İşlevselci Teori:
İşlevselci teori, savaş sonrasında Avrupa’da bütünleşmenin alternatif bir metodu olarak uluslararası ilişkiler literatürüne girmiştir. İşlevselci teori, Birinci Dünya Savaşı sonrasında benzer bir felaketin yaşanmaması için, uluslararası örgütlenmelere başvurulmasının önemine dikkat çekmiştir. David Mitrany’nin 1943’te yayınlanan A Working Peace System adlı kitabında, işlevselci teorinin temel hipotezleri ele alınmıştır. Mitrany bu eserinde, ülkeler arasındaki çatışmaları öne çıkartan bir uluslararası siyaset algısı yerine, işbirliğini ön planda tutmuştur. Bu işbirliğinin gerçekleşmesi ile, bu teori işlevsel bir bütün olarak sisteme yayılacak ve bu yolla devletlerin ulusal egemenlikleri aşılarak kalıcı bir barış sağlanacaktır. Mitrany, savaşı engellemenin tek yolunun bu olduğunu kabullenmiş ve kalıcı dünya barışını savunmuştur. Bu hareket, belli bir konuya odaklanmayı ve dünyadaki bütün insanların çatışmasını sona erdirecek bir hareket olarak vurgulanmıştır.
İşlevselciler için uluslararası örgütlenmeler başlı başına bir amaç değil, insan ihtiyaçlarının emrettiği öncelikleri ele almanın bir aracıdır ve bu yüzden esnek olmalı, işlevlerini günün gerekliliğine göre değiştirmelidir. İşlevselcilik, temel olarak herhangi bir ideolojinin savunulması ya da ulus devletin kutsallığının savunulması yerine kamu refahının, “insanların tüm ihtiyaçlarının karşılanması anlamına gelen” tezine ciddi eleştiri yöneltiyor.
İşlevselci Teori Niçin Yetersiz Kalmıştır?
- Bazı ihtiyaçlar uluslar üstü niteliğe sahiptir.
- Ulus devletlerde ilk önce gelen beklenti, devletin bekasının korunmasıdır. Bu da kamu refahını artırıma amacını öncelikli kılmaktadır. Devlet kendi içinde bir amaç yaratma yoluna gitmiştir.
- Mitrany’nin eleştirisinde ulus devlet, dünya barışına zarar veren bir engel olarak tanımlanıyor. Kendi tezinde, “Dünya Devleti” olarak kalıcı bir bütünün gerekliliğini savunur. Mitrany’nin önerisi, yönetimin teknokratik, gücü ele geçiren bir tutum takınması yerine, daha ılımlı ve herkesin haklarını kapsayan yönetimlerle idare edilmesidir.
1952’de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa bütünleşmesi tarihinde işlevselciliğe en iyi örnek olarak gösterilmektedir.
İnsan ihtiyaçlarını karşılarken, devleti vazgeçilemez olarak ele alırsanız uluslar arası alanda gereksiz bir esneklik yaratırsınız. Bunun yerine bazı ihtiyaçlar uluslar üstü kurumlarca karşılanabilirse, daha verimli ve daha iyi aynı zamanda ulusal hükümetlerin topluma sağladığı faydadan daha fazla refah sağlanabilir.
Mitrany devletin merkezileştirmelisini barışın, düzenin, gelişen yeni refah sistemlerinin bekçisi olarak görülmesini öngörmektedir. Yaratıcı düşünce artık şarttır. İçişlerindeki ve dışişlerindeki; uluslararası sistemde tekrar düzenlenmesini gerektirir. Uluslararası sistemin devletlerin birbirine ekonomik bağımlılığının sağlanması da kamu yönetiminde, dağıtımında, refahımda iletişiminde yaratıcılığı gerektirir. Artık devletin melez bir sistemde hareket etmesi sağlanmıştır.
İşlevselci Entegrasyon Teorisi Nedir?
- Birbirine bağımlı bir dünya da işlevsel görevlere göre düzenlenmiş uluslararası organizasyonlar, küresel teknik ve ekonomik sorunların çözümünü ve sosyal servislerin sunulmasını ulus devletten daha iyi sağlar.
