Banja Luka İzlenimleri

Daha önceki yazımda “ Bosna Hersek’te Öğrenci Olmak” ile ilgili deneyimlerimi, gördüklerimi ve yaşadıklarımı anlatmaya çalışmıştım. Bu yazımda, Bosna Hersek’in Sırp Cumhuriyeti içinde de facto bir başkent olan Banja Luka (Banya Luka) şehri hakkında izlenimlerimi aktarmaya çalışacağım.

Banja Luka, Sarajevo’dan sonra Bosna Hersek’in ikinci büyük şehri olma özelliğine sahip. Nüfusu ağırlıklı olarak Sırpların oluşturduğu bir bölge olarak dikkat çekmekte. Sarajevo’dan yaklaşık 200 km. uzaklıkta olan Banja Luka’ya arabayla ortalama 3.5 – 4 saat ile ulaşmanız mümkün. Süre epey uzun görülebilir, çünkü yolların aşırı virajlı ve iyi olmayışı bu süreyi uzatan en büyük etken. Banja Luka’ya ilk gidişimden önce, birtakım ön yargılarım ve endişelerim vardı desem yalan olmaz sanırım. Ziyaret etmeden önce, birçok kesimden insanla konuşup fikirler almaya çalışmıştım. Savaştan sonraki durum ve bakış açısı bunun en büyük örneklerinden bir kısmıydı. Şunu açıkça belirtmek isterim ki, Banja Luka’daki Sırplar, bir başka değişle “Bosnalı Sırplar” ile Sırbistan’da yaşayan Sırplar arasında fark edilmesi çok zor olmayan ya da tabir-i caiz ise “siyah ile beyaz” kadar farklar var. Bunu gitmeden önce çok duymuştum ama gidip kendi gözlerimle görüp tecrübe edince bir kez daha anladım.

Banja Luka’daki yaşam Sarajevo’ya kıyasla biraz farklı. İnsanların Bosna algısı çok ilginç. Sanki onlar Bosna’nın bir parçası değilmişte, Bosna onlara bağlanmış gibi. Federasyondan bağımsız kendi üniversitesi, fakültesi, kendi kurumları var. İşsizlik oranı da genel olarak Bosna Hersek’in dışında, kendi içinde çok fazla. Banja Luka’da yaşayan bir arkadaşımın amcası ile geçen yaşadığım bir diyalogda, Amerika’dan Banja Luka’ya temelli dönüş yaptığını, ama bu dönüşün beklediği gibi olmayıp, gördüğü manzara sonrası Amerika’ya tekrar dönmeye karar verdiğini söylemesiydi. Bunu duyduğumda şaşırmıştım. Ama altında yatan en önemli etkeni duyunca, hikayenin gerisi kendiliğinden geliverdi; işsizlik. Birkaç evrak için, ‘devlet’ dairesine gittiğimizde, işlerin nasıl ‘yürüdüğünü’ kendi gözlerimle gördüm. Bitmek bilmeyen kuyruklar, ‘torpil’ veya ‘tanıdık’ vasıtasıyla dönen ve halledilen işler yani disiplinsizlik. Açıkçası, işlerinizin biraz daha ‘hızlı’ yürümesini istiyorsanız, pamuk eller cebe mantalitesi hakim. Yolsuzluk Balkanlarda her zaman vardı, rüşveti herkes biliyor ama konuşmak istemiyor. Yolsuzluğun, rüşvetin olduğu yerde bölgeye dışarıdan yatırım olmaz. Ama bu denli olması, bu işin ne kadar ciddi boyutlara geldiğini gözler önüne seriyor.

Banja Luka’daki Sırplar “devlet içinde devlet” örneğinin arasında kalmış bir yapıya sahipler. Şehre girer girmez tabelaların, alfabenin değişmesi, insanlarla konuştuğunuzda size “Sırpça biliyor musunuz? Ya da Sırpça’yı nereden öğrendiniz?” gibi sorular sormaları Bosna Hersek sınırları içinde sanki tamamen başka bir ülkede yaşıyormuş ya da orayı ziyaret ediyormuş hissi uyandırıyor adeta. Ama son yıllarda artan Türk dizileri bu bölgede de çok popüler olduğu için özellikle “Muhteşem Yüzyıl” dizisi “Sulejman Veličanstveni“ adı altında yayınlandığından beri bölge insanlarının Türklere bakışı açısından önemli bir rol oynadığını söyleyebilirim. Osmanlı İmparatorluğu altında yüzyıllarca yaşamış bu milletlerin, bu tarz dizilerle besledikleri nefretten biraz daha kurtulup, kültürel benzerlikleri geç de olsa farkedip, kabullenmesi iyi bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Savaş sırasında Sırplar tarafından bombalanan 16.yy’dan kalma Ferhadija Cami, restore edilerek bu ramazanda teravih namazı ile ibadete açılmış olacak. Tarihi dokusuyla görülmesi gereken bir kültür mirası adeta. Banja Luka’yı benim için özel kılan sebeplerden biri, sahip olduğu yeşillik zenginliği. Yol boyunca o dağların arasından geçerken o eşsiz bitki örtüsünün size etkilememesi imkansız. Şehrin yapısıyla örtüşmesi de bir başka özelliklerinden olsa gerek. Sırp nüfusun yoğunluğundan söz etmiştim malumunuz, şehre girdiğinizde Air Serbia’nın reklamları ile karşılaşıyorsunuz.

