Avrupa’da Sağın Yükselişi: Yeni Göç ve İltica Paktına Etkileri

Avrupada Sağ ve GöçAybüke Bahar Yüksel 
Avrupada Sağ ve GöçGöç Çalışmaları o-Staj Programı

Avrupa Yakın Tarihinde Sağ Görüşlü Partilerin Yükselişe Geçişi

İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi itibariyle faşizm gibi radikal sağ partilerin yarattığı etkilerden ders alan Avrupa devletleri, uzun yıllar süre gelecek olan sağ ve sol merkezli partilerin dengeli hakimiyeti altında siyasi haritalarını şekillendirmiştir. Bu siyasi şerit göç, ekonomik krizler, işsizlik ve istihdam sorunları gibi halkın görüşünü ve oy verme potansiyelini etkileyecek durumlara rağmen stabil kalmış, krizlerin ortaya çıkışıyla popülarite kazanan sağ görüşlü partiler, suların durulması ile tekrardan denge hakimiyeti altına girmiştir. Bu dalgalanmaların asıl sebebi İkinci Dünya Savaş’ı sonrası Avrupa ekonomisinin kalkınma hızını etkileyen istihdam problemidir. Savaş sonrası genç erkek nüfusun özümsenemeyecek kadar azalması ekonomik alanda büyük bir istihdam açığı yaratmış, bu açık koloniler ve göçmen işçiler aracılığıyla kapatılmak istenmiştir. (Koçak, Gündüz, 2007, s. 67-69) Ekonominin durağan olmaması, çeşitli krizler, yükselmeler ve alçalmalar görmesi, çalışmak için getirilen göçmen nüfusa karşı farklı dönemlerde farklı tepkiler doğurmuş, bu tepkilerde çeşitli siyasi görüşlerin popülarite kazanmasına sebep olmuştur. Buna rağmen Avrupa siyasi haritasının geneline baktığımızda uzun süreli bir denge siyasetinin hâkim olduğunu söylemek mümkündür.

Nitekim bu denge durumu 21.yüzyıla geldiğimizde köklü değişimlere sahne olmuştur. Bu yüzyıldan itibaren Kıta Avrupası’nda aşırı sağ, ırkçı, neo-faşist partilerin temsil oranları her geçen yıl artmaya başlamıştır (Ercan, 2017, s. 43). Bu artış tahmin edildiği gibi göçten ve ekonomik krizden en belirgin şekilde etkilenebilecek olan küçük Avrupa devletlerinde değil, aksine birlik içerisinde sözü etkin bir şekilde rol oynayan büyük Avrupa devletlerinde karşımıza çıkmıştır. Özellikle 2008 yılında kaçınılmaz son olarak boy gösteren küresel ekonomik kriz bu artışı desteklemiş, 2007 yılında Fransa’da Nicolas Sarkozy (UMP), sağ merkezli bir aday olarak seçimi kazanmış ve cumhurbaşkanı olmuştur. 2010 yılında ise Macaristan genel seçimlerinde Viktor Orbán liderliğindeki Fidesz %52 oy alarak büyük bir zafer kazanmış (BBC News Türkçe, 2010), aynı yıl Birleşik Krallıkta David Cameron önderliğindeki Muhafazakâr Parti, Liberal Demokratlarla sağ merkezli koalisyon kurarak hükümeti oluşturmuştur. Hemen bir yıl sonrasında İspanya’da PP Partisi, ekonomik kriz nedeniyle %44,6 oy çoğunluğuyla Mariano Rajoy’u iktidara getirmiştir (Özdemir, 2012, s. 91)

