Kaybet-kaybet denkleminde çıkış yolu
İRAN Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri ve Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili ile AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın İstanbul görüşmeleri henüz ‘müzakere’ kapsamında değil. Daha çok müzakereler öncesi güven artırıcı önlemler masaya yatırıldı. Müzakerelerde İran barışçıl hedeflerle uranyum zenginleştirme hakkını savunduğunu iddia ederken, Batı ise İran’ın nükleer silah programı olduğuna inanıyor.
Tek imza Tahran Anlaşması’na
Müzakereler inişli çıkışlı sürerken şu ana kadar tek anlaşma Türkiye ile Brezilya’nın arabuluculuğu ile Mayıs 2010’da Tahran’da imzalanan reaktör anlaşması. Bu anlaşma 5+1 tarafından kabul edilmemiş, ardından müzakerelere ara verilmişti. Yeni dönemdeki müzakereler ise Nisan 2012’de İstanbul’da başladı. Batı bu toplantıda İran’ın uyumlu olduğunu söylerken, Mayıs ayında Bağdat’ta yapılan anlaşmadan sonuç alınamamıştı. Buna cevap olarak Batı, İran’a uygulanan yaptırımları artırmış, İran’ı küresel petrol piyasasında yalnızlaştırmaya çalışmıştı. İran ise uranyum zenginleştirmeye devam etti.
İsrail tehdidi masada tutuyor
İran’la Batı arasındaki son üst düzey görüşmeler 18-19 Haziran’da Moskova’da yapıldı. Bunu İstanbul’da Temmuz’da yapılan ‘uzmanlar’ toplantısı izlemişti. Şimdi Celili ile Ashton görüşmesi umut verici olarak görülüyor. Özellikle Haziran sonrasında gerilen ilişkilerden iki taraf da rahatsız. Dahası hem İran hem de Batı şu anda tam anlamıyla kaybet-kaybet denklemine gelmiş durumda. Batı her an Batı’ya küskün nükleer bir İran’dan ve İsrail’in başlattığı olası bir savaştan çekinirken, Tahran ise yaptırımlar altında çok zor zamanlar geçiriyor. İkilinin İstanbul’da bir araya gelmesini sağlayan neden de bu denklem. İsrail tehdidi Batı’yı masada olmaya zorluyor. İran ise Suriye konusunda uluslararası alanda giderek yalnızlaşırken, İsrail tehdidi ve ekonomik yaptırımlardan dolayı bunalmış durumda. Tarafların İstanbul’u tercih etmesi ise özellikle kayda değer. Zira İran, 5+1’in de kabul edebileceği tarafsız bir ülke isterken, 5+1 ise İran’la konuşabilen ve gerektiğinde yardımcı olabilecek bir tarafsız ülke arıyor.
İki taraf da Ankara’ya güveniyor
İran Türkiye’nin BM’deki oyundan dolayı Türkiye’nin dürüstlüğüne güveniyor. Batı ise İran’la müzakereler sırasında yardımda bulunabilecek, gerektiğinde destek alabileceği bir ülke olarak gördüğü Türkiye’yi evsahibi olarak istiyor. Bu nedenle Türkiye görüşmelerde ‘kolaylaştırıcı’ ülke olarak yer aldı. Türkiye ise görüşmeleri son zamanlarda İran’la Suriye nedeniyle gerilen ilişkilerini düzenleyecek bir platform olarak görüyor. Böylece Türkiye-İran arasındaki görüşmelerde PKK, Suriye ve nükleer anlaşma ile birlikte ele alınıyor.
Nuh YILMAZ
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi