Bu yazının amacı, Ortadoğu’nun körfez ülkelerinden biri olan Bahreyn’in; nüfus, ekonomik ve askeri bakımından küçük, buna bağlı olarak da bölgesel ve küresel düzeyde uluslararası politikada çok etkisi olmayan bu ülkenin iç ve dış politikadaki gelişmelerini kısa bir tarihçesini ve toplumsal yapısının önceliklerini özetlemektir.
Basra körfezinin Orta batısında, Suudi Arabistan’la Katar yarımadasında yer alan 36 küçük ada üzerinde kurulan Bahreyn Krallığı, İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı 1971’den beri halife ailesi tarafından yönetilmektedir. Dünyada nüfusun en yoğun olduğu ülkelerden biri olan Bahreyn’de Mananme ve Muharrak kentlerinde yaşayan nüfus toplam nüfusun yarısı kadar olmaktadır.
Bahreyn’de toplam nüfusun üçte ikisi Arap yarımadalı ve İran kökenli olup, geri kalan üçte birlik bölüm Güney Asya ülkelerden gelmiştir. Küçük grupların dışında nüfusun tamamına yakın Müslüman olup üçte ikisi Şii’dir. Bu durum Sünni bir hanedanlıkla yönetilen ülkede önemli bir siyasal gerilim kaynağını teşkil etmektedir.
Bahreyn’in ekonomik profiline baktığımızda, 2009 yılı itibariyle yaklaşık 21 dolarlık milli gelire sahip olup kişi başına düşen gelir 19.000 doların üzerindedir. Ülke ekonomisi doğal kaynaklarda petrol, alüminyum, doğalgaz balıkçılık ve inci üretimde yoğunlaşmaktadır. Son yıllarda ise daha çok finans bankacılık ve turizm alanında yoğunlaşmaktadır.
Bu temel bilgilerden sonra Bahreyn’de meydana gelen toplumsal olaylar ve iç siyasal gelişmelerden İran’ın nasıl bir duruş sergilediğinin üzerinde duracağım.
İç gelişmeler alanında bahse değer sorunlar ve gelişmeler arasında ülkedeki hassas siyasal denge yani bunun iç politik gündemine yansımaları, terör ve iç güvenlik sorunları mezhep gerginlikleri, demografik sorunlar basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri bulunmaktadır. Bahreyn iç politikadaki gerilim alanı ülkedeki Şii çoğunluğun demografik hareketliğinin dışında siyasal ve ekonomik olarak ikinci planda kalmalarından kaynaklanan ve buna dayanılarak çıkardıkları siyasal ve şiddet olaylarıdır.
1990’larda başlayan bu olaylar ülkede Emir’in 1975’ten beri yapılmayan değişikliğinin 1995’te yapmasına sebep olmuştur. Şii grupların yatıştırmayı amaçlayan bu siyasal adımlar sokak olayların azaltsa da bu olaylar 1990’ların sonlarına doğru şiddetini artarak devam etmiştir. 1996’daki olaylarda ölen ve yaralananlardan olduğu gibi 1.000’nin üzerindeki (Bahreyn için önemli bir rakamdır) kişi tutuklanmıştır. Ülkedeki bu olaylar 2000’li yıllarda artarak devam etti.
2009’un Mart ve Nisan aylarında ve en son 2011’in şubat mart, nisan aylarında mezhepsel gerginliklerine bağlı olarak Şiilerin neden olduğu sokak olayları Bahreyn politikasının önemli gündem maddelerinden biri olmuştur. Şiilere göre, sadece barışçıl ve pasif düzeyde kalan eylemlerden ibaret olduğunu iddia edilen sokak gösterilerine karşılık yönetimin takındığı tavrı çok sert bulmakla birlikte Bahreyn’de demokratik gelişimin ve istikrar geleceğini de tehlikeye sokmaktadır.
Bu gelişmelerle beraber İran İslam inkılabı lideri Ayetullah Hameneyh Tahran’da 2011 tarihli konuşmasında İran’ın takındığı politikayı açıkça göstermektedir şöyle ki: “Bahreyn halkının protestoları haklıdır ve yerindedir. Eğer Bahreyn halkının durumu, devlet biçimi ve yöneticilerinin devleti nasıl kullandıkları görüş sahibi her insan tarafından incelense, kesinlikle Bahreyn devletini kınayacaktır. Bahreyn devleti, halka karşı davranışlarından büyük bir yanılgı içerisinde olup zira bu tür davranışlar halkın daha fazla öfkelenmesinden başka bir sonuç doğurmaz ve hatta öfkenin yeniden baş göstermesi durumunda olacaktır. ” diye konuştu.
Ayetullah Hamaneyh bu bağlamda Bahreyn halkının en büyük zulme maruz kaldığını ve Batı’nın buna rağmen İran aleyhinde karalama kampanyasına giriştiğini ifade ederek İran İslam cumhuriyetinin haklı tavrının net bir biçimde ortaya koymuştur.
Bu konu hakkında başka bir görüş ise Bahreyn’de bulunan sorunlarının yeni olmadığını ve Bahreyn’in yıllardır bıçak sırtında yaşayan bir ülke olduğunu bununla beraber nüfusun %70’in Şii olmasına rağmen Bahreyn’de siyasetin dağıttığı kaynakların genellikle Sünnilere gittiğinin dolayısıyla Şiiler çok fakir şartlarda yaşarken, Sünniler ise çok iyi şartlarda yaşamaktadır. Bundan da anlaşılıyor ki İran’ın, Bahreyn’de olası bir müdahaleyi kuvvetler niteliktedir. Bu bağlamda İran’ın politik duruşunu özetler niteliktedir.
Şunu belirtmek gerekir ki Bahreyn, İran için özel bir anlam taşımaktadır. İran’daki kabule göre Bahreyn, Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin İngilizlere verdiği tavizin sonuç olarak İran’dan kopartılmış ve bağımsız bir devlet olarak sahneye çıkmıştır. Bahreyn halkının tamamına yakının geçmişe kadar Şii olduğunu ileri süren İran’a göre Bahreyn krallığı dışarıdan getirdiği kimselere vatandaşlık hakkı vererek Sünni nüfusu artırmaya çalışma yoluna gitmişlerdir.
Bu süre zarfından sonra 2011 Mart ayında Suudi Arabistan merkezli Sünni blok ile BAE’in Bahreyn’e asker göndermesinden sonra İran’ın kullandığı de sertleşmeye başlamış ve İran dışişleri bakanı Sahihi çeşitli ülkelerdeki muhataplarıyla telefon diplomasisi gerçekleştirip BM, İKÖ, Arap Birliği genel sekreterliğine mektup yazarak konun acil bir şekilde çözülmesi gerektiğini söylemişti. Durumun vahametini başka bir ağızdan ise İran Meclisi; Arabistan’ı sert bir şekilde uyarıp ülkede yaşanan olayları soykırım olarak nitelemişti. Bahreyn’deki Şiilere yönelik yapılan baskılar İran kamuoyundaki tepkiler yükseldi ve savunma bakanı Arabistan’ı üstü kapalı bir biçimde tehdit etmişti ve İran’ın; Arabistan askerlerinin Bahreyn’deki Şiileri öldürmesine karşılık olarak elleri bağlı bir şekilde izlemeyeceğini yetkililerce açıklanmıştı
Yine bir başka küçük ölçekli aktör olan Irak’taki en yüksek Şii otoritesi kabul edilen Ayetullah Sistani de Bahreyn yönetiminin muhaliflere karşı şiddet kullanmaktan vazgeçmesini istemiş ayrıca İran yönetimi Irak ve Lübnan’daki çeşitli Şii gruplarını toplayıp Bahreynli göstericilerle dayanışma gösterileri düzenlenmişti.
Sonuç olarak İran yönetimi Bahreyn’de cereyan eden facianın derhal durdurulmasının istemekte ve krallık rejimin kendi halkının sesine kulak vermesine yine halkına karşı şiddet uygulamaktan kaçınmasını istemiştir. İranlı yetkililer Suudi Arabistan’ın, Bahreyn’de halkı bastırmak için varlığı uluslararası hukuka aykırı olduğu ve Bahreyn’in iç işlerine müdahale etmek olduğunu kanısındadırlar.
Muhammet Zencirli
İstanbul Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü