Anarşi Felsefesi – İdeali

Yazar: Pyotr  Alekseyeviç Kropotkin

Pyotr Alekseyeviç Kropotkin, 9 Aralık 1921 yılında Moskova Rusya’da dünyaya gelmiştir. 1857 yılında St. Petersburg’daki Pages Taburuna katılır ve bu taburda eğitim görmeye başlar. Kropotkin sınıf arkadaşları ile ilişkilerini geliştirmekte zorlandığından 1862 yılına yani taburdan ayrılana kadar kendini kitap okumaya, mektup yazmaya ve dergi çıkarmaya adamıştır. 1862 yılında mezun olan yazar, Sibirya’ya yerleşmeyi tercih eder ve böylelikle on yıl süreli bir gezginlik dönemine başlar. 1864 yılında işinden istifa etmeyi düşünen Pyotr Alekseyeviç Kropotkin’e Mançurya’nın coğrafik araştırmasına katılması teklif edilir. Teklifi kabul ettikten sonra 1865 yılında kendini tamamen coğrafi araştırmaya adar.

1873 yılına tutuklanarak hapse alınan Pyotr Alekseyeviç Kropotkin, 1876 yılında İngiltere’ye kaçar ve burada kısa bir süre kaldıktan sonra İsviçre’ye giderek Jura Federasyonuna katılır. 1877 yılında da Paris’e giderek sosyalist hareketin başlatılmasına katkıda bulunur.

 

Anarşi Felsefesi İdeali

Anarşi felsefesi ve ideali konusunun ele alındığı bir konferanstan bahsedilmektedir.  Anarşinin geleceğe dair ham hayaller yığınından başka bir şey olmadığına, mevcut uygarlığın tümünü yıkıma götüren bilinçsizce bir tepki olduğuna inanan hala çok sayıda insan bulunması üzerine yapılan bu konferansta, birçok konu ele alınmıştır.  Anarşiyi incelerken anarşi adı altında, toplumların geçmiş ve şimdiki yaşamlarının yeni bir yorumu ortaya çıkarken aynı zamanda, geleceklerini içeren bir öngörü de oluşmaktadır. Anarşistlere göre insan beyninin belli başlı azınlıkların fikirlerinden kurtulması gerekmektedir, bu fikirlerden kurtuldukça yeni bir toplum kavrayışı ortaya çıkacaktır. Önceki kuşakların emeğiyle birikmiş olan toplumsal sermayede tüm toplum üyelerinin eşit hakkı olduğunu kabul ederek, sömürülenler ile sömürenlerin, yönetilenler ile yönetenlerin, ezilenler ile ezenlerin arasındaki ayrımı reddederler. Gerçekten de iktisadi kölelik var oldukça özgürlükten bahsetmenin nafile olduğunu çok iyi bilmekteyiz. Onlara göre bireyin tam özgürlüğüne ve yaşamına saygı gösterilmesi için ne biçim de olursa olsun, insanın insan tarafından yönetilmesinin reddedilmesi gerekmektedir. Yani devlet kavramının tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini sert bir dille ifade etmektedirler.

 

Anarşizm

Bu bölümde “Anarşizm, toplumun yönetimsiz olarak tasarlandığı bir yaşam ve davranış teorisine ya da ilkesine verilen addır.” tanımıyla karşılaşıyoruz. Anarşistlerin devletin herhangi bir özel biçimiyle değil, her türlü devlet olgusuyla mücadele ettiğini görmekteyiz.  Devletle verdikleri mücadelelerde parlamentolarda politik partiler kurmaya çalışmadıkları gibi, emekçileri de bu partileri kurmamaya davet ettikleri dikkat çekmektedir.

 

Anarşizmin Tarihsel Gelişimi

Topum kavramı ve bu toplumun dinamik ifadesi olan eğilim, yönetici hiyerarşi kavramı ve eğilimine karşıt olarak insanlığın içinde her zaman var olmuştur ve tarihin farklı dönemlerinde biri diğerine üstün gelmektedir. Bu anarşist eğilimi, özgür orta çağ kenti benzeri kurumların evrimine borçluyuz. Benzer eğilim, orta çağların büyük dinsel hareketlerinde, özellikle de ilk reform hareketi ve onu önceleyenlerde büyük bir enerjiyle kendisini ortaya koymaktadır. Eski Yunanistan’daki Anarşist felsefenin en iyi örneği Platon’un “Devlet” ütopyasına, yönetimin olmadığı özgür bir topluluk kavramıyla açıkça karşı çıkan Stoa felsefesinin kurucusu Giritli Zeno’dur. Ne yazık ki Zeno’nun yazıları bize ulaşmamıştır ve onu sadece parçalar halindeki alıntılardan tanıyabilmekteyiz. Orta çağlarda, devlet üzerine benzer görüşlere, ünlü Alba piskoposu Marco Girolamo Vida’nın birinci diyaloğu De Dignitate Reipublicae’de rastlıyoruz. Rabelais ve Fénelon da ütopyalarında benzer düşünceleri açıklamışlardır. İki ciltlik Enquiry Concerning Political Justice (1793) adlı olağanüstü yapıtında geliştirdiği düşüncelere Anarşizm adını vermese de Anarşizmin siyasal ve ekonomik kavramlarını ilk kez formüle eden William Godwin olmuştur. Devlet konusuna gelince, Godwin açık biçimde “devletin” ortadan kaldırılmasını istemiştir.

 

Anarşist Komünizm

Sosyalistler ile ortak olarak anarşistlerin de toprak, sermaye ve makinalar üzerindeki mülkiyetin zamanını doldurduğunu yani ortadan kalkmaya mahkûm olduğunu ve üretim için gerekli olan tüm şeylerin toplumun ortak mülkiyetinde olması gerektiğini savunduklarını ve sosyalizm bağlamında anarşistlerin çoğunun da ücret sisteminin tamamen yadsınmasından ve komünizmden yana olduğunu görüyoruz. Ücretlilik sistemimize baktığımız zaman bilim adamları, yöneticiler ve çalışanların yani toplumun ortak çabasına bağlı olan servet artışının yalnızca sermaye sahiplerinin elinde öngörülemeyen bir servet birikimiyle sonuçlandığını ve bu sırada emekçilerin büyük çoğunluğu için artan sefalet ve yaşam güvensizliğinin ortaya çıktığı gözlemlenmektedir. Üretim araçlarının özel mülkiyete tabi olması ne adildir ne de yararlıdır. Herkes zenginliğin üreticisi ve tüketicisi olarak aynı düzeyde yer almalıdır. Birinin faydası için diğerlerinin yoksun bırakılması Kropotkin’e göre adaletsizliktir. Kropotkin, bu sorunun devlet olduğunu saptar, çözüm olarak da devrimi önerir. Yeni oluşacak toplumun Anarko Komünist bir toplum olacağını belirtmektedir.

 

Anarşizmin Tanımı

Kropotkin,1882 yılında Lyon’dan geçerken, bir suikast nedeniyle tutuklanır ve mahkemeye çıkarılır. 1 Ocak 1883’teki duruşması sırasında mahkeme heyeti karşısında şu açıklamayı yapar:

“Anarşi nedir? Anarşistler, düşünce özgürlüğünün her yerde vaaz edildiği bir yüzyılda, sınırsız özgürlüğü salık vermenin görevleri olduğuna inanan yurttaşlardır. (…) Biz özgürlük istiyoruz, yani tüm insanlar için, doğal imkânsızlıklardan ve saygı duyulması gereken komşularının ihtiyaçlarından başka sınır olmaksızın, hoşuna giden her şeyi yapma; tüm ihtiyaçlarını başka sınır olmaksızın, tüm ihtiyaçlarını tam olarak karşılama hakkını ve imkânını talep ediyoruz.

Biz özgürlük istiyoruz ve özgürlüğün varlığının, kökeni ve biçimi ne olursa olsun ister seçilmiş olsun ister dayatılmış ister monarşist olsun ister cumhuriyetçi hiçbir iktidarın varlığıyla bağdaşmadığına inanıyoruz. (…)

Başka deyişle, anarşistlerin gözünde kötülük, yönetimin herhangi bir biçiminde değildir. Kötülük, yönetim fikrinin kendisindedir, otorite ilkesinin kendisindedir.

Tek kelimeyle, insan ilişkilerinde sürekli olarak gözden geçirilebilir ve feshedilebilir özgür sözleşmenin idari ve yasal vesayetin, dayatılan disiplinin yerine geçmesi; bizim idealimiz budur. Dolayısıyla anarşistler halkın tıpkı Tanrı’dan vazgeçmeyi öğrenmeye başlaması gibi, yönetimden de vazgeçmesini isterler.

Halk, mülk sahiplerinden vazgeçmeyi de öğrenecektir. Gerçekten de zorbaların en kötüsü sizi hapse tıkan değil, sizi aç bırakandır. (…)

Eşitlik olmadan özgürlük olamaz! Sermayenin, her gün biraz daha yoksullaştıran bir azınlığın elinde tekelleştiği ve herkesin parasıyla ödenen kamu eğitimi de dâhil hiçbir şeyin eşit olarak dağılmadığı bir toplumda özgürlük yoktur!

Bizler, geçmiş kuşakların iş birliğinin ürünü olduğundan insanlığın ortak mirası olan sermayenin (…)  herkesin kullanımında olması gerektiğine inanıyoruz. (…)

Tek kelimeyle, eşitlik istiyoruz: Fiili eşitlik; herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre özgürlüğün gerekçesi olarak, daha doğrusu temel koşullu olarak – işte bizim samimi olarak istediğimiz şey budur!”

 

DİLARA İNCESU

Anarşizm Okumaları Stajyeri

 

Kaynakça

Pyotr  Alekseyeviç Kropotkin, Anarşi: Felsefesi – İdeali, 3. Baskı, Ankara: Kaos Yayınları, 2009

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...