Sağ görüşlü partilerin, bu yükselişi, ekonomik krizin yarattığı anlık popülarite artışı sayesinde elde ettiği ve Avrupa’nın yeniden dengeleneceği düşünülse de, 2015 yılında Suriye’de yaşanan iç savaşın yarattığı ve Avrupa’nın daha fazla kaldıramayacağını düşündüğü yeni bir göç dalgası olgusu, halkı göçmen karşıtı olan ve bu yönde politika izleyen sağ partilere itmiştir. 2015 yılında Polonya’da PiS adayı Andrzej Duda, %53 oyla Cumhurbaşkanı seçilmiştir. (Euro News, 2015). PiS aynı yıl genel seçimleri de kazanarak hükümeti kurmuştur. Beş yıl sonra, 2020’de Andrzej Duda tekrardan iktidara gelerek göçmen karşıtı, milliyetçi ve muhafazakâr görüşleriyle yönetimini sürdürmüştür. 2016 yılında gündemde olan, Avrupa Birliği içerisinde olması sebebiyle yeni bir göç dalgası istemeyen Birleşik Krallık, Brexit referandumunun onaylanmasıyla Avrupa Birliği’nde çıkmış, 2019 yılında bu referandumda etkili bir siyaset yürüten Muhafazakâr Parti adayı Boris Johnson’ı %43,6 oyla iktidara getirmiştir (Full Fact, 2019). İtalya’da, İtalya’nın Kardeşleri (Fratelli d’Italia) 2018 yılında hükümette güçlü bir konumda yer alırken, 2022 yılında Giorgia Meloni liderliğinde kurulan sağ merkezli ittifak ile %44 oy almış, Meloni’yi başbakanlık koltuğuna oturtmuştur (Euro News, 2022). Bir diğer kamuoyunu şaşırtan yükseliş ise Fransa’dan gelmiş, 2017 yılında cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Emanuel Macron, 2022 seçimlerinde aşırı sağ parti temsilcisi Marine Le Pen’e karşı yarışarak ikinci tura kalmış, ancak sağa yakın görüşleri sayesinde tekrardan cumhurbaşkanlığı koltuğunu kazanabilmiştir. Yine aynı yıl yapılan parlamento seçimlerinde Macron’un partisi büyük bir kayıp yaşamış, Marine Le Pen’in Ulusal Birlik Partisi güçlü bir muhalefet oluşturmuştur. Avrupada Sağ ve Göç

Avrupa’da sağ partilerin güçlenişi sadece bireysel ülke sınırları içerisinde kalmamıştır. Avrupa Parlamentosu’nun yıllara göre seçim sonuçlarına ve koltuk dağılımlarına baktığımızda da sağ partilerin yükselişe geçtiğini görmemiz mümkündür. 2004 yılında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde sol kanat 401 koltuğa sahipken sağ kanat, 384 koltuğa sahipti. 2024 yılına gelindiğinde ise çok farklı bir tablo ortaya konmuş, sol kanat, 312 koltuğa sahipken sağ kanat, 408 koltukla temsil sahasını arttırmıştır. (European Parliament, n.d.). Bu artış miktarını oranlar üzerinden de incelediğimizde, 2004 yılında sağ kanat, toplam koltuğun %48.92’sini elinde bulundururken, 2024 yılında bu rakamın %56.67’ ye yükseldiğini görüyoruz. Avrupa Parlamentosu Seçimleri 2024: Değişen Dinamikler Arasında İstikrar

Sağ’ın Yükseliş Nedenleri ve Göçe Bakışı

Avrupa’da sağ görüşlü partilerin yükselişi, özellikle 21. yüzyılın başlarından itibaren belirginleşmiş olup, bu durumun kökenleri İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanan bir dizi nedene dayanmaktadır. Savaş sonrası oluşan istihdam açığının kapatılması adına geçici işçi göçmenlerin Avrupa’ya getirilmesi ve bu işçilerin Ghosh’un 3D (dirty, difficult or dangerous) olarak kavramlaştırdığı işlerde çalışması, Avrupa’yı hızla kalkındırmış, aynı zamanda yerel halkı bu tarz işlerden muaf tutarak refah seviyesini arttırmıştır. (Erkul, 2024, s. 238) Bu dönem göçmenler yerel halk tarafından da oldukça benimsenmiş, Avrupa’nın kurtarıcısı olarak görülmüşlerdir. Ancak zamanla, “geçici” olarak tanımlanan bu işçilerin çalıştıkları ülkelere yerleşerek göçmen ağı kurmaları, çalışma izni veya vatandaşlık kazanmalarıyla ailelerini getirmeleri, büyük bir göçmen akını ortaya çıkarmıştır. Artan refah düzeyi Avrupa devletlerini göçmenler açısından çekici kılmış, fakat ekonomik koşulların düzelmesiyle istihdam problemi ortadan kalkınca Avrupa’nın göçmen işçi ihtiyacı da büyük oranda ortadan kalkmıştır. Bu göç dalgalarına karşı önlem almak isteyen Avrupa ülkeleri çeşitli yasal düzenlemeler ile ülkeye girişleri sınırlamış, fakat bu durum daha iyi yaşam koşulları için mücadele etmeye hazır olan göçmenleri durduramamıştır. Göçmenler yasa dışı yollara yönelerek ülkelere girmeye devam etmiştir. Bu yasa dışı göç, Avrupa halkını güvenlik, refah ve istihdam kaygısına yöneltmiş, bu kaygıları siyasi olgulara döken politikacılar ise çoğunluğu sağ-muhafazakâr görüşten olan partilerini yükselişe geçirmiştir.

