Avrupa’da İslamofobi

Özet

İslam’ın ilk yıllarına kadar uzanan İslamofobi, İslami kimlik adıyla yapılan saldırılar sonucunda artış göstermiştir. Şiddet, suikast, bombalama, cinayet, terörizm gibi dehşet verici kavramlar İslam ve Müslüman kavramları ile birlikte sıklıkla kullanılmaktadır. IŞİD ve El Kaide gibi İslam’ın kurallarına uymayan terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri faaliyetler tüm Müslümanlara mal ediliyor. İslamofobinin artmasıyla birlikte Müslümanlara yönelik saldırı, şiddet, ayrımcılık, ötekileştirme ve dışlama da artış gösteriyor. Bu yazımızda Avrupa’da İslamofobinin nedenlerini ve sonuçlarını inceleyeceğiz.

Anahtar Kelimeler: İslamofobi, Medeniyetler Çatışması, Avrupa’da İslamofobi. 

Abstract

Islamophobia, which is based on the first years of Islam, has increased as a result of attacks under the name of Islamic identity. Terrifying concepts such as violence, assassination, bombing, murder, and terrorism are often used together with the concepts of Islam and Muslims. The negativities of terrorist organizations such as ISIS and al-Qaeda, which do not comply with the rules of Islam, are attributed to all Muslims. With the increase of Islamophobia, attacks, violence, discrimination, marginalization, and exclusion against Muslims also increase. In this article, we will investigate the causes and consequences of Islamophobia in Europe.

Keywords: Islamophobia, Clash of Civilizations, Islamophobia in Europe.

Temeli İslamiyet’in ilk yıllarına dayanan İslamofobi IŞİD, el-Kaide gibi terör örgütlerinin yaptıkları olumsuz davranışlar sonucunda artmaya başlamıştır. Aslında İslam’ın kurallarına uymayanların İslam adı altında yaptıkları olumsuzluklar bütün Müslümanlara atfedilmektedir. Şiddet, suikast, bombalama, cinayet, terör gibi korku veren kavramlar genellikle İslam ve Müslüman kavramlarıyla birlikte kullanılmaktadır. Bu makalede İslamofobinin ne olduğu açıklanarak Avrupa’da İslamofobinin nedenleri ve sonuçları incelenecektir. 

1. İslamofobi

Belirli durumlara ve nesnelere karşı duyulan korku ya da kaygıya fobi denir. İslamofobi ayrımcılık, dışlama, kin, nefret, fiziksel ve psikolojik şiddete yol açmaktadır. Bazı Avrupalı yazarlar İslamofobinin ruh hastalığı olarak düşünüldüğünü öne sürerek İslamofobi kavramını İranlı İslamcıların, İslam’ın eleştirilmesini engellemek için bulduklarını söylemektedirler. Bu nedenle İslamofobi ve İslam karşıtlığının aynı anlama gelmediğini savunmaktadırlar  (Er ve Ataman, 2008).                  

1.1. İslamofobi ve Medeniyetler Çatışması Teorisi

II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler’in dağılmasıyla iki kutuplu düzen sona erdi. ABD’nin düşmanı artık Komünistler değil, Müslümanlar olmaya başladı. İslam ve Batı arasındaki karşıtlıklarla ilgili teoriler ortaya çıktı. Bu teorilerden birisi Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması teorisidir. Huntington, Medeniyetler Çatışması teorisinde asıl mücadelenin ideolojik değil kültürel olacağını ve medeniyetler çatışmasının ortaya çıkacağını ifade etmektedir. Medeniyet kimliğinin gittikçe önemli hale geleceğine ve Batı, İslam, Konfüçyüs, Slav-Ortadoks, Latin Amerika, Japon ve büyük ihtimal Afrika medeniyetlerinin etkileşimiyle şekilleneceğine vurgu yapmaktadır. Çatışmaların ise bu medeniyetler arasındaki farklılıklardan dolayı ortaya çıkacağını söylemektedir. 