- Bir kez yaratıldıktan sonra hükümetlerin refah fonksiyonlarını da üstlenirler.
Yeni İşlevselci Teori:
Yeni İşlevselcilik İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’de ortaya atılan ve asıl gelişimini 1950’li yılların ikinci yarısı ile 1960’lı yıllarda yaşayan bir bölgesel bütünleşme teorisidir. Bu yıllar Avrupa bütünleşmesinin de başlayıp gelişim gösterdiği yıllar olduğu için yeni işlevselci akım Avrupa’da yaşanan gelişmelerden etkilenmiş ve bu anlamda bütünleşmenin teori ve pratik kısmı birlikte ilerlemiştir.
Yeni işlevselevselciliğe göre, bölgesel bütünleşme, düzensiz ve çelişkili bir süreçtir. Burada demokrasi rejimine sahip ülkeler kendilerini bölgesel bir gücün baskısı altında hissedecekler ve yaşadıkları çelişkiden kurtulmanın yolunu yarattıkları bölgesel organizasyona daha fazla yetki vermekte bulacaklardır.
Yeni işlevselciliğe göre bir bütünleşme sürecinin ana aktörleri ulus devletin üstünde ve altındaki aktörlerdir. Ulus devletin altındaki çıkar grupları ve siyasi partilerken, ulus devletin üstündeki aktörler çok uluslu bölgesel bütünleşmelerdir. Aktörler bütünleşmeyi teşvik eder, çıkar gruplarının gelişmesini sağlar ve teknokratlarla aralarında yakın ilişkiler kurara her ikisini de idare eder. Yeni işlevselciliğe göre, bütünleşmede ulus devletin rolü sadece yaratıcı uyumluluk olmalıdır. Yani devletler, ulus üstü ve altı isteklere uymayı seçecek ya da kendilerini buna zorunlu hissedeceklerdir.
Yeni İşlevselci Teorinin Karakteristik Özellikleri:
- Etkileşimin büyüyerek siyasi bir entegrasyosi entegrasyona doğru gitmesini sağlar.
- Otomatik olması önemlidir. Sosyal grupların önemi, entegrasyonu ileri taşıyan çıkar grupları ya da siyasi partilerdir.
- Elitisit bir teori olarak vardır. Halk ve hükümet karışmaz.
- Ekonomik entegrasyon ile siyasi entagrasyon arasındaki ilişkiyi sorgular.
- Entegrasyon bir süreçtir ve asla bir sonuç olamaz.
Yeni işlevselciğin iki önemli temsilcisi vardır: Ernst Haas ve L. Lindburg
Yeni İşlevselci Teori ve İşlevselci Teori:
Yeni İşlevselciliğin işlevselcilikten en önemli farkı, işlevselciliğe göre ekonomik ve sosyal sorunlar siyasi sorunlardan ayrı düşünülebilecekken, yeni işlevselcilik bu üçü arasında bir ayrım olmadığını savunur. Mitrany siyasallaşmayı yayılma sürecine dâhil etmeyip ekonomik ve teknik konulara yönelirken, Haas sektörel ve ekonomik bütünleşmeden siyasal bütünleşmeye geçişi olanaklı kabul ederek siyasi konuları da araştırma alanına dahil etmiştir. Diğer bir fark, yeni işlevselciliğin faydacı yaklaşımıdır. Buna göre, ortak çıkarlara inanç, bütünleşmenin olmazsa olmazı değildir. Bütünleşmeye konu olan parçalar, yani ulus devletler, kendi çıkarlarını gözeterek bu yolu seçerler. Haas, bütünleşmenin temel yaratıcıları iyi Avrupalılar değildir. Topluluk oluşturma süreci ulusal düzeydeki grupların belli çıkar ve amaçlarla daha kazançlı gördükleri ölçüde ulus üstü düzeye yönelmeleri şeklinde işlemektedir diyerek yeni işlevselciliğin farkını ortaya koymuştur. İşlevselcilikte ise önemli olan işleyen bir barış sisteminin varlığıdır. Öte yandan, işlevselcilikte odak noktası uluslararası işbirliği iken, yeni işlevselcilikte bölgesel işbirliğidir.
Merve Gülçin GÜLEÇ
İstanbul Arel Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü