği söylenebilir.

Yrd. Doç. Dr. Veysel Ayhan

ORSAM Ortadoğu Danışmanı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi U.İ.B

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...