Yugoslavya’nın milli havayolu şirketi “JAT”in tarih olup, adını “Air Serbia” olarak almasından sonra, bu bölgeyi aktif olarak çok iyi bir şekilde kullandıklarını söyleyebilirim. Banja Luka’dan birçok yere uçuşlar düzenlemeleri, kampanyalar yapmaları bunun açık bir örneği. Maalesef, THY ya da Pegasus’un herhangi bir destinasyonu seferi henüz yok. İleride olur mu bilinmez ama olursa da dizilerden sonra bölge halkının ilgisini bu kuruluşlarla çekmek, kazanmak çok faydalı olur düşüncesindeyim. Bir diğer husus da, Banja Luka’da yaşadığım bir anıydı. En son 1.5 ay önce oradaydım ve 1 gece konakladım. O sırada birkaç arkadaşımla görüşüp, yeni insanlarla tanışma fırsatım oldu. Sarajevo’dan geldiğimi ve IUS’da okuduğumu söyleyince, insanların üniversitemizi bir Arap üniversitesi zannettiklerine şahit oldum. Onlara bunun Araplar ile uzaktan yakından ilgisinin olmadığını, nasıl bir üniversite olduğunu anlatınca yüzlerindeki şaşkınlıkları her hallerinden çok belliydi. Bu kadar dışarıdan kopuk, hatta dışarı demek bile yersiz, kendi ülkesindeki olan bitenlerden bihaber bir durum söz konusu. Bu olayları gördükten sonra, üniversitemizin bu bölgelerde reklamının yapılıp, oralardan da öğrenci kazanması, hem üniversitemizin hem de o bölge insanının yararına kısacası her iki taraf için çok büyük bir avantaj olacağına hiç şüphem yok. Umarım zamanla bunları görme fırsatımız olacaktır.

Son olarak, Dünya Kupası’ndan biraz söz edip, yazımı bitireceğim. Bosna Hersek, savaştan sonra ilk defa böyle bir uluslararası alanda etkinliğe katılıyor. Bu gerçekten ülke için çok ama çok önemli bir etken. Arjantin – Bosna Hersek maçını dışarıda Boşnak arkadaşlarımla beraber izlediğim zaman, bu kupanın bu ülke için neler ifade ettiğini bir kez daha anladım. Bu ülkede aranan birlik belki de, bu kupa ile daha iyi sağlanacak. Genci, yaşlısı milli formalarıyla, bayraklarıyla sabaha kadar maç heyecanı ile sokaktaydı. Kurulan dev ekranların önünde toplanan binlerce insanın kalbi tek bir şey için atıyordu: Bosna ve Hersek. Üzücü bir şekilde, bariz hakem hatasından dolayı kupadan elenmiş olsalar da, bu turnuva bu ülke adına çok büyük bir birleştirici unsur oldu ve olmaya da devam edecek. Bunu söylemeden edemeyeceğim, Nijerya’nın golünden önce Emenike ve Spahic arasinda geçen pozisyonun “faul” ile alakası yok. Fiziğinin ve çabukluğunun verdiği avantaj ile klasik bir Emenike çalımıydı. Süper Lig’i takip edenler, defans oyuncularının Emenike ile bu yüzden birebir kalmak istememelerini çok iyi anlayacaklardır. Fanatik Bosnalı taraftarlara duyurulur.

Sözün özü, siyasetçilerin yapamadığını, bu ülke için sahadaki 11 adam yaptı. O zaman ne diyoruz: “Hajmo Bosno, Hajmo Hercegovino!”

M.Burak ALAN

International University of Sarajevo / International Relations

Twitter : @tuicbalkam

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...