Ankara ve Güneyde Artan Riskler

ABD’nin Irak’tan çekilmesi ve bunu takip eden iç siyasi kriz, Suriye’de rejimin kanlı direnişini sürdürmesi, İran’a yönelik askeri müdahale ihtimalinin artması, Ankara-Tel Aviv arasındaki gerilimin devamı Türkiye’nin güneyindeki riskleri arttırmaktadır.

Türkiye, a) Körfez’deki gerilim nedeniyle petrol fiyatlarının artması ve bunun hali hazırda problemli cari açığını kontrolden çıkarması b) Avrupa pazarının daralması beklenen bir dönemde Arap ülkeleriyle de ticaretin aksaması, c) PKK’nin kendine yeni hamiler ve güvenli limanlar bulması, d) Ankara’nın istemeden de olsa kendini Suriye yönelik bir harekâtın içinde ve hatta belki de önünde ve dolayısıyla Şii-Sünni gerilimin ortasında bulması, e) Akdeniz’de rakiplerin attıkları adımları “bağırıp çağırdıktan sonra” seyretmekle yetinen bir ülke durumuna düşmekle riskli askeri didişmelere girmek arasında bocalamak gibi bir dizi rahatsız edici ihtimalle karşı karşıyadır.

Hepsi kendi içinde değişik derecelerde sorunlu ve kırılgan olsa da İran, Irak ve Suriye yönetimlerinin bir ölçüde beraber ve başka şeylerin yanında giderek artan derecede Türkiye karşıtı pozisyonlar aldığı ve söylemler geliştirdikleri görülmektedir. Suriye’de rejimin kaçınılmaz değilse bile oldukça yüksek ihtimal olan devrilişi beraberinde getireceği tüm belirsizlik ve risklere rağmen Türkiye aleyhtarı bu hattı kıracaktır.

Suriye’de yaşanan çatışma sadece insani nedenlerle değil ülkenin gelecekteki birliğine ve istikrarına da belki de geri dönülmez bir biçimde zarar vereceği için bir an önce durdurulmaya çalışılmalıdır. Irak harekâtının Batı’da yarattığı müdahaleciğe mesafeli ve tereddütlü yaklaşım ve Arap yönetimlerinin Suriye’de yönetimin devrilmesinin kendi halklarına nasıl etkiler yaratacağını bilememeleri maalesef sonradan pişman olunabilecek bir yavaşlığa neden olmaktadır. Suriye’deki olayların iç savaş boyutuna ulaşmasını beklenmemelidir. Batı, Türkiye ve Arap dünyasının Suriye yönetimini durduracak formülleri geliştirmekte zorlanması, ya rejimin ülkedeki kanlı ama kırılgan ve Türkiye’ye düşman bir hâkimiyetinin devamına, ya da yönetimin Suriyelilerce bir şekilde devrilmesinden sonra Aleviler ve belki diğer azınlıklara karşı kanlı ve büyük çaplı intikam saldırıları düzenlenmesine ve her halükarda Suriye’nin Türkiye için bir kart değil risk ve yük haline gelmesine neden olabilir.

Ankara’nın bir yandan bölge ülkelerini daha etkili adımlar atmaya teşvik ederken öbür taraftan da Suriye’ye yönelik tek taraflı, sınırlı ve sembolik ama etkili askeri adımlar üzerine kafa yormakta gecikmemesi gerekir. Kıyım yapılan şehirlerin üzerinden Türk uçakları uçurmak askeri açıdan riskli ve siyasi olarak geri tepme ihtimali olsa da, ülkede hala tereddütlü kesimlere bu işin artık bittiğini ve sonun gerçekten başladığını düşündürterek mevcut döngüyü kırma ihtimali olan dramatik bir adım olabilir.

Kuzey Iraklı Kürtler ABD çekilirken tedirginlik yaşasalar ve hemen İran ve Türkiye ile ilişkilerde “her şeyin yolunda olduğundan” emin olmak isteseler de, son Irak krizi ile beraber yine bazı önemli – ama belki de geçici-  kartlar elde etmişlerdir. Iraklı Sünnilerin bir süre Iraklı Kürtlere ihtiyacı artmış ve onlarla Kerkük gibi konular nedeniyle bozuşma istek ve yetenekleri azalmıştır. Ayrıca, Türkiye’de dillendirilmeye başlanan “İran ve Iraklı Şiiler böyle yapacaksa o zaman bölünsün Irak” yaklaşımı da Kürtleri heyecanlandırabilir. Suriye’de daha hızlı ve güçlü hareket edilmesi gerektiği önerimizin aksine Irak’ın bütünlüğüne olan taahhüdümüzü değiştirme konusunda acele etmemek gerektiğini düşünüyoruz. Irak’taki kriz çok ciddi olmakla beraber henüz kontrol edilmez noktaya gelmemiştir.

Suriye’deki belirsizlikten sonra buradaki Kürtlerin geçmişe göre daha önemli bir aktör olarak ortaya çıkmaları ihtimali belirmiştir. Ayrıca Türkiye ile İran arasına giren kara kedi ve artan rekabet ve güvensizlik onların hem PKK ama aynı zamanda potansiyel olarak Iraklı Kürtlere karşı beraber hareket etme ihtimallerini azaltabilir. Türkiye’deki Kürt meselesinin birçok değişik yönde evrilmeye müsait olmaya devam etmesi de Iraklı Kürtler için önemlidir.

Bu arada Kürtlerin Amerikan petrol şirketlerine normalin ötesinde karlı anlaşmalar sunması Washington’un kendilerini unutmaması için olabilir. Exxon’un Irak pastasının geri kalanından mahrum kalmayı göze alarak Kürtlerle anlaşmasının nedeni Irak yönetimine karşı ileride kullanılabilecek pazarlık kozları elde etme isteği veya büyük şirketlerin arasındaki danışıklı bir oyunu olabilir.

Maliki’nin muhaliflerine yönelik hamlesi “gerçek” kanıtlara dayanan meşru bir müdafaa mı, Suriye’yi kaybedeceğini anlayan İran’ın Sünnilere – ve bu arada Türkiye’ye – omuz atması mı, yoksa Irak Başbakanı ABD çekildikten sonra muhaliflerini sadece biraz tartmak, korkutmak, kimin patron olduğunu göstermek ve yeni dönemin kurallarını kayda geçirmek mi istiyor? Bu arada Washington Irak’a tamamen değilse bile büyük ölçüde İran’ın hâkim olduğu sonucuna varırsa nükleer bir İran’ı kabul etmesi çok daha zor olur. Irak’tan çekilen ABD’nin eli İran’a karşı boşalmış olabilir. Ayrıca çekilmeden sonra İsrail’in Irak hava sahasını kullanarak vurması halinde ABD artık buna göz yummuş olmanın sorumluluğunu hissetmeyecektir.

Ş. Bahadır KOÇ

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...