Huntington, İslam’ın terörizm, nükleer silahlanma ve göçmenlerin nedeni olarak düşünüldüğünü ve bu düşünceye hem halkların hem de liderlerin sahip olduğunu ifade etmiştir. Huntington bu teorisiyle İslam medeniyeti ve Batı medeniyeti arasındaki çatışmanın kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştır. Huntington’un öğrencisi olan Francis Fukuyama ise Tarihin Sonu adlı teorisiyle siyasal İslam’ın şiddete meyilli olduğunu ifade etmiştir. 35000 Amerikalıyla yapılan anket sonucuna göre İslam’ın güçlenmesi, ABD’nin Orta Doğu’daki çıkarlarını tehdit edecektir. Amerika’nın 11 Eylül saldırılarına karşı terörizme destek verdiğini öne sürerek Afganistan’daki Taliban rejimini yıkması, nükleer silahlara sahip olmaları ve tehdit oluşturmaları nedeniyle de Irak’taki Saddam rejimini yıkması Huntington’un tezini doğrular niteliktedir.

İslamofobinin artmasını hedefleyenlerden biri olan Bernard Lewis, Alman Die Welt dergisine verdiği mülakatta Avrupa’da İslam’ın egemen olacağını söylemiştir. Lewis, Arapların gözlerinin arasına sopayla vurmak gerektiğini çünkü Arapların güçlü olana saygı duyduklarını savunmaktadır. Huntington, Medeniyetler çatışması teorisini ortaya koyarken Lewis’in “The Roots of Muslim” makalesinden etkilenmiştir.

2. Avrupa’da İslamofobi

Tarihi Libya, Tunus ve Endülüs’ün Müslümanlar tarafından fethedilmesine, Hristiyanların kutsal yerleri Müslümanların elinden almak ve Doğu’daki zenginliklere ulaşmak gibi nedenlerle yaptıkları Haçlı Seferlerine, hatta İslamiyet’in ortaya çıktığı ilk günlere dayanan İslamofobi, Radikal İslamcı terör örgütü el-Kaide’nin 11 Eylül 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı dört koordineli terör saldırısı düzenlemesinden sonra artarak devam etmiştir. 11 Mart 2004 Madrid, 7 Temmuz 2005 Londra saldırıları da İslamofobinin artmasına neden olmuştur. İslam karşıtlığı milliyetçilik ve ırkçılık çerçevesinde artmış ve bu düşünceler yayın organlarıyla diğer insanlarla paylaşılmıştır. Bu saldırılar neticesinde George W. Bush “Terörle Savaş” kavramını kullanmış ve çoğunluğu Müslüman olan Orta Doğu ülkeleriyle mücadeleye girişmiştir. Birçok radikal sağ parti kurulmuştur. 

Osmanlı uzun süre Avrupa’da egemen güç konumunda olduğu için Avrupalılar Müslümanlara ve Türklere karşı korku ve düşmanlık beslemişlerdir. Sırp ve Hırvatların Bosna’da yaptıkları soykırım ve Osmanlı’dan kalan tarihi eserlere zarar vermelerinden yola çıkarak düşmanlıklarının devam ettiğini söyleyebiliriz. Batı medeniyetinin tek tipçi yapısı ve zenofobi, İslamofobiye neden olmaktadır. Huntington’un da öngördüğü üzere “The West and The Rest” yani Batı ve diğerleri şeklinde bir kutuplaşma mevcuttur.

Batılıların korkularından birisi olan Müslümanların Avrupa’ya göç edecekleri düşüncesi Brexit sürecinde de propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Ayrılıkçılar, Türklerin gelmesinin birçok olumsuzluğa yol açabileceğini söylemişlerdir. Müslümanların Avrupa’ya göç etmesi bir tehdit olarak algılanmaktadır ve kitle iletişim araçları kullanılarak halk ayrımcılığa sürüklenmektedir.

Müslüman göçmenler nedeniyle işsizliğin artması, Müslüman göçmenlerin toplumun huzurunu bozacağı gibi düşüncelerle hareket eden siyasiler Müslümanları hedef olarak göstermektedirler.  İslam’ın hızla yayılmasını Gayrimüslimler tehdit olarak algılamaktadırlar. Müslümanları geri kalmış, cahil, barbar, cinsiyetçi, saldırgan gibi hoş görülmeyen kalıpların içine koyarak Batı’nın gerisinde kaldığını iddia etmektedirler. Müslümanları köktendinci olarak niteleyerek onları ötekileştirmektedirler.

Türklerin çoğu Müslüman olduğu için Avrupa’da Türklerle ilgili bazı ırkçı deyimler kullanılmaktadır. Bu deyimlerden bazıları şunlardır: Bir ite bir de Türk’e güvenilmez, öfkesinden Türk oldu, anneciğim Türkler geliyor. Bazı filozoflar eserlerinde Türklerle ve İslamiyet ile ilgili olumsuz düşüncelerine yer vermişlerdir. Voltaire Türklerin köle ticareti yaptıklarını, Hegel ve Kant ise Müslümanların barbar olduklarını ifade etmişlerdir. Salman Rüşdi, Şeytan Ayetleri kitabıyla İslam dünyasının tepkisini çekmiştir. İngiliz hükümeti ise Salman Rüşdi’ye şövalyelik madalyası vermiştir. Bu tür olaylar karşısında Müslümanlar öfkelenerek tepki gösterdiklerinde ise barbar olarak nitelendirilmişlerdir.

İngiltere’de “Yıllık İslamofobi Ödülleri” adı verilen ödül töreninde yılın en İslamofobikleri seçilmiştir. Bunlar David Blunkett ve Nick Griffen’dir.  Nick Griffen İngiliz Ulusal Partisi’nin lideridir. Griffen, Müslümanların nüfusunun giderek arttığını ve bunun büyük bir tehlike olduğunu ifade etmiştir. Müslüman nüfusun artmasıyla diğer insanların etnik temizliğe maruz kalabileceğini savunmaktadır. Ayrıca İslam’ın şiddeti savunan bir din olduğunu ve Müslümanların siyasal olarak başarısız olduklarını söylemiştir.

Amerikan Başkanı George Bush, İslami faşistlerin özgürlük karşıtı olduklarını ve bu kişilerin Amerika’ya zarar vermek istediklerini söyleyerek onları düşman olarak nitelendirmiştir. Siyasi liderlerin, yazarların, filozofların açıklamalarından etkilenen insanların düşünceleri de bu yöne everilmektedir. 

Şiddet, suikast, bombalama, cinayet, terör gibi korku veren kavramlar genellikle İslam ve Müslüman kavramlarıyla birlikte kullanılmaktadır. Bu düşüncelerin şekillenmesinde 11 Eylül saldırıları gibi olaylar etkili olmuştur.  İnsanların Müslümanlara karşı bu kadar çok nefret duymalarında ve önyargılı olmalarında yetiştiği ortam, ailesi, sosyal çevresi ve kitle iletişim araçları yoluyla öğrendikleri de etkili olmaktadır. Örneğin Danimarka’da bir din dersi kitabında “Her ne kadar her Müslüman terörist değilse de her terörist Müslümandır” ifadesi yer almaktadır. Bu düşünce tarzı çocuklara empoze edilmeye çalışılmaktadır. Çocukların, Müslümanlara karşı önyargılı olmalarını, nefret ve kin gibi duyguları beslemelerini sağlamaya çalışmak İslam’ın bir fobi haline gelmesine sebep olmaktadır. Daha küçükken kendilerine kodlanan bu düşünceler çocukların ayrımcılık yapmasına neden olup ilerleyen yaşlarda ise şiddet uygulamalarına neden olabilmektedir. Avrupa’daki İslam karşıtları, Müslüman mülteci ve göçmenlere ayrılan bütçenin ülkesindeki vatandaşlar için kullanılması gerektiğini savunarak ekonomik krizin Müslümanlar nedeniyle ortaya çıktığını iddia etmektedirler.

Müslümanlar artık konuk işçi olmayı değil, yaşadıkları yerde birey olarak kabul edilmeyi ve ayrımcılığa maruz kalmamayı istemektedirler. Ama Avrupalılar göçmenlerin entegre olmasını değil, asimile olmasını istiyorlar. Yaşanan ekonomik krizlerden dolayı Avrupa yabancı işçilere ihtiyaç duymamaktadır. Hatta işsiz kalan Avrupalıların birçoğunun orada çalışan Müslümanlara karşı öfkesi, nefreti ve zorbalıkları her geçen gün artmaktadır. 

Avrupalılar İslam karşıtlığını filmler, sosyal medya, dergi ve gazeteler yoluyla insanlara empoze etmektedirler. Gerçekleri araştırmadan onlara anlatılanları olduğu gibi kabul eden halk, Müslümanlara karşı öfke duymaktadır. Örneğin The Sheik isimli filmin posterinde Arapların gördükleri her kadını istedikleri yazılmıştır. Bunu gören ve Araplar hakkında bir fikri olmayan birisinin Araplarla ilgili olumsuz şeyler düşünme ihtimali yüksektir. Bu tarz genellemeler yapmak İslamofobinin artmasına, Müslümanlar ve Gayrimüslimler arasındaki çatışmaların çoğalmasına neden olmaktadır. 

İslami İnsan Hakları Komisyonu’nun raporuna göre İngiliz Müslümanlar genellikle İngiliz yasa sisteminin çifte standart uyguladığını, önyargılı olduğunu ve Müslümanların ihtiyaçlarına saygı duymadıklarını düşünmektedirler. Böyle düşünmelerinin birçok nedeni vardır. Örneğin Müslüman birisi İngiltere’de inancının gerekliliklerini yerine getirdiği için herhangi bir ayrımcılığa, zorbalığa maruz kalırsa ve inancından dolayı bu davranışlara maruz kaldığını söyleyerek mahkemeye başvurursa davayı kazanmama ihtimali yüksektir. Eğer davranışını Müslüman olduğu için yaptığını değil de etnik grubunun özelliği olduğunu ve bu yüzden yaptığını söylerse davayı kazanma ihtimali vardır. Bunun gibi olaylardan dolayı Müslümanlar kendilerini güvende hissetmemektedirler. Hakkını arama hakkından bile inancından dolayı mahrum bırakılmaları oldukça önemli bir sorundur. Bu şekilde ayrımcılığa uğrayan bazı Müslümanların da nefreti artmaktadır.

11 Eylül saldırılarının sorumlusu olarak gösterilen Müslümanlara yönelik nefret, şiddet ve tehditler saldırının olduğu dönemde artış göstermiştir. Saldırıyla bir alakası olmamasına rağmen öldürülen, tehdit edilen, şiddet uygulanan insanlar olmuştur. Sadece Müslüman olduğu için hedef gösterilen kişiler her türlü zorbalığa maruz bırakılarak saldırının intikamı alınmaya çalışılmıştır. Bu gibi olaylar neticesinde Müslümanların korkuları, endişeleri artmaktadır. Bazı insanlar ibadetlerini gizli gizli yapmaktadırlar. Güvende olabilmek için gerçek kimliklerini gizlemek durumunda kalabilmektedirler. 

21 Ocak 2023’te aşırı sağcı politikacı Rasmus Paluda, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kuran-ı Kerim’i yakmıştır. Bunun üzerine İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, bu davranışın saygısızca olduğunu söylemiştir. Kimse başka bir dine ait kitabı yakma hakkına sahip değildir. Rasmus’un yaptığı sadece dini bir kitabı yakmak değil, Müslümanlara yönelik kışkırtıcı ve nefret dolu bir davranıştır. Müslümanlara yönelik saldırıların artmasında bu saldırıların çoğunun “ifade ve düşünce özgürlüğü” olarak değerlendirilmeleri ve saldırganlara gerekli cezayı vermemeleri etkili olmaktadır. Avrupa’da Müslümanların olmasını istemeyen kişiler birçok grup oluşturmuşlardır. Bu gruplardan biri de PEGIDA Hareketi’dir. “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” anlamına gelen bu hareket İslamofobiktir. Angela Merkel ve Joachim Gauck, PEIGDA’yı eleştirenler arasındadır.

Sonuç

Eğitim, sağlık, kariyer gibi birçok alanda sadece dininden dolayı dışlanan, kabul görmeyen insanlar vardır. Özellikle Avrupa’daki Müslümanlar şiddete, ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.  Müslümanların bu denli kabul görmemesinde antipatik davranışları da etkili olmaktadır. Özellikle bazı İslam ülkelerinin cezalandırma konusunda radikal, sert ve hatta bazen acımasızca karar verdiklerini görmekteyiz. Bunları gören Gayrimüslimler İslam’a karşı olumsuz duygular beslemektedirler. Son zamanlarda İran’da başörtüsü zorunluluğundan dolayı yaşananları gören Gayrimüslimler İslam’ın baskıcı, zorba, özgürlüklere saygı duymayan, şiddeti emreden bir din olduğunu düşünmektedirler. Ancak gerçek İslam bu değildir. Evet, örtünmek kadınlara farz ama Allah şiddeti yasakladığını ve zalimleri affetmeyeceğini söylemiştir. Allah iyiliği, hoşgörüyü emreder. Yani hiç kimse başörtüsü örttüğü için ya da örtmediği için öldürülemez, dışlanamaz, zorbalığa maruz bırakılamaz. Herkesin dini kendinedir. 

11 Eylül saldırılarını yapanlar Müslüman evet ama bu kişiler İslam’ın emirlerine uymamışlardır. İslam şiddeti, saldırganlığı, bozgunculuğu yasaklamıştır. İslam’ın ne olduğunu bilmeyen kişiler bu tür olaylar karşısında genelleme yaparak Müslümanlarla ilgili olumsuz düşüncelere sahip olmaktadırlar. Avrupalılar, İslam adı altında yapılan çocuk kaçırma, tecavüz, şiddet, cinayet, saldırı, katliam haberlerini gördüklerinde normal olarak Müslümanların gerici, terörist, vahşi olduklarını düşüneceklerdir. Bence öncelikle yapılması gereken İslam’ın yanına artık kan, dehşet, terör gibi kavramların konulmaması için çabalamak ve artık İslam’ın yanında saygı, hoşgörü, dürüstlük gibi kavramlar kullanılması için bir şeyler yapmak gerekmektedir. Ayrıca bir grup teröristin yaptığı kötülükleri bütün o dine, dile, ırka sahip olan kişilere atfetmek doğru değildir. Terörün dini, ırkı yoktur.

Karşıtlıklar ve çatışmalar yüzünden özgürlük, yaşama, barınma gibi en temel haklara ulaşmak oldukça zorlaşıyor. Bu çatışmaların temelinde ise nefret, saygısızlık ve hoşgörüsüzlük yer almaktadır. Maalesef insanlar kendinden olmayanları dışladıkları, ırkçılık yaptıkları, önyargılı davrandıkları sürece İslam karşıtlığı gibi düşünceler artmaya devam edecektir. 

Sena Kul

Editör: EDA KURT

Kaynakça:

Aktaş, M. (2014). Avrupa’da yükselen i̇slamofobi ve medeniyetler çatışması tezi. Ankara Avrupa Çalışmaları Dergi̇si̇, 13(1), 31-54. https://doi.org/10.1501/Avraras_0000000199

Bbc, (2023, Ocak). Bbc News Türkçe . https://www.google.com/amp/s/www.bbc.com/turkce/articles/c4n8yrnyr1po.amp

Er, T. ve Ataman, K. (2008). İslamofobi ve avrupa’da birlikte yaşama tecrübesi üzerine. Uludağ Üni̇versi̇tesi̇ İ̇lahi̇yat Fakültesi̇ Dergi̇si̇, 17(2), 747-770.

Karabulut, B. (2013). Strateji Jeostrateji jeopolitik . Barış Ki̇tabevi̇.

Karslı, N. (2013). İslamofobi’nin psikolojik olarak i̇ncelenmesi. Di̇n Bi̇li̇mleri̇ Akademi̇k Araştırma Dergi̇si̇, 13(1), 75-100.

Kedi̇kli̇, U. ve Akça, M. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Avrupa’da artan İslamofobi̇. Journal Of Tesam Akademy, 4(1), 57-95.

Sertel, D. (2021). Avrupa’da Düşman Algısının Antisemitizmden İslamofobiye Dönüşümü (Almanya örneği) [Yayımlanmamış yüksek lisans tezi]. Afyon Kocatepe Üni̇versi̇tesi̇.

Si̇li̇ni̇r, M. (2016). Stratejik Bir İnşa Planı olarak Medeniyetler çatışması. Batman Üni̇versi̇tesi̇ Yaşam Bi̇li̇mleri̇ Dergi̇si̇, 6(1), 54-83.

Yeri̇nde, E. E. (2016, Eki̇m). Avrupa’da i̇slamofobi. Tui̇ç Akademi̇. https://www.tuicakademi.org/avrupada-islamafobi/

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...