“Arap Baharı” adlı bu çalışma Turan Kışlakçı tarafından kaleme alınmış ve 2011 Ekim ayında ikinci basımına hazırlanmıştır. Turan Kışlakçı, kitabında Tunus ve Mısır’da başlayan ve çok kısa süre içerisinde tüm bölgeyi etkisi altına alan halk hareketlerini ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Kitabın kapağında, eylemci kitlelerin hangi talepler etrafında bir araya geldiğinin bir yüzünü teşkil eden “Eş-Şa’b Yurid İskate’n Nizam” (Halk rejimin düşmesini istiyor) cümlesine yer verilmekte ve yazar bu eylem tarzının ilk kez görüldüğünü belirterek, söz konusu coğrafyada yeni bir siyaset dilinin oluştuğunu söylemektedir.
Altı bölümden müteşekkil olan kitapta yazar, ilk olarak Arap devrimlerinin tarihsel geçmişi, Arap coğrafyasının nasıl çizildiği ve Soğuk Savaş sonrası oluşan dünyadaki değişimden bahsetmektedir. 2010 yılı sonu ile başlayan Arap Baharı sürecinin altından yatan nedenleri önceki dönemleri de göz önünde bulundurarak veren yazar, Arap dünyasındaki aile iktidarlarından Libya, Suriye ve Yemen örneklerini de okuyucuya sunmaktadır. Kitap, Arap Baharının nasıl okunması gerektiği ve bu süreçten hangi sonuçların çıkarılabileceği kısmı ile son bulmaktadır.
İlk olarak yazar Arap tarihindeki devrimleri ele almış, isyan, ayaklanma ve devrimlerin tarih boyunca hem yön hem de yöntem açısından kendilerini oluşturan sosyo-politik koşulları yansıttığını belirtmiştir. 18 Ocak 1919 Paris Barış Konferansı ve 28 Haziran 1919 Versay Antlaşmasında, Arap dünyasının masaya yatırıldığını yeni bir dünya düzeninin ortaya çıktığı toplantılar da aktarılarak, tüm coğrafyanın anlaşılmasında önemli bir husus olan bu konu üzerine genel bir bilgi verilmesi hedeflenmiştir. Arap dünyasında isyanların ve devrimlerin bazen bir grup, kabile bazen bir ideoloji, bazen de halk kitlelerinin katılımıyla ortaya çıktığını ifade eden yazar, Batılı güçlerin bu topraklara ayak bastığı dönemler dahil olmak üzere, 1800’lü yılların birçok ayaklanmaya tanıklık ettiğini belirtmektedir. Arap dünyasının geçmişte yaşamış olduğu bu hadiselerin 2011 yılından itibaren gerçekleşen olaylar ile tamamen olmasa da benzerlik gösterdiği düşüncesini taşıyanların bulunduğunu söyleyen yazar, genel olarak 1907 – 1970 yılları arasında yaşanan devrimlerin bir benzerlik arz ettiğini öne sürmektedir. Yazar aynı zamanda Prof. Dr. Kemal Karpat’ın görüşlerine de yer vererek, ünlü tarihçinin Ortadoğu’daki reformist devrimlerin amaçlarını siyasi ve sosyo-kültürel olarak ikiye ayırdığını belirtmektedir. Bu benzer ortamın 1970’li yıllarda yaşanmasının ideolojik nedenlere dayandırılabileceğini söyleyen yazar, 21. yüzyılda büyük çoğunlukla “Cuma Devrimleri” olarak anılan olayların ise “İslami” bir görünüm sergilediğini öne sürmektedir.
Arap Baharı’nın arka planı başlığı altında inceleme alanı bulan bölümde Kışlakçı, Arap dünyasındaki tarihi ayaklanmalardan bahsetmiştir. Burada Tunus ve Mısır da başlayıp tüm Arap coğrafyasını etkisi altına alan isyan ateşi bölgeyi adım adım etkisi altına almıştır. Çok büyük kalabalıklar giderek çoğalarak, sokağa çıkmıştır. Bununla birlikte çok ciddi ölümler meydana gelmiştir. Arap dünyası 2011 yılında tarihi bir dönem yaşamıştır. Burada korkunun yer değiştirdiğini ve halkın gücünün farkına vardığını dile getirmiş, dine dayalı muhalefetin tarihin görmediği bir ağırlıkla bastırıldığına dikkatleri çekmiştir.
Kışlakçı, halkları isyana sürükleyen etkenleri anlattığı üçüncü bölümde siyasi nedenler, toplumsal nedenler, ekonomik ve dış etkenler olmak üzere dört ana başlık üzerinde durmuştur. Yazar siyasi nedenler arasında, liderlerin ömür boyu iktidarda kalma mücadelesi, reformların geciktirilmesi, babadan oğla intikal eden iktidar, seçimlerde adaletin olmayışı, tek parti iktidarında çok partili sistemin olmasını sıralamıştır. Toplumsal temelli faktörler arasında işsizlik, toplumsal haksızlık, idari ve ekonomik yolsuzluklar olduğu görüşünü öne sürmüştür. Ekonomik etkenlerin de ciddi bir rol oynadığını, Mısır’daki ayaklanmaların iktisadi şartlardan dolayı olduğu örneğini vererek açıklamıştır. Dış etkenlere bağlı nedenler arasında ise uluslararası sivil toplum örgütlerinin rolü, Erdoğan’ın Davos çıkışı ve Mavi Marmara olayı, son dönemdeki yabancı güçlerin dolaylı ya da dolaysız dış müdahalelerinin sert bir boyut kazanması gösterilmiştir.
Yazar dördüncü bölümde Arap isyanlarının yakın geçmişini incelemiştir. Siyasi protestoların İkinci Filistin İntifadasıyla başladığını ve bu protestoların Mısır toplumunda ikinci merhalenin başlamasına zemin teşkil ettiğini belirtmiştir. Yazara göre protesto eylemlerinin niteliğinde de bir profesyonelleşme gözleniyordu. Böylelikle protestolar sürecinin üçüncü basamağı olan genel grev gelip çatmış, Nisan 2008’de Mısır halkı hayat ve geçim şartlarının düzeltilmesi için evden çıkmama gibi pasif ama geniş katılımlı protesto eylemine katılmışlardır.
Yazar, “Arap Dünyasını Neler Bekliyor’’ ana konusu altında, Arap dünyasındaki üç büyük siyasi çatlağı ele almıştır. İlk ciddi çatlağın Mısır ile İsrail arasında yapılan Camp David Antlaşmasından sonra gerçekleştiğine dikkat çeken Kışlakçı, bu dönem sonrasında şiddet yanlısı İsrail Devlet Başkanı Netanyahu yerine ılımlı olarak ifade edilen İsrail İşçi Partisi hükümetin gelmesiyle liderler arasında düzenli olarak görüş alışverişi yapılmaya başlandığını kaydetmiştir. Ve böylece Afrika Birliği’nin, Avrupa Birliği ve NATO gibi senede bir düzenli olarak toplanma kararı aldığını belirtmiştir.
Son olarak sonuç kısmında yazar, Arap baharından çıkabilecek sonuçları geniş bir yelpazede açıklamıştır. Tunus’un Arap devletler sistemindeki ağırlığının önemli olmadığını fakat Arap baharını başlatanın Tunus olduğunu kaydeden yazar, adil bir rejim kurmanın sosyal adalet ve ekonomik kalkınma için tek başına yeterli olmadığını ve sosyal adaleti sağlamanın bir rejimi yıkmaktan daha zor olacağını belirtmiştir. Ayrıca Arap ayaklanmalarında Cuma namazlarının etkisinin inkâr edilemez olduğunu ancak bunun, olaylarda İslamcıların büyük rolü olduğu anlamına gelmeyeceğini de ifade etmiştir. Yazar Arap dünyasında şimdiye kadar meydana gelmiş en önemli olayın Mısır’daki devrim olduğunu, bununla birlikte devrimlerin önemli bir boyutunun da Arap baharının Araplar arasında bir birlik ve yoğun etkileşime yol açması kaydetmiştir. Arap baharının başlamasında gençlerin büyük rolü olmasına rağmen bu süreci halk devrimi olarak adlandırmanın daha doğru olacağını bildiren yazar aynı zamanda İsrail’in Mısır ve Tunus’taki gelişmelerde panik yaşadığı ve artık Suriye’deki değişimlerin onları daha çok endişelendirdiğine dikkat çekmiştir. Bununla birlikte hem Rusya hem de Çin’in net bir pozisyon almaktan çekindiğini ifade etmiştir.
Eserin tümünde yazar, sentezlerinden yola çıkarak konuları geniş açıdan ve tarihi arka planı ile ele almış, kendi tecrübelerinden yararlanarak farklı bir bakış açısı ortaya koymuştur. Kitap nesnellik ve öznelliğin birlikte harmanlandığı çalışma olarak okuyucuya sunulmuştur. Yazar bu eserinde okuyucuyu sorgulamaya ve düşünmeye yönlendirdiği gibi, aynı konuları farklı bölümlerde yeniden ele almaya gerek duymuştur. Bu yaklaşım tarzı, konuların öğrenilmesini pekiştirmesi yönünden iyiye yorumlanabileceği gibi, kitabın eleştirilebilir olmasını da beraberinde getirmektedir.
Eda KENDİR
UİÇ Derneği Stajyeri
Kitabın Adı: Arap Baharı
Kitabın Yazarı: Turan KIŞLAKÇI
Mana Yayınları, Ekim 2011