 Bir diğer etken ise, tüm bu göç ve göçmenlere yönelik bakış açısını değiştirebilecek potansiyele sahip olan ekonomik faktörlerdir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, geniş bir iş gücüne dayalı sanayi ve endüstri odaklı ekonomi modeli olan Fordizm, 1980’li yıllarda neo-liberal ekonomi politikalarının etkisiyle gücünü kaybetmiştir. 1990’lara gelindiğinde ise, iş gücü ihtiyacını her geçen gün daha da azaltan teknolojik devrimler yaşanmıştır. Bu durum, geleneksel iş gücü ve sanayi temelli ekonomik yapıların yerini, daha esnek ve teknoloji odaklı üretim biçimlerine bırakmasına yol açmıştır. Ancak, bu süreç aynı zamanda iş güvencesinin azalması ve ekonomik eşitsizliklerin artmasına da zemin hazırlamıştır. Klasik iş ve işçi modelleri piyasalarda tutunamamaya başlamış, birçok iş kolu piyasası yok olmuş, yerine yeni piyasa kolları ortaya çıkmıştır. Fakat oluşan bu yeni iş kolları yeterli istihdam olanağı sağlamamış bu nedenle küresel bir iş yarışı ortaya çıkmıştır. İşçi sınıfının bu dönüşüme karşı direnci, siyasi ve toplumsal hareketlerde de belirleyici olmuştur. Yeterli istihdam olanağı sağlanamazken göçmen akışlarının devam etmesi, ekonomik değişimlerin yarattığı krizlere çözüm bulunamaması, ülkeleri daha milliyetçi bir yaklaşıma itmiş, bu da sağ partileri yükselişe geçirmiştir.

Yeni Göç ve İltica Paktı’nda Sağın Etkileri

 Avrupa halkının ekonomik krizler ve göçmen sorunlarına yönelik çözüm arayışında sağ görüşlü partilere yönelimi, gözle görülür bir gerçeklik kazanmıştır. Sağ görüşlü partilerin bu sorunlara nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini anlamak için, 2024 yılı Nisan ayında Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen yeni Göç ve İltica Paktı’nın incelenmesi gerekmektedir. Bu yeni pakt, göç politikalarının reformunu hedef almakta olup, sağ kanat partilerin Avrupa Birliği genelinde artan etkisiyle belirgin bir biçimde şekillenmiştir. Özellikle sınır güvenliği, geri gönderme prosedürleri, sığınma süreçleri ve göçmen dağılımı gibi temel alanlarda bu etkileri görmek mümkündür.

Pakt, on yeni yasal düzenleme içermektedir. Bu yasal düzenlemelere göre Avrupa Birliği’nin göç ve iltica yönetimi, güvenli dış sınırlar, hızlı ve etkili prosedürler, etkin bir dayanışma ve sorumluluk sistemi ve göçün uluslararası ortaklıklara dahil edilmesi olmak üzere dört temel sütun üzerinde şekillenmektedir. (European Parliament, 2024.)

 Pakt’ın içeriğine baktığımızda üye devletler arasındaki dayanışma mekanizmasının daha sistematik bir hale sokulduğunu, tüm üye devletlere yönelik adil bir dayanışmanın gerekliliğine bariz vurgular yapıldığını görebiliriz. Üye ülkelere göç akışını yönetmek için üç seçenek sunan bu pakt, belirli sayıda sığınmacının yerini değiştirme, yer değiştirmeyi reddettikleri her bir başvuru sahibi için 20 bin euro ödeme veya operasyonel desteği finanse etme seçenekleri arasında üye devletleri katkı vermek zorunda bırakmaktadır (Euro News 2024) Göçmenlere yönelik incelemeler yapacak olan üye devletlere tam destek verilecek, göçmen ve iltica fonunda artış sağlanacak ve özellikle Frontex’in (Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı) yetkilerinin ve kapasitesinin artırılması sağlanacaktır. Bir diğer nokta ise sığınmacılara yönelik sert güvenlik taraması prosedürüdür. EURODAC olarak adlandırılan bu yönetmelikle Avrupa Birliği sınırına gelen sığınmacının profili hızlı bir şekilde incelenecek ve uyruk, yaş, parmak izi veya yüz görüntüsü gibi temel bilgileri toplamak için bir ön giriş prosedürü sağlanacaktır. Bu yeni sert önlemlere rağmen Avrupa Birliği’nin temel amacı üçüncü dünya ülkeleri ile bağları güçlendirerek göçmenlerin bu ülkelere gönderilmesini sağlamak veya göçmenlere kendi ülkelerinde güvenli alanlar oluşturulmasına destek vererek göçmenleri bu alanlarda yaşamaya yöneltmektir. (Yüksel, 2024)

 Bu düzenlemelerden anlaşılabileceği üzere genel olarak merkez sağ sığınmacıları üçüncü bir ülkeye gönderen bir sığınma politikasıyla sığınmacıların kapı dışarı edilmesi gerektiği görüşünde. Bu, Birleşik Krallığın Ruanda Planı veya İtalya’nın Arnavutluk ile yaptığı anlaşmaya benzer arayışlarda da kendisini gösteriyor (Karaduman, 2024). Giriş kontrollerinin arttırılması, sınır güvenliğinin gelen göçmen ve mültecilere karşı her an tetikte olması, Avrupa Birliğinin benimsediği ve temellerini dayandırdığı insan hakları kavramına ne denli uygun olduğu tartışma konusu.

Pakt’ın Avrupa Birliği İnsan Hakları Taahhütleriyle İlişkisi

 İkinci Dünya Savaşı’nın tüm şiddetiyle sürdüğü yıllarda, insan haklarının uluslararası düzeyde korunmasına yönelik girişimler büyük bir önem kazanmıştır. Özellikle savaşa katılan ve insan hakları konusunda yoğun kampanyalar yürüten Amerika Birleşik Devletleri, savaş sonrasında Birleşmiş Milletleri de etkileyerek insan hakları üzerine kapsamlı bir çalışma yapılması gereksinimini doğurmuştur. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından yayımlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa Konseyi tarafından da temel alınmış ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) oluşturulmasında bir kılavuz niteliği taşımıştır. Avrupa Konseyi, bu bildirinin ilkelerine dayanarak çalışmalarını sürdürmüştür.

Ancak, 2024 yılında kabul edilen yeni Göç ve İltica Paktı incelendiğinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin etkilerinin belirgin bir şekilde görülmediği dikkati çekmektedir. Örneğin, AİHS’nin 13. maddesi, “Bu Sözleşme’de tanınmış hak ve özgürlükleri ihlal edilen herkes, bu ihlalin bir resmi makam tarafından gerçekleştirildiği her durumda, ulusal bir makam önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir” (AİHS, Madde 13, 1950) ifadesiyle, bireylerin haklarının korunmasına yönelik etkili bir başvuru mekanizması öngörmektedir. Buna karşılık, yeni Göç ve İltica Paktı’nda yer alan hızlı sınır dışı prosedürleri, bireylerin yetkili makamlara başvurma fırsatı bulamadan sınır dışı edilmelerine imkân tanımakta ve dolayısıyla bu kişilerin etkili başvuru hakkından mahrum kalmalarına yol açabilmektedir.

Benzer şekilde, AİHS’nin 14. maddesi, “Bu Sözleşme’de tanınmış hak ve özgürlüklerin kullanılmasında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer herhangi bir düşünce, ulusal veya toplumsal köken, bir ulusal azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya herhangi bir başka statü bakımından hiçbir ayrım gözetilemez” (AİHS, Madde 13, 1950) ifadesiyle, ayrımcılık yasağını güvence altına almaktadır. Ancak, Pakt incelendiğinde, göçmen tarama prosedürlerinin özellikle Orta Doğu kökenli bireyler için daha sıkı kurallar getirdiği ve bu kişilere yönelik olumsuz ülkeye kabul simülasyonlarının uygulanabileceği görülmektedir. Bu durum, Pakt’ın uygulamalarının, AİHS’nin 14. maddesiyle korunan ayrımcılık yasağı ile uyumlu olmadığına işaret etmektedir.

Sonuç olarak, yeni Göç ve İltica Paktı’nın, AİHS’nin temel insan haklarını koruma amacıyla belirlenen maddeleriyle çeşitli alanlarda uyuşmazlıklar yarattığı ve bu nedenle Avrupa’da insan haklarına ilişkin hukuki ve siyasi tartışmaları derinleştirebileceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, Pakt’ın uygulanmasının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde hukuki itirazlara ve mahkeme kararlarına yol açabileceği öngörülmektedir.

KAYNAKÇA

Koçak, O., & Gündüz, R. D. (yıl). Avrupa Birliği Göç Politikaları ve Göçmenlerin Sosyal Olarak İçerilmelerine Etkisi. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl:7. Sayı: (12),syf: 67-69. URL: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/394390

Ercan, M. Avrupa Birliği’nde Yükselen Sağ ve Irkçı Politikalar: 21. Yüzyıl Barış Projesinin Sonunu Mu Getiriyor? Akademik Bakış Dergisi, Yıl: 2017. Sayı (61), syf:43 URL: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/383706

Özdemir, Ö. B. (2012). İspanya’da 2011 Seçimleri ve Bask Solunun Yükselişinin Nedenleri [2011 Spain elections and the reasons of the rising of Basque left]. Akademik İncelemeler Dergisi (Journal of Academic Inquiries), Cilt:7. Sayı: (1), syf: 91 URL: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/17763

Euronews. (2015, May 24). Polonya’nın Yeni Cumhurbaşkanı Andrzej Duda. Euronews. https://tr.euronews.com/2015/05/24/polonya-nin-yeni-cumhurbaskani-andrzej-duda

Full Fact. (2019. December 13). General Election 2019, Fact Checked. Full Fact. https://fullfact.org/blog/2019/dec/general-election-2019-fact-checked/?gad_source=1&gclid=Cj0KCQjw_sq2BhCUARIsAIVqmQv1TZTaDEgGKMdkBUucfsI1S54VerVUmmsnWaGEVulLgW8oJw-1WPgaAg1BEALw_wcB

Euronews. (2022, September 26). İtalya Seçimini Aşırı Sağdan Yana Kullandı: Sağ Blok Yüzde 44 Oy Oranına Yaklaştı. https://tr.euronews.com/2022/09/26/italya-secimini-asiri-sagdan-yana-kullandi-sag-blok-yuzde-44-oy-oranina-yaklasti

BBC News Türkçe. (2010, April 25). Macaristan’da seçimler: Aşırı sağcı Jobbik Partisi meclise girdi. https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/04/100425_hungary_election

European Parliament. (n.d.). Results of the European elections. https://results.elections.europa.eu/en/index.html

Erkal, İ. Ç. (2024). “Avrupa’da Aşırı Sağın Yükselişinin Nedenleri Üzerine Bir Analiz”, Journal of Social, Humanities and Administrative Sciences, 10(2):235-246. DOI: https://doi.org/10.5281/zenodo.10 897948

European Commission. (n.d.). Pact on Migration and Asylum. https://home-affairs.ec.europa.eu/policies/migration-and-asylum/pact-migration-and-asylum_en

Euro News “Avrupa Parlamentosu’nun az farkla onayladığı Yeni Göç ve İltica Paktı ne öngörüyor?” EuroNews April 10, 2024. https://tr.euronews.com/2024/04/10/avrupa-parlamentosunin-az-farkla-onayladigi-yeni-goc-ve-iltica-pakti-ne-ongoruyor

Yüksel, A. B. (2024). Avrupa Birliği Göç ve İltica Paktı. Uliwiki. https://uliwiki.org/index.php?title=Avrupa_Birli%C4%9Fi_G%C3%B6%C3%A7_ve_%C4%B0ltica_Pakt%C4%B1

Karaduman, S. (2024, May 31). Avrupa Birliği’nin en zayıf halkası: Sığınma ve göç. Perspektif. https://perspektif.eu/2024/05/31/avrupa-birliginin-en-zayif-halkasi-siginma-ve-goc/

Council of Europe. (1950). Convention for the Protection of Human Rights and Fundamental Freedoms (European Convention on Human Rights). https://www.echr.coe.int/documents/convention_eng.pdf

İKV. (2024). Avrupa Birliği politikaları. İKV Bülteni. https://bulten.ikv.org.tr/icerik_print.asp?ust_id=13947&id=13948

Martens Centre. (2024, Haziran). Martens Centre Policy Brief. Martens Centre. https://www.martenscentre.eu/wp-content/uploads/2024/06/Martens-Centre-Policy-Brief.pdf

Teram. (2024). Kitlesel göçün aşırı sağ hareketlerin yükselişine etkisi: Almanya örneği 2015-2019. Teram. https://www.teram.org/Icerik/kitlesel-gocun-asiri-sag-hareketlerin-yukselisine-etkisi-almanya-ornegi-2015-2019-109

Avrupada Sağ ve Göç Avrupada Sağ ve Göç Avrupada Sağ ve Göç Avrupada Sağ ve Göç Avrupada Sağ ve Göç

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...