Kongre’de güçlenen Cumhuriyetçiler Beyaz Saray’ın dış politikadaki manevra yeteneğini sınırlayabilir, onu istemediği bazı hamleler yapmaya zorlayabilir, dış politika gündemine bazı konuları sokabilir.
Ekonominin her şeyi gölgede bıraktığı ABD’deki seçimlerde dış politika neredeyse hiç tartışılmadı. Ama yine de seçimin dış politika ile ilgili, bir kısmı önemli, sonuçları olabilir. Bunların büyüklük ve şeklini tahmin edebilir miyiz? Yazıda bu soruya cevap arayacağız.
Önümüzdeki dönemde Cumhuriyetçilerin Obama’nın iç politikadaki girişimlerini engellemesi veya ancak ciddi tavizler aldıktan sonra destek vermesi ciddi bir ihtimaldir. Bu nedenle Obama’nın ekonomiyle beraber dış politikaya giderek daha fazla önem vermesi beklenebilir. Dış politika bazı sınırları olsa da hala büyük ölçüde yürütmenin sorumluluğu ve inisiyatifindedir. Cumhuriyetçiler Kongre’de bunu olabildiğince sınırlamaya çalışacaklardır.
Kongre’nin dış politikada etki yaratmasının değişik araç ve şekilleri olabilir. Senato’nun uluslararası anlaşmaları onaylaması için 67 oy gerekmesi bunlar üzerinde önemli bir konsensüs sağlamasını ve muhalif senatörlerin önemli bir kısmının da desteğinin sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Kongre bütçe üzerindeki yetkisini değişik yardım, diplomasi ve askeri programları üzerinde kullanarak da dış siyasete tesir edebilir.
Bunlardan öte Kongre, önemli pozisyonlara yapılan atamaları onaması, yetkilileri ve dışarıdan uzmanları soru-cevap seanslarına çağırabilmesi, araştırmalar ve soruşturmalar düzenleyebilmesi, bazı durumlarda bağlayıcı kararlar alabilmesi ile de Beyaz Saray’ın dış politikadaki manevra yeteneğini sınırlayabilir, onu istemediği bazı hamleler yapmaya zorlayabilir, dış politika gündemine bazı konuları sokabilir.
Ayrıca seçim sonuçları Obama için 2012’de seçilmenin kolay olmayacabileceğini göstermiştir. Daha seçimlere çok vakit varsa ve ekonomide yaşanacak düzelme, zayıf ve problemli bir rakip, Demokrat tabanın tekrar hareketlenmesi gibi faktörler Obama’nın şansını arttıracaksa da, Obama’nın işi yine de kolay olmayabilir.
Seçimin bir etkisi de yabancı liderlerin Obama’nın içerideki gücü veya zayıflığı ve 2012’den sonra da Beyaz Saray’da oturup oturmayacağına dair yaptıkları tahminler üzerinde olabilir. Özellikle dönemin sonuna doğru dışarıda Obama’nın tekrar seçilemeyeceği yönünde güçlü bir algı oluşursa, bu ABD Başkanı’nın dış politikadaki etkisini sınırlayabilir.
Bu seçimde Kongre seçimlerinde genelde olduğu gibi çok önemli olmamıştır ama bu durum 2012’de bu çok muhtemelen değişecektir. Bu nedenle Obama’nın dış politikasının giderek merkeze doğru kayması şaşırtıcı olmaz.
Demokrat Parti’nin özellikle Temsilciler Meclisi’ndeki ağırlık merkezi aslında sola kaymıştır çünkü merkeze daha yakın çok sayıda milletvekili seçimi kaybetmiştir. Bu durum Obama’nın iç politikada olduğu gibi dış politikada da merkeze ve sağa kaymasını zorlaştırabilir ama elbette engellemesi de gerekmez.
Afganistan
Cumhuriyetçiler Obama’nın Afganistan’dan Temmuz’dan itibaren asker çekmesine karşıdırlar. Bu konuda Obama ile General Petreaus arasında yaşanabilecek görüş farklılıkları ve anlaşmazlıklarda Cumhuriyetçilerin generalin yanında olacağı söylenebilir.
Rusya
Seçimin dış politikada üzerindeki ilk ve en somut etkilerinden biri Cumhuriyetçilerin START anlaşmasının onaylanmasını erteleme, anlaşmaya ek şartlar ekleme gibi yollara başvurmaları sonrasında Rusya ile yaşanan yumuşamanın tehlikeye girmesi ile görülebilir.
Çin
Cumhuriyetçiler genelde sendikalardan çok oy alan Demokratlar’a göre Çin konusunda ticari yaptırımlara gitmeye daha az isteklidirler. Ancak partinin giderek önemli ve daha az ihtimalle de olsa kalıcı bir unsuru olabilecek Çay Partisi’nin ticaret konusunda korumacı eğilimleri daha güçlüdür. Ayrıca Cumhuriyetçiler güvenlik konusunda Çin’e daha sert bir pozisyon alınmasını savunmaktadır.
İsrail
Obama’nın seçim sathına girerken İsrail’i zorlamaktan vazgeçmesinin kalıcı bir karar mı yoksa geçici bir mola mı olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. ABD’deki Yahudiler hala büyük ölçüde Demokratlar’a oy vermeye devam etseler de, İsrail Lobisi’nin Cumhuriyetçiler üzerinde daha etkili olduğu söylenebilir. En güçlü ve prestijli olduğu dönemde bile barış konusunda ciddi mesafe almaya muvaffak olamayan Obama’nın Netanyahu’yu istemediği bazı ödünler vermeye zorlaması hala mümkünse de, Cumhuriyetçilerin seçim başarısından sonra bu daha da güçleşebilir.
İran
Lobi Cumhuriyetçiler vasıtasıyla İran konusunda İsrail’in çok memnun olmayabileceği bir uzlaşmayı da torpillemeyi amaçlayabilir. Ama bu sağa kayma Washington Post yazarı David Broder’ın aksine, İran’a savaş seçeneğinin Obama’ya iç politik nedenlerle çekici bir seçenek olarak görüneceğini düşünmek zordur. ABD İran’a karşı zamanla askeri güç tehdidinin daha çok kullanıldığı bir döneme de girebilir ama bunun seçim nedeniyle değil, daha yumuşak yaklaşımın işe yaramadığı düşünüldüğü için olması daha yüksek ihtimaldir.
Türkiye
Cumhuriyetçiler tarihsel olarak Ermeni konusunda Ankara’yı küstürmenin akıllıca olmadığını düşünseler de, son dönemde Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerilim nedeniyle bu konuda eskisi kadar net bir tavır almamayı seçebilirler. Silah alımları ile ilgili konularda Cumhuriyetçilerin silah şirketleri ile daha yakın ilişkide olmaları Kongre’deki zorlukları azaltabilecekse de, bu sefer İsrail kaynaklı nedenlerle bu konuda problemler yaşanabilir. Bir süre sonra Kongre’nin İran’a yönelik mevcut ambargolardan da öte adımlar atılması konusunda Obama’ya telkinde bulunması ve hatta zorlamalara girişmesi muhtemeldir.
{jcomments on}
Ş.Bahadır KOÇ
21.YY Türkiye Enstitüsü
Amerika Araştırmaları Bölüm Başkanı