Avrupanın Enerji Güvenliği
Bugün her kesim tarafından kabul edilen bir gerçeklik var ki o da ülkelerin ekonomik, siyasi istikrarı ve geleceğinin garanti altına alınmasında Enerji ve Enerji güvenliği iki önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji her alanda sosyal ve bireysel yaşam açısından tartışmasız var olması zorunlu bir gerekliliktir. Enerji aynı zamanda birçok ülke için önemli bir gelir kaynağı olduğu gibi, dünyada yaşanan bazı istikrarsızlık ve çatışmalarında ana kaynağı konumundadır. Günümüz itibariyle jeopolitik ve jeostratejik krizlerin çok yönlü boyuta ulaştığı süreçte, enerji bağımsızlığı veya yetersizliği özgürlüklerimizi ve bölgesel demokrasileri etkisi altına almaktadır.
Çok basit şekliyle 54 ülkeden oluşan Afrika kıtasını, diğer kıtalardan ayıran, kıtanın geri kalmışlığı, arzu edilen istikrar düzeyinin sağlanamamasının temel nedenlerinden birisi de Afrika’da çok yüksek enerji üretim potansiyeline rağmen, halen bugün kıtanın % 60’ının insani düzeyde asgari yaşam için gerekli olan elektrik enerjisinden mahrum olmasıdır.
Özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 krizinin yanı sıra, 24 Şubat 2022 de Rusya’nın Ukrayna’yı, bilahare İsrail’in Gazze’yi işgal ederek bölgede ortaya çıkardığı saldırgan tutum sadece bölgedeki ülkeleri tehdit etmekle sınırlı kalmayıp, bu süreçte birçok coğrafyayı da etkisi altına alması yüksek olasılıktır. Öyle ki, Avrupa’da bunun ilk işaretleri yavaş yavaş tezahür etmeye başlamıştır. Batıda, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde medeni yaşam için hayatın olmaz ise olmazı haline dönüşen “enerji güvenliği” şimdilerde ciddi gündem konusu olmuştur.
Avrupa’nın önemli siyasi gazetelerinden Le Monde gazetesi, Fransa’nın seçkin Eğitim Kurumlarından Ecole Normal Superior, ENS ile ortaklaşa hazırladığı “Enerji Gecesi 2024” programın ana temasını tamamen “Enerji Güvenliği” oluşturmuştur. İşlenen konular ve içeriğine bakıldığında; enerjiye olan ihtiyacımızın her geçen gün artarak devam ettiği, bu durumun enerji talebine ilgi ve yoğunluğu artırdığı ancak, kaynakta enerji temini yönünde aksi bir yaklaşımla enerji teminindeki güçlük ve zorlukların her geçen gün artarak devam ettiği, vurgulanmıştır.
1970’li yıllarda tüm dünyayı etkisi altına alan petrol krizi, Enerji Güvenliği kavramının gündemde özel yer edinmesini sağlamıştır. Süreçte bir yanda enerji kaynaklarını kontrol eden ülkelerin varlığı, karşılığında ise enerji ihtiyacı artış gösteren veya enerjiden yoksun ülkelerin asimetrik bir yapının ortaya çıkmasına neden olduğu gözlenmiştir. Petrol üreten ülkeler petrol fiyatlarını kendi beklentileri doğrultusunda bir tehdit unsuru olarak kullanmaya, üretimi kısarak kontrol etme gayretleri sonucu büyüyen kriz gelişmiş ülkeler için büyük bir şok oluşturmuş, birçok ekonomik olumsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Avrupanın Enerji Güvenliği
Günümüzde özellikle çevreyi koruma yaklaşımı ve petrol bunalımının devam edeceği öngörüleri batıda birçok ülkeyi ve ABD’yi tekrar nükleer enerjiye dönmeye zorlamıştır. Ancak AB’nin nükleer elektrikten aşamalı olarak vazgeçme kararı, enerji güvenliğinin yeniden daha büyük bir sorun olmasına neden olmuştur. Nükleer elektrik enerjisi konusunda uzman seviyeye ulaşmış Fransa’da; INSEE Araştırma Enstitüsünün ortaya koyduğu bir çalışmaya göre; 2022 yılında Fransa’da enerji bağımsızlığı oranı %50,6 ya düşmüş, nükleer enerji üretimi için Uranyum bağımlılığı ise ayrı bir sorun olarak gündem oluşturmuştur. Bu durum en büyük Uranyum kaynağı olan Afrika anlayışını yeniden değerlendirme ve farklı stratejiler geliştirilmesine de neden olmuştur.Enerji bağımlığını azaltmak ve istikrar sağlamak üzere petrolün yanı sıra doğal gaz ithalatı hızlı bir şekilde gündeme gelmiş, ancak 2022’de Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesi enerji tedariki konusu tüm Avrupa’da yeniden paniğe neden olmuştur.
Bu defa ayrı bir alternatif olarak, Nijerya doğal gazının “Gazoduk” projesi çerçevesinde, yıllık 33 Milyar M3 doğal gazın Nijerya’dan 13 ülke ve nihayetinde Fas üzerinden yaklaşık 30 milyar avroluk bir yatırımla Avrupa’ya ulaştırılması konu edinilmiş, ancak tasarlanan proje üzerindeki ilgili ülkelerin mevcut yapısı ve birbirleri ile olan sorunlu ilişkileri nedeniyle gündemdeki projenin ele alınan hevesle devamını sağlayamamıştır. Avrupanın Enerji Güvenliği
Bir çözüm alternatifi olarak LNG yani sıvılaştırılmış doğal gaz sektörü hızla gelişmeye başmış, daha önce petrol ile gündemde olan Körfez ülkeleri Katar, Birleşik Arap Emirlikleri vb bu defa LNG tedariki için yeniden gündeme oturmuştur. Avrupa bugün ihtiyacının bir bölümünü bu suretle karşılamaktadır. Ancak enerji istikrar ve devamlılığı konusundaki tereddütler ise halen giderilememiştir. Avrupanın Enerji Güvenliği
Enerji yeterliliği açısından gündemdeki sorunları, iklimin üretim ve nakliye üzerindeki olumsuz etkileri, (örneğin fırtınalar nedeniyle elektrik dolaşımının sekteye uğraması, en canlı örneği ABD,) ayrıca nükleer veya kömürle çalışan enerji santrallerini soğutmak için suya duyulan ihtiyaca rağmen su kaynaklarının giderek daralması, kuraklık önemli konular olarak karşımıza çıkmaktadır. Nihai olarak ise, gündemdeki jeopolitik risklerin her geçen gün sayı ve etkilerinin artması önemli riskler olarak sıralanabilir. Tüm bu hususları enerji tedarikini, bir başka ifade ile de sağlıklı yaşam güvenliğini tehdit eden unsurlar olarak görmek mümkündür.
Karşı karşıya kalınan enerji yeterlilik darboğazını aşmakta fosil ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kombine kullanımı gündeme gelmiş ise de üretilen elektriğin depolanması ayrı kısıtlayıcı sorun olarak öne çıkmıştır. Nükleer enerjiye geri dönüş arzularıysa hem büyük çaplı yatırım hem de uzun zaman gerektirmesi nedeniyle, nükleer enerji temininin de kolay bir çözüm olmadığını ortaya koymuştur. Enerji ihtiyacı içerisindeki batılı ülkelerin bir kısmı petrol ve gaz ihraç eden bazı ülke rejimlerini otoriter olarak değerlendirdiğinden ilişkilerini temkinli yürütürken, gelecek ve istikrar riskini akılda tutmaktadır. Bu yaklaşımda enerji güvenliği konusundaki endişeleri gidermeye engel olmaktadır.
Avrupa’da enerji güvenliğini özellikle yenilenebilir enerji açısından sıkıntıya sokan bir diğer husus ise, rüzgâr türbinleri, güneş çiftlikleri veya benzeri yenilenebilir enerji projelerinin geleceğidir. Doğa, çevre, arazi ve tabiat ile canlı varlıkların özellikle tabiatın önemli bir unsuru göçmen kuşların korunabilmesi bakımından ortaya çıkan endişeler henüz giderilebilmiş değildir. Avrupanın Enerji Güvenliği
Enerji güvenliği konusunda ortaya çıkan tüm bu endişeler, Türkiye’yi tekrar çözüm geliştirici ülke olarak ön plana çıkarmaktadır. Medeniyet ve kültürlere köprü konumundaki ülkemizin coğrafi köprü konumu aynı zamanda bir enerji koridoru ve bir enerji Hub’ı olmasına da büyük imkan sağlamaktadır. Türkiye’nin Sn. Cumhurbaşkanımızın yeni “Türkiye Vizyonu” anlayışı kapsamında bu konuya atfettiği özel önem çerçevesinde alt yapı yatırımları, LNG depolama kapasitesi, enerji koridorları üzerindeki gelişmiş boru hatları, enerji akım projeleri aslında her ne kadar Türkiye için planlansa da, aynı zamanda Avrupa için de enerji güvenliği açısından büyük bir ümit ışığı vaat etmektedir. Gerek doğal gaz ve petrol zenginliğine sahip Ön Asya ve Türk Cumhuriyetleriyle gerekse enerji ihraç eden körfez ülkeleriyle, yeni dış politikamız kapsamında geliştirilen istikrarlı ilişkiler enerji güvenliği açısından Avrupa için de alternatif çözüm niteliğindedir.
Eğer ortak çıkarları ön planda tutarak iş birliği oluşturma kabiliyetini, Türkiye gibi diğer Avrupa ülkeleri de dikkate alır, doğru değerlendirebilirlerse, dünya gıda ihtiyacı temininde etkin rol oynayarak 40 Milyon tonun üzerinde buğdayın ihtiyaç bölgelerine dağıtımında nasıl etkin bir sorumluluk üstlendiyse, Türkiye’nin aynı rolü enerji güvenliğinin sağlanmasında da üstlenmesinin çok gerçekçi olduğunu görmek mümkündür. Avrupanın Enerji Güvenliği
Ömer Faruk DOĞAN
Büyükelçi – Ankara 12.Ekim.2024