Arap ve Müslüman dünyasında demokrasiye asıl engel nedir? Bu soruya cevap olarak asıl engelin Arap ve Müslüman kültürü olduğunu söyleyenlerin yanlışlığı kanıtlanmıştır.
Hem İslamcı hem de liberal renkler ile birlikte popüler politik hareketler 2011 Arap devrimlerinin arkasında itici güç oldular. Bazı İslamcı halkalar tarafından desteklenen ve aynı zamanda İslam ve demokrasiyle uyumsuz olan Doğubilimci iddia kendisinin tüm politik anlamlılığını kaybetmiştir. Çoğu Müslümanlar demokrasiyi benimserler ama eş-dost kapitalizmine ve agresif laikliğe karşıdırlar. Arap dünyasındaki Tunus, Libya, Mısır, Fas ve benzeri ülkelerin İslam partileri başa geçiyorlar ve demokratikleşme sürecini hızlandırıyorlar. Kısaca, Arap dünyasındaki siyasi alanın kurtuluşu ve çeşitliliği birbirine bağlı olarak İslami ve liberal siyasi güçlerin yükselmesiyle gerçekleşir.
Ama onlar iki büyük problemle karşı karşıya kalırlar: derin devlet ve eş-dost kapitalizmi. Derin devlet hukuk kurallarının özel çıkarlar, bağlantılar, ayrıcalıklar ve grup ilişkileri tarafından çökertildiği ülke içerisinde gücün altında yatan katmanlara işaret eder. Türk derin devleti durumunda da gördüğümüz gibi, derin devlet birinci dereceden öneme sahip siyaset, hukuk, güvenlik gibi konuları, aklı, ekonomiyi ve dış politikayı içeren çeşitli alanları kapsar. Arap dünyasındaki başlıca problem demokrasiye geçişi çok zor bir görev yapan arta kalmış güç yapıları ve devlet araçlarıdır. Şeffaflık ilkesi ve hukuk kuralları sıkı kontrol ve otoriterliğe dayalı siyasi düzeni kurmuş olan “Arap derin devlet”i tarafından çökertilir. Askeri, siyasi elitler ve iş adamları arasındaki geleneksel ittifak daha modern Arap tarihi içinde hukuk kurallarını kurma girişimlerini baltalamıştır. Batı hükümetleri ekonomik çıkar ve güvenlik adına bu sistemi desteklemişlerdir. 2011 Arap devrimleri bu ilişkilerin bundan böyle kabul edilebilir olmadığını meydana çıkarmıştır.
İkinci ana problem ise devlet ve işletme elitleri arasında özel bir ilişki kuran ve ekonomik ve siyasi eşitsizliğin diğer kaynağı olan eş-dost kapitalizmidir. Hükümet çıkar hırslı iş adamlarına özel vergi muafiyetleri, içeriden bilgi, hükümet sözleşmeleri ve diğer teşvikler gibi yasal ve yasal olmayan ayrıcalıklar vererek akrabalara ve yakın arkadaşları yapılan iltimas kültürünü yaratır ve kendi “seçkin oyuncularını” üretir. Kazançlı hükümet sözleşmelerinden memnun olan eş-dost kapitalistleri kendilerinin ekonomik etkileri üzerinden çıkar sağlarlar ve politikacıları rüşvet vererek satın alırlar. Biz bu yüzden ahlaksızlığı bitiririz ama kazanç çerçevesinde.
Bu diğer bir problem ile ilgilidir, o da evrensel “Darvinci kapitalizm” olmadır. Demek istediğim, bu çeşit agresif kapitalizm milli programlarını gelişmek için başkasından ucuza satar ve bağımlılığın ve korumacılığın yola getirilemeyen ilişkilerini yaratır. Böyle bir durumda, Hüsnü Mübarek altındaki toplam yıllık Amerika yardımının 2 milyar dolar olduğu Mısır’da asıl manaya gelen Mısır ekonomisine yardım etmek, Mısır ekonomisini yatırıma çekmek, ya da iş yaratmak değil, ama diktatörü güçte tutmak, politikacıları ve iş toplumunu rüşvet vererek satın almak ve bölgesel mevcut durumu Arap Orta Doğu’sunda merkezde “İsrail olağanüstülüğü” ile sürdürmektir.
Diğer sosyal ve ekonomik problemlere ev sahibi olan derin devlet ve eş-dost kapitalizmi Arap dünyasında devleti güçlendiren ve vatandaşları oy verme hakkından yoksun bırakan oransız güç ilişkileri yaratır. İslamcılardan ziyade Mısır ve benzeri yerlerde demokratikleşmeye en büyük engel bu sistemdir.
Dönüştürücü bir süreç olarak siyaset, insanlara demokratik süreçlere, seçimlere ve sivil organizasyonlara katılarak kendi toplumlarını değiştirebilme umudu vererek Arap dünyası içerisinde biçimlenmeye başlıyor. Fakat derin devlet yapılarının, eş-dost kapitalizminin, otoriter güç ilişkilerinin ve yozlaşmanın on yıllardır süregelmiş hakikatleri kolay bir amaç olmayacaktır.
2011 Arap devrimlerinin başarısı eski güç yapılarının dağıtılma, derin devlet otoriterliğinin üstesinden gelinme ve kurulmuş eş-dost kapitalizm ilişkilerinin arkada bırakılma derecesine bağlıdır. Yeni bir biçimde ortaya çıkan Arap dünyasında, İslamcı yada başkası, her kim başa geçerse, asıl devrimin derin devlet için duman perdesi olan önemsiz diktatörü düşürmek olmadığını fakat Fransız devriminden önceki Fransız rejiminin üstesinden gelmek olduğunu başa geçenlerin kendilerine hatırlatmaya ihtiyaçları vardır.
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Doç. Dr. İbrahim KALIN